Kriter > Dış Politika |

Batı Balkanlarda Esrarengiz Bir El Bosnalı Sırpları Ayrılıkçılığa Teşvik Ediyor


Bosna Sırp Parlamentosunun aldığı kararlar, Batı Balkanlarda bir dönemin sona erdiği anlamına geliyor. 1995 Dayton Antlaşmasıyla tesis edilen ve uluslararası toplumun desteği ile bugüne kadar varlığını koruyan barış ve istikrarın bu kararla birlikte ortadan kalkacağını, yerini çatışma ve gerilimin alacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Bu kararın ardından yakın bir gelecekte birbiri peşine Büyük Sırbistan ve Büyük Hırvatistan projelerinin gündeme gelmesi de kaçınılmaz gözüküyor.

Batı Balkanlarda Esrarengiz Bir El Bosnalı Sırpları Ayrılıkçılığa Teşvik Ediyor
Sırp Cumhuriyeti Halk Meclisi (AA)

10 Aralık 2021’de Bosna Hersek’in Banja Luka kentinde toplanan Bosna Sırp Parlamentosu, Balkanlarda 1990’ların ortasından beri varlığını koruyan istikrara en büyük tehdidi oluşturan kararları kabul etti. Gece yarısı oturumunda kabul edilen Bosna Sırp Cumhuriyeti Parlamentosu kararlarında, federe birimin Bosna Hersek devlet mekanizmasından tedrici olarak çekilmesi isteniyor. 83 üyeli Bosna Sırp Parlamentosunda 49 milletvekilinin olumlu oyu ile kabul edilen kararlarda, 6 ay içerisinde federe birimin maliye, adliye, gümrük, güvenlik ve savunma alanlarında Bosna Hersek Cumhuriyeti yükümlülüklerini askıya almasını ve  paralel kurumlar oluşturularak, yeni anayasa hazırlamasını öngörüyor.

Bosna Sırp Parlamentosunun aldığı kararlar, Batı Balkanlarda bir dönemin sona erdiği anlamına geliyor. 1995 Dayton Antlaşmasıyla tesis edilen ve uluslararası toplumun desteği ile bugüne kadar varlığını koruyan barış ve istikrarın bu kararla birlikte ortadan kalkacağını, yerini çatışma ve gerilimin alacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Bu kararın ardından yakın bir gelecekte birbiri peşine Büyük Sırbistan ve Büyük Hırvatistan projelerinin gündeme gelmesi de kaçınılmaz gözüküyor. Siyasi istikrarsızlık ve gerilimin tırmanması, çatışmalara yol açacak ve tüm bu gelişmelerden Avrupa Birliği, Türkiye ve Rusya gibi aktörler de değişik ölçülerde etkilenecek.

 

Parlamento Kararları Kendiliğinden mi Gelişti?

Bosnalı Sırpları kurtarıcı rolüyle bir maceraya sürükleyen Bosna-Hersek'e bağlı Sırp Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Milorad Dodik, 1990’ların başından bu yana siyasetin içerisinde. Önceleri sosyal demokrat görüşleri ile dikkat çeken Dodik, daha sonra kitle desteğini almak için milliyetçiliği benimsedi. Bosnalı Sırpları, Bosna Hersek devletinden uzaklaştırıp ayrılıkçılığa yönlendiren söylemlerini her vesile ile gündeme getiren Dodik, 10 Aralık kararları ile birlikte görüşlerini bir ileri aşamaya taşımış oldu. Zira, mevcut koşullarda Bosna Sırp Parlamentosu’nun kararı, Bosna Hersek Devleti’nin egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğüne en büyük tehdit özelliği taşıyor. Bosna Sırp Cumhuriyeti, Bosna Hersek’ten ayrılmasının ardından önce bağımsızlık, sonra da Sırbistan ile birleşme hedefine yönelecek. Bir adım sonrasında benzer gelişmelerin Boşnak Hırvat Federasyonu içerisinde bulunan Hırvat kantonları bakımından gündeme gelme ihtimali güçlü. Acaba uluslararası toplum, Bosna Hersek’in parçalanması ve hegemonyacı milliyetçiliğin oluşturacağı yeni istikrarsızlık ve travmaların farkında mı?

Bosna Hersek
(AA)

 

Bosna Sırp Cumhuriyeti Parlamentosu kararının ardından Bosna Hersek’te görev yapan Batılı diplomatlar ve AB temsilciliği, gerilimin tırmanmasından kaygı duyduklarını ifade ettiler. Bu arada uluslararası toplum adına Bosna Hersek Dayton antlaşmasını denetleyen Yüksek Temsilci Christian Smith’ın çağrısı dikkat çekti. Smith, Bosnalı Sırp yöneticilerin bu karardan geri adım atmamaları halinde, yıkıcı sonuçlar doğuracağı uyarısında bulundu. Öte yandan Bosna Hersek Başkanlık Konseyi’nin Hırvat ve Boşnak üyeleri olan Zeljko Komsiç ve Sefik Dizdaroviç tarafından yapılan açıklamalarda da Bosna Sırp Cumhuriyeti Parlamentosu kararlarının geçerli kabul edilmemesi ve adli makamların hukuk dışı kararlara müdahalede bulunması istendi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü kanalıyla Türkiye’den yapılan açıklamada ise Bosna Sırp Cumhuriyeti’ne “tek taraflı eylemlerden kaçınma, anayasa ve hukuki çerçeveye riayet etme” çağrısında bulunuldu.

Milorod Dodik’in Bosnalı Sırpları merkezi yönetimden koparmayı amaçlayan rutin açıklamalarını bir adım daha öteye taşıyan Bosna Sırp Parlamentosu kararı, spontane bir gelişme olarak değerlendirilebilir mi? Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, ne oldu da Bosna Sırp Parlamentosu bugüne kadar cesaret edemediği bu tür kararları, şimdi almak zorunda kaldı?

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Bosna Sırp Parlamentosunun Bosna Hersek devlet faaliyetlerinden çekilmesini öngören kararının, bir önceki Yüksek Temsilci Valentin Inzko’nun Bosna Hersek Ceza Yasasına eklediği iki maddeye tepki amacı taşıdığı Sırplar tarafından ileri sürülen bir iddia. Bu maddelerin ilki Ratko Mladiç, Radovan Karadziç gibi savaş suçlularının kahramanlaştırılmasını suç olarak düzenliyor. İkinci düzenleme ise Srebrenitsa soykırımının inkar edilmesini suç olarak kabul ediyor ve bu tür açıklamalar için yaptırım öngörülüyor.

Toplumsal gerilimi ortadan kaldırma ve barışçı ortak bir gelecek hazırlama projesi çerçevesinde Bosna Hersek genelinde nefret suçları ve ötekileştirme gibi hususlarda Dayton Antlaşmasından beri uluslararası toplumun çaba ve gayret gösterdiği biliniyor. Bu çerçeve içerisinde önceki Yüksek Temsilci Inzko’nun, savaş suçu işlediği Uluslararası Eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi tarafından tescil edilen Bosnalı Sırpların askeri lideri Ratko Mladiç ve siyasi lideri Radovan Karadziç’in gençlere model olarak empoze edilmesini yasaklama kararında, bir olağanüstülük yok. Mahkeme kararları ile tescil edilen bu tür suçlamalar, Bosnalı Sırpların ilk kez duyduğu bir husus da değil. Önceki Yüksek Temsilci, uluslararası toplumun hassasiyetini de dikkate alarak Bosna Hersek Ceza Yasasında savaş suçu işleyenlerin kahramanlaştırılması ve soykırımın inkarı için müeyyide getiren değişiklikler yapmıştı. Dolayısıyla Bosna Sırp Parlamentosu kararlarının salt bu sebebe dayandığını ileri sürmek, modern dünyanın gerçekleriyle örtüşmüyor. Milorad Dodik tarafından yapılan açıklamada, “birilerinin bize yasa empoze ettiği bir devlet içerisinde yaşamak istemiyoruz” gibi ifadeler yer almış olsa da bu durum, tüm fotoğrafı açıklamak için yetersiz kalıyor.

 

AB’nin Esrarengiz Batı Balkanlar Raporu

Bosna Sırp Parlamentosunun Bosna Hersek Cumhuriyeti yükümlülüklerinden çekilmesi ve fiilen ayrılmaya giden kapıyı aralaması anlamına gelen kararları, esrarengiz bir planın tatbik aşaması olarak değerlendirmek de mümkün. Nisan 2021’de Slovenya Başbakanı Janez Jansa, AB Bakanlar Konseyi Başkanı Charles Michel’e bir mektup göndermiş ve mektup ekinde yer alan “Batı Balkanlar Bir Adım Daha İleri” başlıklı rapor dikkat çekmişti. Söz konusu raporda, Batı Balkanlarda barış ve istikrarın tesisi için Bosnalı Sırpların Sırbistan ile birleşmesi, Boşnak Hırvat Federasyonu içerisinde yer alan Hırvat bölgesinin Hırvatistan’a katılması ve son olarak da Arnavutluk ile Kosova’nın birleştirilmesi öngörülüyordu. Gazetecilerin sorusu üzerin Charles Michel, raporun resmi niteliği bulunmadığını açıklamıştı. Avrupa ve Balkan ülkelerinde büyük yankı uyandıran bu raporun ardından, Slovenya Başbakanı bir açıklama yaparak ülkesinin Bosna Hersek’in bölünmesini değil, mevcut sınırlar içerisinde AB’ye tam üye olarak katılmasını istediğini ve ülkenin toprak bütünlüğü ve bağımsızlığını desteklediklerini söylemişti.

O dönemde Dodik, parlamentoda yaptığı konuşmada Batı Balkanlarda barışçıl bir çözüm için referandum yapılması çağrısında bulunmuştu. ABD yönetimi adına yapılan açıklamada ise Bosna Hersek’in egemenliği ve toprak bütünlüğüne vurgu yapılması dikkat çekmişti. Dolayısıyla Bosna Sırp Parlamentosu kararının, böyle esrarengiz bir planın parçası olma ihtimalini de yabana atmamak gerekiyor.

Batı Balkanlarda günümüzdeki siyasi haritanın uluslararası antlaşmalara dayandığı ve tüm tarafların mutabakatı ile kabul edildiği bir vakıa. Bosna Hersek Devleti’nin temelini teşkil eden Dayton Barış Antlaşması, Aralık 1995’te imzalandı. Dayton’a göre Bosna Hersek, iki siyasi birimden oluşuyor. Bunlardan ilki Boşnak Hırvat Federasyonu, ikincisi ise Bosna Sırp Cumhuriyeti (Republica Srpska) adını taşıyor. Başkanlık Konseyi, Boşnak, Hırvat ve Sırp üyelerden oluşurken, bu üyeler dönüşümlü olarak yıllık periyotlarla Bosna Hersek Devlet Başkanlığı görevini yürütüyorlar. Antlaşma ayrıca toprak paylaşımını da netleştirmiş durumda. Bosna Hersek topraklarının yüzde 51’i Boşnak Hırvat Federasyonu ve yüzde 49’u ise Bosna Sırp Cumhuriyetine bırakılmıştı. Boşnak Hırvat Federasyonu içerisinde 10 kantonun 5 tanesi Boşnak bölgesi, 4’ü Hırvat bölgesi ve geriye kalan 1 kanton da ortak kanton statüsünde. Bosna Hersek devletinin hayati ehemmiyet taşıyan konularda karar alması, hem Boşnak Hırvat Federasyonunun hem de Bosna Sırp Cumhuriyetinin rızasını gerektiriyor. Bosnalı Sırplar bu maddenin sağladığı hakkı, bugüne kadar Bosna Hersek’in blokaja tabi tutulması ve yönetimin kilitlenmesi için kullandılar. Bosna Hersek Cumhuriyetinin AB ile ilişkilerini geliştirmesi ve NATO ile irtibat/ilişki kurması, toprak bütünlüğü için uluslararası güvenlik arayışı bugüne kadar Sırplar tarafından engellendi.

Milorad Dodik ve Vladimir Putin
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Sırp üyesi ve Bosna Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (Alexey Nikolsky-AFP/ Getty Images)

 

 

Milarod Dodik’i Tahrik Eden Putin mi?

Dayton Antlaşması bir boyutuyla Bosna Hersek’e barış ve istikrar getirirken, bir başka boyutuyla ise ülkenin gelişimini, hareket kabiliyetini sınırlandırıyor. Karar alma sürecinde entitelerin konsensüs sağlamasını öngören sistem, Bosnalı Sırpların ülkeyi kilitlemesi sonucunu doğuruyor. İrredantist, yayılmacı Sırp milliyetçiliği ideolojisinin bir ülkeye bir topluma ne derece zarar verebileceğini anlamak için Slobodan Miloseviç dönemindeki uygulamaları hatırlamak yeterli. Eski Yugoslavya’yı hegemonya hevesleri ile parçalayan Miloseviç’in, Kosova’da etnik temizlik boyutlarına ulaşan saldırıları 1999’da NATO tarafından durdurulunca, yayılmacı milliyetçiliğin faturasını Sırp halkı ödemişti. Kosova’nın bağımsızlığının ardından Sırbistan’ın bu cendereden kurtulması, AB ile yakınlaşma sayesinde mümkün oldu. Sırbistan yönetimi, milliyetçiliğin tahrikinden uzaklaşarak AB ile adaylık müzakerelerine başladı. Bu gelişme, Bosnalı Sırpların fanatik liderleri tarafından “anavatan Sırbistan’ın davaya ilgi göstermemesi” şeklinde yorumlandı.

Sırbistan içerisinde güçlü bir milliyetçi eğilim olduğu biliniyor. Sırp Radikal Partisi, bu tür görüşlerin karargahı konumunda bulunuyor. Bununla birlikte AB ile katılım müzakereleri yürüten Sırbistan yönetimi, Bosna Hersek’te milliyetçiliği tahrik etme yönünde bir çaba içerisinde değil. İşte tam bu noktada Belgrad’ın yapamadığı tahriki, büyük patron Vladimir Putin gerçekleştiriyor. Bosnalı Sırpların lideri Milorad Dodik ile sık aralıklarla görüşen Putin, Bosnalı Sırpları merkezi hükümetten ayrılmaya teşvik ediyor. Rusya’ya göre Balkanlarda eski ihtilafların tahrik edilmesi sonucu yaşanacak çatışmalar, hem Ukrayna ihtilafının geri planda kalmasına yol açacak hem de Rusya’nın Batı ile mücadelesi yeni bir cephe ile tahkim edilmiş olacak. Dolayısıyla Bosnalı Sırpların ayrılıkçılığa yönelmesinde Putin faktörünü de göz önünde bulundurmak gerekiyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası