Şartların zorlaştığı, küresel sistemin hatalar ürettiği, sıkıntılı zamanlardan geçiyoruz. Hastalıklar, savaşlar tüm dünyayı aslında tüm insanlığı sınavdan geçiriyor. Günlük “rutinlerimiz”, görev olmaktan öteye geçmeyen davranış kalıplarımızı belirliyor. 24 saatimizi; görüşmeler, toplantılar, yetiştirilecek işler vs. doldururken aile, arkadaş ya da sadece kendimizi dikkate aldığımız vakit aralığı yok oluyor. Çocukluğumuzdan hatırlayacağımız sokak oyunları, piknikler, arkadaş buluşmaları, sanırım bizim jenerasyonumuzla son buldu. Artık şehirlerde sokakta oynayan çocuklar yok denecek kadar az.
Şehirleşmenin mazisinde yatan sanayi devrimi, beraberinde büyük değişimleri getirdi. Ekmeğin yani paranın olduğu yer kıymetli oldu, işçi göçü alan şehirler, büyüme ve genişleme döngüsüne girdi. Her gelen işçi, bir aile demekti; her aile ise bir ev. Artan nüfus, iş gücünü artırıp büyümeyi getirse de bozuk yapıları, çarpık kentleri de ortaya çıkardı. Bir tarafta gecekondulaşmanın getirdiği sorunlar yaşanırken, diğer tarafta şehirleşmenin özellikle metropollerin getirdiği büyük, yüksek binaların etrafımızı sarmasıyla kısıtlanan, değişen hayatlarımız var. Tabii ki çalışmak, büyümek, yükselmek ve daha iyiye ulaşmak için gelişmek, değişmez kural. Fakat yarınımızı kurmak için maddi yatırımlara odaklanırken, manevi kimliğimizi ihmal etmek bize ne zamana kadar kazandırır, sorusu düşünülmeli.
Yoğun çalışma temposunda şehirlerin betondan ibaret olduğu gerçeğini unuttuğumuz için yeşile olan ihtiyacı fark etmek imkansız olabiliyor; hem de sadece çocuklar, gençler için değil her yaştan insanın doğaya ihtiyacı, tartışmasız bir gerçekken. Şehirleşme ile apartman sınırlarında kalan hayatlar; ebeveynlerin işe gidip gelmesi, çocukların bakıcılara, eğitim binalarına bırakılması gibi zorunlu bir rutine girdi. Akşam ailenin birlikte olabileceğini varsaydığımız dilimde ise çocuklar teknolojiye emanet edilirken, kendimizi de yine teknolojinin kollarına bırakıyoruz. Oysaki yakınımızdaki tek bir park ya da bahçe hayatımıza dokunabilir, hafta sonu planlarımızda başrol oynayabilir.
“Hayalimiz” Yurt Dışı Örnekleri
Yeşil alan imkanları deyince hemen aklımıza yurt dışındaki büyük, meşhur parklar gelir. Türkler gibi piknik kültürleri olmasa da yurt dışındaki park ve bahçeler, halktan fazlaca rağbet görüyor. İlk akla gelenlerden 1857’de açılan, New York’taki Central Park, 840 dönümlük bir arazinin üzerine kurulu. ABD sınırları içerisinde en çok ziyaret edilen park olarak biliniyor ve yaklaşık 25 milyon ziyaretçi her yıl bu parkı ziyaret ediyor. Parkta çekilen sahneleri içeren birçok film, televizyon şovları ile ünlü müzisyenlerin ve grupların parkta verdikleri iz bırakan konserler, bu parkı, dünyanın en ünlü parklarından ve New York'un sembollerinden biri haline getirmiş. Parkta ayrıca kışın buz pateni pisti, yazın yüzme havuzu olarak kullanılan tesisler de var. Yine ABD’de Chicago’da bulunan Grant Park 319 dönümlük alana sahip. 1844’te Lake Park olarak anılırken, 1901’de Amerikan Sivil Savaşı’nı yöneten ve ABD’nin başkanı olan Ulysses S. Grant’ın adı parka verilmiş. Halk arasında "Chicago'nun ön bahçesi" olarak anılan park, Millennium Park, Buckingham Çeşmesi, Chicago Sanat Enstitüsü ve Müze Kampüsüne de ev sahipliği yapmakta.
İlk akla gelenlerden olmayan ama dünyanın en büyük parkı unvanına sahip olan Bitsevsky Park, Rusya’nın başkenti Moskova’da 18 bin dönümlük alanda yer alıyor. 500’den fazla bitki türüne ev sahipliği yapan bu parkta, 33 farklı memeli ve 78 farklı kuş türü de yaşıyor. Listenin ikinci sırasında ise 2014'te "kentsel vahşi doğa" olarak nitelendirilen Los Angeles’taki Griffith Parkı yer alıyor. 4 bin 310 dönüm ve daha az evcilleştirilmiş durumda; yılda da ortalama 10 milyon ziyaretçi ağırlıyor. Park, Los Angeles Hayvanat Bahçesi, Batı Amerikan Autry Müzesi, Griffith Gözlemevi ve Hollywood İşareti gibi popüler cazibe merkezlerini de içeriyor. Üçüncü büyük park olan Monsanto Parkı ise Lizbon’da yer alıyor. İçerisinde yer alan Lizbon Ekolojik Parkı, Portekiz başkentinin tam kalbinde, çevre ile yeni bir temas için bir buluşma noktası hüviyetinde.
San Francisco’daki Golden Gate Parkı, yılda ortalama 24 milyon ziyaretçi ağırlıyor. 1870′lerde kurulan park bin 17 dönümlük bir araziye yayılıyor. New York Central Park’tan yüzde 20 daha büyük. Tokyo’da 133 dönümlük Ueno Parkı, Avustralya’da 988 dönümlük Kings Parkı, Tayland’da 142 dönümlük Lumphini Parkı, Londra’da 350 dönümlük Hyde Park, Amsterdam’da 120 dönümlük Vondelpark, Avustralya’da 18 dönümlük Flagstaff Bahçeleri ve daha fazlası. İnternetten kolayca erişebileceğimiz bu örnekleri uzatabilir daha fazla detay bile bulabiliriz. Fakat işin bizi ilgilendiren kısmına bakmak gerekiyor. Ülkemizdeki yeşile, özgür alanlarımıza…
Günü Kurtarmak Değil Yarınları Kurmak İçin
Türkiye’de Karadeniz bölgesi akıllara yeşille kodlanan ilk yer olma özelliğine sahip. Ancak batıya doğru gittiğimizde artan şehirleşmeyle birlikte İstanbul, Ankara başta olmak üzere büyük şehir merkezleri, pek de iç açıcı bir manzaraya sahip değil. Yıllardır çevre ve şehircilikle ilgili yapılan çalışmalara karşılık, yetmez ama evet diyerek en son söyleyeceğimi şimdiden belirteyim: Millet Bahçeleri, nefes aldırılmaya çalışılan şehirler için acil müdahaledeki kilit taşları gibi. Günün ya da haftanın yorgunluğunu atmak isteyen birey ve aileler için nefes alma mekanı; sokaklarda oynayamayan internet başında vakit öldüren çocuklar için özgürce koşma, oynama, enerji atma alanı; günlerini evde geçirmek durumunda kalan büyüklerimiz, emeklilerimiz için insanlarla etkileşim kurabilecekleri, sohbet etme fırsatı yakalayacakları ortamı sağlayan hatta üniversite ya da iş sebebiyle şehirde tek başına yaşayanlar için de park ve bahçeler düşünülenden çok daha fazla amaca hizmet ediyor.
Kültür sanat etkinlikleri, yürüyüş ve bisiklet parkurları, oyun parkları, açık spor alanları, dinlenme ve toplanma alanları gibi çeşitli özelliklere sahip olan yeşil koridorlar, insanları şehrin karmaşasından kurtarmanın en kolay yolu oluyor. Millet Bahçeleri günlük yaşamdaki etkilerinin yanında deprem zamanlarında bir toplanma alanı olarak da hizmet verebilecek şekilde altyapılarıyla hazır hale getiriliyor. Deprem ülkesi olduğumuzu göz önüne alırsak bu başlığın ne kadar önemli ve ihtiyaç dahilinde olduğunu görebiliriz.
Tüm bu ihtiyaçlara karşılık olarak atılan adımlar, vatandaş tarafından da büyük ilgi görüyor. Dünyanın beşinci, Türkiye’nin ise en büyük şehir parkı olan İstanbul Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi’nin ilk etabı, geçen yıl hizmete sunuldu. 499 bin metrekarelik ilk aşaması tamamlanan Millet Bahçesi, bütünüyle hazır olduğunda 2 milyon metrekarelik devasa bir alanda hizmet verecek. Kentin yeşil koridoru olacak olan bahçe tamamlanması halinde 70 bin metrekare kapalı alan ve sosyal donatılar, dört mevsim yeşil kalacak 145 bin ağaç, 10 bin metrekare çocuk oyun alanları ile ziyaretçilerine nefes aldıracak. Ayrıca afet durumunda 165 bin kişinin barınmasına olanak sağlayacak alanda, 2,5 kilometre uzunluğunda yapay dere, 2,5 kilometre bisiklet ve yürüyüş yolları bulunacak. Ek olarak tenis kortları, basketbol ve voleybol sahaları, kaykay pistleri, sergi alanları, aşevi, kütüphaneler ve millet kıraathaneleri de çalışmalar tamamlandığında hizmete sunulacak yerler arasında.
İstanbul’daki bahçeler arasında yer alan Başakşehir Millet Bahçesi, 280 bin metrekarelik alan üzerine kurulmuş, özel filtre sistemleriyle kendi kendini temizleyen 15 bin 600 metrekarelik biyolojik gölet ve 30 bin metrekarelik tematik bahçeye sahip. 5 bin 570 ağaç, 160 bin çalı ve 42 bin metrekarelik etkinlik çayırının yer aldığı bahçenin Millet Kıraathanesinde okuma salonu ve kafeterya da bulunuyor. Yürüyüş ve bisiklet yolunun bulunduğu parkta bin 200 araçlık kapalı ve 198 araçlık açık otopark bulunuyor. Ümraniye Millet Bahçesi ise tam bir doğa parçası. 330 bin metrekare alanda; yürüyüş parkurları, bisiklet yolları, doğa dostu doğal gazlı mangalları, spor sahaları, oyun alanları bulunuyor. Doğal şelalesi, seyir terasları, restoran ve kafeteryaları, mescit, çeşme ve tuvaletleriyle ailelerin gözde mekanı oldu. Ayrıca ücretsiz internet hizmetinin yer aldığı tesiste 4 adet elektrikli araç da vatandaşlara bahçe içerisinde hizmet veriyor.
235 bin metrekarelik alana sahip Pendik Millet Bahçesi, 11 bin 245 metre bisiklet yolu, 5 bin 410 metre yürüyüş yolu, 4 bin 784 ağaç ile 31 bin 66 çalı ve bitkiyi içinde barındırıyor. Yine İstanbul’da 150 bin metrekarelik alanda 2 bin 500 kişilik camisi ile Bahçeşehir Hoşdere Millet Bahçesi, 31 bin 56 metrekarelik yeşil alanıyla Ayazma Millet Bahçesi, 50 bin metrekarelik Boğaz manzaralı Nakkaştepe Millet Bahçesi, 465 bin metrekarelik ağaç, çalı ve güllerle yeşile bürünen Çırpıcı Millet Bahçesi de örnekler arasında.
Siyasetin kalbi sayılan, aldığı göçlerle nüfusun son dönemde hızla yükseldiği Ankara’nın ilk millet bahçesi olan Mamak Üreğil Millet Bahçesi, 365 bin 573 metrekare alanda; 2 bin 500 metre bisiklet yolunu, 4 bin 700 metre yürüyüş yolunu, 67 bin çalıyı, 3 bin ağacı, 95 metrekare mescit alanını, 650 metrekare kıraathaneyi barındırıyor. Ankara'nın en büyük millet bahçesi olan Başkent Millet Bahçesi ise 601 bin 700 metrekare yeşil ve açık alanı ve millet kıraathanesi, koşu, yürüyüş, bisiklet parkurları, buz pisti, dinlenme ve piknik alanlarıyla doğayla iç içe bir sosyal yaşam alanı sunuyor. 2022’de hizmete sunulan Kızılcahamam Millet Bahçesi’nde 39 bin 890 metrekare oyun alanı, 250 metre bisiklet yolu, 4 bin 850 metre yürüyüş parkuru, amfi tiyatro, yeşil alan ve süs havuzu bulunuyor. Çubuk Millet Bahçesi ise 51 bin 931 metrekare proje alanı içerisinde otoparkı, bisiklet yolu, yürüyüş yolu ve yeşil donatıları ile ilçeye dinlenme ve eğlence ortamı kazandırıyor.
Bakanlık ve Yerel Yönetimlerin İş Birliğinde
Yapılan ve yapılmakta olan Millet Bahçeleri projelerini bu şekilde sıralamaya devam etsek yazının sınırını aşmış oluruz. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, tamamlanmış ya da yapılacak olan İstanbul’da 43, Ankara’da 20, Adana, Antalya, Aydın ve Sivas’ta 2’şer, Bursa, Konya ve Trabzon’da 3’er, Malatya’da 4, Erzurum’da 7 bahçe ile toplamda 2028’e kadar Türkiye’de 100 milyon metrekare yeşil alana ulaşmayı hedefliyor.
Geçen ay Kriter Dergi’nin 87. sayısına röportaj veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, iklim değişikliğine karşı kararlı bir mücadele sürdürdüklerini bu kapsamda şu ana kadar 81 ilde 213 millet bahçesini hizmete sunduklarını, 283 millet bahçesinin de çalışmalarının hızla devam ettiğini açıklamıştı. Şehirlerde sağlıklı ve huzurlu hayatı önceleyen bu projeler; telefon, tablet, televizyon gibi teknolojinin bağımlısı haline gelen bizleri yeni nesle de örneklik teşkil edecek şekilde hayata bağlayan mekan ve imkanlar olacaktır.
Yaklaşan yerel seçimlerde adayların vaatleri arasında belediyelerin sosyal yaşam alanını destekleyen vaatleri önemli. Şehirler için büyük yatırım olacak projelerin; ulaşım, çevre, temizlik gibi başlıklarla artık uzun vadeli kalıcı ve hayatı her anlamda kaliteli hale getirecek şekilde değiştirmesi beklenmekte. Belediye başkanının çocukların parkındaki sorunu da altyapı sorununu da işçi ve yönetim sorununu da çözmesi bekleniyor. Kriter Dergi’nin Şubat 2023’teki 76. sayısında yapılan söyleşide dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı olan Murat Kurum, konunun önemine şu sözlerle dikkat çekmişti:
Medeniyetimizin bahçe kültürünü, şehirlerimizin kalbinde, en değerli alanlarında yeniden canlandırıyoruz. Vatandaşlarımız şehrin merkezinde, kentin en değerli yerinde rahatça dolaşabilsinler diye bu bölgeleri onların hizmetine sunuyoruz. Yürüme mesafesindeki millet bahçeleriyle vatandaşlarımız yeni nefes alanlarına kavuşacaklar. Bunun yanında iklim değişikliğiyle mücadelede millet bahçeleri büyük bir öneme sahip. İçerisindeki yeşil örtüyle, şehir merkezlerindeki hava kirliliğinin azaltılmasında, net sıfır emisyon hedefimizde büyük katkıları olacak…
Millet bahçeleri projesinin sadece seçim çalışması olmadığını, uzun vadeli dönüştürücü bir politika olarak bakanlık ve ilgili kurumlarca benimsendiğini görüyoruz. Murat Kurum’un 2024 yerel seçimlerinde Cumhur İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olması ve projelerinde deprem ve çevrenin büyük paya sahip olması da bunu kanıtlar nitelikte. Millet Bahçeleri sadece bugün kullanılacak ve fayda sağlayacak bir çalışma olarak görülmemeli. Şehirleşmenin getirdiği ağır yüklerden bugün için sıyrılmamızı sağlarken, oluşturulan yeşil koridorla şehirlerin geleceğindeki devasa ormanların da tohumları atılmış oluyor. Bakanlığın da hedefinde olan yeşil kalkınma devrimi ve net sıfır emisyon hedefi için önemli bir altyapı yatırımı sağlıyor.
Doğal yaşam alanları, medeniyetimizin şehircilik geleneğini yaşatarak gelecek nesillere miras bırakılacak en büyük emanetlerden biri. Dikilen her fidan, yarının ormanında büyük bir çınar olarak yerini alacaktır…