AK Parti hükümetleri, 2002’den bugüne kadar gerek insan hakları, demokrasi, yatırımlar alanlarında gerekse Türkiye’nin büyümesi ve gelişmesinde devrim niteliğinde işler yapmıştır. AK Parti’nin merkez parti olması ve yüzde 50’ye hitap etmesi, çoğunlukla partililerin kendi meselelerini benimsemekte ve parti birikimini anlatmakta zorluklar yaşamalarına sebep olmuştur. Hatta belki de ara kademelerde yer almış birçok AK Partili yetkili, geriye dönük yirmi yılın hikayesini bir bütün olarak algılayıp anlatacak durumda değildir. Genel başkan, bir taraftan bu misyonu ulusal ve uluslararası düzeyde sunarken diğer taraftan bu misyonu kendi kitlesine benimsetmeye çalışmaktadır. Bugün AK Parti’nin meseleleri daha çok muhalefetin itirazları yönüyle ele alınmaktadır. Burada belki de partililerin ayna karşısına geçerek geriye dönük yirmi yılın muhasebesini yapmaları, kendi yaptıkları devrimi fark etmeleri gerekmektedir. AK Parti devrimi bir sessiz devrimdir. Çoğu zaman devrimin içinde yaşayanlar bir devrimin varlığından, yapılışından ve/ya süreçlerinden pek haberdar değillerdir. Bir gün AK Parti tarihi yazıldığında, fiilen bu sürecin içinde yaşayan insanlar, kendi yaptıkları sessiz devrimin farkına varacaklardır.
AK Parti Kongreleri
AK Parti kongreleri, Türkiye’nin gelişimini, iç siyaset ve uluslararası alandaki dönüşümünü kongre metinlerine yansıtan organizasyonlardır. Kuruluşundan bugüne AK Parti kongreleri, çoğu zaman bir siyaset metni ve vizyon belgesi niteliği taşımıştır. Aynı zamanda Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu, devletin karşı karşıya kaldığı riskleri, sorunları ya da hükümetin gelecek ile ilgili vizyonunu tanımlayan belgelerdir. AK Parti gerek bugüne kadar yaptıklarını gerekse gelecek ile ilgili tasavvurlarını, her zaman kongrelerine bir bütün olarak yansıtmayı başarmıştır.
7. Olağan Kongre
AK Parti bu kongrede yirmi yılının muhasebesini yapmıştır. Kongre konuşması her zaman olduğu gibi hükümetin icraatlarını öncelemekle başlamıştır. Recep Tayyip Erdoğan hükümet icraatlarını anlatmayı öncelerken, muhalefetin eleştirilerini değerlendirmeyi de ihmal etmedi. Son yerel seçimlerde bazı parti elitlerinde “Acaba parti geriliyor mu?” endişesi yaşanmıştır. Seçimden hemen sonra yapılan akademik araştırmalarda, parti oylarının yüzde 40 civarında görülmesi ve cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra genel seçim oylarının korunması günden güne AK Parti’de özgüven oluşmasını sağlamıştır. 7. Olağan kongreye gelinen süreçte pandemi şartlarına rağmen Türk halkı gelecekle ilgili siyaset beklentisini, Cumhur İttifakı’nın yanında tutmuştur. Bütün dünyada salgın süreci ekonomik riskler ortaya çıkarmış ve Türkiye de bundan nasibini almıştır. Bu tabloya rağmen ana muhalefet partisi halkı için umut olamamıştır. Diğer taraftan da Türk toplumunun Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında istikrarla dururken, bir şekilde AK Parti’den de bir beklenti içinde olduğu görülmektedir. Vatandaş sadece Cumhurbaşkanının pozisyonuna bakmıyor, AK Parti’nin de iyi şeyler yapmasını, partinin kuruluş yıllarındaki gibi sorun çözme gayretini ve ilgisini bugün de devam ettirmesini istiyor. Demek ki vatandaş AK Parti’yi iktidar olarak görüyor ve muhalefete bu konuda bir alan açmıyor. Fakat bütün bunları değerlendirirken de AK Parti’den iyi şeyler yapması konusundaki beklentisini ortaya koyuyor. Bu açıdan 7. olağan kongre, AK Parti’nin Türkiye’nin geleceğini konuştuğu manifesto niteliğindeki söylemlerin dillendirildiği bir atmosfer olmaya devam etmiştir.
Yeni Rota Demokrasi mi, Güvenlik mi?
Bilindiği gibi AK Parti kongresinden önceki yaklaşık altı ay boyunca Cumhurbaşkanı Erdoğan, yapısal reformlar, insan hakları eylem planı, ekonomik ve hukuk reformları gibi konulardan bahsetmişti. AK Parti hükümetlerinin geriye dönük yedi yılı çok sert mücadelelerle geçmişti. Gezi hadiseleri, arkasından gelen 17-25 Aralık olayları, devamında Suriye iç savaşı, çözüm sürecinin PKK tarafından bozulması, PKK’nın, DEAŞ’ın ve Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) Türkiye’ye dönük eş zamanlı saldırıları karşısında Türkiye bir karara zorlanmıştı. Bütün bu badirelerle tek başına baş etme yolu seçildi. Gerek Suriye savaşında gerek PKK ve FETÖ ile mücadelede çok önemli başarılar elde edildi. Terör örgütlerini bertaraf etmenin yanı sıra yapılan harekatlarla Suriye savaşında önemli bir pozisyon elde edildi. Diğer taraftan Akdeniz mücadelesi, Libya’da güçlenen pozisyonumuz, Azerbaycan’a verilen destek ile tek bir devlet gibi Kafkasya’da var olduğumuz gösterilmiş oldu.
ABD ve Avrupa ile olan ilişkilerde de önemli bir değişim başlamıştır. Trump döneminde darmadağın edilmiş Avrupa misyonu toparlanma yolundadır. Tam da bu sırada geriye dönük yedi yılda bölgesel bir güce dönüşen Türkiye, ilanihaye bu sert güç ile devam edilmeyeceğinin farkındadır. Önümüzdeki beş yılda daha çok demokrasiyi, daha çok insan haklarını ve daha çok uluslararası ilişkileri merkeze alan bir çerçeve oluşturmaya çalışılmaktadır. Bu durum, bu kongrede de karşılığını bulmuştur. AK Parti, bütün bunların yanı sıra gelecek için yeni bir anayasa vizyonu da ortaya koyarak Avrupa’ya ve ABD’ye, içeride daha ılımlı, daha barışık; dışarıda da daha çok diplomasiyi merkeze alan bir çerçeve ortaya koyduğunu göstermektedir. Bu çerçeve Batı tarafından da adım adım kabul edilecektir.
Türkiye Bölgesel Bir Güçtür
Cumhurbaşkanımız Türkiye’nin, bugüne kadar vermiş olduğu mücadeleden, savunma sanayisinin güçlenmesinden, ekonomisinin toparlanmasından bahsederek Türkiye’nin sadece bir NATO müttefiki, sadece bir ulus devlet değil aynı zamanda Kafkaslardan, Balkanlara, Akdeniz’den Karadeniz’e, Avrupa’dan Ortadoğu’ya kadar bütün bölgede etkin bir bölgesel güç olduğunun çerçevesini çizmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devleti artık bölgesel bir güçtür. Meselelerimizi ve siyasetimizi, komşularla ilişkilerimizi bu çerçevede ele almaktayız. Dünyadaki imparatorluk bakiyesi diğer bütün milletler gibi baskılanmış olan Türkiye artık kendi gücüne erişmiştir. Bu husus kongrede vurgulanan en önemli konulardan biri olmuştur.
Kürt Meselesi
Bilindiği gibi parti teşkilatlanmada bir genişlemeye gitmiş, yedek Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) üyelerinin asil gibi karşılanmasına karar verilmiştir. AK Parti, bundan sonra MKYK’da ve kurumlarda daha çok temsil edilecektir. Bu durumun birkaç anlamı vardır. Birincisi; Recep Tayyip Erdoğan, çalışması gereken herkesi çatının altında tutmuş ve 2023 için herkesin enerjisini siyasette tutarak hepsini birlikte sahaya sürmek istemektedir. Yirmi yıllık bir parti olmasına rağmen, büyük bir yelpazeyi, parti çatısı altında barındıran AK Parti mümkün mertebe küskün oluşturmamıştır. Partinin bugüne kadarki başarılarında bu çabanın gayreti vardır. Bazen siyasetin kenarında duran, neredeyse unutuldu zannettiğimiz birçok isim, tekrar sahnedeki yerini alabilmiştir. AK Parti kongresinde büyük oranda Kürt meselesi ile ilgili bir yelpazeye alan açtı ki bu da bir bakıma AK Parti’nin Kürt seçmeni elde tutmak istediğinin işaretidir.
AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile beraber ittifak yapmaktadır. MHP’nin kendisi gibi olması gayet doğaldır. AK Parti’nin de politikalarında kendisi gibi olması gerekmekte. AK Parti’nin politikaları Türkiye’deki bütün partilerden farklı olarak Diyarbakır’dan İzmir’e; Trabzon’dan Antalya’ya kadar bütün seçmeni kuşatacak bir söylem ve etki gücüne sahiptir. Bilindiği gibi AK Parti, tüm illerin ya birinci ya da ikinci partisidir. Belki de AK Parti kongresinden çıkaracağımız bir ders de AK Parti söyleminin doğrudan bir AK Parti söylemi olması gerektiğidir. Ayrıca MHP’nin de kendi dilini kullanması siyasetin doğası gereğidir. Her parti kendi kimliği, siyaseti ve kendi söylemi ile var olursa Cumhur İttifakı daha kazançlı hale gelecektir.
Hizmetler Ne Kadar Kıymetli?
Bilindiği gibi AK Parti kalkınma ve hizmet partisidir. 2002’den 2021’e kadar yapmış olduğu hizmetler ve yatırımlar çok büyük bir yekun teşkil etmektedir. Sayılmayacak kadar hizmetin olması ve süreç içerisinde parti yönetimlerinde olan değişim, yöneticileri AK Parti icraatlarını anlatma konusunda yetersiz hale getirmektedir. Muhalefetin eleştirileri bu sebepten dolayı karşılık bulmaktadır. Kongre konuşmasında Başkanın icraat ve yatırımlara geniş yer ayırması ve uzun uzun anlatması bir ihtiyaçtan dolayıdır. Çünkü AK Parti yatırım ve hizmetleri kamuoyu gündemine getirmekte zorlanıyor. Hizmetleri kıymetlendirme konusunda, Cumhurbaşkanının konuşmaları ve sözcülerin açıklamaları dışında fazlaca bir etki gözükmemektedir. Bir kongre konuşmasında icraatların bu denli merkeze alınıp anlatılması, etkin bir siyasal iletişime olan ihtiyaca vurgu yapmak şeklinde açıklanabilir.
Bir partinin yatırımlarını ve icraatlarını geniş kitlelere ulaştırması her bir partilinin rol üstlenmesiyle mümkün hale gelir. Başkan yalnızca kalkınmayı önceleyen bir lider profili çizmiyor. Aynı zamanda küresel güçlere meydan okuyan, ülkenin tarihi rolünü güçlendirmeye çalışan misyon sahibi bir liderdir. Partililerin, geniş kitlelere hitap etme özelliğini kaybetmeden, bir misyon elçisine dönüşmeleri, partinin geleceği açışından oldukça önemlidir. Seçmenin zaman zaman lider ile partiyi ayırma çabasını anlamlı kılan da budur. Türk seçmeni partilileri lideri gibi misyon sahibi olarak görmek istiyor.
Seçim Takvimi 2023
Yine AK Parti kongresinden aldığımız bir işaret de Cumhur İttifakı’nın seçim takvimini 2023 olarak belirlemiş olmasıdır. MKYK oluşumu, sayısal bir genişlemeye gidilmesi ve ülke yelpazesine uygun bir dağılımın olması seçim için güçlü ve geniş bir kadro kurulduğunun işaretidir. Yirmi yıldır AK Parti teşkilatlarına ve hükümette görev alan yöneticilerin enerjilerinin parti içinde tutulmasına gayret edilmiştir. Her bir partili yöneticinin seçim sathında etkin olması düşünülmüştür. 7. olağan kongre 2023 cumhurbaşkanlığı seçim startının verilmiş olduğu bir kongredir. Kongre konuşması bunun işaretleri ile doludur.
Medeniyet Nöbeti
Başkan konuşmasında tarihi ve fikri meselelere değinirken “Medeniyet nöbetine var mısınız?” diye bir çağrıda bulundu. Yaklaşık iki yüz yıldır dünyaya hükmeden maddi medeniyetin, adalet, gelir dağılımındaki eşitsizlik, çevre felaketleri gibi sorunları çözmekte yetersiz kaldığı gerçeği herkesçe bilinmektedir. Birleşmiş Milletler ve benzeri kuruluşların giderek zayıfladığına, yoksul ülkelerin kaderine terk edildiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bırakın maddi refahın paylaşımını, bir ilacın, bir aşının paylaşımında dahi yoksul ülkelerin nasıl kaderine terk edildiğini güçlü bir şekilde dillendirerek, salondaki insanlara “medeniyet nöbetine var mısınız” diye çağrıda bulundu. Bir bölge gücü olan Türkiye’nin gelecekte adalet, merhamet ve eşitlik konusunda elindeki tarihi, dini ve kültürel değerlerle dünyanın kangren olmuş gidişatına, alternatif bir çözüm sunacağının işaretini vermiştir. Böylece dünyadaki sorunları da çözmeye yönelik bir gelecek misyonu sunmuştur.