2000’leri krizlerle geçiren Avrupa Birliği’nde (AB), Aralık 2023’te başlayan ve 2024’ün ilk aylarında da devam eden çiftçi protestolarına, AB liderleri “her krizde olduğu gibi” yine hazırlıksız yakalandılar. Hollanda’da başlayan ve daha sonra, Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, İspanya, Litvanya, Yunanistan, Polonya ve Romanya gibi birçok Avrupa ülkesine sıçrayan protestolarda çiftçiler, özellikle AB liderlerinin Şubat’ta yaptıkları toplantı sırasında Avrupa Parlamentosu (AP) önünde kamu binalarını basarak, traktörlerini şehrin merkezinde ateşe vererek, sütleri sokaklara dökerek, gübreleri yollara saçarak büyük gösteriler yaptılar. Bu durum, sorunun AB düzlemine de taşınmış olduğunu ve ortak bir çözüm bulunması gerektiğini gösteriyor.
Protestoların nedenlerine bakıldığında ülkelere özgü bazı faktörler olmakla beraber pek çok ortak nokta bulunuyor. Ursula Von der Leyen başkanlığındaki Avrupa Komisyonu’nun göreve geldiğindeki en önemli hedeflerinden biri iklim krizi ile mücadele çerçevesinde Yeşil Mutabakat olarak isimlendirilen anlaşmayı imzalamaktı. Göreve gelmesinin akabinde yaşanan Covid-19 pandemisi nedeniyle bu konunun gündeme gelmesi gecikmiş olsa da anlaşma, Ekim 2023 itibariyle yürürlüğe girdi. Bu mutabakat çerçevesinde AB, 2050’de iklim-nötr ilk kıta olma hedefini ortaya koymuştur. AB, bu hedefe ulaşmak için yeni bir büyüme stratejisi benimseyeceğini ve tüm politikalarını iklim değişikliği ekseninde yeniden şekillendireceğini açıklamıştır. Ortak Tarım Politikası (OTP) da bu düzenlemelerden nasibini almıştır. Yeşil mutabakatın bu politika ile ilgili getirmiş olduğu en önemli düzenleme “tarladan sofraya” stratejisidir. Bu strateji; tarım ilacı ve aşırı gübre kullanımını azaltmayı ve antimikrobiyal direnç ile mücadeleyi ve AB'de organik tarımı artırmayı hedeflemektir. Ayrıca sağlıklı bir gıda sistemi oluşturmayı, tarımın iklim değişikliği üzerindeki etkilerini azaltmayı amaçlamaktadır. Mutabakatın diğer hedefleri arasında gübre kullanımının yüzde 20 azaltılması, nadasa bırakılarak ya da ağaç dikilerek daha fazla arazinin tarım dışı kullanıma ayrılması, 2030’a kadar pestisit kullanımının yarıya indirilmesi ve tüm AB tarım arazilerinde organik üretimin iki katına çıkarılarak yüzde 25'ine ulaştırılması yer almaktadır. Bu stratejilere uyum konusunda zorlanacaklarını ve gelirlerinin azalacağını düşünen çiftçiler, yeni çevre politikasının faturasının kendilerine çıkarıldığını düşünmektedirler.
Ukrayna da AB'deki Lobiler de Birer Neden
Eylemlerle ilgili ikinci neden olarak Ukrayna savaşı sorasında yaşanan gelişmeler gösterilebilir. AB’nin savaşın başından beri her türlü desteği verdiği Ukrayna’dan gelen tahıl ve gıdanın iç piyasadaki ürünlerin değerini düşürmesi, Avrupalı çiftçileri rahatsız etmektedir. AB’nin Kiev’den gelen tarım ürünlerine gümrük muafiyeti tanıması, önce Polonya gibi Doğu Avrupa ülkelerinde ardından diğer Avrupa ülkelerindeki çiftçilerin öfkesini büyüttü. Ayrıca artan girdi maliyetleri, çiftçiler için doğrudan daha yüksek üretim maliyetleri anlamına geldi. Üretim maliyetleri yükselirken, çiftçilerin ürettikleri ürünlerin fiyatları sabit kalmaya devam etti. Savaşın bir diğer etkisi yükselen enerji ve mazot fiyatlarının nakliye maliyetlerinin artmasına yol açmasıdır. Bu durum, Almanya özelinde, enerji krizinin bütçeye verdiği zararı azaltabilmek için çiftçilerin kullandığı mazottan alınan verginin çiftçiye destek olarak verilmesi uygulamasının kaldırılması şeklinde ortaya çıktı. Çiftçiler bu duruma sert tepki gösterdiler ve Berlin’de Brandenburg Kapısı’nda yüksek katılımlı bir eylem gerçekleştirdiler.
Avrupalı çiftçilerin sokağa dökülme nedenlerinden biri de Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay tarafından oluşturulan ekonomik ve siyasi bir blok olan Güney Amerika Ortak Pazarı (MERCOSUR) ile AB'nin imzaladığı anlaşmadır. Bu antlaşma ile tarımsal ve hayvansal ürünler, bu ülkelerden daha ucuza AB ülkelerine gelmektedir. Bu durum kendilerine göre daha gevşek çevre ve güvenlik düzenlemeleri altında üretilen Güney Amerika ürünlerinin Avrupa pazarını dolduracağını ve yerli çiftçileri daha da zarara uğratacağını düşünen çiftçileri olumsuz etkilemektedir.
AB’nin en önemli ortak politikalarından biri olan Ortak Tarım Politikası (OTP) ile ilgili sorunlar da çiftçi eylemlerinin nedenlerindendir. Şöyle ki OTP, 2021-2027 arasındaki AB bütçesinin üçte birine sahiptir. Öte yandan, bir diğer veriye göre 2005-2020 arasında küçük ölçekli tarım yapan (5 hektardan daha az alana sahip) kişi sayısının yüzde 40 düştüğü ve 5.3 milyon kişinin işsiz kaldığı görülmektedir. Çiftçiler, OTP’nin büyük tarım işletmelerini kayırdığını ve küçük üreticileri dezavantajlı duruma düşürdüğünü savunmaktadırlar; OTP fonlarının dağıtılması sırasında ekilen arazi miktarına bağlı bir dağıtımın yapılıyor olması küçük çitliklerin daha fazla maliyete katlanmalarına rağmen daha az destek almaları sonucunu doğurması sebebiyle rahatsızlık doğurmaktadır. Bununla bağlantılı bir başka durum da OTP konusunda çiftçileri yoran hantal AB bürokrasisidir. Çiftçiler, AB'nin aşırı düzeydeki yönetmeliklerinin kendilerini ithalata karşı zayıf bıraktığını, her alanda var olan vergilerden ve karmaşık bürokratik kurallardan bıktıklarını ifade etmektedirler. AB’nin kaliteli tarımı desteklemek adına atmaya çalıştığı adımlardan biri de tarımda kimyevi ve zararlı maddeler içeren pestisit kullanımını azaltma yönündedir. Ancak burada da büyük şirketler ellerinde bulundurdukları güç sayesinde yaptıkları lobi faaliyetleri ile bu politikayı kendi lehlerine şekillendiriyorlar. Bu durum da çiftçilerin protestolarda dile getirdikleri argümanlardan biridir.
Bu sebepler doğrultusunda sürecin nasıl geliştiğine bakmak gerekirse bu konuda fitilin 2019’da Hollanda’da ateşlendiği söylenebilir. 2000'den fazla traktörün çeşitli bölgelerde trafiği tıkadığı Hollanda'da karbon emisyonu ile mücadele etmek için bazı çiftliklerin kapatılmasının gündeme gelmesi ve Amsterdam yönetiminin çiftlikleri kapatmak için AB’den 1,5 milyarlık bütçe onayı alması, çiftçilerin protestolarının başlamasına sebep oldu. Hollanda’daki sorunlardan bir diğeri de hayvan varlığının azaltılmasına yönelik hükümetin aldığı tedbirlerdi. Protestoların sonucunda Hollanda tarım bakanı istifa etti. Hollanda'nın ardından Belçika'da da çevre düzenlemelerinin maliyetlerindeki artış nedeniyle çiftçiler geçen yıl traktörleriyle Brüksel'de çevre yolunda trafik akışını durdurmuşlardı. Şiddeti ve yoğunluğu her geçen gün artan protestolar, kısa sürede pek çok AB başkentine yayıldı. Çiftçileri sokaklara döken sebepler her ülkede ufak farklılıklar göstermekle birlikte yukarıda saydığımız nedenler her ülke için ortaktır. Eylemlerin en çok görüldüğü ülkelerden biri olan Almanya’da yukarıda da bahsedildiği gibi eylemlerin en önemli sebebi tarımsal mazot sübvansiyonlarında yapılması planlanan kesintilerdir. Çiftçilerin Berlin caddelerinde yaptığı eylemler sonrasında Alman hükümeti çiftçiler için tarımsal mazot üzerindeki vergi indirimine aniden son vermek yerine, bunu bu yıl için yüzde 40, 2025 için yüzde 30 azaltmayı, 2026'dan itibaren de tamamen kaldırmayı planladığını, çiftçilerin araçlarına vergi muafiyetini de kaldırmaktan vazgeçtiğini açıkladı. Buna rağmen protestoları tam olarak durdurmayı başaramadı.
Tıpkı Berlin gibi Paris sokakları da günlerce traktörleriyle kamu binalarının önüne gelen hatta sokaklara gübreler döken Fransız çiftçilerin eylemlerine sahne oldu. Fransa’daki çiftçileri sokaklara döken sebepler de hükümet tarafından kendilerine sağlanan desteklerin azalması, ithal ürünler karşısında yerli üreticinin zor duruma düşmesi ve çiftçilerin girdilerinin yüksek, sattıkları ürünlerin ise fiyatlarının düşük olmasıydı. Protestolarının odağında Yeşil Mutabakat olan İtalyan çiftçiler de diğerleri gibi traktörleriyle Roma sokaklarında eylemler yaptılar. AB'nin tarım politikalarını yetersiz bulan İtalyan çiftçilerin protestolarında düşük ücretler ve fiyat baskıları diğer sebepleri oluşturmaktadır. İspanya’da da eylemlerine başlayan çiftçiler Fransa'daki meslektaşları gibi AB dışı ülkelerden gelen rekabet ve fiyat artışlarının AB tarım politikasını değiştirmeye zorladığı gerekçesiyle sokaklara dökülme kararı aldı. Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan en çok etkilenen ülkelerden biri olan Polonya’da da çiftçilerin talepleri, Ukrayna gıda ürünlerinin Polonya pazarına akın etmesini önlemek için Ukrayna ile ticaret kısıtlamalarının geri getirilmesi ve Yeşil Mutabakatın getirdiği önlemlerin güncellenmesi yönünde. Yunanistan da protesto gösterilerine sahne olan ülkelerden bir diğeri. Yunan çiftçiler Eylül 2023'te yaşanan sel felaketinde zarar gören birçok ürün için yeterli miktarda tazminat, hava koşullarına karşı ürünlerini koruma projelerinin inşası ve üretim maliyetlerinin de azaltılması gibi taleplerde bulunuyorlar. Atina hükümeti çiftçilerle diyalog kanallarını açık tutmaya çalışsa da protestocuları ikna edebilmiş gibi görünmüyor. AB’nin başkenti Brüksel ise protesto gösterilerinin en yoğun yaşandığı şehirlerden biri. Artan maliyetler, AB’nin çevre politikası ve ucuz ithal ürünler başlıklarına dikkat çeken Belçikalı çiftçiler protesto gösterileri için özellikle AB toplantılarının olduğu zaman dilimlerini seçerek daha fazla dikkat çekmeyi hedefliyorlar.
Tüm Kozlar Avrupa Parlamentosu Seçimleri İçin
Protestolara karşı hem ülkeler ulusal düzeyde birtakım tedbirler alma yoluna gitti hem de AB düzeyinde bazı düzenlemeler ya da bazı kararların ertelenmesi gündeme geldi. Bu kararların altında yatan en önemli neden ise protestoların çok örgütlü olması. Zira bazı ülkelerde sendikalar, bazı ülkelerde ise tarım kooperatifleri çok güçlü ve birlikte hareket etmeyi başarıyorlar. Bu durum eylemlerin başarısını da arttırmış oluyor. Bu çerçevede atılan adımlara bakıldığında, Komisyon Başkanı Leyen’in Avrupa çiftçilerine destek olacaklarını, iş birliği yaparak idari yükü azaltacaklarını ve sektörün yapısal zorluklarını ele alacaklarını belirttiği konuşma ilk sırada geliyor. Ayrıca Komisyon, çiftçilere AB tarım destek ödemelerinin devam edeceğini, çevresel nedenlerle arazilerinin bir kısmını nadasa bırakma zorunluluğundan 2024 için muaf tutulacaklarını ancak bu alanlarda çiftçilerin pestisit kullanmadan ürün yetiştirmeleri gerekeceğini açıkladı. Protestoların ardından Komisyonun; kümes hayvanları, yumurta ve şeker için bir ithalat kısıtlaması ve Ukrayna'dan yapılan tarımsal ithalata sınırlama önermesine rağmen, bu önerilerin çiftçileri tatmin ettiğini söylemek zor görünüyor.
Protesto gösterilerinin zamanlaması da AB liderlerini endişeye sevk eden bir diğer neden. Zira 2024’te 6 AB üyesi ülke (Finlandiya, Litvanya, Malta, Portekiz, İrlanda, Belçika) seçimlerine ek olarak Avrupa Parlamentosu seçimleri yapılacak. Bu seçimlerde çiftçi protestolarını kendi lehine kullanma niyetinde olan aşırı sağ partiler, AP seçimlerinde oylarını yükseltmeyi hedefliyorlar. Bu protestoların, AB üyesi ülkelerde hükümetleri ve AB düzeyinde de Brüksel’e yönelik kitlesel gösterilere dönmesini isteyen aşırı sağcı partiler, çiftçiler üzerinden AB politikalarını eleştirmeye devam ediyorlar. Öte yandan Fransa örneğinde görüldüğü gibi merkez partiler pek çok konuda yaptıkları gibi bu konuda da aşırı sağın söylemlerini kullanarak, bu partilerin seçmenlerine göz kırpıyorlar. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın gölgesinde yapılacak AP seçim sonuçları sonrasında şekillenecek olan AB siyaseti, protestoların devam edip etmeyeceği konusunda da daha net tahminlerin yapılmasına imkan tanıyacaktır.