Kriter > Dış Politika |

2019’da Türkiye-Rusya İlişkilerinin Yönü


Türküye ve Rusya Batı ile yaşamış oldukları sıkıntıları ve Batı tarafından maruz bırakıldıkları siyasi ve ekonomik tecridi birbirleriyle ilişkilerini derinleştirerek aşmaya çalışmıştır.

2019 da Türkiye-Rusya İlişkilerinin Yönü
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Türk Akım Projesi Deniz Bölümünün Tamamlanması Töreni’ne katıldı, 19 Kasım 2018

Rusya ile ikili ilişkilerde yakalanmış olan mutabakat ve eş güdüm Türkiye’nin son yıllarda diplomatik alanda elde ettiği en önemli kazanımların başında gelmektedir. İki ülke karşılıklı olarak riskli konu başlıklarını ele almalarına rağmen birçok konuda farklı düzeylerde yapıcı ilişkiler geliştirilebilmeyi başarmıştır. Türkiye ile Rusya ilişkileri Kasım 2015’te yaşanan Rus jetinin düşürülmesiyle baş gösteren krizi büyük ölçüde aşmış ve İdlib mutabakatı gibi çetin testleri de başarıyla atlatabilmiştir. İki ülke ilişkileri somut ve her iki tarafın da çıkarlarını gözeten politika uygulamaları şeklinde hayat bulmaktadır. Ticaret, turizm, tarım, enerji ve doğal gaz boru hatlarının inşası gibi konularda her iki ülkenin de çıkarlarına hizmet eden çok sayıda ortak proje hayata geçirilmektedir. Stratejik düzlemde S-400 hava savunma sistemlerinin Türkiye’ye satılması ise iki ülkenin askeri ilişkilerini farklı bir boyuta taşımaktadır.

Rusya ile ilişkileri tarihsel düzlemde ele alanlar bu konuda atılmakta olan adımlara çekinceyle yaklaşmaktadır. Türkiye’nin geleneksel Batılı müttefikleri nezdinde böylesi bir ilişkinin olumsuz sonuçları olabileceği vurgulanmaktadır. Ancak Batılı ülkelerin kendi içlerinde yaşamış oldukları kafa karışıklıkları ve iç çekişmeler de Rusya’nın bu alanlarda nüfuz alanını genişletmesini sağlamaktadır. Kendi dış politikasını hem konu başlıkları hem de aktörler açısından çeşitlendirmek isteyen Türkiye açısından Rusya ile ilişkileri olumlu tutmak kendi öncelikleriyle uyumludur. Türkiye aynı zamanda dış politikasında diplomatik, askeri ve ekonomik alanlardaki tek taraflı bağımlılıklarını azaltmaya çalışmaktadır. Türkiye, Rusya ile ilişkilerini çok boyutlu bir şekilde geliştirmeye çalışırken bu çabasının herhangi bir üçüncü taraf aleyhine olmadığını vurgulamak durumundadır.

Benzer bir şekilde Türkiye’nin Ukrayna ve Gürcistan gibi Rusya’nın sorun yaşadığı ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi ve Batılı müttefikleriyle ilişkilerini derinleştirme çabalarının Moskova’nın aleyhine olmadığı vurgusunu da devamlı surette yapmalıdır.

Rusya ve Türkiye, Suriye iç savaşının sona erdirilmesi konusunda başlattıkları Astana ve Soçi görüşmeleriyle diplomatik açından da başarı kazanmışlardır. Suriye’deki iç savaşta sıcak çatışmalar durma noktasına gelmiş ve Suriye’den Türkiye’ye mülteci akını kesilmiştir. Hatta Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarıyla oluşturulan güvenlikli bölgelere Türkiye’den geri dönüşler başlamıştır. Suriye iç savaşında çatışmaların sona ermesi Türkiye, Rusya ve İran arasında varılan mutabakat sayesinde mümkün olabilmiştir. Astana ve Soçi süreçlerinin başarısı ABD’nin Suriye’den çekilme kararında etkili olmuştur.

Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini başka birçok ülkeyle olan ilişkilerinden ayıran farklılıklardan biri turizm ve ticaret nedeniyle iki ülke vatandaşları arasında sağlanan etkileşimdir. Bu etkileşim aynı zamanda iki ülke arasındaki ilişkileri tabana da yaymıştır. Rus jeti krizinin ardından yaşanan sıkıntılı durum dikkate alındığında siyasi düzlemde yaşanan dalgalanmaların halk düzeyindeki etkileşimlere de olumsuz yansıdığı tecrübe edilmiştir. Tüm bu olumsuzluklar turizm ve ticareti olumsuz etkilemiş ancak ilişkiler belirli düzlemlerde devam edebilmiştir. Türkiye ve Rusya kriz durumlarında dahi belli alanlardaki ilişkilerini sürdürmeyi başarmıştır.

Türkiye ve Rusya’nın Yakınlaşması

Rusya ve Türkiye’nin birbirine yakınlaşması uzun sürece yayılan bir şekilde hayata geçmiştir. Gürcistan, Ukrayna ve Kırım krizleri sonrasında Rusya, Batı tarafından askeri ve ekonomik yaptırımlara maruz bırakılmış ve tecrit edilmeye çalışılmıştır. Bu yaptırım ve tecrit politikaları Rusya ekonomisini son derece olumsuz etkilemiş ve Moskova’nın iktisadi büyümesini durma noktasına getirmiştir. Türkiye ise AB’ye tam üyelik müzakerelerinin askıya alınması ve özellikle 2013’ün sonlarından bu yana ABD ile ilişkilerinde yaşadığı iniş çıkışlı durum nedeniyle yeni diplomatik partnerler arayışına girmiştir. Her iki ülke de Batı ile yaşamış olduğu sıkıntıları ve Batı tarafından maruz bırakıldıkları siyasi ve ekonomik tecridi birbirleriyle ilişkilerini derinleştirerek aşmaya çalışmıştır.

Türkiye özellikle 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin ardından Batı tarafından yalnız bırakılmıştır. Batılı devletler Türkiye ile empati kurup seçimle işbaşına gelmiş hükümete destek olmaları gerekirken Ankara’nın terör örgütleriyle mücadelesine yönelik eleştirel tutum takınmıştır. Rusya ise NATO ve AB’nin Soğuk Savaş sonrası dönemde kendi jeopolitik hinterlandında genişlemesini çıkarları açısından varoluşsal bir tehdit olarak algılamıştır. Rusya’nın Kırım’ı ilhakıyla sonuçlanan kriz halen Ukrayna’nın doğu kısmında devam etmektedir. Kırım’ın ilhakı Rusya’ya jeopolitik açıdan Karadeniz’de uzun vadeli stratejik bir avantaj sağlamış ancak diplomatik ve ekonomik açıdan ise zor durumda bırakmıştır. Her iki ülke de Batı tarafından kuşatılmışlık hislerini birbirlerine yaklaşarak aşmaya çalışmıştır. Bu hissin oluşmasında iki ülkenin ortak çıkar algısının yanı sıra benzer tehdit algılarının da rolü büyük olmuştur.

AB ülkeleri ve ABD’nin diplomatik öngörüsüzlükleri hem Rusya hem de Türkiye cenahında benzer hislerin oluşmasında rol oynamıştır. Müttefikleri tarafından terk edilmişlik hissi Türkiye’de derin bir hayal kırıklığına neden olmuştur. Türkiye kamuoyunda ABD ve AB karşıtlığı rekor bir seviyeye ulaşmıştır. Her iki ülkenin de ABD ve Avrupa ülkeleriyle ilişkilerinin normalleşmesi ikili ilişkilerin önemini kısmen azaltsa da ikili ilişkilerde fazla bir kayıp yaşanmayacaktır. Rusya’nın önceliği zayıf ve dağınık bir Avrupa ile muhatap olmak iken Türkiye ise ilişkilerindeki çeşitlilik ve dengeyi de gözetmektedir.

Değişen Denge

Moskova’yla gelişen bütün olumlu ilişkilere karşın Türkiye herhangi bir ittifakın parçası olmadığı bir durumda Rusya ile ilişkilerinde asimetrik ilişkinin dezavantajlı tarafı konumundadır. Bu gerçeği göz ardı etmek Türkiye açısından yanlış stratejik hesaplamalara neden olabilir. Türkiye’yi bu ilişkide güçlü kılan stratejik olarak seçenek ve alternatiflerinin olmasıdır.

Rusya son dönemde özellikle Kırım’ı ilhakı ve Kırım’a yeni bir askeri üs oluşturmasının ardından Karadeniz’de stratejik açıdan çok avantajlı bir duruma geçmiştir. Suriye iç savaşı vesilesiyle Doğu Akdeniz’de askeri varlığı ve gücünü artıran Rusya bu bölgede hava savunma gücünü de tahkim etmiştir. Bu iki önemli gelişme Rusya’yı bölgesel jeopolitik açıdan Türkiye karşısında avantajlı konuma getirmektedir. Rusya’nın aynı zamanda Türkiye’nin terör örgütü olarak nitelendirdiği PKK ve YPG ile ilişkileri de Ankara’dan farklılık göstermektedir. Türkiye üzerinden geçen TürkAkım gibi projeler de Türkiye’den çok Rusya’nın çıkarlarına hizmet etmektedir. Üstelik Türkiye doğal gaz açısından büyük oranda Rusya’ya bağımlı durumdadır.

Ankara-Moskova ilişkileri mevcut haliyle seyrederse Türkiye açısından ortaya çıkan asimetrik durum olumsuz neticeler doğmasına neden olmayabilir. Ancak iki ülke ilişkilerinin bozulma eğilimine girmesi durumunda Türkiye, Rusya’ya göre daha olumsuz yönde etkilenen taraf olacaktır. Böylesi bir durum Türkiye’yi tekrar Batılı müttefiklerine fazlaca bağımlı kılacaktır. Son dönemde Suriye ve Ukrayna özelinde yaşanan fikir ayrılıklarına rağmen iki ülke liderinin yapıcı tavırları Türkiye ve Rusya’yı birbirlerine yakınlaştırmıştır.

Her iki ülke liderinin girişimleri Türkiye ve Rusya’yı birbirine yakınlaştıran temel faktörlerden biridir ve bu durum ikili ilişkilerde geleceğe daha iyimser bakılmasını sağlayacak en önemli unsurdur. Ancak Rusya’nın hedefleri arasında Türkiye’yi mümkün olduğunca NATO’dan ayrıştırmak bulunmaktadır. Türkiye’nin hedefi ve önceliği ise herhangi bir ittifak, kurum veya aktöre tek taraflı bağımlılığını olabildiğince azaltarak ilişkilerini çeşitlendirmektir. Rusya ile ilişkilerdeki bütün bu olumlu gelişmeler ve tecrübelere rağmen AB ve ABD ile ilişkilerin normalleştirilmesi Türkiye’nin uzun vadeli jeopolitik çıkarları açısından elzemdir. Türkiye Rusya, AB ve ABD arasında hassas bir denge diplomasisi yürütmek zorundadır. Bu denkleme Çin’in de eklenmesi Türkiye açısından önemlidir. Çin bu bölgedeki jeopolitik denkleme agresif bir şekilde dahil olmak istemeyecektir ancak kendisi doğrudan etki alanı olan bölgelerde sınırlandırılmaya çalışılırsa bu durum değişebilecektir.

Türkiye-Rusya ilişkileri 2019’a iyimser bir şekilde girmektedir. Bu iyimserliği teyit edecek konu başlıkları risk oluşturabilecek başlıklara göre daha fazladır. Özellikle Suriye konusunda varılabilecek kapsamlı bir barış için yol haritası her iki ülkenin aktif çabalarıyla mümkün olabilir ve iki ülkeyi birbirine daha da yakınlaştırabilir. Bütün bu iyimser havaya rağmen dış politikasını otonom tutmaya çalışan Türkiye açısından en avantajlı stratejinin diğer küresel aktörlerle dengeli bir ilişki sürdürmekle mümkün olabileceği göz ardı edilmemelidir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası