31 Mart seçimlerinin kuşkusuz derinlemesine değerlendirme gerektiren çok sonucu var. Belki de en ilginç ve net olan sonuçlarının başında İYİ Parti’nin sandıkta buharlaşıvermesi geliyor.
Türkiye yerel yöneticilerini seçmek için 31 Mart’ta sandık başına gitti. 57 milyon 93 bin 410 kayıtlı seçmenin 43 milyon 651 bin 815’i oy kullandı.
24 Haziran seçimlerinde kurdukları ittifakı 31 Mart’ta da sürdürmek isteyen CHP ve İYİ Parti 23’ü büyükşehir olmak üzere toplam 51 ilde Millet İttifakı kurdu. Bu çerçevede İYİ Parti 10 büyükşehir ve 12 il belediyesinde, CHP de 13 büyükşehir belediyesi ve 16 il belediyesinde seçime girdi.
Haliyle iki parti de müttefikinin adayına oy vermek konusunda sözleşti, teşkilatını bu amaçla çalıştırdı ve tabanını adı geçen adaya oy vermeye sevk etmeyi denedi.
İYİ Parti Kaybetti
Sonuçlar İYİ Parti lehine olmadı. İYİ Parti, Millet İttifakı adıyla CHP ile açıktan, HDP ile örtülü girdiği iş birliğinden kazançlı çıkmadı. Böylece İYİ Parti, Millet İttifakı dolayısıyla bir kez daha kaybetti.
Yüzde 7,5’te kalan oy oranı aday bazında da trajik bir sonuçla sonlandı. Balıkesir, Denizli, Gaziantep, Kayseri, Kocaeli, Konya, Manisa, Sakarya, Trabzon ve Samsun büyükşehirleri ile Afyonkarahisar, Aksaray, Düzce, Elazığ, Isparta, Karabük, Kilis, Kırıkkale, Nevşehir, Osmaniye, Tokat ve Yozgat il belediyelerinde yarışan İYİ Parti adaylarının hiçbiri sandıktan çıkamadı. Zaten İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de İYİ Parti’ye oy vermedi. Zira CHP ile ittifak yapan Akşener hem ilçede hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi adaylığında kendi partisine değil CHP’ye oy attı.
31 Mart’ın en büyük kaybedeni Meral Akşener oldu. Meral Hanım 31 Mart seçimlerinin yapıldığı gece yarısı yaptığı ilk açıklamada “Millet kötü gidişe dur demek için iktidar partilerinin kulağını çekmiştir. Bu seçimin galibi Millet İttifakı’dır” diyebildi.
Siyaset hedefini “kulak çekmek”, “terlik fırlatmak” gibi şiddet içeren fiillerle tanımlasa da seçmenin kendisine fırlattığı terliği ne kadar algıladığı meçhul.
Akşener’in “seçimin galibi” olarak ilan ettiği Millet İttifakı’nın aldığı oy yüzde 37 küsur iken güya kulağı çekilen partilerin ise yüzde 52.
CHP ile Yan Yana
İYİ Parti seçim çalışmaları boyunca müttefiki CHP ile benzer söylemleri dillendirdi. Cumhur İttifakı partilerinin Türkiye’ye yönelik çok uluslu saldırılara, coğrafyamızda bize doğru giderek daralan çembere, sınırımızda kurulmak istenen PKK terör devletçiğine, kaçırılmak istenen Doğu Akdeniz doğal gazına, değişen küresel dengeler içinde sağlam ve güçlü kalabilme hedefine yönelik olarak kamuoyuyla paylaştığı “beka tehdidi” söylemini sorun etti. CHP lideri kadar o da alaya aldı. Oysa Akşener kendini ülkücü olarak tanımlıyor ve ülkücülerden oy istiyordu.
Beka söylemine ilişkin Akşener’in eleştiri düzeyi ise 14 Mart’taki Manisa mitingine şöyle yansımıştı:
“Şimdi bu aziz millet yemedi tabii bunu, bekayı uydurdular. Ama beka yokmuş, ‘beş harfliler’ sorunu varmış. Biri ‘Meral’, biri ‘Kemal’, biri ‘Temel’. Recep ne ola ki? Recep de beş harfli. Ama o Tayyip Bey’in peşinden gidiyor. O altı harfli.”
Kendini daha iyi ifade etmesi ve hatta daha ciddi olması beklenen bir televizyon yayını konuşmasında da tutumu değişmedi. 25 Şubat’ta Fox TV’de katıldığı İsmail Küçükkaya’nın programında ülkenin yaşadığı sistematik terör saldırılarını, teröre karşı verdiği mücadeleyi, sınır ötesi askeri harekatları, maruz kaldığı ekonomik saldırıları yok saydı. Akşener kendisine yöneltilen “Beka sorunu var mı?” sorusunu da şöyle cevapladı:
“Ben beka meselesini bu arkadaşların koltukları sanmıştım önce. Sayın Erdoğan’ın koltuğu tehdit altında değil, koltuklarda sorun olmadığına göre ne var diye baktığımızda Cumhur İttifakı’nın birbirlerinin tabanlarına söyledikleri sözleri gördüm. Beka sözleri bu çirkin tabloyu kapatmak için ortaya konmuş bir argüman.”
Halbuki 31 Mart’ta seçmen Cumhur İttifakı’nın beka söylemini yüzde 52 oyla açıkça destekledi.
Milleti İttifakı bileşenleri Cumhur İttifakı’nı beka söylemini öne atarak 31 Mart’ın yerel seçimler olduğu gerçeğini gizlemekle suçladı. CHP gibi İYİ Parti de neredeyse tüm stratejisini seçmenlerin yerel yönetimlerden beklemediği bir alan üzerine, ekonomi ve “mutfaktaki yangın” üzerine kurdu. Akşener meydanlarda defalarca “Beka deyip bizi uyutmaya çalışıyorlar, esas mesele mutfakta” dedi.
Suriyeli Düşmanlığı
İYİ Parti’nin yerel seçimlerde en fazla öne çıkardığı söylemlerden biri ise Suriyeliler oldu. Daha önce Akşener defalarca bunu konu etmiş, Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ Suriyeliler aleyhine provokasyonlara yol açabilecek türden ya tamamen yalan ve yanlış ya da çarpıtılmış bilgiler paylaşmış, Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan da Meclise “Suriyeliler ülkelerine gönderilsin” şeklinde önerge vermiş ve reddedilmişti. İYİ Parti’nin Suriyeli düşmanlığı 31 Mart seçimlerine de bir kampanya, bir vaat olarak yansıdı.
Ancak İYİ Parti bu konuda da seçmenden sağlam bir “anne terliği” yedi. Bunun en somut örneklerinden biri İstanbul Fatih’te yaşandı.
Seçim kampanyası boyunca pankartlarında “Fatih’i Suriyelilere teslim etmeyeceğim” sloganını kullanan İYİ Parti’nin Fatih adayı İlay Aksoy resmi olmayan sonuçlara göre yüzde 4,39 oy alarak rakiplerinin çok gerisinde kaldı. Fatihliler AK Parti adayı Mehmet Ergün Turan’ı yüzde 53 ile Fatih belediye başkanlığına seçti.
Bir diğer çarpıcı örnek olarak Kilis verilebilir. Kilis bilindiği üzere nüfusunun iki katı Suriyeli misafir eden bir şehir. Kilis’te CHP ile ortak aday çıkaran İYİ Parti yüzde 9,5’te kalırken AK Parti yüzde 47,3 ve ayrı aday çıkaran Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı MHP de yüzde 32,6 oy aldı. Yani Suriye karşıtı politika yürüten Millet İttifakı yüzde 9,5’te kalırken Suriyelileri evlerine dönecekleri güne kadar sükunetle misafir etmek için çok boyutlu bir siyaset yürüten Cumhur İttifakı yaklaşık yüzde 80 aldı. Benzer oy oranları çok sayıda Suriyeli misafir eden bölge illerinde de görüldü.
HDP ve PKK ile İttifak
CHP ve İYİ Parti arasında kurulan ittifakın görünmez ortağı HDP konusunda da İYİ Parti CHP’den farklı davranmadı. HDP’nin terör örgütüyle –yargının konusu olan– bağından bahsedildiğinde kendilerine hem ülkücü deyip hem de bunun sorumluluğunu nasıl aldıkları sorulduğunda İYİ Parti’li yetkililer ya da ortak adaylar resmen saklanacak yer aradılar.
En fazla sıkıştıkları, sıkıştırıldıkları konuydu ama bırakın HDP ile ittifak, iş birliği, dirsek teması vesaireyi göğüslemeyi; PKK elebaşlarının Kandil’den Cumhur İttifakı aleyhine, Millet İttifakı lehine sıkça yaptıkları seçim propagandasından zerrece rahatsızlık duyulmadı ya da seçimde bir fayda umulduğu için kamuoyuna ifade edilmedi. PKK’nın talimat ve iltifatları sessizlikle kabul edilirken bu konuda kendilerine yöneltilen eleştiriler konusunda kızgın teflon tepkisi verildi. Yani HDP ittifakında mahcup, PKK iltifatında suskun kalındı.
Yusuf’un Edebi
Seçimlerin son haftasında sosyal medya üzerinden yayılan bir video İYİ Parti’nin halkın arasında, halkın parçası bir konumda olmadığını, halka tepeden bakan CHP ile aynı genetiğe sahip olduğunu düşündürdü.
İstanbul Pendik’te AK Parti broşürü dağıtırken kendisine tepki gösteren İYİ Parti ilçe yöneticilerinden Mine Koraş’ın hakaret ve aşağılamasına maruz kalmasına rağmen edep ve sabırla karşılık veren Yusuf Özoğul herkese “İyi ki varsın Yusuf” dedirtti.
Erdoğan Karşıtlığı
Peki, İYİ Parti neden kurulmuştu? Bu soruyu cevaplayabilmek için ister istemez Meral Akşener’e bakmak durumundayız. Somut sayısal verileri ve siyasi durumları yamultarak yorumlamakta mahir biri Meral Hanım. Tam bir şişirilmiş ego ve yamultulmuş gerçeklik hali. “Ben başbakan olacağım” cümlesiyle yola çıktı. İYİ Parti, MHP ve CHP’de siyaset yapma imkanı bulamamış ya da kalmamış isimlerin, siyaseten hükmünü kaybetmiş geçmiş dönem siyasetçilerinin ağırlıkta olduğu bir kurucular kuruluyla büyük bir iddiayla başladı.
Kurulduğu günden itibaren de AK Parti’yi zayıflatmak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sarsmak üzerine bir siyaset yürüttü. İktidardaki partiye muhalefet etmek gibi doğal bir sürecin ve gayenin ötesinde bir tutumdu bu. Genel başkanın medya ve meydan konuşmalarının da ötesindeydi. Zira partinin yazılı metinlerindeydi.
1 Nisan 2018’de 1. Olağanüstü Kurultayda ilan edilen beyannamede açıklanan ilk üç madde şöyle sıralanıyordu:
“1. Hiç kimse milletten büyük değildir.” (Erdoğan’ı diktatör ilan etmenin bir ifadesidir.)
“2. Adalet herkes içindir ve hukuk kurumları hepimize eşit mesafededir.” (Ülkedeki adaleti eleştirirken AK Parti’nin temel bir kavramını sorun haline getiriyor.)
“3. Cumhuriyet ve demokrasi, tek kişinin eline bırakılamayacak kadar değerlidir, o değeri taşıyacak olan da, demokratik parlamenter sistemdir.” (17 yılda 15 seçim kazanmış ve Anayasal olarak yetkilendirilmiş olan Erdoğan’ı ve yine halkoyuyla değiştirilerek yürürlüğe girmiş Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini hedef haline getiriyor.)
Sıralı maddelerden birinde yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan zan altında tutularak şöyle hedefe konuyor:
“Devletimize nüfus cüzdanıyla bağlı olan herkes, devletimizin karşısında eşit olmalıdır. Taşıdığımız kimlik belgelerimiz dışında, ağa da yoktur, paşa da yoktur, reis de yoktur!”
Fakat tüm bu çirkin yakıştırmaların seçmende bir karşılığı olmadı.
İYİ Parti İşlevini Tamamladı
İYİ Parti her ne kadar kendisini halkın bir parçası ve merkez parti olarak tanımlamış, büyük iddialarla kurulmuş olsa da bir buçuk yılın ve geçirdiği üç seçimin ardından geride büyük bir hayal kırıklığı enkazı bırakmış görünüyor.
Seçimlere gidilirken CHP ile kamera önünde büyük laflar edildi. Aslında bu süreçte İYİ Parti teşkilatı lime lime dağılıyordu. Adaylıktan çekilenler, başka bir partiye geçenler, toplu istifalar seçim gündemini takip eden medyanın rutin haber kategorisinden hiç eksilmedi. Ama ne Akşener ve parti yönetimi ne de müttefiki CHP bu durumu sorun etti.
Çünkü kendini merkezde, milliyetçi, ülkücü olarak tanımlayan bir parti –giderek bir tabela partisine dönme eğilimi gösterse bile– adı “Millet İttifakı” olarak konulan ve HDP ile gizli iş birliğini kamufle ettiğinden kimse böyle bir partiden vazgeçmeyi istemedi. Lakin gelinen noktada seçmen İYİ Parti’den ümidi kesmiş görünüyor. İYİ Parti CHP-HDP iş birliğini kamufle etti, makul ve mümkün gösterdi. Sürtüşme ihtimali olan farklı tabanlar arasında biri diğerine yastık oldu. 24 Haziran’da bir şekilde yüzde 10 bandına tutunan İYİ Parti 31 Mart’ta 3 puan kaybetti. İYİ Parti 1 Nisan itibarıyla işlevini tamamlamış görünüyor. Bu saatten sonra kendi kendini imha ederse de şaşıran olmaz herhalde.