Kriter > Ekonomi |

Türkiye Para Harcamayı Seviyor


Türkiye ekonomisiyle ilgili çözülmeyi bekleyen bulmacalardan birisi özel tasarruf düzeyinin yaşadığı dönüşümdür. Türkiye’nin muazzam ölçekte siyasi ve ekonomik çalkantılar yaşadığı 1990’lar boyunca yüzde 20’ler düzeyinde seyreden özel tasarruf oranı, 2000’li yıllarla birlikte ciddi biçimde düşmeye başlamıştır.

Türkiye ekonomisiyle ilgili çözülmeyi bekleyen bulmacalardan birisi özel tasarruf düzeyinin yaşadığı dönüşümdür. Türkiye’nin muazzam ölçekte siyasi ve ekonomik çalkantılar yaşadığı 1990’lar boyunca yüzde 20’ler düzeyinde seyreden özel tasarruf oranı, 2000’li yıllarla birlikte ciddi biçimde düşmeye başlamıştır. 2001’de yüzde 25,5 olan bu oran 2014’te yüzde 11,7’ye kadar gerilemiştir.

Öte yandan, yıldan yıla önemli dalgalanmalar göstermekle birlikte, Türkiye’de yatırım düzeyi genel olarak istikrarlı bir seyir izlemiş ve yüzde 16-17 düzeyinde gerçekleşmiştir. Yatırım düzeyinin yüzde 20,5’ten yüzde 11,7’ye kadar inanılmaz bir düşüş gösterdiği 28 Şubat ekonomisi sürecinde (1997-2001) ise tasarruf oranları yüzde 25’ler ile tüm zamanların zirvesinde kalmıştı. Daha sonra ise Türkiye’de yatırım düzeyi hızla artarken, tasarruf düzeyi de aynı hızla düşmüştü.

2006 yılına gelindiğinde yatırım oranı yüzde 18,9 ile zirve yaparken, tasarruf oranı da yüzde 12,4 ile dip yapmıştır. Bu açıdan, Türkiye’de tasarruf ile yatırım düzeyi arasında anlamlı bir ilişki yokmuş gibi görünmektedir. Türkiye’de tasar- rufların düşmesinin yatırım düzeyini de düşürdüğünü iddia etmek zor olmakla birlikte, genel anlamda düşen tasarrufların, yatırımların finansmanı ve düzeyi üzerinde baskı oluşturduğu söylenebilir. Türkiye’de 2000’li yıllarda cari açığın patlamasının en önemli sebebi petrol fiyatlarının bu süreçte ciddi biçimde yükselmesidir. Bunun yanında yaşanan tasarruf açığının cari açık üzerinde baskı oluşturmuş olması da muhtemeldir. Bu açıdan, Türkiye’de tasarruf oranının 2000’li yıllarda neden düştüğü ve herhangi bir ekonomik durgunluğa veya krize mahal vermeden tekrardan nasıl yükseltilebileceği soruları önemlidir.

28 Şubat Süreci Ekonomiye Darbe Vurmuştu

Genel ekonomik işleyişin sonucunda ortaya çıkan ve sayısız faktörden etkilenip sayısız faktörü etkileyen tasarruf düzeyi gibi nihai bir büyüklüğün temel belirleyicilerini tam olarak anlayabilmek elbette zordur. Fakat Türkiye ekonomisinde 2000’li yıllarda yaşananlara ışık tutulduğunda, tasarruf düzeyindeki düşüşte kamu tasarrufundaki artış, finansal derinleşme, enflasyondaki düşüş ve sosyal güvencedeki artış olmak üzere dört temel dönüşümün olağan şüpheli olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Bu dört dönüşümün hiçbirisinin haddi zatında kötü gelişmeler olmaması ise tasarrufun nasıl da ilginç ve ikircikli bir değişken olduğunun göstergesidir.

İlk olarak, kamu tasarrufu ile özel tasarruflar arasında bir değiş tokuş ilişkisi bulunmaktadır. Kamu tasarrufunun azaldığı dönemlerde özel tasarruflar artmaktadır ya da tam tersi olmaktadır. Türkiye’de özel tasarrufların 1990’lı yıllarda oldukça yüksek olmasının ve 2000’li yıllarda da hızlı bir şekilde düşmesinin arka planında kısmen tek parti hükümetiyle birlikte gelen bütçe disiplini bulunmaktadır. 1980’li yıllarda yüzde 5 düzeyinde olan kamu tasarrufu, 1990’lı yılların ilk yarısında yüzde sıfır düzeyine kadar inmiş, 28 Şubat ekonomisi sürecinde de kamu kesimi gittikçe daha fazla açık vermeye başlamıştır. Öyle ki 2001’e gelindiğinde kamunun tasarruf düzeyi yüzde -7,1’e kadar gerilemiştir. Daha sonraki süreçte bütçe disiplininin kalıcı bir şekilde sağlanmasıyla birlikte tasarruf düzeyi hızla yükselerek yüzde 3-4 civarına çıkmış, böylece kamu kesimi yirmi yıllık aradan sonra tekrardan tasarruf etmeye başlamıştır.

İkinci olarak, Türkiye’de 2000’li yıllarda yaşanan muazzam finansal derinleşmenin tasarruf düzeyi üzerinde ciddi bir etkisi olabilir. Öyle ki bireysel kredilerin GSYH’ye oranı 2002’de yüzde 2 düzeyinde iken, 2015’te yüzde 19 düzeyine çıkmıştır. Türkiye’de milli gelirin bu süreçte yüzde 81 düzeyinde arttığı düşünülürse bireysel kredi hacmindeki artışın ne kadar muazzam olduğu daha rahat anlaşılabilir. Yine, kurumsal kredilerin GSYH’ye oranı 2002’de yüzde 7,9 iken bu oran 2015 itibarıyla yüzde 47,7’ye gelmiştir. Böylece 2002’de toplam kredilerin GSYH’ye oranı yüzde 9,8 iken, 2015 itibarıyla yüzde 66,6’ya çıkmıştır. Bu, nereden bakarsanız bakın, çok ama çok muazzam bir dönüşümdür. Bu dönüşüm tasarruf düzeyinin 2000’li yıllarda neden ciddi biçimde düştüğünü -kısmen de olsa- açıklar görünmektedir.

Üçüncü olarak, yüksek enflasyonun ekonomideki belirsizliği artıracağı ve bu belirsizlik ortamında kişilerin daha çok tasarruf etme eğiliminde olacakları söylenebilir. Gerçekten de 1990’lı yıllarda Türkiye’de hem enflasyon hem de tasarruf düzeyi oldukça yüksektir. 2000’li yıllarda enflasyonun yaklaşık 40 yıllık aradan sonra tek haneli rakamlara indirilmesiyle paralel olarak tasarruf düzeyinin de ciddi biçimde düştüğü görülmektedir. Enflasyondaki iniş de bu açıdan tasarruf düzeyinin 2000’lerdeki düşüşünde söz sahibi gibi durmaktadır.

AK Parti ile Gelen Ekonomik Ä°stikrar

Son olarak, Türkiye’de 2000’li yıllarda siyasi istikrarın sağlanması ve buna paralel olarak sosyal güvencenin ciddi biçimde artmasıyla birlikte kişilerin tasarruf etme eğilimlerinin de azaldığı söylenebilir. Türkiye’de sosyal koruma harcamalarının GSYH’ye oranı 2000’li yıllarda yüzde 8,5 iken, 2015’te tam olarak yüzde 14,3’e yükselmiştir. 2014 fiyatlarıyla da sosyal harcamalar 2000’de 95 milyar TL civarında iken, 2014’te 250 milyar TL civarına ulaşmış ve yaklaşık 2,5 katına çıkmıştır. Bu süreçte evrensel sağlık sigortası uygulamasına geçilmesiyle birlikte sağlıkta muazzam bir dönüşüm yaşanırken, emekli maaşları da ciddi biçimde iyileştirilmiştir. Diğer sosyal harcama türlerinde de önemli dönüşümler yaşanmıştır.

Engelli vatandaşlarımıza ve malullere yapılan harcamaların 2000’li yıllarda 2,5 milyar TL iken, 2014’te 10 milyar TL’ye çıktığı görülmektedir. Yetim çocuklara ve eşi vefat eden kadınlara yapılan harcamalar ise 9,5 milyar TL civarından 29 milyar TL’ye yükselmiştir. Aile/çocuk harcamaları 2,4 milyar TL’den 7,8 milyar TL’ye ulaşmıştır. AK Parti döneminde en büyük artış yaşayan sosyal destek alanlarından biri de işsizlik ödemeleridir. Neredeyse yok mesabesinde olan bu ödemeler 2014 yılında 4,4 milyar TL’ye kadar yükselmiştir. Böylece 2000’li yıllarda Türkiye’de sağlık hizmetinin evrenselleşmesi ve sosyal harcamaların ciddi biçimde genişlemesi toplumdaki geleceğe dönük belirsizlik algısını önemli ölçüde düşürmüştür. Bu durum ise tasarruf düzeyi üzerinde ters yönde bir etkiye sahip olmuştur.

Bu faktörlerin yanı sıra, demografik faktörler ve gelir artışı da tasarruf düzeyi üzerinde etkilidir. Türkiye’de 2000’li yıllarda genç bağımlılık oranı yüzde 45,8’den yüzde 35,8’e kadar düşmüştür. Bu durumun tasarruf düzeyini pozitif yönde etkilemesi beklenir. Öte yandan, 2000’li yıllarda Türkiye’de GSYH yüzde 81 artarken, kişi başına düşen milli gelir de yaklaşık yüzde 50 artmıştır. Milli gelirdeki bu muazzam artışın da tasarruf düzeyi üzerinde pozitif yönlü bir etkisinin olması umulur.

Sonuç olarak, 2000’li yıllarda Türkiye’de tasarruf oranının düşmesinde birçok faktörün etkili olduğu söylenebilir. Demografik faktörler ve gelir düzeyindeki artış tasarrufları muhtemelen olumlu şekilde etkilemiş olsa da bu süreçte kamu tasarruflarındaki ciddi yükselme, bankacılık sektörünün muazzam ölçüde genişlemesi, enflasyonun tek haneli rakamlara düşürülmesi ve sosyal devlet uygulamalarının genişlemesi tasarruf oranının ciddi biçimde etkilenmesinde söz sahibi olmuştur. Görüldüğü üzere, tasarruf düzeyinin düşmesine neden olan muhtemel faktörler haddizatında kötü gelişmeler değil, bilakis -özellikle sosyal devlet uygulamalarının yaygınlaşması ve enflasyonun tek haneli rakamlara düşürülmesi gibi- oldukça iyi gelişmelerdir. Bu açıdan, tasarruf oranını yükseltebilmek ve tasarruf açığını ortadan kaldırabilmek adına akıllı iktisat politikalarının hayata geçirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası