ABD başkanlık seçimlerinin Biden lehine neticelenmesi sonrası hayal kırıklığı yaşayan Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi Trump Amerikası’nın bölgedeki müttefikleri olan yönetimler, öyle anlaşılıyor ki hayal kırıklığından sıyrılarak yeni sürece uyum sağlamak için bir dizi teşebbüs başlatmış durumda. Trump’ın “gözde diktatörü” Sisi, her ne kadar Biden’ı tebrik eden ilk Arap lider olsa da şüphesiz bu, kampanya döneminde sarf ettiği ifadelerle Sisi yönetiminde rahatsızlık meydana getiren Biden’ın zaferinden duyduğu mutluluk sebebiyle değildir.
Dışarıdan, özellikle de Amerika’dan bakıldığında demokratik bir imaja sahipmiş gibi görünme ihtiyacı, Sisi’nin Biden yönetimine hazırlık noktasında temel başlıklarından birini oluşturuyor. Yapılacak kimi değişikliklerle medya çehresinin daha ılımlı bir hüviyete sokulması, aynen Hüsnü Mübarek dönemindeki örneğinde olduğu gibi kontrol altında tutulan bir muhalefete parlamentoda yer verilmesi gibi konular, yapılması planlananlarla alakalı konuşulanlardan sadece birkaçı. Attığı bir tweette “Artık Trump’ın ‘favori diktatörlerine’ açık çek vermek yok” diyen Biden başta olmak üzere, insan haklarına ve ülkedeki siyasi tutukluların bir an evvel bırakılması gerektiğini ifade eden Amerikan Kongre üyelerinin varlığı karşısında şüphesiz daha somut adımlar atılmasının farkında olan Mısır yönetimi, bu yönde attığı bir dizi adımla aslında bu süreci de gözle görülür bir şekilde hızlandırmış durumda.
Sisi’nin Hamleleri
Zira 56 kongre üyesinin Sisi’ye gönderdiği açık mektupta Mısır’daki insan hakları ihlalinin meydana getirdiği rahatsızlık dile getirilmiş, Biden’ın kazanması durumunda bu durumun tolere edilmeyeceği beyan edilmiş, bundan kısa bir zaman sonra da Avrupa Parlamentosu’ndan yüksek sesli benzer bir çağrı gelmişti. Özellikle Mısır’da Eylül 2020’de gerçekleşen protestolar sebebiyle tutuklanan, aralarında 10 ile 15 yaşları arasında çocukların da bulunduğu 400’den fazla göstericinin iki ay sonra serbest bırakılmasının altında bu baskıların olduğundan şüphe yoktur. Son zamanlarda sıklaşan mahkumların serbest bırakılmaları, öyle anlaşılıyor ki Mısır’dan dünya kamuoyuna gönderilen bir mesaj olarak bir müddet daha kendisini duyuracaktır. Fakat bunun göz boyamak için kontrollü bir şekilde gerçekleştiğini, Sisi yönetiminin, muhaliflerini serbest bırakmak gibi bir tehlikeyi göze alamayacağını, hele ki mahkumiyetlerini Mısır hapishanelerinde çok zor şartlar altında geçiren Müslüman Kardeşler mensuplarının buna dahil edilmediğini ve asla edilmeyeceğini eklemek gerekir.
Mısır’ın dışarıdan görülen imajını düzeltmek için yaptığı yatırımlardan birinin de lobiciliğe ayırdığı bütçe olduğunu ifade edelim. Biden’ın zaferi sonrası Amerika’daki Mısır Büyükelçiliği’nin aylık 65 bin dolara, Amerika’da Mısır adına lobi faaliyetleri yürütecek iki büyük lobi şirketi ile yaptığı anlaşma, atılan bu adımlardan bir diğerini oluşturuyor. Amerika’dan yıllık bir milyar dolardan daha fazla bir askeri destek alan Mısır’ın Biden’ın suyuna gitmek için daha ne gibi faaliyetler yapacağı, ileriki süreçte özellikle de Biden’ın Amerikan koltuğuna oturmasının ardından daha da netlik kazanacaktır. Tabi Amerika tarafından yapılan özgürlük ve demokrasi vurgularının özellikle Amerikan kamuoyu için olduğunu, Mısır’ın Amerika’ya olan ihtiyacı gibi Amerika’nın da bölgede Mısır’a duyduğu ihtiyacı akıldan çıkarmamak gerekir. Sisi tarafından 2013’te yapılan darbede Demokratların iktidarda olduğunu, Biden’ın da başkan yardımcısı olduğunu düşünürsek muhtemelen mevcut Amerika ajandasının herhangi bir köklü değişimle sürpriz oluşturmayacağı anlaşılacaktır.
Biden Panik Rüzgarı Estirdi
Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın uluslararası medyada da gündem konusu olan, tekrar seçilen Tanzanya Devlet Başkanı için tebrik paylaşımında bulunup da Biden’a yapacağı tebriği bir günden fazla geciktirmesi kimi çevrelerce Riyad’da bu zaferin meydana getirdiği panikle açıklanır. Özellikle kampanya döneminde, Riyad ile olan ilişkileri tekrar değerlendireceğini, Kaşıkçı cinayetiyle alakalı bir netlik sağlayacağını, Yemen’e yapılan desteklerin sona ereceğini söyleyerek Suudi Arabistan’a soğuk mesajlar gönderen Biden, başkanlık koltuğunu kazanmasıyla Suud yönetiminde ciddi bir şok etkisi yaratmış oldu. Suudi Arabistan’ın en büyük petrol ihracatçısı olan ve buraya yüklü miktarda satış yaptığı bir silah pazarına sahip olan Amerika’nın bu söylemlerinin kağıt üzerinde kalıp kalmayacağı bir yana, Biden zaferinin Riyad tarafında bir tedirginlik meydana getirdiği açık bir şekilde görülebiliyor. Obama döneminde başkan yardımcısı sıfatıyla bizzat müzakerelere katılan Biden’ın, İran’la yapılan nükleer anlaşmaya geri dönme söylentileri kuşkusuz Riyad’ın endişelerinin de başını çekiyor.
Suudi Arabistan’ın bölgede oluşacak yeni strateji değişikliklerine karşı Katar ile masaya oturma teşebbüsü, özellikle Amerika seçimlerinin netlik kazanmasının ardından çok daha hareketlenmiş durumda. Katar’ın, Körfez’de yer alan en büyük Amerikan üssü el-Udeyd’e ev sahipliği yaptığı göz önüne alınırsa bunun, Riyad’dan yapılacak iyi bir hamle olarak Suud’a çeşitli faydalar sağlaması muhtemel olacaktır. Kendi hava sahasını kapatarak Katar uçaklarını İran hava sahasını kullanmak zorunda bırakan, dolayısıyla da İran’a milyonlarca dolar kazandıran Suud’un Katar’la arasının düzelmesi Amerika’nın bölgedeki aktifliğini arttıracağı gibi, üst düzey kimi Amerikalı isimler tarafından dile getirilen İran hava sahası kullanımının olası bir rehin krizi ihtimalini de ortadan kaldıracaktır. Biden’a samimi bir mesaj özelliği taşıması ümidiyle Katar’la barışmak gibi böylesi bir hamlenin neden Riyad tarafından hızlandırıldığı dolayısıyla daha net görülecektir. Financial Times’ın da ifade ettiği gibi aslında Katar krizine çözüm arayışı, Biden’ın başkanlık koltuğuna oturmasından önce Suudi Arabistan’ın açık bir hediye teşebbüsüdür.
Ayrıca Suudi Arabistan’ın Katar’ın önemli müttefiklerinden biri olan Türkiye ile verdiği yakınlaşma sinyalleri de Biden döneminde değişmesi muhtemel bölge politikalarına karşı erken bir konuşlanma olarak okunabilir. Kral Selman’ın Kasım 2020’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı araması, sonrasında Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan’ın Türkiye ile alakalı şaşkınlık oluşturan sıcak mesajlar vermesi, bir müddettir devam ettirilen Türk ürünlerine yapılan boykotun yavaşlatılması gibi gelişmeler Suud’un Türkiye’yle aradaki buzları eritmesinden başka, Biden’ın ağırlık vereceğini söylediği NATO’da Türkiye’nin çok önemli bir kuvvet olmasıyla da alakalı gibi görünüyor. Bunlarla birlikte öyle anlaşılıyor ki İran tehdidinin varlığı Suudi Arabistan’a muhtemelen daha başka köklü adımlar da attıracaktır. BAE’nin başını çektiği İsrail ile normalleşme konusunda Suudi Arabistan’ın Biden yönetimini beklediğine dair gündemi bir hayli işgal eden iddialar, meseleyi ağırdan alıyor olmasıyla birlikte değerlendirildiğinde Riyad’ın bu konuda atacağı adımı Biden’ın başkanlık koltuğuna oturduktan sonraya bırakma temkinini gösteriyor. Kendi adına Amerika’da lobi faaaliyetleri yürütecek, Demokratlarla bağlantısı olan birden fazla lobi şirketiyle anlaşan Suudi Arabistan’ın bu uğurda milyarlarca dolar harcama yapması da önümüzdeki sürecin Trump gibi olmayacağının farkında olan Suud’un Biden Amerikasına yaptığı hazırlıklardan bir diğeri.
Trump’ı Suud’a “tehlikeli bir açık çek” vermekle suçlayan Biden’ın “demokratik ilkelerine bir saldırı” olarak gördüğü Kaşıkçı meselesi ise Suudi Arabistan’ı köşeye sıkıştıracak başlıklardan biri olacağa benziyor. Kaşıkçı suikastının emrini kendisinin verdiğini bir müddet inkar etmesi, ardından da bunun kendi bilgisi dahilinde gerçekleştiği itirafı ise veliaht prensin bu işten nasıl sıyrılacağını da merak konusu kılıyor.
Trump’ın sıkı ilişkiler geliştirdiği BAE ise Suudi Arabistan ve Mısır’dan biraz daha farklılık arzediyor. Amerika Birleşik Devletleri ile BAE’nin stratejik olarak aslında birbirleriyle de birleşik oldukları gerçeği Biden’ın kazanmasının ardından gerek veliaht prens Muhammed bin Zayid gerekse de Dubai emiri Muhammed bin Raşid’in yaptığı sıcak tebrikle kendisini gösterir. Trump’ın diğer müttefiklerinde söz konusu olduğu gibi bir panik havasının görülmediği Emirlikler’de, içeride herhangi köklü bir değişikliğin de sinyallerinin varlığından bahsetmek mümkün değil. Tabi her ne kadar BAE de Trump’ın seçimden galip olarak çıkmasını dilemiş olsa da Biden’ın kazanma ihtimaline karşılık açıklamalarını çok dikkatli bir şekilde yapması, açık bir şekilde pragmatist metodunu ortaya koyar. Bu bakımdan yeni dönemde stratejisini de bunun üzerine kuracağını söylemek yanlış olmayacaktır. Trump’ın dış politika girişimlerinin çoğuna mesafeli duran Biden’ın, BAE’nin İsrail’le normalleşme anlaşmasını “tarihi bir adım” olarak değerlendirmesi burada önemli bir istisnayı oluşturur. BAE’nin Washington’daki elçisinin de ifade ettiği gibi ülkenin Yemen’deki cephesinden çekilmiş olduğunu ifade ederek, yükü Suud’a bırakması, F-35 meselesi dolayısıyla muhtemelen yeni dönemde daha fazla duyulacaktır. Her ne kadar kimi Demokratların çekinceleri olsa da öyle anlaşılıyor ki bu konuda da istediğini elde edeceğine dair bir ümit taşıyor.
Amerika’nın yeni dönemde İran’la devam ettirmeyi düşündüğü nükleer programa paralel olarak İran’la ilişkileri düzeltmenin sinyallerinin alındığı BAE’nin yeni dönemde Türkiye ile ilişkilerinin nasıl olacağı ise muhtemelen Biden’ın Türkiye’ye karşı tutumuyla alakalı olacak gibi gözüküyor. Bununla birlikte Türkiye ile olan mücadelesini varoluşsal olarak gördüğü anlaşılan BAE’nin Türkiye’yi bölgedeki bir güç olarak hazmedememesi muhtemelen nüfuzunu kullanarak Amerika’yı Türkiye’ye karşı kışkırtma noktasında kendisini gösterecektir. Yeni süreçte her ne kadar Katar ile yumuşamaya gidilse de BAE’nin muhtemel İran’a yakınlaşması, Suud’un da Türkiye ile arasının düzelmesi Suud ve BAE arasında kendisini bir vakittir hissettiren gerginliğin daha da meydana çıkmasını sağlayacaktır. Biden’ın kazanmasının ardından Emirlikler’de ulusal insan hakları kurumunun oluşturulması, ayrıca Trump’ın resmen çekildiği, Biden’ın da kampanyasında seçimi kazanması durumunda yeniden gireceğini vaat ettiği Paris Anlaşması’na BAE’nin verdiği destek her ne kadar bu körfez ülkesinin yeni dönem için yaptığı hazırlıklar olarak görünse de Mueller dolayısına BAE’nin de eklenmiş olduğu gerçeği, bununla alakalı Biden’ın nasıl bir adım atacağı konusunda yeni süreçte beklenip görülecek bir mesele olarak durmaktadır.