Kriter > Dosya > Dosya / Enerjide Dönüşüm |

Ekonomi Güvenliği Bağlamında Enerji Güvenliği


Hibrit savaş, konvansiyonel askeri yöntemlere ilave olarak, ekonomi (tehdit), enerji (rekabet), medya (yalan haber), finans (yıkıcı), diplomasi (saldırgan) ve hukuku (güçlüyü önceleyen) da kullanarak amaca ulaşmayı ifade eden bir kavram olarak tanımlanabilir. Hibrit savaşın pek çok boyutu var. Ancak yaşanan son gelişmeler enerji konusunu çok daha ön plana çıkardı.

Ekonomi Güvenliği Bağlamında Enerji Güvenliği

Amerika Birleşik Devletleri’nin 45. Başkanı olan Donald J. Trump, 2017’de imza attığı Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde ikinci kısma başlarken “Ekonomi güvenliği, ulusal güvenliktir.” cümlesini kullanmıştı. Göreve gelir gelmez tarifeler, kotalar ve ambargolar üzerinden ticaret savaşlarına girişen ve ABD’yi çok taraflı ticaret anlaşmalarından çeken Trump’ın bu tavrı, aslında güvenlik paradigmasındaki dönüşümün de en belirgin örneklerinden birisi olarak ortaya çıkıyordu. Bu durum aynı zamanda konvansiyonel güvenlik yaklaşımlarının yerini çağdaş güvenlik yaklaşımlarının almaya başladığının da ispatı niteliğini taşıyordu.

 

Teoride Enerji Güvenliği

Literatürde pek çok tanıma rastlamakla birlikte genel olarak güvenliği; objektif anlamda elde edilmiş değerlere karşı herhangi bir tehdidin olmaması, subjektif anlamda ise bu değerlere karşı başkaca bir saldırı gelmesine ilişkin bir korkunun yaşanmaması şeklinde tanımlıyoruz. Bu aynı zamanda dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı kendini koruyabilme yeteneği anlamına gelirken, söz konusu süreçte maruz kalınan tehdidin rasyonel bir maliyetle savuşturulması ise güvenliğin sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşıyor. Bu hali ile baktığımızda güvenliğin aynı zamanda ulaşılan refah seviyesinden ödün vermeden sürdürülmesi meselesi de önemli bir çalışma alanı olarak karşımıza çıkıyor. O halde konvansiyonel şekilde yapılan güvenlik tanımının bugünün dünyasındaki gelişmeleri tam olarak karşılamasının mümkün olmadığını iddia etmek çok yanlış olmayacaktır. Zaten son dönemdeki çağdaş güvenlik çalışmaları da güvenliğin; askeri, siyasi, ekonomik, sosyal ve çevresel olmak üzere beş boyutu olduğu üzerine kurgulanmaktadır. Yani artık güvenlik çalışmaları muhafazakar yaklaşım yerine daha ziyade genişletici bir şekilde ilerlemektedir.

Söz konusu çağdaş güvenlik yaklaşımları, ekonomi güvenliğinin müstakil bir çalışma alanı olarak değerlendirilmesinin yolunu açmaktadır. Bu durum bize çalışma alanının çerçevesini çizme imkanı tanır. Bu hali ile ekonomi güvenliği; “bir ülke vatandaşlarının yakalamış olduğu yaşam standardının sürdürülebilir olmasını sağlayacak elde edilmiş değerlerin himaye edilmesi ve yaşam standardını artırabilecek potansiyel değerlerin de elde edilmesinin önündeki engellerin kaldırılması” sürecidir.

 

Enerji Güvenliğinin Hibrit Savaş Stratejisindeki Yeri

Yukarıdaki tanımda dikkat edilmesi gereken husus ekonomi güvenliğinin bir süreç olmasıdır. Zira anlık olarak “güvende olma” hali yeterli değildir. Ekonomi güvenliği, sürdürülebilir olduğu sürece bir güven sunar. Bu güven halini tesis etmek ise sadece konvansiyonel anlayışla mümkün değildir. Daha karmaşık bir yapı gerektirir. Çünkü güvenlik konseptinin değişmesini zorlayan unsur savaş konseptinin de değişmiş olmasıdır. 2012’de göreve gelen Rusya Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov, 2013’te “Military Industrial Kurier” isimli dergide yayınladığı “Öngörüde Bilimin Değeri” başlıklı makalesi ile literatüre “Gerasimov Doktrini” olarak geçen yaklaşımında “hibrit savaş” stratejisini kavramsallaştırmıştır. Hibrit savaş, konvansiyonel askeri yöntemlere ilave olarak, ekonomi (tehdit), enerji (rekabet), medya (yalan haber), finans (yıkıcı), diplomasi (saldırgan) ve hukuku (güçlüyü önceleyen) da kullanarak amaca ulaşmayı ifade eden bir kavram olarak tanımlanabilir. O halde bugün yaşadığımız dünyada konvansiyonel savaşın dışında karşı karşıya kaldığımız, rekabetinin yasal ve etik çerçevesini aşan mücadeleleri izah edebilmek için oldukça kullanışlı bir kavram olarak “hibrit savaşı” kullanabiliriz.

Görüldüğü üzere hibrit savaşın pek çok boyutu var. Ancak yaşanan son gelişmeler enerji konusunu daha ön plana çıkardı. Zira enerji tüm ekonomiler için en önemli girdi kaynağı ve son dönemde enerji arz güvenliği ve fiyat güvenliği meselesi gündemin en önemli maddeleri arasında girdi.

Siempelkamp Giesserei dökümhanesi, Almanya
Almanya'daki Siempelkamp Giesserei dökümhanesi, Rusya'dan doğal gaz alımının durmasından ciddi şekilde etkilenecek birçok şirketten biri. Şirket sözcüsü, Almanya'nın doğal gaz arzında meydana gelebilecek herhangi bir kesintinin dökümhanenin üretim kapasitesinin çoğunu durduracağını söyledi. (Sascha Schuermann/Getty Images, 21 Nisan 2022)

 

Uluslararası Enerji Ajansı (UEA), enerji arz güvenliğini; “enerji kaynaklarının satın alınabilir bir fiyattan kesintisiz bir şekilde ulaşılabilirliği” şeklinde tanımlıyor. Ancak tanımda uzun ve kısa dönem için farklılıklar var. Örneğin uzun dönemde enerji arz güvenliği; “temelde enerji arzını ekonomik gelişim ve çevresel ihtiyaçlarla uyumlu bir şekilde sağlamak amacıyla yatırımlar” olarak tanımlanırken kısa dönemde ise “arz talep dengesindeki ani değişimlere karşı hızlı bir şekilde cevap verebilme” olarak ifade ediliyor. Bu hali ile baktığımızda hem kısa hem de uzun dönemde bir enerji arz güvenliği krizi ile karşı karşıya olduğumuz aşikar. UEA Başkanı Fatih Birol da bu duruma ilişkin olarak, “1970’lerden çok daha ağır bir enerji krizi” tanımlaması yapıyor.

Diğer yandan söz konusu enerji olunca “fiyat güvenliği” kavramını da bilmekte fayda var. Fiyat güvenliği kavramı ile ifade edilmeye çalışılan ise arz edilen enerjiye uygun fiyatla erişebilmek. Yani arzda bir kesinti olmayacağı kesin olsa bile emtianın fiyatının makul seviyelerde olması konusu giderek daha kritik hale geliyor.

Enerjide hem arz güvenliği hem de fiyat güvenliği konusunu bu denli önemsememizin nedeni her ikisinin de ekonomi güvenliğine doğrudan etki ediyor olması. Zira enerjiye erişimin zorlaşması ve fiyat artışları ekonomide refah düzeyini etkileyen faktörler. Üretimin ana girdilerinin başında gelen enerji emtialarına erişimin zorlaşmasının sanayi üretimi, istihdam, ekonomik büyüme ve dış ticaretteki etkilerine baktığımızda ekonominin genel dengelerine vereceği zararın önemli bir problem oluşturacağı görülüyor. Ayrıca ekonominin potansiyelinin altında büyümesi ve katma değer üretememesi gibi istenmeyen sonuçlar doğuracağı da öngörülebilir.

 

Pratikte Enerji Güvenliği

Diğer yandan konuyu oyun teorisi bağlamında ele aldığımızda enerji konusunda ilişkide olan iki ülkenin ekonomi güvenliğinin tesisi için “non zero-sum game” (sıfır toplamsız oyun) şeklinde bir oyunun kurulması gerekmektedir. Zira böylesi bir oyunu bir tarafın kazandığı diğer tarafın kaybettiği şekilde kurgulamak küresel sistemin işleyişi açısından da yanlış bir karar olduğu gibi taraflar da buna razı olmayacaktır. Örneklendirmek gerekirse, Almanya ile Rusya arasındaki enerji ticaretinde her iki tarafın da kazanımları olduğu görülür. Rusya ile Almanya arasındaki enerji ilişkisinde Almanya ihtiyaç duyduğu doğal gazı satın alarak Rusya da sahip olduğu hidrokarbon kaynağı paraya çevirerek fayda sağlamaktadır.

Elbette enerji, iş birliğinin yanı sıra rekabetin de konusudur. Zira söz konusu enerji emtialarına kimin sahip olduğu ve/veya kimin ticarileştireceği gibi konular, küresel rekabette ülkelerin görece birbirlerine olan üstünlüklerini belirlemede önemli bir rol oynamaktadır. Bu hali ile baktığımızda enerji konusundaki rekabetin dönem dönem savaşa evrildiğini de görebiliyoruz. Enerji kaynaklarına sahip ülkelerin bazı durumlarda enerji arzı üzerinden hem fiyatları yükselttiğini hem de girdiyi azaltarak enerji talep eden ekonomileri zorladığına şahit olabiliyoruz.

Enerji konusunu ekonomi güvenliği bağlamında ele aldığımızda dikkatle analiz edilmesi gereken bir diğer konu da “bağımlılık”. Yani bir ülkenin birincil enerji kaynağı tedarikinde başka ülke veya ülkelere bağımlı olması. Söz konusu bu bağımlılık zaman içerisinde ciddi bir ekonomi güvenliği sorununa dönüşme riskini de içerisinde barındırıyor. Mesela Almanya’nın doğal gazda Rusya’ya olan bağımlılığı gibi. Halihazırda Almanya’nın yıllık doğal gaz ihtiyacının yüzde 54’ü Rusya’dan sağlanıyor. Bu, Almanya’nın doğal gaz arz güvenliğinin yarısından fazlasının tek bir ülkeye bağlı olduğu anlamına geliyor. Bu yüzden Rusya-Ukrayna Savaşı neticesinde Batı ittifakının Rusya’ya yönelik yaptırımlarının içerisine enerji emtiaları bir türlü dahil edilemiyor. Bu durum bir “ikilem” ortaya çıkarıyor. Bir yandan Almanya ekonomi güvenliğini tesis etmek için ihtiyaç duyduğu enerjiyi tedarik etmek için Rusya ile iş birliği yapmak zorunda, diğer yandan Rusya’nın oluşturduğu tehdide de bir cevap vermeli.

Yukarıdaki ikilemin bir benzeri ekonomi güvenliği kavramına ilişkin de var. Bir yandan ülkelerin ekonomi güvenliğini tesis edebilmek için birbirleri ile iş birliği yapması gerekirken, diğer yandan yine aynı saikle bu kez birbirleri ile rekabet etmeleri gerekiyor.

“Ekonomi güvenliği ikilemi” olarak kavramsallaştırdığım bu duruma göre;

  • Bir ülke ekonomi güvenliğini sağlayabilmek ve onu sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğu kaynak ve teknolojileri elde edebilmek adına rekabet halinde olduğu ülkelerin kaybettiği (sıfır toplamlı) bir oyun kurgulamak zorundadır.

 

  • Bir ülke ekonomi güvenliğini tesis etmek ve diğer ülkelerin yıkıcı rekabetine maruz kalmadan tesis edilen ekonomi güvenliğini korumak için söz konusu ülkelerle iş birliğini içeren (sıfır-toplamsız) bir oyun kurgulamalıdır.

Yukarıdaki gibi bir ikilemin içerisinde enerjinin rolü gün geçtikçe artmaktadır. Her ne kadar fosil enerji kaynaklarından kademeli bir şekilde vazgeçiliyor olması bu emtiaları üreten ülkelere olan bağımlılığı azaltacağı şeklinde yaygın bir kanı olsa da yeni enerji kaynaklarının üretiminde ve depolanmasında kullanılan teknolojilerin geliştirilmesinde ihtiyaç duyulan kritik madenler de her ülkede bulunmamaktadır. Yani bir kaynak bağımlılığından başka bir kaynak bağımlılığına belki de bir ülkeye olan bağımlılıktan başka bir ülkeye olan bağımlılığa geçiş yaşanmaktadır.

O halde enerji konusunu ekonomi güvenliği bağlamında ele alıp rekabet ile iş birliğini bir teraziye koyduğumuzda iş birliğinin daha ağır bastığını ifade edebiliriz. Elbette bu olması gereken durum. Reel-politik ise daha farklı olabilmektedir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası