Kriter > Dış Politika |

Kaşıkçı Cinayetinden Sonra Trump’ın Oyalama Kronolojisi


Suudi Arabistan’ı savunduğu için eleştirilerin hedefi olan Trump buna kulak asmayarak “Suudi Arabistan ile 110 milyar dolarlık anlaşmamız var, bundan vazgeçmeyeceğim” ifadeleriyle pozisyonunu netleştirdi.

Kaşıkçı Cinayetinden Sonra Trump ın Oyalama Kronolojisi
Resmi temaslarda bulunmak üzere ABD'yi ziyaret eden Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, ABD Başkanı Donald Trump ile Beyaz Saray'da bir araya geldi, 20 Mart 2018.

Cemal Kaşıkçı vakası, merhumun ABD’nin en önemli yayın organlarından Washington Post yazarı olması nedeniyle Amerikan medyasında daha ilk günden itibaren geniş ölçüde yer aldı. Birçok bilgi ilk olarak Washington Post’a sızdırılırken New York Times başta olmak üzere çoğu Amerikan medya organı da olayı yakından takip etti. Ancak ABD, Beyaz Saray, Dışişleri ya da Başkan Trump ilk günden beri Kaşıkçı olayını irdelemek konusunda isteksiz davrandı. Gelinen noktada ise Suudi Arabistan ve Prens Muhammet bin Selman’ı korumak için ABD’nin adeta kendini ortaya koyduğu yönündeki yorumlar hiç de hafife alınır boyutta değil.

Gazeteler ve sivil toplum örgütlerinin baskısı her geçen gün artarken ABD’li yetkililerden klasik “Endişeliyiz”, “Gelişmeleri kaygıyla takip ediyoruz” açıklamaları dışında tepki çıkmadı. Medya sesini yükseltirken 10 Ekim’de Washington Post sayfalarını Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz’e açtı. Cengiz ise Başkan Trump’tan ve First Lady’den olayın aydınlatılması için yardım istedi. Aynı gün Trump’tan ilk ciddi tepki geldi. Başkan, Hatice Cengiz ile telefonda konuştuktan sonra “Cemal Kaşıkçı içeri giriyor. Ama dışarı çıkışı görülmüyor. Bu ciddi bir durum... Bunun olmasına müsaade etmeyiz. Suudi Arabistan’ın cevaplaması gereken sorular var” ifadelerini kullandı.

Trump ertesi gün önce Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan tarafında öldürülmüş olabileceğini ima ederken daha sonra “Kayıp gazeteciden dolayı Suudi Arabistan’ın suçlanması, ‘masumluğu ispat edilinceye kadar suçlu gösterilmenin’ farklı bir örneği… Kaşıkçı olayına tepkim, Kral ve Veliaht Kral’ın konuyu bilip bilmemesine bağlı… Bilgileri dahilinde olduysa bu çok kötü” ifadelerini kullandı. Trump daha sonra hem Türkiye hem Suudi Arabistan ile ortak çalıştıklarını dile getirirken “Büyük yatırımları sona erdirmek istemiyorum. Suudi Arabistan ile imzalanan 110 milyar dolarlık anlaşmayı iptal ederek bundan Çin veya Rusya’nın pay almasını istemiyorum” sözleriyle Riyad’a silah satışını azaltmaya istekli olmadığını belirtti.

Prens Selman’ın Koruyucusu Trump

Tarihler 13 Ekim’i gösterdiğinde Donald Trump, Cincinnati’de yaptığı konuşmada Kral Selman ile kısa zaman içinde konuşacağını açıkladı. CBS’e verdiği röportajda ise Kaşıkçı’nın konsoloslukta öldürülmesinin ortaya çıkması halinde bunun sonuçlarının olacağını ifade etti. Durumun ise pek iyi görünmediğini söyledi. Kral Selman ile telefonla konuşan Trump “Suudi Arabistan vatandaşı gazeteci hakkında bir bilgisi olmayan Suudi Arabistan Kralı ile görüştüm. Türkiye ile beraber çalıştıklarını söyledi. Kralla görüşmesi için derhal Dışişleri Bakanı’nı gönderiyorum” dediğinde Kaşıkçı kaybolalı on iki gün olmuştu. Trump gün içinde daha sonra başına buyruk hareket eden katillerin Kaşıkçı’yı öldürdüğünü düşündüğünü söyledi.

ABD cephesindeki çelişkili açıklamalar Mike Pompeo ile devam etti. Dışişleri Bakanı 16 Ekim’de Kral Selman’ın soruşturma için çok yoğun çalıştığını ifade etti. Pompeo ertesi gün “Prens soruşturmayı çok ciddiye alıyor. Savcılığın her ihtimali değerlendirdiğini ve tüm cevapları karşılayacak bir sonuca ulaşmak için çok çalıştığını belirtti. Olayın ciddiyetinin farkındalar” açıklamasını yaptı. Trump da “Öncelikle Kaşıkçı’ya ne olduğunu ortaya çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Tüm gerçekler bilinene dek Suudi Arabistan’ın kınanmaması gerek. Suudi Arabistan’a, adaletin temel prensibinin aksine ‘Masum olduğunu ispatlayana dek suçlusun’ deniliyor. Bunu sevmiyorum” ifadelerini kullandı.

Suudi Arabistan’ı savunduğu için eleştirilerin hedefi olan Trump buna kulak asmayarak “Suudi Arabistan teröre karşı önemli savaş veriyor. 110 milyar dolarlık anlaşmamız var, bundan vazgeçmeyeceğim” ifadelerini de kullandı.

Tarihler 18 Ekim’i gösterdiğinde ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence dünyanın Kaşıkçı olayıyla ilgili cevaplar beklediğini söyledi. Trump ise “Kaşıkçı’nın büyük ihtimalle öldüğünü söyleyebilirim” sözlerini kullandı. Üç gün içinde gerçeklerin ortaya çıkacağını söyledi.

Ertesi gün Trump’ın dediği gibi Suudi Arabistan’dan bir açıklama geldi. Yetkililer Kaşıkçı’nın bir arbedede öldüğünü itiraf ederken Trump’ın bu açıklamaya tepkisi “Beni tatmin etmedi. Ama iyi bir başlangıç” şeklinde oldu. Suudi Arabistan’a yaptırımları olacağını da belirten Başkan “450 ve 110 milyar dolarlık anlaşmalarımız var. Bunlar devam edecek. Ama başka yaptırımlar düşünebiliriz” sözleriyle asıl niyetini de bir kez daha belli etti. Trump ayrıca Suudi yetkililerin kendisine yalan söylediğini de belirtti.

Somut yaptırımlar yerine konuşmayı tercih eden Trump 23 Ekim’de Suudi Arabistan’ın Kaşıkçı cinayetini ele alma biçimi hakkında “Tarihte üzeri örtülen en kötü olay” değerlendirmesinde bulundu. Trump, Başkan Erdoğan’ın “Cinayet günü 15 kişi niçin İstanbul’da toplanmıştır? Bu kişiler kimden emir almıştır?” sözleri için ise “Oldukça sertti. Erdoğan’ın sözlerini soruşturma sonucunu gördükten sonra değerlendirebilirim” şeklinde yorumladı.

Trump bu sözlerin ardından 7 Kasım’a kadar Suudi Arabistan konusunda sessizliğe gömülürken kurmayları sahneye çıktı. Devam eden günlerde Dışişleri Bakanı Pompeo “Kaşıkçı olayıyla ilgili tam bir açıklık bekliyoruz” sözlerini kullandı. CIA Başkanı Gina Haspel, Trump’a Türkiye’de kendisiyle paylaşılan bilgilerle ilgili brifing verdi. ABD Savunma Bakanı James Mattis, Kaşıkçı olayının bölgesel istikrara zarar verdiğini açıkladı. Washington Büyükelçisi olarak görev yapan, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın kardeşi Halid bin Selman Riyad’a döndü.

Dışişleri Bakanı Mike Pompeo “Kaşıkçı cinayeti kabul edilemez bir durum. Çizgiyi aşan bir olay. En azından Kaşıkçı’nın cesedinin yeri söylenmeli” açıklamasıyla bir kez daha ses yükseltirken aynı Trump gibi “Bu cinayeti işleyenlere hesap soracağız. Aynı zamanda ABD’nin Suudi Arabistan’la olan stratejik ilişkisini koruyacağız” sözleriyle gerçek niyetini de saklamadı.

7 Kasım’da sessizliğini bozan Trump “Bu konu üzerine gelecek hafta çalışacağız, Kongreyle yakın bir çalışma içerisindeyiz. Birlikte çalışıyoruz, hepsi yetenekli insanlar. Türkiye ve Suudi Arabistan’la birlikte çalışıyoruz. Bu konuda güçlü bir fikir oluşturuyorum” diye konuştu. 10 Kasım’da ise Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı ortak bir açıklamada Suudi Arabistan’ın ortaya daha fazla detay koyması gerektiğini duyurdu.

Trump ve Beyaz Sarayın en yetkili isimlerinin Kaşıkçı olayıyla ilgili Suudi Arabistan’ı koruma içgüdülü açıklamaları bu tarihten sonra tekrar hız kazandı. Ancak hiçbiri “Bu cinayeti kim işledi? Ceset nerede?” gibi soruları bile dile getirmedi. Onun yerine sürekli olarak Veliaht Prens ve Suudi Arabistan adeta koruma altına alındı.

Washington’dan Farklı Açıklamalar

14 Kasım’da John Bolton kayıtların Muhammed bin Selman’ı hedef göstermek için yeterli olmadığını söyledi. İki gün sonra ise Washington Post tarafından CIA’in “Cinayet Muhammed bin Selman’ın emriyle işlendi” sonucuna ulaştığı iddia edildi. Başkan Yardımcısı Mike Pence 17 Kasım’da Papua Yeni Gine’de katıldığı bir zirvede Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın katillerinin hesap vereceğini belirtti. Beyaz Saray sözcüsü Sarah Sanders CIA’in cinayeti Muhammed bin Selman’ın direktifiyle işlediği sonucuna vardığı konusunda Başkan Trump’ın bilgilendirildiğini söyledi. Ancak Trump kendisine bilgi verildiğini yalanladı. Dışişleri Sözcüsü Heather Nauert ise konu hakkında kesin bir kanıya varmadıklarını açıkladı.

ABD Başkanı Donald Trump 18 Kasım’da yeniden konuyu değiştirdi. Kaşıkçı’nın uğradığı saldırının kayıtlarını dinlemek istemediğini, böyle vahşi bir saldırının ses kaydını dinlemesi için bir sebep olmadığını açıkladı.

Trump ve hükümet ne kadar olayı örtbas etmeye çalışırsa medya da bir o kadar cinayetin üzerine gidiyordu. 20 Kasım’da önce Middle East Eye sitesi Pompeo’nun Muhammed bin Selman’ı korumak için Suudi Arabistan ile ortak bir plan yürüttüğünü iddia etti. Ardından ABC News’a konuşan ve ismini vermeyen üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi suikast emrini Muhammed bin Selman’ın verdiğinin gün gibi ortada olduğunu duyurdu.

Aynı gün yazılı bir açıklama yapan Donald Trump “Veliaht Prens, Kaşıkçı cinayetinin işlenmesi ya da planlanması konusunda bilgilerinin olduğunu sert bir şekilde reddediyor. Prens pekala bu trajik olay hakkında önceden bilgi sahibi olmuş olabilir, belki oldu, belki olmadı” ifadelerini kullandı. Trump daha sonra yaptığı açıklamada yeniden koruyucu şemsiyesini çıkardı. “Suudi Veliaht Prens gelebilirse Arjantin’deki G20 zirvesinde onunla görüşebilirim. CIA cinayetle ilgili yüzde yüz bir saptama yapmadı” dedi. Mike Pompeo da Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile yaptığı görüşme sonrası “ABD, Suudi Arabistan krallığı ile ilişkilerini devam ettirecektir. Onlar önemli bir ortağımız” açıklamasını yaptı.

Trump 22 Kasım’da ise Muhammed bin Selman’ın Kaşıkçı cinayeti konusunda önceden bilgi sahibi olduğu yönündeki iddiaları hararetli bir şekilde reddettiğini dile getirdi ve Suudi Arabistan’ı korumak adına çok tuhaf sözler kaydetti:

“Suudi Arabistan Ortadoğu’da bize inanılmaz yardımcı oluyor. Onlar olmasaydı Ortadoğu’da büyük bir üssümüz olmazdı. İsrail çok büyük bir sorun içerisinde olurdu. Belki de cinayetten onlar değil tüm dünya sorumludur. Çünkü dünya kirli bir yer.”

Sürecin başından bu yana ABD cephesinden yapılan açıklamalara bakıldığında ipe un sermenin yani diplomasi diliyle söylersek sürekli konuşarak hiçbir şey yapmadan kamuoyunu oyalayabilmenin nasıl yapılacağını gösteren bir tablo var karşımızda. Bu türden açıklamalar aynı riyakarlıkla yapılmaya devam ediyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası