Türkiye ile Katar arasındaki çok boyutlu ilişkileri, jeopolitik ve kavramsal açılardan ele alan “Bölgesel Güç Dengelerinde Türkiye Katar İlişkileri” isimli eser, SETA Vakfı tarafından yayımlandı. Özellikle Türkiye ile Arap Körfezi ülkeleri arasındaki ilişkiler üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Dr. Mahmut Alrantisi tarafından hazırlanan kitap, iki ülke arasındaki ilişkileri farklı bir perspektifle ele alarak getirdiği teorik ve kavramsal yorumla önemli bir boşluğu kapatıyor. Türkiye-Katar ilişkilerine dair güncel çalışmaların az sayıda olması, halihazırdaki çalışmaların ise indirgemeci diyebileceğimiz bir yaklaşımla iki ülke arasındaki ilişkileri tek boyuta indirgeyip ideoloji ve diğer çıkarlarla ilişkilendirerek açıklaması, eserin bu konudaki katkısını daha değerli hale getiriyor.
Giriş ve üç ana bölümden oluşan kitap, Ortadoğu bölgesinde dikkat çeken kapsamlı bir stratejik ortaklık görüntüsü veren Türkiye-Katar ilişkilerini hemen her yönüyle ele alıp doyurucu bilgi sunmakta. Salt tarihsel olay ve gelişmeler bağlamında iki ülke arasındaki ilişkilerin kronolojik bir biçimde aktarılması klişesi yerine teorik ve kavramsal zemine oturtulmuş, analitik bir çerçeve sunan çalışmada, okuyucuya ilişkilere farklı bir pencereden bakma imkânı sağlanıyor. Eserin “Giriş” bölümünde yer alan tanıtıcı bilgilerin ardından “Orta Ölçekli Güç ve Küçük Devlet” başlıklı birinci bölümde, Türkiye Katar ilişkilerini daha iyi anlamamıza yardımcı olmak üzere geliştirilen bir model açıklaması yapılıyor. Bu kapsamda hem “orta ölçekli güç” hem de “küçük devlet” kavramlarının tanımı, kavramsal ve tarihi gelişimi, strateji ve özellikleri anlatılırken küçük devlet ile orta ölçekli güç ayrımını yapmamızı sağlayacak kıstaslardan da bahsediliyor. Örneğin; ekonomik güç, askeri güç, nüfus gibi ulusal güç unsurlarının bu hususta belirleyici olduğu vurgulanmış ve yapılan tasnife göre Türkiye “orta ölçekli bir güç” Katar ise “küçük ölçekli bir güç” olarak nitelendirilmiştir. Ancak burada Katar için ayrı bir parantez açılmakta ve 1998’de Joenniemi’nin Soğuk Savaş sonrasında Avrupa’daki küçük devletleri nitelemek için kullandığı “küçük ama akıllı devlet” ya da “akıllı küçük devlet” kavramından hareket edilmektedir. Akıllı küçük devletlerin boyutlarından büyük politikalar izlemelerine atıfla Katar’ın akıllı küçük devletlerden biri olduğu belirtilmektedir.
Eserin ikinci bölümünde ilk bölümde yer alan orta ölçekli güç ile küçük devlet arasındaki ilişkiler Ortadoğu bölgesi özelinde incelenerek bazı çıkarsamalar yapılıyor. “Ortadoğu’daki Orta ve Küçük Ölçekli Güçler” başlıklı bu bölümde, orta ölçekli bir güç olarak Türkiye’nin ve küçük ölçekli bir devlet olarak da Katar’ın bölgesel siyasete etkileri bakımından maddi olan ve olmayan olanakları, dış politika stratejileri ve diğer özellikleri başlıklar halinde anlatılıyor. Yine bu bölümde Ortadoğu’da etkin bir unsur olarak devlet-dışı aktörlerden de ayrı bir başlık altında bahsediliyor. Türkiye ile Katar arasında geliştirilen ilişkiler, Ortadoğu’da bir orta ölçekli güç ile küçük devlet arasındaki ilişki örneği olarak incelenirken, neticede her ikisinin de birbirine sağlayacağı avantajlardan söz ediliyor. Bu duruma; küçük devletin güvenlik, ekonomik kalkınma, askeri sanayiinin güçlendirilmesi gibi konularda katkı sunarken, orta ölçekli gücün küçük devletle olan ittifakının ise küçük devletin bekasını ve bağımsızlığını koruma isteğini ya da ihtiyacını karşılaması örnek olarak veriliyor.
Kitaptaki son bölüm ise “Türkiye Katar İlişkileri” başlığı altında genel ve tarihsel bir çerçeve çizerken, iki ülke arasındaki ilişkileri kabaca iki döneme ayırarak ele alıyor: 1871-1916 dönemi ve 1916’dan günümüze kadar olan dönem. Osmanlı Devleti egemenliğini simgeleyen 1871-1916 dönemi Katar üzerindeki Osmanlı-İngiliz rekabetini de ele alan tarihsel anlatıyı oluştururken, eserin geri kalanındaki tarihsel ilişkiler “Oslo Antlaşması”, “11 Eylül Olayları” ve “Irak’ın işgali” gibi Ortadoğu’yu derinden etkileyen olaylar ekseninde açıklanmaya çalışılmış. Yine son kısımda Türkiye Katar ilişkilerindeki belirleyici faktörler neoklasik realizm teorisi esas alınarak inceleniyor. Çalışmanın birinci ve ikinci bölümde yer alan orta ölçekli güç ve küçük ölçekli güç kavramları temelindeki ilişki modeli yanında, bu bölümdeki ilişkilere dair teorik argümanlar esere özgün bir nitelik kazandırıyor. Kitapta son kısım dahilinde iki ülke ilişkilerine damga vuran Arap baharı ve teröre karşı mücadele gibi bölge siyasetine yönelik gelişmelerin yanı sıra “2013 Gezi Parkı Şiddet Eylemleri”, “15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi”, “2018 Türk Lirası Krizi”, “2014 ve 2017 Körfez Krizi” gibi krizler dönemindeki ikili ilişkiler de işleniyor. Türkiye ile Katar arasındaki ilişkilerin gelişme gösterdiği 2002-2020 dönemini ise siyaset, ekonomi, askeri, enerji, medya ve kültür başlıkları altında tüm yönleriyle mercek altına alan çalışma, sonuç ve değerlendirme kısmıyla son buluyor.
Kapsamlı bir bakış açısıyla ele aldığı Türkiye-Katar ilişkilerine yeni bir perspektif açan eser, iki ülke arasındaki ilişkileri Ortadoğu’da orta büyüklükte güç ile küçük devlet arasındaki ilişkiyi etkileyen neden ve unsurlar üzerinde durarak açıklarken, neoklasik realizmi ise bir muhakeme teorisi olarak kullanıyor. Çalışma netice olarak; bölgede kapsamlı stratejik ortaklık olarak farklılaşan iki ülke ilişkilerinin, liderlerin ülkelerinin olanaklarını fark etmesi, bölgesel ve uluslararası sistemi doğru okuması, ideal müttefikleri seçerek uluslararası arenada esnek hareket kabiliyeti gösterilmesi gibi unsurlar tarafından tayin edildiğini ifade ediyor.