Kriter > Dış Politika |

Lübnan’daki Mülteci Kampları


Lübnan’da 1,5 milyon Suriyeli mülteci olduğu söyleniyor. Bu sayıya 500 bini fazlasıyla aşmış Filistinli mülteci de eklenince, Lübnan toprakları çok sayıda muhacire ev sahipliği yapıyor. Ama ne yapmak; bazı meslekleri icra etmeleri bile yasaklanan bu mülteciler, günlüğü 1 dolardan çalıştırılıyorlar, ülkeye yılda kişi başı 200 dolar, kamplara aylık onlarca dolar ödemek mecburiyetindeler ve yaşanamayacak o kamplarda organ ve fuhuş mafyaları cirit atıyor.

Lübnan daki Mülteci Kampları

İbranice Lebanon, Süryanice Lebnan, Arapça Lübnan, Grekçe Libanos, Latince Libanus ve günümüz bazı Batı dillerinde Lebanon şeklinde kullanılan Lübnan kelimesi, Sami dillerde “beyaz” anlamındaki lbn kökünden geliyor ve karla kaplı dağların beyaz görüntüsünden dolayı bölgeye bu adın verildiği kaydediliyor.

Filistinlilerle birlikte Lübnanlılar, Arap dünyası içerisinde en yüksek okuma yazma oranına sahip toplumlardan biri. Kozmopolit yapısı, Batı’yla tarihten gelen ilişkileri sebebiyle Arapçanın yanı sıra Fransızca ve İngilizce oldukça yaygın olarak kullanılmakta. Ülkede Arapça eğitim veren devlet okullarının yanı sıra İngilizce ve Fransızca eğitim veren özel okullar da mevcut.

Lübnan

Kadim ve modern tarihin bir sentezi olan Beyrut, Lübnanlıların zihninde acı ve tatlı hatıralarla dolu bir yer. Şehirdeki tarihi eserlerin bir kısmı 1975 ila 1990 arasında yaşanan iç savaşın izlerini hala taşıyor. Ülkenin kültür hazinesine yeniden kazandırılan eserlerin restorasyonuna ise iç savaşın sona erdiği 90'ların ardından başlandı.

İç savaş sırasında büyük hasar gören Beyrut, 1970'lere kadar Ortadoğu'nun Paris’i olarak anılıyordu. Ortadoğu'nun bir dönem en önemli ticaret merkezi olan Beyrut, günümüzde küllerinden yeniden doğmaya çalışıyor.

Mülteci Kampları

Yılbaşı kutlamalarının topluca yapılması sebebiyle Covid-19 vakalarının hızla arttığının söylendiği Lübnan’a Beyrut, Trabluşşam ve Beka Vadisi’ndeki mülteci kamplarını ziyaret için üç kez gitme girişiminde bulunduk; lakin vakaların artması ülkenin tam kapanmaya gitmesine sebep olduğu için ancak üçüncü denememizde adım atabildik. Elimizde negatif Covid-19 raporumuz olmasına rağmen, havalimanında 50 dolar karşılığında tekrar PCR testine tabi tutulduk. Ama bu testin sonucu ile ilgili bölgeden ayrılana kadar herhangi bir geri dönüş alamadık.

For Children Uluslararası Çocuk Derneği olarak gittiğimiz bölgede bizlere Rahma Austria İnsani Yardım Derneği ve yerel Takaful Derneği eşlik etti.

Mülteci Kampları

Lübnan’ın yedi milyona yaklaşan nüfusunun neredeyse iki buçuk milyonunu Filistinli ve Suriyeli mülteciler oluşturuyor. Fakat mültecilerin çoğunun nüfusa kaydı, kimlik ve pasaportu olmadığı için, sayıları resmi nüfus bilgilerine yansımamış durumda. Bu yüzden Lübnan 2021’de nüfusunu 4 milyon 200 bin olarak ilan etti. Nüfusunun büyük çoğunluğunu Arapların oluşturduğu Lübnan’da Ermeniler, Dürziler ve Süryaniler de yaşıyor. Çok dinli bir siyasi yapısı olan Lübnan’da cumhurbaşkanının Hristiyan, başbakanın Sünni Müslüman, parlamento başkanının ise Şii olması zorunluluğu getirilmiş. Burada Lübnan halkı için ayrı bir yeri olan bir siyasetçiden bahsetmeden geçemeyiz; Refik el Hariri. 1992’de Lübnan başbakanı olan Refik Hariri 1995’e kadar görevde kalmış ve 2000’de Lübnan halkının yoğun desteği ile ikinci kez başbakanlık koltuğuna oturmuş bir isim. Refik el Hariri, 2005’te Beyrut’ta bir kavşakta, aracı TNT yüklü bir araçla havaya uçurularak öldürülmüştü.

Mülteci Kampları

Rakamların Ötesinde

Lübnan’da 1,5 milyon Suriyeli mülteci olduğu söyleniyor. Bu sayıya 500 bini fazlasıyla aşmış Filistinli mülteci de eklenince Lübnan topraklarının çok sayıda muhacire ev sahipliği yaptığını söyleyebiliriz. Suriyelilerden daha önce bu topraklarda yaşamaya başlayan Filistinlilerin çoğunun vatandaşlık hakkı yok, yirmiden fazla mesleği icra etmeleri yasak, kendilerine ait ev almalarına veya evlerini tamir etmelerine de izin verilmiyor. Bunu Batı Beyrut’taki Burj El Barajne, Sabra ve Şatilla gibi kamplara bakarak da anlayabilirsiniz. Dışardan oldukça yorgun ve bakımsız görünen bu kampların dar sokakları, üstten elektrik telleri ile kuşatılmış. Elektrik telleri o kadar aşağıdaki, yürürken başınıza değme ihtimali çok fazla. Bu sebeple pek çok elektrik çarpma olayı yaşanıyor. Ucu açık elektrik tellerinin, yağmur suyu ile buluştuğunda bir insanı öldürmemesi işten bile değil. Evlere elektrik 5-6 saat veriliyor bazılarına ise hiç gitmiyor. Burj El Barajne Kampı’nı elektrik kabloları görüntüsü ile anımsamanız çok mümkün. Filistinlilerin Lübnan’da mültecilik dahil hiçbir statüsü olmadığı için pek çok sosyal haktan mahrumlar ve iş imkanlarından da yararlanamıyorlar. Kamp içinde bulunan sağlık merkezlerinin en büyük ihtiyacı şu an için ilaç ve salgın koşullarında kullanılacak izole elbiseleri ve dezenfektan. Kampta özürlü çocuk sayısının da yüksek sayıda olduğunu belirten yetkililer, bu çocuklar için özel eğitimi hayal bile edemediklerini belirtiyorlar.

Mülteci Kampları

Lübnan’da yaşayan Suriyeliler ise birkaç yere dağılmış durumda. Beyrut, Trablusşam ve Beka Vadisi’nde toplam bir buçuk milyon Suriyeli mülteci yaşıyor. Tabi bu insanlara da mülteci statüsü, kimlik, pasaport verilmemiş. Halkın çoğu kamplarda. Lübnan’da yaşayan bir Suriyeli bu topraklarda yaşamaya devam etmek istiyorsa her yıl devlete düzenli olarak 200 dolar yaşam hakkı ödemek zorunda. Yalnız bu kamplar yeni olduğu için henüz Filistinlilerin yaşadığı kamplar gibi betonlaşma başlamamış. Suriye’deki gibi çadırlar da yok, briket evler de. Yere beton atılıp, düzleştirilmiş ve uzun tahta direkler çakılarak üstü branda ile kapatılmış. Ama kışın tüm mültecilerin yaşadığı gibi onlar da yağmur suyunun evlerine girmesi, çamur içinde yüzmeleri gibi dertlerle uğraşıyorlar. Evlerin çoğunun kapısı yok, bezlerden kapılar yapılmış. Cam zaten olmadığı için naylonlar gerilmiş ve kışlar oldukça soğuk geçiyor. Kampların çoğu ilgilenen kamp sorumluların soyadı ile adlandırılmış veya bir kod numarası verilmiş. Her mülteci kampında olduğu gibi buralarda da yaşayan nüfusun yarısını çocuklar oluşturuyor. Kampların çoğunda okul yok hatta bazı kamplar dünyadan bihaber yaşıyor diyebiliriz. Tripoli Bölgesi’ndeki Ebu Gannam Kampı’nda 120 aile toplam 700 kişi yaşıyor. Kampta Covid-19 diye bir gündem yok, kimse maske takmıyor. Böyle bir hastalığı duymuşlar fakat tam olarak ne olduğunu bilmiyorlar. Hatta Covid-19 salgınına dikkat çekmek için kampa gelen izole kıyafetli sağlık gönüllülerini Corona virüsü sanıp taşlamışlar ve kamptan uzaklaştırmaya çalışmışlar. Bu kampta da diğer mülteci kamplarında olduğu gibi Lişmaniye yani Şark Çıbanı, çocuklar arasında yaygın. Lübnan’ın da mülteci kamplarında yaşayan insanların temel geçim kaynağı tarım işçiliği; çoğu yakınlardaki seralarda günlük bir dolar gibi küçük rakamlara çalıştırılıyor.

Beka Vadisi’ne doğru giderken ayaklarımızın altındaki manzara bizi büyülüyor. Keşke her şey manzara kadar güzel olsaydı. Bu tarafta Suriye sınırı olduğu için çok daha fazla mülteci kampı var. Şellaş Kampı, Musa Cüneyt Kampı, Türki Kampı en büyük kamplardan. Bu üç kampta 5 bine yakın kişi yaşıyor. Her aileden yer kirası talep ediliyor. Aylık 40 dolar kira talep ediliyor bu insanlardan. Kirasını düzgün ödeyemeyen ailelere bir ay mühlet veriliyor yine ödeyemezlerse anında çıkartılıyorlar. Yerinden olan pek çok aile şehir merkezinde bir daire tutarak 20-30 kişi bir arada yaşamaya başlıyor.

 

Tek Mücadele Yokluk Değil

Ziyaret ettiğimiz kamplarda yetim sayısı da fazla. Anneleri veya bir akrabalarının yanında kalan çocuklar var. Kampların en büyük sorunu ilaç yetersizliği, su ve lağım basmayan güvenli bir ev ve yaşam malzemesi eksikliği. Kamplar her kış aylarında sular altında kaldığı için lağım sularının içme sularına karıştığı belirtiliyor ve her yıl sellerden sonra yeniden düzenleniyor bu kamplar. Bu insanlara bir kış boyunca evlerinde yakabilecekleri bin litre mazot gerekiyor bu da 200 dolar demek. Bu insanlar kamplara yardım için gelen STK’lardan ayda toplam 50 dolar alabiliyorlar. Kamplarda bebek sayısı fazla, annelerin yetersiz beslenmesi sebebiyle bebek maması ihtiyacı had safhada. Beyrut’tan Beka Vadisi’ne uzanan bölgede  yoğun insani yardım çalışmalarında bulunan Rahma Austria İnsani Yardım Derneği Başkan Yardımcısı Ömer Batur’a bölgedeki faaliyetlerini sorduğumuzda, “Lübnan, uzun yıllardır Filistinli mültecilerin ikinci vatanı olan bir ülke. Kendi vatanlarından çıkarılan Filistinliler, Lübnan’daki kamplarda insani olmayan koşullarda yaşamaktalar. Kuruluşumuz Filistinli mültecilerin yaşadığı kamplarda insani yardım derneği olarak 2006’dan itibaren faaliyet gösteriyor. 2011’den sonra Lübnan’a gelen Suriyeli mülteciler ile birlikte, mültecilere olan yardımlarımızı artırdık. 2010’da 5 milyon civarında olan Lübnan nüfusu 2021’de 7 milyona yaklaştı. Nüfusunun yüzde 30’u kadar Suriyeli mülteciyi alan Lübnan oran olarak dünyada en çok Suriyeli mülteci alan ülke konumunda. Ülkenin ekonomik durumu ve yaşanan istikrarsızlıklar, mültecilerin hayatlarını çok olumsuz etkiliyor. Yaptığımız projelerle hedefimiz Lübnan’daki mültecilerle dayanışmak ve onların kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlayıp yaşadıkları ülkeye entegre olmalarını sağlamak.” cevabını alıyoruz.

Mülteci Kampları

Bu bölgede devletin de serbest bıraktığı pek çok misyonerlik çalışması yapılıyor. Bu çalışmalarda Hristiyanlığı kabul etmeleri üzerine mültecilere ciddi destekler veriliyor. Sırf bu sebeple yaşayan mültecilerin yüzde 20’si dinini değiştirip Hristiyan olduğunu söylemiş. Artık içlerini Allah bilir. Hatta bu kamplarda yaşanan yoğun misyonerlik çalışmaları sebebiyle Türki Kampı yetkilileri, bu çalışmaları Birleşmiş Milletler’e ve mahkemeye taşımışlar. Yoklukla mücadele ettikleri yetmiyormuş gibi bir de misyonerlik çalışmaları ile mücadele ediyorlar. Ayrıca kamplarda organ ve fuhuş mafyalarının da yaygın olduğu söyleniyor.

Hatta geçtiğimiz aylarda Suriyeli mültecilerin yaşadığı bir kamp yakılmıştı; o yangının böyle bir çetenin ortalığı karıştırmasıyla gerçekleştiği söyleniyor. Biz yakılan kampa gittik ve bir mahalle arasında küçük bir alan olduğunu gördük. Çevresinde apartmanlar vardı. Pek çok kuruluş yeniden çadır alımı konusunda yardım vadetse de arazi sahibi bir daha asla orada bir kampa izin vermeyeceğini, arazisini başka şekilde değerlendireceğini belirttiği için yanan kampın sakinleri başka kamplara nakledilmiş.

Mülteci Kampları

Lübnan’da geçtiğimiz yıl yaşanan devalüasyon ve merkez bankasının iflas etmesi, halkın alım gücünü epey düşürmüş; çok zenginken birden fakir olan ya da  çok parası varken bankadan parasını çekemeyen, günlük sadece 200 dolar para çekme hakkı verilen pek çok kişinin bunalıma girdiği söyleniyor. Hatta bu sebepler yüzünden sahil şeridinde yapılan ultra lüks pek çok siteden gelen intihar haberleri sıklaşmış. Bir doların 8 bin Lübnan Lirası olarak hesaplandığı ülkede, bir ekmek 2 bin 500 Lübnan Lirası.

Beyrut Limanı’nda yaşanan amonyum nitrat patlamasında, patlatılan geminin Suriye’ye gideceğini ve bomba yapımında kullanılacağını söyleyen pek çok Lübnanlı oldu bize. Liman hala patlamadan sonraki halini koruyor, ters dönen kayıklar bile çevrilmemiş maalesef. Patlamanın şehre etkisini azaltan taş yapının büyük bir parçası yıkılmış. Görgü şahitleri o beton yapı olmasaydı Beyrut’un çok daha fazla etkileneceğini söylediler.

Mülteci Kampları

Arapların ortak değer ve meselelerinin sözcüsü, Sefiretül Arap yani Arapların Sefiresi olarak anılan ve ünü sadece Ortadoğu’ya değil tüm dünyaya yayılan Feyruz ya da asıl adıyla Nouhad Haddad Lübnan’da yaşıyor. Bu bilgiyi vermemizin sebebi, sabahları güne Feyruz dinleyerek başlayan akşamları ise Ümmü Gülsüm dinleyerek güne veda eden Ortadoğu halkının üzerine dinledikleri şarkılar gibi bir hüzün çökmüş sanki.

Yaşanan savaş ve çatışmalardan payına düşeni alan Lübnan, yıllardır Filistinli mültecilere ev sahipliği yaptığı gibi şimdi de Suriyeli mültecileri uzun yıllar ağırlayacağa benziyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası