Kriter > Dosya > Dosya / AK Parti |

20 Yıllık AK Parti İktidarında Değişen Türkiye Sosyolojisi


Sadece 15 Temmuz direnişi bile AK Parti’nin iktidardaki 14. yılında halk ve devlet arasında nasıl yeni bir sosyoloji oluştuğunun çok net bir resmini veriyor aslında. Dünya toplumsal hareketler tarihine müstesna bir olay olarak geçmeyi hak eden bir olay olarak hükümetini askere karşı savunmak üzere harekete geçen bir toplum neresinden bakılırsa değişen bir sosyolojinin işareti.

20 Yıllık AK Parti İktidarında Değişen Türkiye Sosyolojisi
(Cem Öksüz/AA)

Serbest seçimlerin olduğu bir siyasal düzende 20 yıl tek başına iktidarda kalabilmek, başlı başına büyük bir başarıdır. Bu başarıyı, değil Türkiye’de; demokratik Avrupa’da bile gerçekleştirmiş bir siyasi parti yoktur. 2001’de kurulan AK Parti kuruluşundan sadece 15 ay sonra 3 Kasım 2002’de tek başına iktidara geldi ve o tarihten beri ülkeyi tek başına yönetiyor.

20 yıl bir toplumun yönetiminde gerçekten uzun bir süre ve bu süre içinde topluma hiçbir müdahale olmasa bile kendiliğinden çok şey değişir. Üstelik bu 20 yıl hem Türkiye’de hem de dünyada çok hızlı gelişmelerin ciddi sosyolojik dönüşümlere yol açtığı bir dönem. Bu dönemde yaşanan değişimlerin bir kısmı iktidar icraatlarının bir sonucu olarak, ama önemli bir kısmı da dünyanın genel gidişatının bir parçası.

 

Demografik Yapıda Değişim

Her şeyden önce nüfus değişir. 20 yıl önce doğmuş olanlar bu tarihte oy kullanacak, meslek sahibi olmaya yönelecek, dünyanın yeni aktörleri olacak bir yola koyulmuş olurlar. Tabi bugün bu durumda olanlar sadece yirmi yıl önce doğmuş olanlar değil, o tarihte belli yaşlarda çocuk olanlar da bugün yine aynı şekilde esamisi olan siyasi veya toplumsal aktörlere dönüşmüş durumdalar.

 

Medya Devrimi

Bu esnada dünyada da ülkede de çok büyük değişimler yaşandı. Sosyal medya dediğimiz yeni siyasal kamusal alan bu dönemde şekillendi. Yirmi yıl önce, yani AK Parti’nin iktidara geldiği dönemde insanların internetteki iletişimleri ancak e-mail düzeyinde gerçekleşiyordu. Bugün ise internetteki sosyal medya iletişimi toplam iletişimin en büyük payına sahip bir ortamı oluşturuyor.

Bu yıllarda gazeteler basılı olmaktan çıktı onlar da sosyal medya ortamına içerik üreten taşeronlara döndü. Bunların hepsinin aslında genel olarak siyasallığı algılama biçimimize de büyük etkileri oldu ama AK Parti bu değişime rağmen hala iktidarda ve bugün kendi adına yapılabilecek en kötü senaryoda tek başına iktidar olamayacak olsa da en büyük parti olmayı sürdürüyor. Başlı başına sosyal medyanın gelişimi ve internet alanında yaşanan devrim bir sosyolojik değişimin en büyük faktörü olarak incelenmeye değer.

AK Parti iktidarı sosyal medyayı icat etmiş veya hatta geliştirmiş bir aktör değil. Ancak bu olay kendi devr-i iktidarında meydana geldi ve bu büyük sosyal hadisenin gelişimi yeni siyasal davranışları, siyasal ideolojilerin beslenme kaynaklarını ve üsluplarını büyük ölçüde değiştirmiş oldu. Belki AK Parti bu medya ağından insanların en etkili biçimde faydalanabilmeleri, daha doğrusu bu sosyal medyaya en aktif biçimde katılımlarına imkan tanıyan teknik altyapı düzenlemelerini yaparak katkıda bulundu. Ancak bu gelişme sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada kendini hissettiren daha büyük bir devrimin sadece Türkiye bölümü ve hiç kuşkusuz önümüzdeki dönemde siyaseti de çok daha fazla belirleyecek bir gelişme.

AK Parti Genel Merkezi
AK Parti Genel Merkezi (Fırat Yurdakul/AA)

 

Dünyada ve Türkiye’de Yaşanan Büyük Olaylar ve AK Parti

AK Parti iktidarının yirmi yılının toplamında dünyada çok büyük olaylar oldu, en başta ABD’nin başını çektiği koalisyonun Irak’ı ve Afganistan’ı işgali, sonradan buralardan başta kısmen sonra tamamen çekilmesiyle oluşan boşlukta ciddi bir terörizm sorunu oluştu ve bölgemizde cereyan eden hadiseler olmaları itibariyle Türkiye’ye çok etkisi oldu.

Türkiye kendi ülkesinde tarihinde görülmemiş terörist saldırılara maruz kaldı. Yine büyük ekonomik krizler oldu, bilhassa 2008’deki Mortgage krizi bütün dünyayı kasıp kavururken, Türkiye bu süreçten çok az etkilendi. Türkiye’nin AB sürecine girmesiyle ilgili bile çok büyük dalgalı süreçler yaşandı. Önce yoğun müzakereler sonucu AB’ye aday ülke statüsü elde edildi, bunun için uyum yasalarını içeren fasıllar üzerine müzakereler devam etti. Bunu yürüten bir bakanlık bile kuruldu, bilahare o bakanlık kapatıldı.

Türkiye içinde demokratikleşme yolunda büyük ve sancılı adımlar atıldı. Cumhuriyet mitingleri, 27 Nisan e-bildirisi ve ona karşı hükümet bildirisi, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve halk tarafından seçilmesi için yapılan referandum, AK Parti’ye kapatma davasının açılması, Cumhurbaşkanının Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanına rest çekmesi, Mavi Marmara hadisesi, 12 Eylül Anayasa referandumu ve akabinde bütün Arap ülkelerinde etkisini hissettiren Arap Baharı. Bu Bahar’la birlikte Türkiye’nin kendini içinde çok aktif bulduğu bölgesel gelişmeler ve süreci tam tersine çevirmek üzere karşı devrim süreçleri.

Türkiye’de müzmin Kürt sorununu çözmek üzere başlatılan demokratik açılım ve çözüm süreçleri, buna mukabil Mısır’daki karşı devrim süreciyle aynı günlerde Türkiye’de Gezi hadisesi, 17-25 Aralık yargı darbe teşebbüsü ve 1960’lardan itibaren Türkiye’nin paralel devleti haline gelmiş FETÖ’nün müteselsil darbe girişimleri, 6-8 Ekim olayları, Suriye’de yaşanan iç savaş ve bunun Türkiye’ye yönlendirdiği sığınmacı dalgaları, Erdoğan’ın halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı olarak göreve başlaması, 15 Temmuz’da FETÖ’nün doğrudan darbe girişimi ve buna karşı Türk halkının ortaya koyduğu müthiş direniş.

 

Devlet-Toplum İlişkisinin Değişen Doğası

Geçiştirmeden ifade edelim, sadece bu direniş, AK Parti’nin iktidardaki 14. yılında halk ve devlet arasında nasıl yeni bir sosyoloji teşekkül etmiş olduğunun çok net bir resmini veriyordu aslında. Dünya toplumsal hareketler tarihine müstesna bir olay olarak geçmeyi hak eden bir olay olarak hükümetini askere karşı savunmak üzere harekete geçen bir toplum neresinden bakılırsa değişen bir sosyolojinin işaretiydi. O darbe teşebbüsünden sonra cemaat kavramının zihinlerde ve toplumsal hayatta aldığı büyük yara hiç kuşkusuz Türkiye’deki sosyoloji değişiminin en önemli başlıklarından biri olarak değerlendirilmeyi hak ediyor. Sivil toplum ve dini cemaatlerin ciddi bir ağırlığının olduğu Türkiye’de cemaat adına her şeyi adeta tekeline almış olan bir cemaatin bu eylemiyle her şeyden önce cemaat kültürüne büyük bir darbe vurmuş olduğunu kaydetmeden geçmemek gerekiyor.

15 Temmuz ve ona karşı devreye sokulan siyaset Türkiye’nin 6 yılına damgasını vurmuş oldu. Türkiye’de devlet, siyaset ve ordu ilişkisi bu olayın ortaya çıkardığı inisiyatiflerle büyük bir değişim geçirdi. Konuyla ilgili dokunulamayan kurumların anayasal ve yasal statülerinde yeni düzenlemeler ve güncellemeler yapıldı. TSK Milli Savunma Bakanlığına bağlandı. Başkanlık sistemine geçildi ve AK Parti’nin Genel Başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sistemin ilk başkanı olarak seçildi. 15 Temmuz sonrası oluşan şartlarda TSK çok daha güçlenmiş olarak Suriye içinde üç büyük operasyon yaparak Kuzey Kıbrıs topraklarının neredeyse üç katının kontrolünü sağlamaya başladı. Katar’ı ilhak etmeye karar vermiş olan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’a karşı Türkiye’nin tek başına sergilediği tavır bu ilhakı engelledi ve böylece Körfez ile Türkiye arasında adı konmamış bir soğuk savaş düzeni başladı. Bilahare Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Başkonsolosluğunda vahşice katledilmesine karşı Türkiye’nin sergilediği tutum bu soğuk savaş durumunu biraz daha ısıttı. Bu soğuk savaş kapsamında Libya ile yapılan anlaşmalar çerçevesinde Trablus darbeci işgalcilerin elinden adeta kurtarıldı ve bu sayede Doğu Akdeniz’de büyük bir avantaj elde edildi. Otuz yıldır Ermenistan işgali altında bulunan Dağlık Karabağ Azerbaycan ile yapılan iş birliği ve dayanışma ile işgalden kurtarıldı. Bütün dünyayı kasıp kavuran Covid-19 salgını yaşandı ve bu olaya Türkiye’nin AK Parti iktidarı esnasında geliştirmiş olduğu sağlık sistemi dünyada örnek alınan bir performans ortaya koydu. Bu arada kuzeyimizde Rusya’nın daha önce Kırım’ı ilhakı, şimdi de Ukrayna’ya saldırısı mevcut dengeleri altüst etti. Bugünlerde Körfez ülkeleri ve Mısır ile aranan yeni anlaşma zemini ile Türkiye’nin dış siyasette manevra kabiliyetinde yeni sınırların deneniyor olduğunu söyleyebiliriz.

 

Değiştirirken Değişen veya Zamanla Değişen AK Parti

Yukarıda zikrettiğimiz bütün bu olayların AK Parti’nin tek başına Türkiye’yi yönettiği bir ortamda yaşanmış olduğunu özellikle ifade etmek istedim. Bu kadar çok olayla üstelik tek başına iktidarda muhatap olan bir siyasi partinin kendi içinde sürekli tekdüze bir çizgide kalması elbette mümkün olmazdı. Nitekim bu olaylar esnasında AK Parti’nin kadrolarında da büyük değişimler yaşandı. Kadroların bir kısmı yaşlandı çekildi, bazısı hakkın rahmetine kavuştu, bir kısmı terk edip gitti. AK Parti’nin ilk kurulduğu dönemdeki AK Parti olduğunu herhalde kimse söyleyemez.

İktidarda kalma süresi yaşanan çok farklı olaylara veya aktörlere karşı sergilenen tutumların da değişmesinin nasıl mümkün olabildiğini göstermiş oldu. En basitinden AK Parti başlarda MHP’yi karşısında hep en sert muhalefeti yapan parti olarak bulurken, şimdi onunla müttefik ve bu durum kendi kimliğini milliyetçiliğe karşı olarak tanımlamış olan AK Parti’nin bu ittifakın doğal bir sonucu olarak nispeten milliyetçi bir çizgiye kaymasını beraberinde getirdi. Aynı değişim MHP’nin kendi içinde bölünmesiyle ortaya çıkan diğer bölümün yeri geldiğinde en müzmin muhalifi CHP ile hatta bölücü HDP ile aynı ittifakın içinde yer almasını mümkün hale getirmiş oldu. Bütün bu değişimler sadece parti liderliklerinin ittifaklarıyla sınırlı da kalmadı. Tabanda da yani işin sosyolojik düzeyinde de bu yakınlaşmalar, yeni kimlik tanımları ve ittifakları da mümkün hale gelmiş bulunuyor.

Tabi yukarıda aktardığımız gelişmelerin çoğu ulusal ve uluslararası siyaset düzeyinde yaşanan hadiseler ve bunların aynı zamanda toplumun genel değişimine de yansımaları veya birliktelikleri var. Bu değişimin önemli bir kısmında AK Parti’nin belirleyici, planlayıcı bir aktör olarak planları dahilinde gerçekleşenler tabii ki önemli bir yekun tutuyor. Ancak bizzat AK Parti’nin inisiyatif alarak öncülük ettiği değişimlerin bütün sonuçları AK Parti’nin muhafazakar politikalarına uygun olmamıştır.

Cumhurbaşkanı, Fransa'nın Strasbourg kentinde düzenlenen mitingde
Cumhurbaşkanı, Fransa'nın Strasbourg kentinde düzenlenen "Milyonlarca Nefes Teröre Karşı Tek Ses" mitingine katılmıştı. (Kayhan Özer/AA, 4 Ekim 2015)

 

AK Parti Siyasetinin İstenen ve İstenmeyen Sonuçları

Aile ve Kadın: Mesela ciddi bir sanayileşme ve bunun neticesinde kentleşme oranında bir artış yaşandı. Toplu konut idaresi yoluyla alt gelir gruplarına sağlanan konutlarla önemli bir orta sınıflaşma ve konut kalitesinde de ciddi bir yükseliş kaydedildi. Bu yeni konut kalitesi aynı zamanda yeni mahalle veya yaşam tarzları anlamına da geliyor. Komşuluk ilişkilerinin azalması ve insanların giderek daha seküler bir hayat tarzına doğru bir değişimde olmasında bu yeni konut sisteminin etkisinin olmadığını kimse söyleyemez. Aile ve sosyal hizmet politikalarında daha önce hiç görülmemiş bir hizmet kalitesi tutturuldu. Kadının statüsünün yükseltilmesi yolunda feministlere aslında hiçbir sitem hakkı bile bırakmayan mesafeler kat edildi. Ancak bu mesafelerin aynı zamanda aile hayatını zayıflatıcı, boşanmaları artırıcı ve evlilikleri azaltıcı bir etkisi olduğu yolunda ciddi veriler var.

Eğitim: Eğitim alanında da herkese eğitim hakkı ve fırsatının eşitçe sağlanması adına 4+4+4 sistemiyle zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıldı, bunun için bütün şartlar zorlanarak köydekilere taşımalı sistem imkanları bile sağlandı. Böylece gerçekten de 12 yıllık eğitim konusunda inanılmaz bir hizmet sunuldu. Ancak bunun bir yan etkisinin köylerde çobanlık yapacak kimsenin kalmaması, tarım ve hayvancılığın ihtiyaç duyduğu insan kaynağının kuruması anlamına gelebileceği hesaplanmadı. Şimdi bol eğitimli ama bazı mesleklere burun kıvıran bir gençlik kitlemizin olmasına sevinmeli mi, tasalanmalı mı noktasındayız.

Tarımdan Sanayiye, Sanayiden Hizmet Sektörüne: Kuşkusuz hizmet sektörünün yükselişte olduğu bir dünyadayız ve bunun gerektirdiği en önemli kaynak insan kaynağı ve bu da eğitimin geliştirilmesiyle mümkün. Denilebilir ki bu süreç içinde AK Parti eğitime yaptığı büyük katkılarla dünya hizmet sektörünün gerektirdiği insan kaynağına en iyi yatırım yapan ülkelerin başında geliyor. Üniversite öğrencisi sayısı neredeyse dünyada birinci kılıyor onu. 8 milyonun üstünde üniversite öğrencisiyle adeta nüfusunun yüzde 10’u üniversite okumakta olan başka bir ülke yoktur herhalde. 209 üniversitesiyle her alanda sanayi-üniversite ve kent iş birliklerini sağlayarak sanayileşme ve teknoloji alanında umut verici gelişmeler kaydediyor. Eğitimin dünya genelinde sosyolojik yapılara yaptığı bu tartışılmaz etki Türkiye’de de nüfus hareketliliklerini de sağladı, çünkü her ile bir üniversite ciddi bir toplumsal dönüşümü ve yeni yaşam kültürlerini de beraberinde getirmiş bulunuyor. Bu yeni yaşam kültürleri, doğrusu AK Parti’nin hedeflediği muhafazakar-dindar gençliğin yeşerebileceğinden çok farklı bir atmosfer oluşturuyor. Cemaatçi olmaktan ziyade bireyci, daha demokratik değerlerden ziyade daha kapanmacı ve idealist olmaktan çok hedonist bir kişilik aşılayan bir atmosfer. Bu atmosferde yetişen gençliğin ülkenin milli meselelerine, kültürel çoğulculuğa, mülteci meselesine karşı görünen ve öne çıkan tutumları AK Parti’nin hedeflediği nesil politikası ile ne kadar örtüşüyor, bu konuda görünen veriler alarm verecek durumda.

Bununla birlikte bütün bu yönleriyle AK Parti’nin yirmi yıllık iktidar sürecinde yetişen yeni nesillerin daha özgüvenli, dünyaya ve farklı bilgi ve teknolojilere daha açık, ülkenin ihtiyaç duyduğu yetişkin insan kaynağını temin etmeye daha yatkın nesiller olduğunu söylemek mümkün.

Bunlar kuşkusuz yirmi yıllık AK Parti iktidarının hasılası bir toplum. AK Parti iktidarının başındaki liderin yeni gençlik kültürlerini de trendlerini de yakından takip etmekte olduğunu ve geleceğin Türkiye’sini emanet edeceği bir nesil olarak kendileriyle sürekli ayrı bir diyalog içinde olmak gibi bir özelliği olduğunu unutmamak gerekiyor.

AK Parti 20 yıl içinde ülkeyi yöneten daha önce eşi görülmemiş etkinlikte bir aktör olarak yaptıkları ve yapamadıklarıyla, yapmaya çalışıp yapabildikleriyle veya yapamadıklarıyla, yer yer istediğinden çok daha farklı sonuçlarıyla neticede sosyal değişimin evrensel kurallarıyla karşı karşıya kalmıştır. 20 yıl içinde Türkiye birçok açıdan çok daha farklı sosyolojik özelliklere sahip bir toplum haline gelmiştir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası