Kriter > Dış Politika |

Suriye'de Tektonik Sarsıntılar


Suriye’de DEAŞ’ın alan kaybetmesiyle birlikte sahadaki vekil aktörlerin rollerine dair sorular daha fazla dillendirilir oldu. Asıl aktörlerin birbirlerini doğrudan hedef alma ve karşılaşma riskleri önemli ölçüde arttı.

Suriye'de Tektonik Sarsıntılar

Suriye’de DEAŞ’ın alan kaybetmesiyle birlikte sahadaki vekil aktörlerin rollerine dair sorular daha fazla dillendirilir oldu. Asıl aktörlerin birbirlerini doğrudan hedef alma ve karşılaşma riskleri önemli ölçüde arttı. Suriye meselesinin çözülmesi yolunda askeri pozisyonların yenilenmesi ancak asıl aktörlerin birbirlerine yönelik hamle yapması ile mümkün. Zira tüm aktörler vekilleriyle birlikte Suriye’de alacakları yolun büyük bir bölümünü kat etmiş durumdalar. Dolayısıyla Suriye’deki temel hedefler ve tehditler bağlamında dolaylı taktiksel adımlardan ziyade doğrudan müdahalelerden bahsetmek mümkündür. TSK, 25 Nisan'da Irak'ın kuzeyine düzenlediği hava harekatıyla terör örgütü PKK'nın ''ikinci Kandil'' yapmaya çalıştığı Sincar Dağı ve Suriye'nin kuzeydoğusundaki Karaçok Dağı bölgelerinde belirlenen hedefleri imha etti.  

Bu aslında sadece Suriye bağlamında değil sıcak çatışma ve terörün devam ettiği bölgedeki istikrarsız ülkelerin tümü için geçerlidir. ABD’nin Esed rejimini hedef alması, Türkiye’nin de Sincar ve Karaçok dağlarındaki PKK unsurlarına yönelik gerçekleştirilen hava operasyonları bu bağlamda değerlendirilebilir.

Geçtiğimiz ay içerisinde ABD’nin Esed rejimine yönelik yaptığı saldırının ardından Suriye meselesinde yeni bir tablo ortaya çıktı. Bu raddeden itibaren Rusya’nın çok rahat hareket edemeyeceği muhakkaktır. ABD’nin gerektiğinde güç kullanımından çekinmeyeceğini sürekli aklında tutması gerekecek. Suriye’nin Rusya için yükselen maliyeti ABD’nin diş göstermesiyle daha da yükseldi. Zira ne tür bir cevap verileceği hem Suriye hem de Rusya’nın kaderini doğrudan etkileyecek sonuçlara yol açacaktır. Rusya sert bir askeri cevap verilmesi durumunda ne tür bir karşılık alacağının farkında olarak bu yola başvurmamaya özen gösterdi. İlk açıklamalardaki yüksek ton giderek azaldı ve Trump ile birlikte ABD’nin davranışlarındaki muhtemel değişimlerin daha dikkatli bir şekilde takip edilmesi yoluna gidildi. Sonuçta Suriye özelinde ABD’yi doğrudan askeri anlamda karşısına almanın maliyeti Rusya için oldukça yüksek.

Ölçülü İstikrarsızlık

SIPRI’nın son açıkladığı veriler göz önüne alındığında Rusya, 2016 yılında yaklaşık 70 milyar dolarlık askeri harcamada bulunarak Suudi Arabistan’ı geride bırakıp dünyada en fazla askeri harcama yapan üçüncü ülke oldu. Elbette Suriye’de devam edilen askeri operasyonların bu harcamalardaki katkısı yüksek. Ülke ekonomisindeki gidişatın da pek iyi olmadığı hesaba katıldığında Rusya’nın elinin rahat olmadığı söylenebilir. Ancak Suriye’de yakın ve orta vadede Rusya’nın rejim konusunda tavizkar olmayacağı ve mevcut şartlar çerçevesinde sahayı elinde tutmaya özen göstereceğini ifade edebiliriz.

Aksi bir durumun yani sert cevap verilmesi seçeneğinin kullanılması ve ABD ile gerginliğin tırmandırılması da elbette ihtimal dahilinde. Fakat Rusya için burada belirleyici olan unsur ABD ve yeni başkan Trump’ın dış politikadaki önceliğinin ne olacağının net bir şekilde anlaşılmasıdır. Trump’ın hem seçim kampanyası sırasında hem de başkanlık koltuğuna oturduktan sonra küresel tehdit unsurlarının birden fazla olduğunu belirterek hepsiyle mücadele edeceğini söylemesi beraberinde belirsizliği de doğurdu. Zira ABD’nin hangi bölgede, kime karşı, nasıl müdahalede bulunacağı bölgesel ve küresel denklemleri yerinden oynatacaktır. Bu açıdan bakıldığında ABD’nin Kuzey Kore’ye olası bir müdahalesinin Suriye meselesini erteleyeceği öngörülebilir. Böylesi bir adım Suriye’de siyasi çözüm için gerekli olan motivasyonun ötelenmesi demek. Dolayısıyla önceliğin Suriye’den başka bir alana kaydırılması ve ancak kimyasal silah kullanılması gibi kırmızı çizgilerin aşıldığı durumlarda müdahalede bulunulduğu bir ölçülü istikrarsızlık süreci beklenebilir. Bu süreç ABD’nin külli bir askeri veya siyasi çözüm için uğraş vermesinden ziyade sahada aktörlerin birbirleri aleyhine fazla avantaj sağlayamadığı ve mevcut pozisyonlarını çok  değiştirecek bir kazanım elde edemediği, buna mukabil çatışmaların ise kesintisiz devam ettiği bir ortama tekabül eder.

Türkiye’nin Tavrı

24 Nisan gecesi Irak ve Suriye’ye yönelik gerçekleştirilen hava operasyonları ile Türkiye, bir kez daha bölgede terörün alan kazanmasına müsaade etmeyeceğini gösterdi. Operasyonlar Fırat’ın batısı ile ilgili uzun süredir duyulan rahatsızlığın giderilmesi açısından son derece önemli bir adım. ABD’nin tavrını belirlememesi Türkiye açısından da kritik önemi haiz. Rejime yönelik müdahalelerin devam edip etmeyeceği ve PYD ile olan ilişkiler Ankara’nın yakın takibi altında. ABD’nin önceliğinin Suriye olmaması durumunda bundan en fazla etkilenecek olan ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Zira ABD tarafından hem PYD’ye dokunulmazlık sağlamak hem de Suriye’de kapsamlı bir stratejiyi geciktirmek Türkiye açısından terörün alanını iyice tahkim etmesi ve yerleşmesi demektir. Dolayısıyla Türkiye’nin bu tehditler hemen dibinde cereyan ederken sadece izlemekle yetinmesi elbette beklenemez. Bu açıdan PKK’nın yuvalandığı yerleşim alanlarının vurulması en azından ABD’nin tercihlerinin beklenilmeyeceğini göstermektedir.

Suriye’de kısa ve orta vadede Türkiye’nin tercihlerinde küresel aktörlerin tutumları kadar sahada yaşanacak gelişmelerin de etkili olacağını söylemek mümkündür. Kurgu imajının gölgesinde PYD’ye kazandırılan nüfuzun bir an evvel sonlandırılması elzemdir. Bu noktada Türkiye’nin yapması gerekenler ilk olarak Suriye’nin bütünlüğünün korunması ile PYD’nin tasfiye edilmesi arasındaki bağın kodlarını doğru oluşturmasıdır. İkinci olarak askeri angajmanları ve kabiliyetlerini yeni dönemin koşullarına uygun olarak hazır hale getirmesi ve etkin operasyonel adımlar atılmasıdır. Son olarak bir bütün olarak bölge ülkelerinin Suriye meselesiyle ilgili kararlılıklarını sahaya yansıyacak şekilde ortaya koymalarını teşvik etmek şeklinde sıralayabiliriz.

Bölgesel istikrarsızlık içerisinde yeni Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile yapısal problemlerini geride bırakma yolunda ciddi bir mesafe kaydeden Türkiye askeri açıdan da yaşadığı problemleri ortadan kaldırmalıdır. Güvenlik noktasında her bir tehdidin bertaraf edilmesi için kurumsal ve kapasite özgünlüğünü sağlayacak daha ciddi çabaların ortaya konulması gerekmektedir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası