2019 yerel seçimlerine yaklaşıldıkça gündeme sıkça gelen sorulardan birisi de kayyum belediyelerinin geleceğinin ne olacağı meselesidir. Terör örgütü PKK’nın lojistik destek sağlama, örgüte eleman devşirme ve propaganda faaliyetleri yürütmede Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) belediyelerinden doğrudan destek alması sebebiyle İçişleri Bakanlığı aracılığıyla bu belediyelere kayyum atanmıştır. Yerel seçimler sonrasında bu belediyelerin kayyumlar aracılığıyla yönetilmeye devam mı edileceği yoksa DBP’nin bu belediyeleri kazanması durumunda söz konusu belediyelerin yeniden örgüt kıskacına mı gireceği soruları ekseninde yaşanan tartışmaları daha iyi anlamak için kayyum sürecini detaylı bir şekilde analiz etmek gerekiyor.
Kayyum Sürecinin Arka Planı
Terör örgütü PKK 2015 Temmuz’unda askeri amaçlı barajlar inşa edilmesini gerekçe göstererek ateşkesi sona erdirmesinin akabinde asker ve sivillere yönelik kitlesel terör saldırıları gerçekleştirdi. Bu saldırılarda bilançoyu etkileyenlerden birisi de örgütün benimsediği yeni strateji doğrultusunda gerçekleştirdiği hendek kazma uygulamalarıydı. Bu bağlamda başta Sur (Diyarbakır), Cizre (Hakkari) ve Nusaybin (Mardin) olmak üzere ilçe merkezleri ve illere bağlı mahallelerde örgüt üyeleri aracılığıyla hendekler kazıldı. Hendek kazma uygulamaları Diyarbakır’ın Silvan, Lice, Hani, Hazro, Bismil, Dicle, Bağlar, Kayapınar, Yenişehir, Kocaköy; Mardin’in Dargeçit, Derik; Hakkari’nin Yüksekova; Şırnak’ın Merkez, Silopi, Cizre, İdil; Muş’un Varto ve Batman’ın Sason, Kozluk yerleşim yerlerinde yoğun biçimde yürütüldü.
Bu süreç devam ederken terör örgütü PKK’nın DBP’li belediyelere yaptığı öz yönetim çağrısı örgütün kırsal dışında şehirlerde de faaliyetlerini artırmasına neden oldu. Terör örgütünün çağrısına yanıt veren birçok DBP’li belediye özerklik ilan ettiğini duyurdu. Başta Şırnak Belediyesi olmak üzere Silopi, Cizre, Nusaybin ve Yüksekova’nın da içerisinde bulunduğu 16 belediye özerklik ilan ederek örgütün güdümünde hareket ettiğini gösterdi.
PKK’nın şehirleri ele geçirme amacıyla yürüttüğü bu terör faaliyetlerine karşı devlet mücadele ederken terör örgütü ile belediyeler arasındaki bağlantılar sıkça gündeme geldi. Elde edilen veriler ışığında PKK’nın gerek bu süreçte gerekse de daha öncesinde DBP’li belediyelerin kaynaklarını lojistik destek sağlama, örgüte eleman devşirme ve propaganda faaliyetleri yürütmede yoğun bir biçimde kullandığı görüldü. Örneğin bu belediyelerin büyük bir bölümünde terör örgütüyle doğrudan ilintili kişilerin işe alındığı ve iş başvurusunda bulunanların PKK’lı bir yakınlarının olup olmadığına göre değerlendirildiklerine dair somut veriler elde edildi. Yine bu belediyelerin bütçelerinden özellikle maaş ödemesi adı altında terör örgütüne maddi kaynak sağlandığı bilgisi İçişleri Bakanlığı tarafından açıklandı. Bu bağlantının somut bir yansıması olarak 2016 Haziran’ında Van’da polise ateş açan ve içerisinde teröristlerin bulunduğu aracın Van Belediyesine ait olduğunun anlaşılması ve teröristlerden birisinin aynı belediyede çalıştığının ortaya çıkması kamuoyunda geniş yankı uyandırdı. Bu örnekte olduğu gibi Hakkari, Mardin, Iğdır başta olmak üzere pek çok ilde de belediyeye ait araçlarda örgüte ait mühimmat taşındığı saptandı.
Bütün bu sebeplerden ötürü terörle mücadele kapsamında örgüt ile belediyeler arasındaki bağın sona erdirilmesi zorunluluk haline gelmişti. Bu kapsamda 2 Eylül 2016’da Resmi Gazete’de yayımlanan bir KHK ile terör bağlantısı nedeniyle görevden uzaklaştırılan veya tutuklanan belediye başkanları ile meclis üyelerinin yerine il belediyelerinde İçişleri Bakanı, diğerlerinde ise vali tarafından seçilme yeterliliğine sahip kişiler arasından atama yapılması düzenlemesi getirildi. Düzenleme sonrasında ilk olarak Diyarbakır’ın Sur ve Silvan ilçe belediyelerine Valilik tarafından kayyum atandı. Günümüze kadar gelinen süreçte terör bağlantısı ve teröre destek verme sebeplerinden ötürü 93 büyükşehir, il, ilçe ve belde belediyesine kayyum ataması gerçekleşti.
Kayyum Belediyelerinde Yönetim Anlayışı
Kayyum atanan belediyelerin geleneksel belediyecilik anlayışının gerektirdiği hizmetlerin yanında örgüt ile mücadelede de önemli bir sorumluluk üstlenmesi gerekiyordu. Bu minvalde kayyum atanan belediyelerde yerel hizmetlerin ötesinde terör örgütünün söz konusu bölgelerdeki faaliyetlerini engelleyecek uygulamalar da hayata geçirilmeye başlandı. Özellikle örgüte para yardımı ve lojistik destek sağlama noktasında örgüt faaliyetlerini engelleyecek pek çok tedbir alındı. Hüseyin Alptekin ve Bekir İlhan’ın Kayyum Atanan Belediyelerin PKK Terörü ile Mücadeledeki Rolü başlıklı raporuna göre kayyum belediyeleri özellikle gençlerin radikalleşmesi ve örgüte katılımı konularında da pek çok önleyici çalışma gerçekleştirdi. Bu doğrultuda bölge genelindeki ekonomik ve sosyal koşulların iyileştirilmesi ve yeni sosyal alanlar oluşturularak gençlerin örgüte katılımının engellenmesi noktasında önemli faaliyetler yürütüldü. Ayrıca PKK ile iş birliği içerisindeki şirketlerin belediyelerden ihale alması ve finansman sağlamasının önüne geçilerek örgütün etki alanı alınan tedbirler aracılığıyla daraltıldı. Dolayısıyla kayyum belediyeleri klasik bir belediyecilik faaliyeti yürütmenin ötesinde uzun ve kısa vadede terör örgütünün bölgedeki etkisinin yok edilmesi noktasında önemli bir işleve sahiptir.
Bunların yanı sıra kayyum belediyelerinin kaliteli hizmet sunma ve halka ulaşmada başarılı bir performans ortaya koyduğu görülmektedir. Yine söz konusu rapora göre belediyeler doğrudan ekonomik yardım ve yatırımlarla bölge halkının sosyoekonomik koşullarını iyileştirici adımlar atmaktadır. Bu bağlamda özellikle kadın ve gençlere yönelik yatırımlar sağlanarak dezavantajlı grupların ekonomik düzeylerinin iyileştirilmesi için adımlar atılmıştır. Ayrıca bölge halkının rehabilitasyonu için de çeşitli etkinlikler organize edilmiştir. Kayyum belediye başkanları bu faaliyetleri sebebiyle terör örgütü tarafından doğrudan hedef haline getirilmiştir. Örneğin Derik Kaymakamı ve Kayyum Belediye Başkanı Muhammet Fatih Safitürk 10 Kasım 2016’da makam odasına konulan bombayla şehit edilmiştir.
2019 Seçimlerinde Neler Olacak?
2019 yerel seçimlerine yaklaşılmasıyla birlikte seçimler sonrasında halihazırda kayyumların yönettiği belediyelere ne olacağı sorusu da gündeme geldi. Türkiye genelindeki tüm seçim çevrelerinde olduğu gibi kayyumlar aracılığıyla yönetilen belediyelerde de demokratik seçimlerin gerçekleştirileceği konusunda hiçbir şüphe bulunmasa da terör örgütünün yeniden DBP’li belediyeler aracılığıyla finansman sağlaması durumunda ne olacağı merak konusuydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu hususta yaptığı “Bu seçimlerde, teröre bulaşmış olanlar sandıktan çıkarsa, kayyum tayinleriyle yolumuza devam edeceğiz” açıklaması soru işaretlerini ortadan kaldırdı. Dolayısıyla seçim sonrasında bu belediyelerin PKK’ya finansman sağlamasına hiçbir şekilde müsamaha gösterilmeyeceği ve terör örgütü ile belediyeler arasında yeniden bağ kurulması noktasında taviz verilmeyeceği açık bir şekilde görülüyor. Bu noktada DBP’li belediyelerin terör örgütüne destek vermekten vazgeçip vazgeçmeyeceği de önemli bir soru işareti olarak karşımızda duruyor. Her ne kadar kamuoyunda partinin teröre bulaşmamış isimleri bu belediyeler için aday göstereceği iddiaları dolaşımda olsa da böyle bir stratejinin izlenip izlenmeyeceğine dair somut bir gelişme henüz yaşanmadı. Dolayısıyla kayyum belediyeleri konusundaki belirsizliklerin ancak seçim sonrasında ortadan kalkacağı söylenebilir.
Bu kapsamda AK Parti’nin de bölge genelinde geçen seçimlerde olduğu gibi ekonomik kalkınma, adalet ve demokratikleşme temelli bir seçim stratejisi oluşturacağı söylenebilir. AK Parti’nin bölge genelinde temsiliyeti yüksek adaylar çıkarmak için şimdiden çalışmalara başladığı ve kamuoyu yoklamaları ile halkın nabzını tutarak en doğru adayı belirlemeye çalıştığı görülüyor. Kayyum belediyelerinin başarılarının da AK Parti’nin seçim kampanyasının bir parçasını oluşturması beklenebilir. Bu minvalde AK Parti’nin nihai hedefi geçen seçimde DBP’nin elde ettiği belediyeleri kazanarak hizmet siyaseti ve gönül belediyeciliğinin bölgede etkili olmasını sağlamak olacaktır.