Uluslararası Olimpiyat Oyunları, modern devletler düzeni ile yakından ilişkilidir. Bu durum Paris 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları’nda da açıkça görülmektedir. Hollywood yapımlarında giderek artan oranda rastlanan LGBT propagandası, olimpiyatların resmi açılış töreninde gerçekleştirilmiş; Ukrayna’ya saldıran Rusya, olimpiyat oyunları dışında bırakılırken soykırımcı İsrail temsil görmüş, düzensiz göçmenlere imaj/güvenlik sorunu olarak bakılarak sürgün politikası uygulanmıştır. Batı toplumu, dünyaya yaymak istediği değerler ve güttüğü politikaları, bu olimpiyatlar aracılığıyla, çoğu genç milyonlarca izleyiciye ulaştırmıştır.
Paris 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları, 26 Temmuz – 11 Ağustos tarihleri arasında düzenlendi. Fransa’nın 100 yıl aradan sonra ev sahipliği yaptığı olimpiyat organizasyonunda ülkeyi yaklaşık 16 milyon turist ziyaret ederken, 206 delegasyondan 10 bin 500 sporcu da oyunlara katıldı. Paris Olimpiyat Oyunları, katılımcı ülke medyalarında canlı yayınlandı ve milyonlarca izleyiciye ulaştı. Olimpiyatlar süresince ise spor karşılaşmalarından çok organizasyon kapsamında verilen mesajlar ve politik tartışmalar konuşuldu.
LGBT Propagandası ve Cinsiyet Tartışmaları Gölgesinde Spor
Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), 2014’te, Olimpiyat Sözleşmesi’nin ayrımcılık karşıtı maddesine “cinsel yönelim” ifadesini eklemişti. Olimpiyat Gündemi 2020 tavsiyesi olarak sunulan ve kabul edilen bu kararın ardından Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nın 26 Temmuz’daki resmi açılış seremonisi, daha önce hiçbir olimpiyat açılışında rastlanılmayan görüntülerle LGBT propagandasına sahne olmuştur. Olimpiyat Komitesi eş cinsel bireyleri geçit törenine yerleştirmiş, Olimpiyat meşalesi, “Drag quee” olarak tanımlanan bireylere taşıtılmış, çoğu LGBT’li olan sanatçılar tarafından İtalyan ressam Leonardo da Vinci’nin ünlü eseri “Son Akşam Yemeği”nin modern bir canlandırması olarak sunulan bir performans ise Hristiyanlık dinine saygısızlık üzerinden büyük tepki görmüştür. Tartışma doğuran performansı, günler öncesinden Instagram paylaşımlarından gören 13 yaşındaki torununun kendisini uyarması üzerine katılmayı düşündüğü Fransa’daki açılışa gitmediğini söyleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, görüntüleri “ahlaksızlık” olarak nitelendirmiş, “Olimpiyatlar, insan tabiatını bozan, aileyi ifsat eden, nesillerin emniyetini ve bekasını tehdit eden sapkınlığa alet edilmiştir.” değerlendirmesinde bulunmuştur.
Cinsiyet tartışmaları, oyunların boks karşılaşmalarına yoğun olarak yansımıştır. Trans birey oldukları iddia edilen ve geçen yıl Uluslararası Boks Birliği (IBA) tarafından Kadın Dünya Şampiyonası’ndan elenmelerine karar verilen Cezayirli boksör Imane Khelif ve Tayvanlı Lin Yu-Ting’in madalya görüntüleri, “Paris 2024 Yaz Olimpiyatları’nın unutulmazları” olarak gösterilmiştir. Khelif’in İtalyan rakibi Angela Carini’nin “daha önce böylesine kuvvetli bir yumruk yemediğini” söyleyerek yaşamını korumak gerekçesiyle 46. saniyede maçtan çekilmesi üzerine tartışmalar daha da artmış, itirazlar üzerine IOC tarafından iki boksörün de yarışabileceği kararı alınmıştır. IOC sözcüsü, kadınlar kategorisinde yarışan herkesin kriterlere uygun olarak yarıştığını belirterek, “pasaportunda kadın yazıyor” açıklaması yapmıştır. Paris Olimpiyatları’nda boks müsabakaları “sporda cinsiyet tartışması” gölgesinde tamamlanmıştır.
Diplomaside en eski politik tekniklerden biri olan propaganda, Latince kökeninde “yayılacak şeyler” manasına gelmektedir. Propaganda, yerli veya yabancı kamuoyunun görüşlerini güçlendirmek veya değiştirmek için kitle iletişimini kullanmakta, gerçekleştiren odağa yarar sağlamak amacıyla belirli bir grubun duygu, düşünce, tutum ve davranışlarını etkilemek, yönlendirmek, değiştirmek için hazırlanmış bütün bilgiler, fikirler, doktrinler veya özel çağrıların, hedef kişi/kitleye yönelik olarak sistematik bir şekilde, uygun araç ve teknikler kullanılarak iletilmesi ve benimsetilmesi girişimidir. Özetle hedefte “yönlendirmek, değiştirmek” vardır. Yeni diplomasi bu aracı yoğun olarak kullanmakta, ikna, propaganda ve cazibe oluşturma gibi araçlarla kamuoyunu yönlendirmede geniş bir kapsam sunmaktadır. Uluslararası saygın bir kurum olarak konumlanan olimpiyatlar ise yeni diplomasi için mesajların kitlelere iletilmesinde önemli bir aracı haline gelmektedir. Paris 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları, olimpiyatların modern devletler düzeni ile ilişkisi ve yeni diplomasinin aracı olarak konumunu ortaya koyan önemli bir örneklem olarak karşımıza çıkmaktadır. Paris Olimpiyat Oyunları’nın açılış seremonisi, kurgudaki detaylar ve mesajların yoğunluğuyla uluslararası etkinin hedeflendiği LGBT propaganda faaliyeti olarak karşılık bulmuştur. Bu propaganda, olimpiyatların canlı yayını yoluyla milyonlarca izleyiciye ulaştırılmıştır. Olimpiyatların Türkiye’deki canlı yayın platformu olan Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) ise, propagandaya alet olmamak üzere açılış töreni sırasında yayını bir süreliğine durdurmuştur.
Dini ve Politik Ayrımcılık, Göçmenlere Sürgün
Olimpiyat Sözleşmesi’nin ayrımcılık karşıtı maddesinde “din” de bulunurken, Fransız sporcular, özgürlükler ülkesi olmakla övünen Fransa hükümetinin başörtüsü engeliyle karşılaşmışlardır. IOC’un hiçbir tepki göstermediği olay, olimpiyatlarda 400 metre bayrak yarışında Fransa’yı temsil eden Sounkamba Sylla’nın sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla tartışmaları alevlendirmiştir. Sylla, “Kendi ülkende düzenlenen Olimpiyatlar’a seçiliyorsun, ama başörtüsü taktığın için açılış törenine katılamıyorsun” yazmıştır. Bu paylaşımın ardından gelen tepkiler sonrası Fransa Spor Bakanı Amélie Oudéa-Castéra, “Vatandaşlarımız bizden laiklik ilkelerine uymamızı bekliyor” açıklamasını yapmıştır. Uluslararası Af Örgütü, Paris Olimpiyatları öncesinde yayımladığı raporda, başörtülü Fransız kadın sporcuların Olimpiyat Oyunları’nda yarışmasının yasaklanmasının uluslararası insan hakları yasalarına aykırı olduğunu, bu yasağın Fransız yetkililerin ayrımcı tutumlarını ve IOC’un acizliğini ortaya koyduğunu belirtmiştir. Fransız Sporcu Sylla, başörtüsü engeli yaşarken kadınlar maratonda altın madalya kazanan Etiyopya asıllı Hollandalı Sifan Hassan, kapanış töreni öncesi düzenlenen son madalya törenine başörtüsüyle çıkmıştır. Burada ayrıca, Olimpiyatlara Müslüman nüfusu yoğun bir ülkenin ev sahipliği yapamadığı, adaylık kabul ettiremediği de not edilmelidir.
Olimpiyat Komitesi, politik kararlarıyla da eleştirilmiştir. Komite, Rusya ve Belarus’u, Ukrayna ile olan savaş nedeniyle 2024 Paris Olimpiyatları’na kabul etmemiş, Rus sporcuların ülkeleri adına yarışlara katılmaları yasaklanmıştır. İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği soykırım ise görmezden gelinmiş, olimpiyatlar öncesi İsrail’in boykot edilmesi çağrılarına kulak tıkanarak İsrailli sporcular Paris Olimpiyatları’nda ülkelerini temsil etmişlerdir. Bu durum karşısında Fransa’da İsrail protestoları yaşanmıştır. Olimpiyatlarda İsrail ile Paraguay karşılaşması sırasında Filistin bayrağı taşıyan taraftarlar, İsrail’i protesto etmek için üzerinde “Soykırım Olimpiyatları” yazılı pankart açmış, Fransa Olimpiyat Organizasyon Komitesi’nin “Yahudi karşıtı” eylemde bulunduklarına yönelik şikayeti üzerine Paris Savcılığı tarafından protestocular hakkında soruşturma başlatılmıştır. Her ne kadar 1973’te yapılan IOC kongresinin parolası olan “Dünya Barışı İçin Spor” sloganının bugün de olimpiyat faaliyetlerinin temel prensiplerini oluşturduğu söylense de komitenin bu tutumu, uluslararası toplumun tüm dünyada protesto edilen İsrail saldırılarına karşı kışkırtıcı politikalarını destekler nitelik taşımaktadır.
Olimpiyatların modern devletler düzeniyle ilişkili pozisyonunu destekleyen bir diğer gösterge, Fransa’nın oyunlara hazırlık sürecinde göçmenlere yönelik sürgün uygulamaları olmuştur. Olimpiyatlar öncesinde evsizler ve göçmenlerin sokaklardaki durumunu gizlemek için bu nüfus, Olimpiyat Köyü ve çevresinden Fransa’nın farklı bölgelerine nakledilmişlerdir. Orleans Belediye Başkanı Fransa hükümetini Olimpiyat Oyunları sırasında evsizleri ve göçmenleri saklamakla suçlarken, 80’den fazla sivil toplum kuruluşu tarafından bu uygulama, “sosyal temizlik” olarak nitelendirilmiş, protestolara konu olmuştur. Fransa’nın olimpiyatlar karşısında göçmenlere yönelik uygulamaları, güvenlik kaygıları nedeniyle göçmenlere kapıları kapatan uluslararası yaklaşımı destekler niteliktedir.
Spor evrenseldir. Dürüst ve adil bir rekabet ekseninde farklı toplumları yakınlaştırdığı ve barışı amaçladığı gibi, her türlü politik çıkarlardan ari tutulması gerekmektedir. IOC da bu evrensel değeri gençlere bir hayat felsefesi olarak öğütleyen Olimpik Ruhu korumakla görevlidir. Olimpizm, öncelikle vücudun, iradenin ve düşüncenin tüm özelliklerini, dengeli olarak birleştiren ve geliştiren, barış ve sükunet içinde yaşayacak ve insan onurunun korunduğu bir toplumun oluşmasını teşvik edecek şekilde, sporu her konuda insanlığın hizmetine sunan bir hayat felsefesi olarak sunulmaktadır. Olimpiyat Bayrağı da bu felsefeyi yansıtacak şekilde; beyaz zemin üzerine birbirine geçen ve kenetlenen beş ayrı renkteki olimpiyat halkasıyla, dünyanın beş kıtasının birliğini ifade etmekte, bütün atletlerin oyunlardaki dürüst rekabetlerini ve dostluklarını simgelemektedir. Olimpik felsefede bütün sporların herkes için ortak bir noktada buluştuğu ve bir köprü gibi tüm politik, milli ve dini engelleri geçmeyi başardığı kabul edilmektedir.
Modern olimpiyat oyunları, bu evrensel prensiplere rağmen uzunca bir süredir temel ilkelerine bağlılığı üzerinden tartışmalara konu olmakta, olimpiyatlar hemen her dönem ekonomik ve politik çıkarların gölgesinde gerçekleştirilirken yarışmalara katılan ülkelerin mağlubiyet veya üstünlükleri, ülkelerin mağlubiyet veya üstünlüğü olarak görülmekte, bu politik bakış ve tartışmalar, spor oyunlarını gölgede bırakmaktadır. Bunun nedenini, Uluslararası Olimpiyat Oyunları’nın modern devletler düzeni ile yakından ilişkisinde aramak gerekmektedir.
Doğrudan kamuoyuna ulaşma gücüyle kültürel diplomasi çalışmalarına hizmet eden spor etkinlikleri, hükümetler için kamuoyu yönlendirmelerine açık bir platform sağlamaktadır. Uluslararası saygınlığı ve bilinirliğiyle dev bir spor organizasyonu olan olimpiyatların halkla ilişkiler ve propaganda biçiminde sahip olduğu kayda değer yumuşak güç potansiyeli, onun diplomasi için elverişli bir araç olarak kabul edilmesini sağlamaktadır. Siyaset üstü olma iddiasındaki IOC’un Birleşmiş Milletler’de (BM) statüsü olan bir kuruluş olarak belirli ülkelerin ve lobilerin hegemonyasında, sahip olduğu ideolojik ve politik kontrol gücünün olimpiyat organizasyonlarına yansımaları da bunu göstermektedir. IOC’un modern devletler düzeniyle iç içe geçmiş yapısı, Olimpiyat Organizasyonlarının dış politikada daha da fazla araçsallaştırılmasını sağlamaktadır.
Olimpiyat kurallarında “hiçbir siyasi, dini ya da ırksal propagandaya izin verilmeyeceği” ifade edilmekle birlikte olimpiyatların bugün olduğu gibi geçmişte de bir propaganda aracı olarak kullanıldığı görülmekte, ilki 1896’da Atina’da düzenlenen modern olimpiyat tarihinde bu konuda çok sayıda örnek bulunmaktadır. Paris 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları’nı da bu örneklere eklemek mümkündür. Batı toplumunun dünyaya yaymak istediği değerler ve güttüğü politikalar, olimpiyatlar aracılığıyla, çoğu genç milyonlarca izleyiciye ulaştırılmış, zihinlerinde etki oluşturmak amaçlanmıştır. Olimpiyatları salt spor müsabakaları olarak takip eden izleyicilerin LGBT propagandası başta olmak üzere Paris Olimpiyatları’nda verilen tüm mesajlara derinlikli bir bakış açısıyla bakmaları, propaganda çalışmalarının etkilerinden sıyrılmalarını sağlayacaktır.