Haziran 2023’te yapılacak cumhurbaşkanı seçimlerine bir buçuk yıl kalmışken muhalefet partilerinin Cumhur İttifakı ve seçim motivasyonu devşirdikleri Cumhur İttifakı’nın güçlü adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığında değişen bir şey yok. Fakat hem birbirleriyle olan çapraşık ilişkileri ve bu ilişkilerin sebep olduğu hazım sorunları hem birbirlerine rağmen göstermek istedikleri adaylar hem de içine düştükleri eylem-söylem çelişkisi nedeniyle durumları biraz daha karmaşık bir hal aldı.
Dağınıklık, tutarsızlık ve ortak politik hedeften yoksunluk Millet İttifakı’nın halihazırda en büyük sorunu. Bu sorun başlıca birkaç noktada nüksediyor ve tekrar etmesine rağmen parti yönetimlerince giderilemiyor, örtülmek istense de tabandan saklanamıyor.
Muhalefet İçin Çok Erken
Bunlardan ilki 2018 seçimlerinden bu yana biteviye tekrarlanan, ittifak ortakları arasındaki meseleler çalışılmış ve aşılmış olsa “iktidar iddiası” olarak da yorumlanabilecek olan “erken seçim” çağrısı. Muhalefet liderleri, her partiden yetkili yetkisiz sözcüler, muhalefet medyasındaki her yazar yorumcu günde en az bir kez olmak üzere AK Parti’ye meydan okuyarak “korkmasanız seçime giderdiniz” diyor.
Peki ya öyle mi? İktidar partisinin ve Cumhur İttifakı’nın her istikrarlı ve öngörülebilir demokrasi gibi seçimlerin zamanında yapılacağını söylemek dışında sandıkla ilgili bir korkuları varmış gibi görünmüyor. Sıkça yapılan kamuoyu araştırmaları da aksini söylemiyor.
Peki erken seçim çağrısı yapan muhalefet cephesi seçimlere hazır mı? Seçmene “bizi iktidara getirirseniz parlamenter sisteme dönüşü sağlayacağız” diyorlar ama vaatlerinin ne kadar rasyonel olup olmadığından, bunu hayata nasıl geçireceklerinden, geçirmeye muktedir olsalar bile hangi süreçler sonunda mümkün olabileceğinden hiç bahsetmiyorlar. Malum olduğu üzere üç yıldır uygulamada olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi halk oyuyla kabul edildikten sonra anayasal bir hüküm halini aldı.
Salon Cumhurbaşkanı
Millet İttifakı da vaat ettiği sistem değişikliğini ancak aynı yollardan geçerek yapabilir. Önce 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması, genel seçimlerde parlamentoda en az 360 sandalye alması, sistem değişikliğini halk oyuna götürebilmesi ve referandumda seçmenden 50+1 onay alabilmesi gerekiyor ki anayasal düzenleme yapılabilsin. Anayasal düzenleme sonrasında da yeni sisteme uyum için seçimlere gitmek gerekir. Elbette teknik olarak imkansız değil. Ama 2003’ten bu yana yapılan tüm seçimleri AK Parti’ye kaybeden CHP ve diğer muhalefet partileri için fazlaca iyimser bir siyasi hedef olduğu şüphe götürmez.
Çünkü CHP, İYİ Parti ve HDP hem Cumhurbaşkanı hem parlamento seçimlerinde birlikte hareket edebilecek midir? Parti üst yönetimleri kendi aralarında anlaşsalar bile bu siyasi birlikteliği ve fantastik bir hal alan değişiklik önerilerini tabanlarına anlatabilecekler midir? Diyelim ki tamam. Peki üzerinde ortaklaştıkları ve yüzde 50+1 almasını sağladıkları Cumhurbaşkanını seçildikten sonra sembolik olmaya, ona oy veren çoğunluğa da seçtiği kişinin “salon cumhurbaşkanı” olması gerektiğine ikna edebilecekler midir? Ve de parti liderlerinin herhangi birinin yahut toplamının -Kılıçdaroğlu, Akşener, Sancar ve Buldan’ın- bunu kamuoyuna ve muhalefet tabanına anlatma gücü var mıdır?
Kırk Yamalı Şemsiye
Cevabın muhalefet liderleri dahil herkes için “hayır” olduğunu hepimiz biliyoruz. Ayrıca seçmen 2017’de yüzde 51,41 oyla “evet” diyerek değiştirdiği sistemi neden yeniden tartışmaya açsın ve geleceğini yıllar boyu sürecek bir belirsizliğe mahkum etsin? Millet İttifakı partilerince bu soruların cevabı verilmiş değil.
Parlamenter sisteme dönüş projesi muhalefet partileri için altında toplandıkları bir tür şemsiye aslında. CHP, İYİ Parti, HDP, Saadet Partisi, Deva Partisi ve Gelecek Partisi ve başkaca ufak partileri bir araya toplayan, her birinin diğerinden ideolojik açıdan ne kadar farklı ve hatta zıt olduğu gerçeğini, birlikte siyaset üretmenin, tutum almanın imkansızlığını gizleyen bir şemsiye. Onları bir arada ve aynı hedefte birleşmiş gibi gösteren “parlamenter sisteme dönüş” vaadinin asıl örttüğü ise müzmin Erdoğan karşıtlığı.
“Bizi bir araya getiren şey Erdoğan karşıtlığı, Erdoğan karşısında yaşadığımız acizlik” diyemedikleri için bunun yerine söyleyebilecekleri siyasi bir argümandan ibaret.
Aday Adı Mayınlı Tarla
Millet İttifakı bileşenlerini bekleyen bir diğer mayınlı alan ise cumhurbaşkanı adaylarının kim olacağı konusu. Konunun hassasiyeti ve uzlaşma zorluğu partiler arasındaki en zorlayıcı başlık. İhtilaf sadece partiler arasında da değil üstelik. CHP içindeki aday adaylarının birbirlerine göre durumları ve ayak oyunları bir yana işleri zorlaştıran asıl sebep İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in “gönlünün” CHP içinde genel başkan dışındaki iki isimden birine kaymış olması.
CHP lideri Kılıçdaroğlu siyasi kariyerinde yeni bir safhaya geçmiş görünüyor. 2018 yerel seçimlerinde muhalefet partilerinin Ankara ve İstanbul’da CHP adaylarını desteklemesi sayesinde büyük özgüven edindi. CHP’nin parlamento seçimlerinde CHP cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’den az oy almasının “ezikliğine rağmen” yapabildi bunu.
Kemal Bey Siyasi Mobbing Yapıyor
Önceki rakiplerine yaptığı gibi Muharrem İnce’ye de uyguladığı siyasi mobbing sayesinde sorundan kurtulmuştu Kılıçdaroğlu. Lakin tam İnce derdinden kurtulmuş ve kendini yakın kıyaslamalardan uzak tutabilmişken bu kez iki rakiple baş etmek zorunda kalıverdi.
Zira İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da kerameti kendinde buldu ve adaylık çalışmalarına hız verdi. Bilhassa İmamoğlu. Seçildiği ve 7/24 çalışması beklenen şehir arada bir uğradığı bir şehre dönüştü, İstanbul’un sorunları arttığı için eleştirilmesine rağmen yurt içi-yurt dışı gezilerinden, meydan mitinglerinden, farklı konularda verdiği siyasi mesajlardan vazgeçmedi.
Bu esnada CHP ve İYİ Parti liderleri arasında yaşanan gerilim, seçim sathı mailine yaklaştıkça yaşanacakların jeneriği gibiydi. Cumhurbaşkanı adaylığından vazgeçerek “ben başbakan olacağım” sözleriyle hedef küçülten Akşener benzer bir fedakarlığı da Kılıçdaroğlu’ndan bekledi lakin aradığını bulamadı.
Ajans İşi Home Made
Zira Kılıçdaroğlu vites büyütmüştü. Sürekli gaf yapan, haftada bir grup toplantısında konuşmaktan bile aciz görünen CHP lideri birden açıldı. Kah çektirdiği belgesellerle, CHP’yi nasıl değiştirdiğini anlattı, kah evinin mutfağında börek açtı, kah semt pazarına gidip Selvi Hanıma poşet taşıtmadı. Ajansın “home made” görünümü verdiği ve seriye bağladığı bunca zahmetin tek amacı var elbette: Kemal Kılıçdaroğlu Millet İttifakı’nın ortak adayı olmak istiyor. Konuşmalarında özne “biz”den “ben”e dönüştü ama yine de “nefsine hakim olacak aday” tanımıyla aklında bir isim olduğunu belli ediyor.
Akşener Teşbihte Hata Yaptı
İYİ Parti lideri Akşener ise Kılıçdaroğlu’nun kazanacağına inanmıyor. Seçimini İmamoğlu’ndan yana yaptığını belli etmek ve Kılıçdaroğlu’na bunu kabul ettirmek için kendini eleştiri ve alay ateşine atmayı bile göze aldı Meral Hanım. Öyle ki İstanbul’u Hristiyan Bizans’tan alıp Müslüman Türk milletine başkent yapan Fatih Sultan Mehmet’e benzetti Ekrem İmamoğlu’nu. Teşbihte hata vardı ve izan sahibi herkes tarafından kınandı Akşener. Sonra bir kez daha denedi Meral Hanım. “İmamoğlu’nun yüzünde rabbi yesir var” diyerek gülünç düşme pahasına gaipten haber verdi ve lakin Kılıçdaroğlu işini hiç kolaylaştırmadı.
Öte yandan Millet İttifakı ortakları kamuoyu önünde böyle bir sorun yokmuş gibi davransa da çatı adayın kim olacağı aralarındaki en çetin konuların başında geliyor. Üstelik HDP’nin ne dediği, kimi istediği ayrıca belirleyici olacak karşı ittifakta. Hem ismin belirlenmesinde hem ortaklıkta “ideolojik ilke” talepleri olacak HDP’nin.
HDP tabanından oy, PKK kadrolarından onay alacak isim -ülkücü geçmişleri dolayısıyla- Meral Akşener ya da Mansur Yavaş olmayacağına göre geriye Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu kalıyor. Zaten her ikisi de HDP tabanı için en uygun kişinin kendileri olduğunu göstermek için hayli çalışıyor. “HDP meşru partidir”, “Demirtaş neden içerde anlamıyorum”, “tezkereye hayır”, “YPG terör örgütü değildir” gibi açıklamalarla ön almaya çalışıyorlar. CHP’de aday belirleme sürecinin çok çekişmeli geçeceği şimdiden görünüyor. ABD yönetiminden ve PKK elebaşlarından gelen açıklamalara bakılırsa bu yolun sonu pek iyi bir yere çıkmıyor.
Tünelin Ucunda PKK Var
Karşı ittifakı “millet ittifakı” oldurmayan ve görünür görünmez ortakları sebebiyle millet indinde şüpheyle yaklaşılan bir siyasi mühendislik tasarımı olarak tutan faktör en başından itibaren HDP’nin ittifak içindeki varlığı oldu.
Resmiyette olmasa da hem geçmişteki iş birlikleri hem ortak gelecek planları muhalefeti 2023 öncesi hayli zorluyor. Çünkü HDP’nin sıkça ve hatta sertçe hatırlattığı üzere ittifakın inkarı artık mümkün değil. Bu nedenle de muhalefetin lideri pozisyonundaki CHP, HDP ile İYİ Parti tabanlarını tanıştırmak ve kaynaştırmak için epey girişimde bulundu. İmamoğlu’nun organizasyonuyla Pervin Buldan ve Meral Akşener’in birlikte ağaç dikmesinden tutun, Selahattin Demirtaş’ın bir sabah habersiz Meral Hanıma kahvaltıya gidivereceğini açıklamasına; Kılıçdaroğlu’nun o taraklarda hiç bezi olmayan eşi Selvi Hanımı soft siyaset yapmak için Başak Demirtaş’ın doğum gününü kutlamaya göndermesinden, uğradığı hakaretin ardından yine yenge Demirtaş’ın etrafında etten tweetten duvarlar örülmesine kadar bir dizi şirinlik, kararlılıkla sergilendi.
Bu jestlerin hiçbiri siyaseten tek başına yanlış olmamasına rağmen, CHP ve bilhassa İYİ Parti’nin kamuoyu önünde farklı konuşup arka odalarda farklı iş birliklerine girmesiyle, siyasi tutarsızlıklar görünür oldu.
Bu Ne Yaman Çelişkidir
Mecliste “tezkereye hayır” dedikten ve HDP ile aynı cephede pozisyon aldıktan sonra kamuoyundan gelen tepkileri göğüsleyemedi CHP. Peşi sıra Kılıçdaroğlu bu kez “bana imkan verin Kandili dümdüz edeceğim” diye kükredi. Ama tezkere olmadan sınır ötesinde operasyon yapamayacağı için yaptığının boş hamaset olduğunu kendi kendine ispatladı. Kandil’den gelen açıklamalarla, HDP’nin verdiği mesajlarla eşgüdüm içinde paylaşımlarda bulunuyor. Üzerine gidip “bu ne yaman çelişki böyle” dendiğinde de duruma göre ya HDP tabanını ya CHP tabanını kaybetmemek için pragmatist bir pozisyon alıyor Kılıçdaroğlu.
Tezkerenin yankısı sınır ötesine ulaşıp tebrikler ve talimatlarla henüz dönmüştü ki CHP lideri, bu kez de evinden çektiği yeni bir videoyla ittifak planlarını sarstı. Kılıçdaroğlu partisinin de geçmişte hataları olduğunu söyleyip toplumun tüm kesimlerine “helalleşme çağrısı” yaptı. Kılıçdaroğlu CHP’nin geçmiş ve yakın dönem hatalarıyla günahlarıyla yüzleşmeden helalleşme aşamasına geçtiği için de hayli eleştirildi. CHP çevreleri hiç gereği yokken macunu tüpten çıkardığı için eleştirdiler onu.
Attığı Taş Ürküttüğü Kurbağaya Değmiyor
Başörtülü kadınları unutmamıştı. 2008’de AK Parti’nin büyük emekle çıkardığı başörtüsüne özgürlük maddesinin Anayasadan çıkarılması için AYM’ye başvuranların başında geliyordu Kılıçdaroğlu.
FETÖ kumpaslarına maruz kalan laik Kemalistlere, devletten atılan FETÖ’cülere sahip çıktığı kadar sahip çıkmadığı için eleştiriliyor Kemal Bey. Öte yandan özürle yetinmedi Kandil’dekiler. “Helalleşme olacaksa Kürt halkının varlığı, özgürlüğü tanınacak. Dili, kimliği, varlığı, öz yönetimi, özerkliği tanınacak. Helalleşme olacaksa böyle olmalıdır" dedi terörist başlarından Mustafa Karasu.
Velhasıl attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmedi Kemal Beyin. İçeriğini doldurmadığı ve parti tabanını ve teşkilatını yüzleşme-helalleşme, af dileme-affetme fikrine hazırlamadığı için de taktiksel bir hamle olarak yorumlandı çağrısı.
İYİ Parti’de Dikişler Patladı
İYİ Parti’ninse dikişleri temelli tutmuyor artık. Gün geçmiyor ki bir vukuat patlak vermesin. Tezkere konusunda CHP’den ayrışan, HDP’nin yeri PKK’nın yanıdır diyerek gizli partnerini konumlandıran Meral Akşener olayları yönetemiyor. İYİ Parti’nin iddialarıyla tutumları, yapıp ettikleri arasındaki uçurumun derinliği çok fazla. İYİ Parti grup başkanvekili Lütfü Türkkan kendilerini eleştiren şehit abisinin kulağına eğilip bacısına ağır şekilde küfür edince her şey tepetaklak oldu. Akşener bir kadın genel başkan olarak Türkkan’ı görevden almadan, doğru düzgün özür dilemesini sağlamadan üstüne bir de kürsüye çıkıp küfür etti.
Bütün bunlar bize siyaset ahlakının, tutarlılığın ve rasyonelliğin karşı cephede giderek kaybolduğunu gösteriyor. 2023’e giderken hareketlenen muhalefet için acil tutarlılık ve samimiyet gerekiyor.