Kriter > Ekonomi |

Türkiye-Çin Ekonomik İlişkileri ve Gelecek Seyri


İki ülke arasında sağlanacak iş birliği yeni yatırım imkanlarını ortaya çıkarırken siyasi ve diplomatik alanda sağlanan diyalog ortamı ise ikili ilişkilerin daha rasyonel bir şekilde gelişmesine imkan verecektir.

Türkiye-Çin Ekonomik İlişkileri ve Gelecek Seyri

Küresel ekonomik ağırlık merkezinin Asya’ya kaydığı günümüzde Türkiye-Çin ilişkileri her zamankinden daha fazla önem kazanmaktadır. Değişen dünya düzeninde Çin’in ağırlığı kendini her alanda göstermekle birlikte Türkiye, Çin ile arasındaki ilişkilerde potansiyelini yeteri kadar kullanamamıştır. Ankara-Pekin arasındaki ticari ilişkilere bakıldığında 2018’de Türkiye’nin Çin’e 2,9 milyar dolarlık ihracatına karşılık 20,7 milyar dolar ithalat yaptığı görülmektedir. Türkiye’nin en büyük ithalat partnerlerinden biri olarak Çin’in dış ticaret kompozisyonunda teknoloji yoğun ürünleri Türkiye’ye ihraç ettiği, bunun karşılığında daha yoğunlukla işlenmemiş ve yarı mamul malları ithal ettiği bir durum söz konusudur. Türkiye’nin aleyhine olan mevcut dış ticaret yapısı karşı tarafın daha fazla yarar sağladığını göstermektedir. Nitekim 1990’ların ortalarından itibaren Türkiye aleyhine gelişen dış ticaretin artık daha adil ve karşılıklı “kazan-kazan” anlayışına dayalı olması gerektiği her platformda dile getirilmektedir. Türkiye’nin dış ticaret gibi alanlarda Çin’e karşı olan zayıf performansı turizm ve yatırım gibi alanlarla dengelenebilir. Dış ticaretin dengelenmesi Çin açısından Kuşak ve Yol Girişimi’nde vurgulanan kazan-kazan imajına da katkı sağlayacaktır.

 

Grafikte Türkiye-Çin arasındaki dış ticaretin yıllara göre miktarı görülmektedir. Grafiğe genel olarak bakıldığında Türkiye’nin aleyhine olan durum daha açık bir şekilde kendini göstermektedir. Özellikle 1990’dan başlayarak Çin lehine gelişim gösteren dış ticaret 2019’un ilk dört ayında da Türkiye aleyhine olacak şekilde devam etmektedir. Türkiye’nin 2019’un ilk dört ayında Çin’e ihracatı 790 milyon dolar iken ithalatı ise 5,7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Türkiye dış ticaret alanında sahip olduğu negatif durumu tersine çevirebilmek için AB pazarına yakınlığı ve enerji kaynaklarına kolay ulaşım potansiyelini iyi bir şekilde değerlendirmelidir. Türkiye, Çin’e olan ihracatın arttırılmasında imalat sanayii ve tarım sektörlerindeki ürünleri öncelerken Çin’den ithal edilen ürünleri yerli üretimle dengeli bir seviye getirmesi cari açığın azalmasına katkı sağlayabilir.

Yatırımlar ve Türkiye

Dünyanın en büyük dış ticaret ülkesi olarak Çin 2005-2018 arasında yaptığı yatırımlarla 1,94 trilyon dolarlık yatırım stokuna ulaşmıştır. Aynı dönemde Türkiye’ye 15 milyar dolarlık yatırım yapan Çin’in enerji, ulaşım ve emlak gibi sektörlere yönelik yatırımları ön plana çıkmaktadır. Türkiye’deki yatırımlar arasında en fazla paya sahip olan enerji sektörü toplam yatırımların yüzde 63’ünü oluşturmaktadır. Türkiye’nin gelişen bir ekonomi olarak ihtiyaç duyduğu yatırımlara Çin’in finansman sağlaması ise dış ticarette Türkiye aleyhine olan durumun telafisi olarak görülebilir. Türkiye, Çin’den yatırım çekme konusunda stratejik sektörlerde kısa dönemli yatırım veya satın almalar yerine uzun dönemli ve teknoloji transferini kapsayan alanlarda yatırımları öncelemelidir. Uzun dönemli yatırımlarda Türkiye’nin tek taraflı bağımlılık oluşturacak şekilde değil her iki tarafın da kazançlı çıkacağı yatırım ilişkisi geliştirmesi gerekmektedir. İmalat sanayii, enerji, tarım ve ulaşım gibi sektörler uzun dönemli yatırım ilişkisinde Çin’in değerlendirmesi gereken yatırım alanlarıdır. Bu sektörlerde sağlanan yatırımlar Türkiye’nin ihracat potansiyeli, teknoloji transferi ve katma değerli üretimine katkı sağlarken aynı zamanda Çin’in tecrübelerinden yararlanma imkanı da sunabilir.

Çin ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerde yatırım stokunun artırılması, cari açığın azalması ve doğrudan yatırımların arttırılmasına öncelik verilmelidir. Çin’in yatırım yaptığı diğer ülkelere kıyasla düşük sayılabilecek 15 milyar dolarlık yatırım stoku potansiyelin altındadır ve bunun arttırılması gerekmektedir. Örneğin komşu coğrafyamızdaki ülkeler içerisinde Suudi Arabistan, Mısır ve İran’ın enerji sektörlerine sırayla 13, 12 ve 11 milyar dolarlık yatırımı bulunan Çin’in yatırımlarıyla kıyaslandığında Türkiye’deki yatırım stoku düşüktür. Mevcut yatırım stokunun artırılmasında ise Türkiye seçici davranarak ihtiyaç duyduğu sektör ve alanlara yönelik yatırımları öncelemelidir. Çin yatırımlarını uzun dönemli ve katma değer üretebilecek sektörlere yönlendirmesi gereken Türkiye’nin stratejik yatırım ilişkilerine odaklanması ve ortak teknoloji üretimi için ilişkilerini yönlendirmesi gerekmektedir. Çin’in son kırk yıllık süreçte kazandığı birikimleri Türkiye’de değerlendirmesi ortak proje ve yatırım fırsatları için iki ülkenin de yararına olacaktır. İki ülkenin sömürgeci olmayan geçmişleri ise yatırımlar konusunda dış ülkelerde iş birliği ve birlikte proje geliştirmede önemli fırsatlar sunmaktadır. Türkiye’nin Ortadoğu, Orta Asya ve Afrika bölgelerindeki tarihsel imajı bu anlamda Pekin-Ankara yatırım projeleri için bir fırsattır.

 

Ticaret Savaşları

Ticaret savaşlarının başlaması ve FED’in faiz artırımlarıyla birlikte gelişmekte olan ekonomilerde meydana gelen ekonomik sarsıntılar, küresel risklerle birlikte Çin ve Türkiye arasındaki ilişkilere yeni fırsatlar sunmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler arasındaki iş birliğinin artmasına zemin hazırlayan küresel konjonktür Batı merkezli ekonomiye alternatiflerin oluştuğu imajına katkı sağlamaktadır. Özellikle son dönemde Çin’e karşı devreye sokulan korumacı politikaların sertleşmesi söz konusu ülkelerin kendi aralarında daha yakın ilişkiler kurmasına zemin hazırlamıştır. Batı merkezli ekonomik refahın doğuya doğru kaydığı günümüz dünyasında IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşlarına alternatifler ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan alternatifler Yeni Kalkınma Bankası ve Asya Altyapı Kalkınma Bankası olarak gelişmekte olan ülkelere finansal anlamda yatırım ve kredi imkanı sunmaktadır. IMF’nin ekonomik krizlerle mücadelede başarısız olması ve Dünya Bankasının altyapı yatırımlarına yeteri kadar ekonomik destek sağlayamaması yeni alternatiflerin ortaya çıkmasında etkili olan ana etmenlerdir.

Batı’nın gelişmekte olan ülkelere karşı uyguladığı korumacı önlemler gelişmekte olan ülkeler arasındaki ilişkilerin ivme kazanmasına neden olmuştur. İş birliğinin gelişmekte olan ülkeler arasında ilerlemesi tarafların ortak proje ve yatırım gibi alanlarda daha fazla ön plana çıkmasını sağlamıştır. Bu kaotik ortam Türkiye-Çin arasındaki iş birliğinin geliştirilmesi açısından önem arz etmektedir. Ancak burada Batılı ülkelerin dayatmacı tavırlarına maruz kalan Türkiye’nin Çin ile kurulacak ilişkilerde dengeli bir ekonomi politik ilişki içerisinde bulunması ve tek taraflı bağımlılık ilişkisine fırsat vermemesi gerekmektedir. Bir anlamda Batılı ülkelerle geliştirilen ilişkilerde yıllardır Türkiye’nin maruz kaldığı haksız uygulamaların bir benzeri Çin ile kurulacak ilişkilerde tekrarlanmamalıdır.

Küresel kriz sonrası ülkelerin birbirlerine karşı daha fazla uygulamaya başladığı korumacı politikalar Çin’i yurt dışına daha fazla yatırım yapmaya itmiştir. Çin yatırımlarının ulaştığı mevcut stok ise ABD ve AB ülkeleriyle rekabet edebilecek konuma ulaşmıştır. Öyle ki Çin’in doğrudan ya da dolaylı yollardan devlet destekli şirketlerinin özellikle Batılı ülkelerdeki şirket alımları ve yatırımlarına engeller getirilmesi Çin yatırımlarının mevcut gücünü göstermektedir. Huawei’ye karşı uygulanan kısıtlamalarla daha fazla görünür olan ticaret savaşları Türkiye ve Çin arasındaki ilişkilerin önemini artırırken iki ülke arasındaki siyasi ilişkiler de farklı bir yere taşınabilir. Siyasi ilişkiler iki ülkenin de yaptırımlara maruz kaldığı bir dönemde ikili ilişkilerin geliştirilmesini sağlayabilir. Ancak Türkiye dış ticaret, yatırım ve finansman ihtiyacı gibi oluşturulacak iş birliklerinde dengeli bir politikayı daima öncelemelidir.

Problem Alanları

Çin tarafından Türkiye’nin bir pazar olarak görülmemesi ve ikili ilişkilere bu şekilde yaklaşılması önemlidir. Türkiye’nin cari açığını düşürmek, yerli imalat sanayiini güçlendirmek ve enerjide dışa bağımlılığını azaltmak gibi temel hedefleri bulunmaktadır. Bu hedeflere Çin’in dikkat etmesi ikili ilişkilerin geliştirilmesinde önemli bir konuma sahiptir. Yerli üretim imkanlarını geliştirmek isteyen Türkiye’nin bürokratik engellere takılmadan Çin ile ilişkilerini güçlendirmesi de taraflar arasında yaşanacak problemlerin çözümü için kritiktir. Kurumsal olarak kurulacak ilişkilerde Türkiye’nin dikkat etmesi gereken konular arasında Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin meseleleri büyük önem arz etmektedir. Türkiye, Uygur Türklerinin Çin’de yaşadığı baskı, insan hakları ihlalleri gibi sorunların çözümünde kısa vadeli değil uzun vadeli ve sorunların çözümüne odaklanan rasyonel bir yol haritası takip etmelidir. Bir taraftan Batılı haber kaynaklarından alınan bilgilere ihtiyatla yaklaşarak diğer taraftan bölgede yaşananların gerçekte ne olduğu konusunda kamuoyunu doğru şekilde bilgilendirecek yöntemleri araması gerekmektedir.  

Çin merkezi hükümeti ve Sincan Uygur Özerk Bölgesi nezdinde sorunların çözümü için girişimler bu bakımdan Türkiye için önemlidir. Bölgesel barış çalışmalarına iki ülkenin verdiği önem göz önüne alındığında ikili ilişkilerde diplomasi yollarının açık olması gereklidir. Bu bakımdan bürokratik engellerin ortadan kaldırılması ilişkilerin gelişmesine katkı sunabilir.

Bölgesel ve küresel krizlerin daha fazla ön plana çıktığı son yıllarda Çin ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler sadece maddi olarak değil siyasi, kültürel ve toplumsal olarak da değerlendirilmelidir. İki ülke arasında sağlanacak iş birliği yeni yatırım imkanlarını ortaya çıkarırken siyasi ve diplomatik alanda sağlanan diyalog ortamı ise ikili ilişkilerin daha pragmatik bir şekilde gelişmesine imkan verecektir. Yeni iş sahalarının oluşturulması, istihdamın artırılması, yeni teknolojilerin transferi, farklı bölgelerde yapılan ortak proje girişimleri ve atıl kalan ekonomik kaynakların piyasaya kazandırılmasında Çin, fırsatlar sunan bir ülke olarak Türkiye için eğitim, turizm, sanayi, yatırım, finans ve savunma gibi alanlarda değerlendirilebilir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası