Kriter > Dış Politika |

6 Ocak 2021: Bir ABD Kongre Baskını Hikayesi


Siyasi ve toplumsal artçı sarsıntıları uzunca bir süre devam edecek olan Kongre baskını, kimilerine göre ülkedeki artan kutuplaşmanın bir tezahürü, bazılarına göre ise dar bir çapulcu tayfasının anlık taşkınlığının bir yansıması. Hangisini tercih ederseniz edin, Kongre baskınının Amerikan demokrasisinin imajına verdiği zararı görmezden gelmek mümkün değil.

6 Ocak 2021 Bir ABD Kongre Baskını Hikayesi
(Tayfun Coşkun/AA, 6 Ocak 2021)

6 Ocak 2021 Çarşamba günü Washington’da yaşanan Kongre baskını, sadece ABD siyasi tarihine değil, dünya siyasi tarihine de geçen unutulmayacak bir kara gün oldu. Dünyaya demokrasi dağıtan ABD’nin demokrasisinin bir anlamda “mabedi” sayılan Kongre binasının hangi sebeple ve ne şekilde olursa olsun basılması ve baskın sonrasında ortaya çıkan görüntüler, hafızalardan kolay kolay silinmeyecek. 3 Kasım’daki tartışmalı ve kaotik başkanlık seçimlerini kaybeden Donald Trump’ın yenilgiyi kabul etmediğini ve etmeyeceğini ilan eden sayısız açıklaması, bazı Trump taraftarlarını galeyana getirdi ve hızlı gelişen sürecin sonunda ise ortaya bu Kongre baskını çıktı.

Siyasi ve toplumsal artçı sarsıntıları uzunca bir süre devam edecek olan Kongre baskını, kimilerine göre ülkedeki artan kutuplaşmanın bir tezahürü, bazılarına göre ise dar bir çapulcu tayfasının anlık taşkınlığının bir yansıması. Hangi görüşü tercih ederseniz edin, Kongre baskınının Amerikan demokrasisinin imajına verdiği zararı ve siyasi kutuplaşmanın derinleşmesine yapacağı olumsuz katkıyı görmezden gelmek mümkün değil.

 

Ne Oldu, Neden Oldu?

Aslında 6 Ocak’ta yaşanan hadise günübirlik bir tepkinin sonucu ortaya çıkmadı; 3 Kasım’dan itibaren ABD’deki ana ayrışma konusu “seçimlerde hile yapıldı mı, yapılmadı mı?” sorusuydu. Anketlere göre, Trump’a oy ve destek veren 75 milyon insanın yüzde 80’inden fazlası “Demokratların seçimlerde hile yaptığı” görüşündeydi. Buna mukabil Demokrat seçmen ve ana akım medyadaki ortak yaklaşım ise Trump’ın yenilgiyi kabul etmemek için “hile var” bahanesine sarıldığı idi. Kovid-19 salgını sebebiyle 70 milyondan fazla seçmenin posta yoluyla oylarını kullandığı seçimlerde gerçekten yaygın bir hile yapılıp yapılmadığını belki de hiçbir zaman tam olarak öğrenemeyeceğiz. Fakat Cumhuriyetçi muhafazakar seçmende her geçen gün artan “haksızlığa uğradık” hissiyatının 6 Ocak’ta tavan yaptığını söylemek mümkün.

İşte seçim sonuçlarına ilişkin bu güçlü ayrışma, Trump’ın 3 Kasım’dan sonraki mitinglerine, attığı twitlere ve yaptığı açıklamalara da yansımıştı. Nitekim Trump, 6 Ocak’ta Washington Anıtı’nın önünde yaptığı mitingde de seçim sonuçlarını kabul etmeyeceğini dile getirmiş ve Kongrede o esnada yapılan delege oy sayım işleminin durdurulması gerektiğini söylemişti. Bu söylemsel atmosferin oradaki on binlerce göstericiyi etkilediğini söylemek mümkün. Trump’ın konuşmasının ardından Kongreye doğru yürüyüşe geçen on binler, Kongrenin kuzeybatı ve güneybatı bölümlerine yığıldı. Burada Joe Biden’ın 20 Ocak’taki yemin töreni için kurulan dev sahnenin boşluklarından kolayca geçen yüzlerce gösterici, polisin kurduğu barikatlara ulaştı. O esnada sadece Kongre polisinin olduğu barikat bölgesinde polisle göstericiler arasında yaklaşık 1 saatlik ufak çaplı çatışmalar yaşandı. Bu esnada bazı göstericiler binanın kuzeybatı bölümünde duvarlara tırmanıp binanın içine girebilecekleri pencerelerin önüne kadar ulaştı. Aynı esnada binanın doğu bölümünde biriken bir başka kalabalık da bir pencereyi kırarak içeri girdi. Böylece yüzlerce gösterici üç farklı noktadan binaya girmiş oldu. Olaylar tırmanırken acil takviye güvenlik gücü talep edildi, ancak Kongrenin göstericilerden tamamen temizlenmesi yaklaşık 4 saat sürdü. Bu esnada bir Kongre polisi bir göstericiyi vurdu, yaralanan kadın hastanede hayatını kaybetti. Daha sonraki açıklamalarda toplam 4 gösterici ile 1 polisin hayatını kaybettiği, onlarca kişinin yaralandığı, 60’tan fazla gözaltı gerçekleştiği bildirildi. Böylece sabah siyasi mitingle başlayan gün, kanlı bir Kongre baskınıyla sona erdi.

Tüm bu olaylar tahlil edilirken, binlerce kişiden sadece birkaç yüzünün polisle çatışmaya girdiği ve ardından barikatları aşarak Kongre binasını bastığı unutulmamalı. Bu yönüyle daha dar bir grubun eylemi olarak görülmesi gereken Kongre baskınının tüm Trump destekçisi Cumhuriyetçilere teşmil edilmesi doğru değil. Ekran başında o görüntüleri izleyen Trump seçmeninin tamamına yakını Kongrede şiddet görüntülerinden üzüntü duymuştur. Fakat 1814’ten 200 yıl sonra yaşanan bir “Kongre baskınını” ABD’de savunacak aklı başında hiç kimseyi bulamazsınız. Bu yönüyle aslında 3 Kasım’dan sonraki atmosferde giderek bu tür bir olayın altyapısı oluşmuş olsa da, son tahlilde amacın Kongrenin basılması olduğunu söylemek doğru bir analiz olmayacaktır.

6 Ocak Kongre Baskınında Polis

Barikatları aşarak Kongre binasına ulaşan Trump destekçilerinin Kongre salonuna girmesini önlemek için polis, göstericilere silah çekiyor. (Drew Angerer/Getty Images, 6 Ocak, 2021) 

 

Fatura Trump’a Çıktı, Bundan Sonra Ne Olacak?

ABD Başkanı Trump, Kongre baskınıyla birlikte, 3 Kasım’daki tartışmalı seçimlerden sonra elinde tuttuğu “Demokratlar seçimleri hile yoluyla aldı” söylemini ve kozunu önemli ölçüde kaybetmiş oldu. Kongre baskını öylesine güçlü bir darbe vurdu ki Trump’ın siyasal meşruiyet zeminine; Trump Cumhuriyetçi Parti’den ayrılıp Demokrat Parti’ye geçse bu kadar negatif etki etmezdi. Bu yönüyle Trump, her ne kadar Demokratlar ve ana akım medya kabul etmese de, seçimlerin şaibeli olduğuna ilişkin söylemsel bir avantajını, “Kongre baskınına” istemeden de olsa kurban etmiş oldu. Trump sonraki gün yaptığı açıklamayla baskını kınasa, faillerin Amerika’yı temsil etmediğini söylese ve suçluların cezalandırılacağını belirtse de tüm fatura, “sahadaki taraftarlarını kışkırtan başkan” nitelemesiyle Trump’a kesilmiş oldu. Zaten o gün yaşananların ardından Trump, 20 Ocak’ta yeni yönetimin göreve başlayacağını ilk kez kabul etmiş ve barışçıl bir devir teslim olacağını söylemek zorunda kalmıştı. Trump’ın kendi seçmen tabanındaki meşruiyeti halen önemli ölçüde devam ediyor olsa da “Kongre baskınının” heyulası uzun süre Trump’ın üzerinde dolaşacak, bu kesin…

 

25. Madde ve Azil Tartışmaları

Öte yandan Demokratlar, olayların patladığı andan itibaren “Trump görevden alınsın” kampanyasına başladılar. Bu ihtimalin iki yolu bulunuyordu, ancak ilkinin önünü yardımcısı Mike Pence kapattı. Demokratlar, Başkan Yardımcısı Mike Pence’e “Anayasanın 25. Ek maddesini devreye sokarak” Trump’ı görevden alması çağrısında bulundu. Ancak Pence bu senaryoya itibar etmedi.

Temsilciler Meclisinde çoğunluğu elinde tutan Demokratlar, ikinci seçeneğe yöneldi ve Meclis’te Trump’ın azli oylamasını, Biden 20 Ocak’ta görevi almadan önce yetiştirdiler. Buradan hakkında azil kararı çıkan Trump için asıl oylama önümüzdeki dönemde Senato’da olacak. Ancak (geçen yılki azil sürecinde olduğu gibi) asıl Trump’ın azledilip azledilmemesi oylamasının yapılacağı Senatoda böyle bir talebin karşılık bulması imkansız gözüküyor. Her ne kadar Cumhuriyetçi senatörler Trump’a kızgın olsalar da sırf Demokratlar istedi diye Trump’ı azledecek bir adım atmazlar.

 

Peki Ya Trumpizmin Akıbeti Ne Olacak?

ABD tarihine geçen Kongre baskınının siyasi artçı sarsıntıları sürerken akıllara gelen asıl soru ise şu: “Trumpizmin geleceği ne olacak?” ABD’deki beyaz, muhafazakar orta sınıfın siyasal desteğiyle dışarıdan gelerek 2016’da başkan seçilen Trump’ın zaman içinde etrafında ördüğü bu duvarın akıbeti, ülkedeki demokratik istikametin de geleceğini belirleyecek. Trump, Senato’dan geçmeyecek azil kararı sonrasında, 2024 için başkan adaylığını açıklarsa, yani siyasi hayatına devam etme kararı alırsa, kendisine bu seçimde oy veren 75 milyonluk kitlenin tamamını olmasa da önemli bir bölümünü bir sonraki seçimlere taşıyabilir. Ancak halihazırda Cumhuriyetçi Parti elitleriyle önce seçim sonucu tartışmaları, sonra da Kongre baskını nedeniyle arası bozulmuş olan Trump’ın yeniden Cumhuriyetçi Partinin adayı olması konusu başlı başına bir soru işareti olacaktır. Bazı kimseler Trump’ın yeni bir parti kuracağı ya da bağımsız aday olabileceği tartışmalarına şimdiden başlamış durumda.

Öte yandan Trump’ın, ister kendi isteğiyle, isterse dava tehditleriyle olsun, siyasi kariyerini noktalama kararı alması durumunda ortaya önemli bir soru çıkacak: Son 4 yılda belli ölçüde evrilen Cumhuriyetçi seçmen kitlesi kendisine yeni bir Trump mı arayacak, yoksa yeniden ılımlı çizgiye dönüp ortak bir aday etrafında mı birleşecek? Cumhuriyetçi Partinin ve Cumhuriyetçilerin yakın geleceğini doğrudan ilgilendiren bu sorunun cevabını elbette Trump’ın atacağı adımlar belirleyecek.

Diğer yandan başkanlık koltuğuna oturan Joe Biden’ı da oldukça zor bir görevin beklediğinin altını çizmek lazım. Trump karşıtlığı üzerinden etrafında oluşan koalisyonla seçimleri kazanan Biden’ın hem ülkedeki bölünmeyi durdurabilmek için ılımlı Cumhuriyetçi tabana hitap edebilmesi, hem de Demokratlar içinde giderek yükselen sol liberal kesimin taleplerine cevap verebilmesi gerekiyor. Aynı anda yapılması çok zor olan bu siyasal misyonun gerçekleştirilememesi ve Trump’çı seçmenin daha da “yok sayılması” durumunda ülkedeki toplumsal ayrışmanın daha da artacağını söylemek pekala mümkün. Bu yönüyle Amerikan siyasal sistemi ve demokrasisi için Trump sonrası dönem, en az Trump’lı yıllar kadar zor geçecek.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası