Kriter > Dosya > Dosya / Deprem ve Afet Yönetimi |

Depremin Ekonomik Kayıpları Üzerine İlk Kestirimler


Ekonomik büyüme bakımından ileri erimli etki analiz ve öngörülerine paralel olarak ele alınması gereken bir kulvarda, hiç şüphesiz, yapılması gereken harcamalar ve karşımıza çıkan “deprem faturası”dır. Birden fazla değerlendirmede, muhtemel kısa vadeli kamu harcamalarının GSYH’nin yüzde 2,5 düzeyine ulaşacağı, orta vadede, bu oranın iki misli artacağı kestiriliyor. Bu minvalde, 25-50 milyar dolar civarında bir kaynak gereksinimi ortaya çıkıyor.

Depremin Ekonomik Kayıpları Üzerine İlk Kestirimler
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Gaziantep'in Nurdağı ilçesinde hasar gören silolardaki tonlarca mısır ve buğday çeşitli kentlere sevk ediliyor. (Halil Fidan/AA, 15 Şubat 2023)

Gerçekleşen büyük felaketin ardından, acı ve yaralarımızın birlikte sarılma, milletçe yardıma koşma dönemini yaşıyoruz. Yıkımın hemen ardından, henüz hadisenin sıcak, acıların taze olduğu bir evrede, meselenin ekonomik veçhelerini de şimdiden gündeme getirmek mecburiyetindeyiz. Münhasıran ifade edilmeli ve bilinmelidir ki; “insan için ekonomi” temel idrak ve duruşu çerçevesinde, vatandaşın “hayat kalitesi”ni yeniden ihya ve ileriye taşıma gayretinin terkip ile kodları, ancak bu zemin üzerinde inşa edilebilir. Genelgeçer bir ifadeyle, “kıt kaynakların optimal tahsisi” olarak tanımlanan ekonomi biliminin tecrübe ve ilkelerine, yaşadığımız rutin dışı (kriz) seyirlerde, her zamankinden daha fazla ihtiyaç bulunmaktadır.

Ekonomik gidişatta, “normal” ve “rutin (alışılagelmiş)” akışların dışına çıkan her konjonktürel gelişme, mahiyetleri farklı olmakla birlikte “kriz” kapsamında değerlendirilir. İşte bu bakımdan, söz konusu tipik olmayan özellikli seyirlerde, gene özellikli bir vaziyet etme yolu olarak, kriz yönetimi disiplin ve yaklaşımları devreye alınır. Depremlerin, ekonomik seyir ve akış bakımından “force-majeure” kategori ve kapsamında değerlendirildiğini, kontrol dışı kimliğiyle de “mücbir sebep”, “olağanüstü hal” gibi açılımları gündeme taşıyıcı etkileri doğurduğunu ayrıca hatırlatmalıyız.

Kriz yönetimi yaklaşımında, olağanüstü gelişmenin ortaya çıkmasını takiben uygulamaya koyulacak “ilk ve acil müdahale” safhasının ardından, “ilk genel kapsamlı kayıp/zarar tespiti” aşamasına geçilir ve Durum Analizi (Situational Analysis) yaklaşımı başta olmak üzere devreye alınan teknik birikimler yardımı ile genel tabloya, öncelikli bir envantere ulaşmaya çalışılır. İsabet ve muhteva bakımından tam/keskin olması beklenmeyen bu ilk kaba sonuçların asıl kıymet ve fonksiyonu, daha ileri analizlere temel sağlamanın yanı sıra, akış içerisinde oluşturulması beklenen/gereken ilgili strateji ile politikalara da kaynak olması, mesnet sağlamasından ibarettir. Başka bir deyişle, “acil müdahale” safhasından hemen sonra, bahse konu ilk (öncül) tespit ile kestirimlerin yapılması, etkin ve başarılı kriz yönetimi bakımından “gerekli-asgari şart” hüviyetini taşımakta ve fakat tek başına, “yeterli şart” olma kapasitesini dolduramamaktadır. İşte bu genel çerçevede, yaşadığımız felaketin ekonomik etkileri bakımından ilk değerlendirme ve tespitlerimizi paylaşmalıyız.

Deprem felaketinin yaşandığı coğrafyamız; yaklaşık 15 milyon kişinin mukim olduğu, dört milyona yakın konutun bulunduğu 10 ilimizi kapsamaktadır. Ülke nüfusumuzun beşte birini teşkil eden insan varlığımızda yaşadığımız elim vefat-kayıpların, elbette her türlü rakamsal değerlemeden münezzeh tutulması gereklidir. Bu aşamada, can kayıplarımızı, hayat sigortaları ve tazminat davaları gibi kulvarlarda referans alınan “hayat beklentisi/anüite hesaplaması” gibi teknik yaklaşımlara konu etmekten kaçınma izan ve idrakine sahip olmalıyız.

 

Bölgenin GSYH’ye Katkısı Yüzde 10’nun Üzerinde

Yıllık GSYH (Gayrisafi Yurtiçi Hasıla) payı ve büyüme oranına katkı bakımından yüzde 10’u aşan bir “katma değer ortaya koyma gücünü” haiz olduğu bilinen depremzede illerimizin, senelik vergi hasılatının yüzde 8 nispetindeki miktarını sağladıkları ayrıca vurgulanmalıdır.

İhracat kompozisyonumuz içindeki katkı payı ortalama olarak yüzde 11 düzeyinde seyreden depremzede illerimizin, alt kırımlara bakıldığında, oransal katkılarının; hizmetler kulvarında daha düşük (yüzde 7) iken, sanayide aynı seviyede (yüzde 11) ve tarım dışsatımında çok daha yüksek (yüzde 20) bir mertebede iştirak sağladıkları görülmektedir.

Türkiye’de aktif faaliyet gösteren 272 adet Organize Sanayi Bölgesi’nin (OSB) 36 adeti bölgede kurulu olup, bunların 350 bin kişilik bir istihdam sağladıkları biliniyor. Ülke sanayisinin dinamosu kabul edilen kuruluşların listelendiği İSO (İstanbul Sanayi Odası) en büyük 500 değerlendirmesinde 69 adet ve İSO ikinci 500 klasmanında 82 tane olmak üzere, toplam 151 sanayi kuruluşu bölgede faaliyet gösteriyor. Bu kapsamda, mesela gıda üretimi ve ihracatındaki katkıları ile öne çıkan ülkemizdeki gıda işletmelerinin altıda biri bu coğrafyada konuşlanmış bulunuyor. İşaret edilen üretim kapasitesi ile deprem bölgesinde istihdam edilen iş gücünün, ülke genelindeki aktif sigortalı çalışan toplamında yüzde 12’ye ulaşan bir payı temsil ettiği hesaplanıyor.

tekstil üretim merkezlerinden Kahramanmaraş
Türkiye'nin önemli tekstil üretim merkezlerinden Kahramanmaraş'ta sanayiciler, yaşanılan iki büyük depremin ardından yaraları bir an önce sarıp tesislerini yeniden canlandırmayı hedefliyor. (Ömer Ürer/AA, 24 Şubat 2023)

 

Tarımdaki Katma Değerin Yüzde 15’i Bölgeden

Ülkemizin “tarım yapılabilen alanlar” potansiyeline bakıldığında, deprem bölgesinin temsil ettiği zirai güç net çizgileriyle ortaya çıkıyor. Türkiye’deki sebze bahçelerinin yüzde 15’i, meyve bahçelerinin yüzde 25’i, tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin yüzde 16’sı ile birlikte, tarım yapılabilen alanların yüzde 15’i bu bölgede yer alıyor ve sektör bazında ülkede ortaya konulan katma değerin, gene yüzde 15’ini sağlıyor. İşte bu kapasite ile depremzede 10 ilimiz, toplam tarım ihracatımızın beşte birini sağlayan ekonomik güç olma vasfına erişmiş bulunuyor.

Üretimin her sektör ve ölçekte gerçekleştirilmesinde elzem enerji temini ve tesisleri bakımından duruma bakıldığında; depremzede illerde kurulu 43 adet baraj ve hidroelektrik santrali olduğu önemle not edilmelidir.

Nihayet, ileri çalışmalara bir başlangıç olarak ortaya konulan ilk tespitlerimize, bankacılık-kredi kulvarını da dahil etmek gerekir. Felaket bölgesinde mukim gerçek ve tüzel kişilere ait mevduatın, ülkedeki toplamın yüzde 7’si oranında, kullanılan kredilerin ise yüzde 10 düzeyinde gerçekleşmiş bulunduğu görülüyor. Kurumsal kredi kulvarında ve sektör bazında ilerlendiğinde daha karakteristik tespitlere ulaşılıyor. Bu cümleden olmak üzere, mesela, tekstil ve tekstil ürünleri sektöründe, bölgede kullanılan kredi miktarının, tüm ülke toplamının yüzde 40’ını aştığı hesaplanıyor. Ayrıca, bankaların ülke çapında takip başlattıkları kredilerin yüzde 12’sinin depremzede illere ait olduğu ortaya çıkıyor.

Dört milyona yakın binanın bulunduğu deprem coğrafyasında ortaya çıkan “taşınmaz kayıp ve hasarları” tespit edilip, kesinleştiği oranda yaşanan servet kaybı ve buna bağlı olarak yeniden inşa ve imar maliyeti ortaya çıkacaktır. Milli gelir muhasebesi bakımından, “gider/maliyet” sınıfındaki harcamalar; gelir arttırıcı ve gelecek dönem ekonomik büyümesine olumlu katkı sağlayıcı etkileri ortaya çıkaracaktır. Bir başka ifade ile yaşanılan/katlanılan kayıp ve zararlar, büyüme üzerinde “düşürücü/geriletici/negatif” etki meydana getirirken, yıkılanı yeniden inşa ve imar yolundaki tüm harcama ve düzenlemeler, bu kez, milli geliri-büyüme oranını; “yükseltici/ilerletici/pozitif” tesirleri ortaya çıkartacaktır. Burada, elbette “doğrudan etkiler” ve “mekanik muhasebe mantığı” temelli bir gerçeğe işaret ettiğimizi önemle hatırlatmalıyız.

Depremlerin de aralarında bulunduğu felaketlerin etkileri; ilk planda, “yıkım-tahribat eksenli” olarak ortaya çıkardıkları kayıplar, farklı varsayımlar ile geçerlilik kazanan bir kısım algoritma ve modeller yardımıyla hesaplanmaktadır. Bunlar arasında, ekonometri temel ve perspektifleri güçlü olan çalışma ve modellemeleri, görece daha başarılı ve isabetli bulduğumuzu belirtmeliyiz. Felaketin vahameti ve hadisenin sıcaklığının yaşandığı dönem geçmeden/sona ermeden, herhangi bir özgün çalışma temelinde bırakınız orta/uzun vadeli değerlendirmeleri kısa erimli analizlerin dahi sağlıklı zeminde gerçekleştirilmesi uzak ihtimaldir. Ancak “genel nitelikli ve çerçeve çizici ilk değerlendirme ile kestirimler”in ortaya konması bakımından da zaman kaybetmemek gerekir.

İlgili alanda ortaya konmuş sınırlı sayıda çalışma arasından kanaatimizce öne çıkartılması gereken bir tanesine dikkat çekmeliyiz. 1973-2015 arasındaki depremler ile afete uğrayan bölgelerin değişen ekonomik göstergelerini modelleyen ve Viyana’daki Uluslararası Ekonomik Araştırmalar Merkezi (FIW) bünyesinde yayınlanan bir çalışmada depremlerin, takip eden sekiz yıllık bir süreçte, milli geliri ortalama yüzde 1,6 oranında düşürücü etkiye yol açtığı hesaplanmıştır. Keza, düşük ve orta gelir grubuna dahil depremzede ülkeler, en ağır uzun erimli zarara uğrarken, yüksek gelir klasmanına giren ülkelerin, yeniden inşa işinden kaynaklanan bazı pozitif katkıları da yıllar içinde kazandıkları ortaya konmuştur. Stephanie Lackner imzalı bu çalışmada, ilaveten, depremlerin hemen sonrasındaki harcama kararlarının; “iyi planlanmamış”, “siyasi tercihlerin ağır bastığı” ve “ad-hoc (amaca özel-niyete mahsus) karakteristik” olmak üzere üç temel özellik taşıdığı sonucu paylaşılmaktadır.

Malatya'da faaliyet gösteren et işleme tesisi
Malatya'da faaliyet gösteren et işleme tesisi, geçen sürede sınırlı kapasiteyle de olsa üretime başladı ve deprem sonrasında ilk ihracat tırını Irak'a yolladı. Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen illerden Malatya'da, ticaretin canlanması ve şehrin tekrar ayağa kaldırılmasına yönelik çabalar sürüyor. Tesislerdeki değerlendirmelerin ardından faaliyetlerinde sakınca bulunmayan işletmelerde ekonomik faaliyetler başladı. Konutları ve aileleriyle ilgili belirsizlikler ortadan kalkan çalışanlar da görevlerinin başına dönüyor. (Fuat Kabakçı/AA, 25 Şubat 2023)

 

2023 Büyümesi 2,6 ile 3 Aralığını İşaret Ediyor

Türkiye özelinde, 1999’daki Marmara Depremi’nden hemen sonra dönemin Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından gerçekleştirilen çalışma, güçlü kapsam ve metodolojisi ile bu alandaki tüm düzenlemelere de rehberlik etme iddiasını taşımıştır. Bu çalışmada, 17 Ağustos depremini takip eden beş aylık süreçte, GSYH’de yaklaşık yüzde 0,7 düzeyinde bir düşüş ortaya çıktığı hesaplanmıştır. Gene aynı dönemde ortaya konulan diğer iki önemli etüt ise, TÜSİAD ve Dünya Bankası destek ve patronajında hazırlanmıştır. Söz konusu çalışmalarda ulaşılan “deprem maliyeti” olarak GSYH’nin yüzde 1,2’si düzeyinde bir kestirim elde edilmiştir. Nitekim, yaşadığımız 6 Şubat depreminin hemen sonrasında ilk rakamsal bulguları aynı model ile güncelleyen -TÜSİAD bağlantılı- TÜRKONFED, seksen milyar doları aşan bir etiketi ön plana çıkarmıştır. Daha yakın bir tarihte yaşadığımız 2011 Van Depremi bulgularına dayanan bir çalışmayı; yeniden ölçekleme ve ağırlıklandırma yaklaşımı uygulayarak güncelleyen bir diğer tespite göre, depremin yaşandığı on il için reel bazda yaklaşık yüzde 12 düzeyinde düşüş öngörülmektedir. Buradan hareketle, 2023 GSYH için yüzde 1,1 oranında geri çekilme kestirimi ortaya çıkmaktadır. Ancak, sadece Dünya Bankası’nın şimdiden taahhüt ettiği 1,78 milyar dolarlık yardım bile göz önüne alındığında, büyüme üzerindeki düşürücü etkinin yarı yarıya düzeltme çarpanı ile işleme alınması daha gerçekçi olacaktır. Güncel Merkez Bankası beklenti anketinde ortaya çıkan ve son gelişmeler ile iyimserlik dozu yüksek hale gelen 3,6’lık manşet üzerinden veya diğer bazı çalışmalara dayanarak farklı çıkarımlara ulaşmak mümkündür. Nitekim, servet kayıp ve yitimi ile yeniden inşa ve imar döngülerinin birlikte değerlendirmeye alınması temel mantığında ortaya konulan kestirimler, sene sonu itibarıyla 2,6 ila 3,0 arasında bir büyüme aralığına işaret ediyor. Genel kanaat; önümüzdeki aylarda artması beklenilen inşaat faaliyetlerinin, altyapı ve tedarik kulvarındaki yıkıcı etkiyi hafifletici dinamiklere yol vereceği yönündedir. Tanınmış bir yatırım bankasının, “yardım ve yeniden inşa çabalarını organize edecek kapasite korunduğu sürece, büyüme üzerindeki etkinin uzun vadeye öteleneceği/görüleceği” değerlendirmesine de dikkat çekilmelidir.

Ekonomik büyüme bakımından ileri erimli etki analiz ve öngörülerine paralel olarak ele alınması gereken bir kulvar da, hiç şüphesiz, yapılması gereken harcamalar ve karşımıza çıkan “deprem faturası”dır. Birden fazla değerlendirmede, muhtemel kısa vadeli kamu harcamalarının GSYH’nin yüzde 2,5 düzeyine ulaşacağı, orta vadede, bu oranın iki misli artacağı kestiriliyor. Bu minvalde, 25-50 milyar dolar civarında bir kaynak gereksinimi ortaya çıkıyor. Sayıca kısıtlı farklı yaklaşımlarda, “enkaz kaldırma ve hafriyat”, “işe-ibate”, “nakdi yardımlar”, “altyapı onarım”, “konut onarımı”, “konut inşası” vb. parametreler göz önüne alınarak ilerlendiği görülüyor. Daha ileri ve kapsamlı değerlendirmelerde “vergi kaybı”, “ihracat kaybı” kabilinden ilave kalemlerin de dikkate alınması gerekiyor. Bu merhalede, tedbirli ve ihtiyatlı olma kaygısı saklı kalmak kaydıyla hareket etmek, bir kısım parametrelerdeki seyir ile gidişatın olgunlaşmasını beklemek doğru olacaktır. Bununla birlikte, tamamı reflasyonist (genişletici) nitelikli bu harcama kalemlerinin katkı ile etkisi başta olmak üzere, deprem sonrası gelişecek konjonktürün, enflasyonu “yukarı yönlü” tembih edici (uyarıcı) ve mücadeleyi zorlaştırıcı etkilerinin ortaya çıkacağı aşikardır.

Felaketin hemen ertesinde ve olayların sıcağında iken, ilk ve öncelikli kestirimlerin ötesindeki her detay arayışı ve rakama bağlama telaşının, “durumu kavrama/öncelikli vaziyet alma/krizi yönetme” hassasiyetiyle önceliklerimize yardımcı değil ve fakat ket vurucu/engelleyici etki doğurabilme riski gözden uzak tutulamaz. An ve hal itibarıyla yaşanan ortak acı ve kaybımızın, rakamların görece soğuk yüzü ile daha katlanılabilir hale getirilemeyeceği şuurunda ve “ihtiyatlı iyimserlik” anlayışının rehberliğinde “insan için ekonomi” istikametinde hareket etme zamanıdır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası