Kriter > Siyaset |

Koronavirüs Mücadelesinde Türkiye, ABD, AB ve İngiltere’nin Devlet Kapasitesi


Güçlü devlet, aslında bu yeni dönemde en genel anlamda devlet kapasitesinin yeterliliğine işaret etmektedir. Bu kriz döneminde güçlü devlet kapasitesinin önemi; sağlık, ekonomi, eğitim, ulaşım, tedarik zinciri, bilimsel araştırma, dijitalleşme, etkin yönetim, güvenilir siyasi liderlik, iyi işleyen bir bürokrasi ve düzgün ve güvenilir yürütülen iletişim becerileri gibi birçok başlıkta test edildi.

Koronavirüs Mücadelesinde Türkiye ABD AB ve İngiltere nin Devlet Kapasitesi

Pandemi döneminde dünya iki konuyu epeyce tartıştı. İlki, pandemiden sonra dünyanın ne yöne gideceği ile ilgili senaryolardı. Bu konuda birbiriyle çatışan genelleştirilebilecek 3 farklı tez ya da yaklaşım ortaya çıktı. Birinci grupta, radikal değişimciler vardı. Bu yaklaşımı savunanlar; tarihsel bir kırılma anından geçildiğini ve köklü bir değişim yaşanacağında ısrarlılar. İkinci grupta, dönüşümcüler yer aldı. Dönüşümcülere göre küresel kırılganlık tahmin edildiği gibi tamamen mevcut düzeni ters yüz edecek paradigmatik bir değişimi içermeyecek. Bu tezin savunucularına göre zaten koronavirüs öncesinde dünya düzeni belirli alanlarda bir dönüşümden geçmekteydi. Dolayısıyla daha önceden başlayan dönüşüm, korona sonrası dönemde ölçek ve devinim olarak hızlanacaktır. Üçüncü grupta, kuşkucular yer alıyor. Onlara göre korona krizi tarihsel bir kırılmaya işaret etmiyor. Dolayısıyla yeni dönemde, mevcut kapitalist sistem kendi krizlerinden beslenerek ve güçlenerek çıkacaktır.

İkinci tartışma alanında, krizi hangi ülkenin, hangi rejim türünün ve ne tip siyasi liderliklerin daha iyi yönettiği meselesi vardı. Bu başlıktaki tartışmalar, somut gerçekliklerin göstergeleri üzerinden farklı bir konunun öne çıkmasıyla sonuçlandı. O da kriz yönetimi başarısında, devletlerin demokratik ya da otoriter olmaları üzerinden yapılan karşılaştırmanın yanlışlığıydı. Dolayısıyla krizle mücadele başarısını getiren en önemli faktörün güçlü devlet kapasitesi olduğu anlaşıldı. Türkiye, Almanya, Güney Kore ve Japonya gibi krizi iyi yöneten ülkelerin, kamusal sağlık kapasitesinden, eğitimli ve yeterli sağlık personeline ve dijital alt yapıların yeterliliğine kadar farklı başlıklarda güçlü devlet kapasitesine sahip olması, bir avantaj olarak öne çıktı. İngiltere, İtalya, İspanya ve ABD gibi ülkelerin başarısız olmasında ise bürokratik hantallıktan, ülkelerin etkin olmayan yönetim kültürlerine ve krizlere hazırlık seviyesi düşük olan kurumsal kapasitelerine kadar farklı değişkenler etkili oldu.

Dolayısıyla pandemi sonrasında güçlü kurumsal devlet kapasitesini artırmaya dönük yönelimin yaygınlaşacağı neredeyse üzerinde ittifak edilen nadir konulardan biri. “Güçlü devlete geri dönüş” ya da “ulus devletlerin güçlenmesi” tartışmaları da yine tam da bu devlet kapasitelerinin artırılması yaklaşımının bir tezahürü. Güçlü devlete geri dönüş yaklaşımı, küreselleşmenin zayıflayacağı ve ulusal devletlerin etkinliğinin artacağı öngörüsüne dayanıyor. Bu bağlamda, özellikle stratejik alanlarda kendi kendine yeten bir devlet kapasitesinin oluşturulmasın önemi her geçen gün artıyor.

 

Devlet Kapasitesi Ne Anlama Geliyor?

Ancak devlet kapasitesinin artırılmasından bahsedildiğinde sadece üretim, tüketim, savunma, eğitim ve alt yapı unsurlarının güçlü olmasını akla getirmemek gerekir. Bu dinamiklerin olması şart ama yeterli değildir. Güçlü devlet kapasitesi denince; altyapı yatırımlarının yeterliliğinden, özel sektörün güçlü olmasına, milli ve yerli üretim kapasitesinin yoğunluğundan devletin yönetsel ve kurumsal kapasitesinin istikrarına, yönetim sisteminin işlevselliğinden bürokrasinin etkin işletilmesine, devlete, iktidara, devlet kurumlarına ve siyasete olan güvenden ekonomik ve siyasi istikrarın sürdürülebilir olmasına ve en nihayetinde siyasal iktidarların toplumsal desteğinin mahiyetine kadar birçok farklı dinamik göz önünde bulundurulmalıdır.

 

Acil Durum Yatakları

Güçlü devlet; tehditlere karşı direnci yüksek güçlü kurumları olan, karşılaştığı krizlerle başa çıkabilecek alt yapı yeterliliğine ve devletin mevcut kapasitesini en iyi ve etkin şekilde harekete geçirebilecek yönetimlere sahip devlet olarak tanımlanabilir. Güçlü devlet, aslında bu yeni dönemde en genel anlamda devlet kapasitesinin yeterliliğine işaret etmektedir. Bu kriz döneminde güçlü devlet kapasitesinin önemi; sağlık, ekonomi, eğitim, ulaşım, tedarik zinciri, bilimsel araştırma, dijitalleşme, etkin yönetim, güvenilir siyasi liderlik, iyi işleyen bir bürokrasi ve düzgün ve güvenilir yürütülen iletişim becerileri gibi birçok başlıkta test edildi. Hatta stratejik alanlarda özel sektör kapasitesinin yeterliliği ve kriz zamanlarında harekete geçirilebilmesi bile bu dönemde güçlü devlet kapasitesi üzerinden değerlendirildi.

 

Ülke Deneyimlerinden Çıkan Sonuç

Yeni dönemde “güçlü devlet kapasitesine olan rağbet”, krizle mücadele deneyimleri üzerinden gerekçelendirildi. Örneğin Almanya’nın, pandemi salgını ile mücadelesindeki başarısı, yeterli sağlık altyapısına, ekipmanına ve yetişmiş sağlık personeline sahip olmasıyla açıklandı. Gelişmiş araştırma kurumlarıyla, erken dönemde yeterli testi üreterek, yapılan testlerden hızlı sonuç alınması, Almanya’yı diğer Avrupa ülkelerinden farklılaştırdı. Dolayısıyla erken teşhis ve tedavi imkanının sağlanması Almanya’ya avantaj sağladı. Pandemi başladığında Almanya, 28 bin solunum ünitesine sahip yoğun bakım yatak kapasitesi ile diğer Avrupa ülkelerinin oldukça önündeydi.

Yine pandemi salgını ile mücadelede en başarılı ülkelerden biri olan Türkiye, sağlık kapasitesi açısından Almanya’nın da üzerindeydi. İstanbul’da son iki ay içeresinde açılan hastaneleri hariç tuttuğumuzda, salgın başladığında Türkiye’de 100 bin kişiye düşen yoğun bakım yatak sayısı 40’ı bulurken, bu rakam gelişmiş ülkeler olan ABD’de 34,7, Almanya’da 29.2, İtalya’da 12.5, Fransa’da 11.6, Güney Kore’de 10.6, İspanya’da 9.7, Japonya’da 7.3 ve İngiltere’de 6.6’ydı. Bu bağlamda, Almanya ve Türkiye gibi yeterli sağlık kurumlarına ve ekipmanlara sahip ve aynı zamanda bu anlamda yeterli sayıda yetişmiş insan gücüne sahip ülkeler bu yüzyılın krizini iyi yönettiler.

Yine pandemi ile mücadelede Güney Kore, Vietnam, Japonya gibi ülkeler devlet kapasitesini harekete geçirerek hızlı test yapabildiği için başarılıydı. Özellikle bu ülkelerde dijital alt yapının gelişmesi ve yönetimin hızlı ve etkin karar alma ve bürokrasinin işletilmesi salgının kontrol altına alınmasında en önemli etkenlerdendi. Örneğin salgının ilk dönemlerinde, Japonya’nın 15 dakikada elde ettiği test sonucuna, Singapur 3 saatte, ABD ise ancak bir haftada ulaşabiliyordu. ABD’nin teknolojik ve bilimsel gelişmişlik düzeyinin Japonya ve Singapur’dan geri olduğunu söylemek güçtür. Ancak karar alma mekanizmalarının yönetimin katılığından dolayı yavaşlığı ve bürokrasinin hantallığı gibi nedenlerden ABD krizin altında kaldı. Zamanında etkin ve yaygın test yapamadı.

Başarılı ülkeler sadece doğrudan sağlıkla ilgili alanlarda üstünlüğe sahip olduğu için başarılı olmadılar. Aynı zamanda, tedarik zincirlerinin güvenliği, gıda başta olmak üzere tüketim ihtiyaçlarının zamanında karşılanması, gelişmiş e-devlet ve dijital alt yapı sayesinde birçok hizmetin bu alanlardan alınabilmesi gibi faktörler de bu başarının sağlanmasında etkili oldular. Altyapısını ve mevcut özel sektör kapasitesini harekete geçiremeyen devletler, başka ülkelerin yardım malzemelerine el koyarak bir çeşit hırsızlıkla krize çare aradılar. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte, ekonomi ve gıda güvenliği, tedarik zincirlerinin sağlamlığı, sağlıkta, eğitimde ve yönetim hizmetlerinde devletin dijital alt yapısının güçlü olması, devlet kapasitesinin yeterliliği ile doğrudan ilgili olacak.

Diğer taraftan, yönetim sistemlerinin etkinliği, demokrasinin işlevselliği, bürokratik mekanizmaların ve sivil toplumların krizlere hazırlık durumu ve liderlerin toplumsal güvenilirliği gibi hususlar tam olmadan ya da iyi işlemeden var olan devlet kapasitesinin bile işe yaramadığı görüldü. İtalya, ABD, İngiltere ve İspanya gibi ülkelerin liderleri, sorunu başta ciddiye almadılar. İtalya Başbakanı Giuseppe Conte, virüs ülkesinde ilk görüldüğünde, ülkesinin mücadele için en hazır devletlerden biri olduğunu söylemekten geri durmadı. Ancak yanlış verilen kararlar ve zamanında alınmayan önlemlerden dolayı, Avrupa kıtasında en fazla kayıp veren ülke İtalya’ydı. İtalyan sağlık yönetimi, yaşlı insanların virüse feda edildiği korkunç bir seleksiyon sürecine izin verdi. Doktorlar, kurtarılacak ve kurtarılmayacak hastaların durumunu değerlendirerek, daha az riskli olanını seçip, diğerini doğrudan ölüme terk ettiği bir süreç yaşandı.

Başbakan Conte, 24 Mart’ta televizyona çıkıp İtalyanlara 96 saat içinde moda alanında faaliyet gösteren şirketlerden müteşekkil bir İtalyan konsorsiyumun maske üreteceğini duyurmasına rağmen, haftalarca İtalyan gazeteleri verilen sözün niçin yerine getirilemediğini tartıştı. İtalya gibi dünyanın dev tekstil firmalarına sahip bir devletin özel sektörü harekete geçirememesinin nedeni olarak, şirketlerin üretim sertifikası için bürokrasiden gerekli izni zamanında alamaması gösterildi.

 

Normalleşme Adımları

Fransa ve İspanya devlet ve hükümet başkanlarının tutumu da İtalya’dan farklı değildi. Başına buyruk yönetimler, demokratik işlevsizlikle yüzleşmek zorunda kaldılar. Devlete, kurumlara ve siyasi liderliklere bu ülkelerde toplumsal güven çok düşük olduğu için halk hükümetlerin aldığı kararları küçümsedi. Liderlere güvensizlik otorite karşıtı toplumsal kültürle birleşince, sokağa çıkmama ve sosyal mesafe kurullarına uyma konusundaki çağrılar, halkta ilk başlarda yeterince karşılık bulmadı. Dolayısıyla bu ülkelerde var olan mevcut devlet kapasitesinin de harekete geçirilmesi gecikti.

İngiltere Başbakanı Johnson, ABD Başkanı Trump, Brezilya Devlet Başkanı Bolsonaro gibi popülist liderler, ilk başta salgın tehdidini hafife aldıkları için, kendi vatandaşları nezdinde güven kaybına uğradılar. Tehdidi yeterince ciddiye almamanın bir sonucu olarak, İngiltere Başbakanı Johnson, sürü bağışıklığı ile krizi atlatabileceğine inandı. Ancak kendisi de koronaya yakalandığı için, ilk başta verdiği karardan sert bir dönüş yapmak zorunda kaldı. Trump, ilk günlerde, “Ben bu konuda sorumluluk almıyorum” diyerek işin içinden çıkmaya çalıştı. “Çin virüsü” diyerek tehdidi önemsemedi. Bolsonaro, virüse karşı önlem alınmasını reddetti. Virüsü, “küçük bir grip” olarak tanımladı. Sosyal mesafe çağrısında bulunan Sağlık Bakanını görevden aldı.

Dolayısıyla da dünyanın en güçlü devletleri olan İngiltere ve ABD gibi ülkeler, var olan devlet gücünü ve kapasitesini harekete geçirip, doğru kararları zamanında almadıkları için krizi ağır maliyetlerle atlatmak zorunda kaldılar. Dünyanın herhangi bir yerinde savaş olduğunda en gelişmiş silahları binlerce kilometre ötelere taşıyan, dünyanın farklı yerlerinde bir operasyon yapacağı zaman askerlerini ve kamyonlar dolusu savaş malzemesini bir anda sevk edebilen ABD, bürokratik hantallık ve iç siyasi çekişme gibi nedenlerle etkin bir yönetim başarısını gösteremedi. Dolayısıyla güçlü devlet olmak, diğer alanlardaki kapasitenin etkin kullanılamaması halinde krizi başarı ile atlatmaya yetmedi.

Türkiye ise yakın dönemde devlet kapasitesini artırmaya dönük attığı adımların karşılığını salgınla mücadele sırasında almıştır. Dünyada pandemiyi en iyi yöneten ülkelerden birdir. Sağlık sektöründe şehir hastanelerinin hayata geçirilmesi, sağlık ekipmanlarına yapılan yatırımlar ve kapsayıcı sağlık sigortası bağlamında kapasitesinin oldukça güçlü olduğu görülmüştür. Etkin ve hızlı karar alabilmeyi mümkün kılan bir yönetim sistemine sahip olunması, bürokratik süreçlerin işletilmesini kolaylaştırmıştır. Geniş toplumsal desteğe sahip güvenilir bir siyasi liderlikle yönetilmesi, toplumun alınan kararlara uyumunda sorun yaşamasını engellemiştir. Bu bağlamda, mevcut devlet kapasitesinin iyi yönetişimle birleştirilmesi, koronavirüsle mücadelede başarıyı getirmiştir.

Küresel düzeyde koronovirüsle mücadeleden çıkan en önemli sonuçlardan biri, devlet kapasitesini güçlendirme ihtiyacıdır. Dolayısıyla korona sonrası dönemde devletler, inovasyon temelli teknolojik yatırımları artırma, tedarik zincirlerini güvence altına alma, stratejik sektörlerde yerli ve milli sürdürülebilir üretimi teşvik etme, kendi kendine yeterliliği sağlamaya dönük adımları atma yoluna gidecektir. Bunun yanı sıra devletlerin, yönetsel ve idari yapılarda kurumları güçlendirme, stratejik sektörler için insan sermayesinin kalitesini yükseltme, e-devlet uygulamalarını ve dijitalleşmeyi yaygınlaştırma ve gıda ve su güvenliğini garanti etme gibi başlıklarda, krizlere hazırlıklı olmak ve dayanıklılık için, devlet kapasitesini güçlendirmeye dönük yoğun bir çaba içine girmeleri kaçınılmazdır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası