Ülkemiz için bir dönüm noktası olan 15 Temmuz’un üzerinden bir yıl geçti ve yeni eğitim öğretim yılına giriyoruz. 15 Temmuz’da Türk milleti demokrasisine ve meşru iktidarına sahip çıktı. Meydanlarda vatanı savunmak için canlarını verdiler. Medya ve sivil toplum örgütleri darbe girişiminin karşısında durdu. AK Parti teşkilatları ve belediyeler direnişi örgütlediler. Kritik aşama böylece geçilebildi. Millet geleceğine ve çocuklarının yarınlarına sahip çıktı. Bunların hepsi 15 Temmuz tecrübesine dair eğitim sistemimizin beslediği olumlu yönlerdir.
Bu olumlu yönlere rağmen 15 Temmuz vakası eğitim sisteminin ciddi zafiyetlerine işaret etmektedir. Kritik iki soru: FETÖ tipi bir yapı Türk toplumunda nasıl bu derece güçlenebildi ve kök salabildi? Nasıl bir insan modeli üretti ve bir darbeye girişebildi? Bu soruların cevabını verebilmek eğitim modelimizin dönüşümünü planlamak bakımından önemlidir.
FETÖ’nün İnsan Modeli
FETÖ insan modeli öncelikle güçlü cemaatçi ahlak unsurlarına sahiptir. Fedakarlık, kardeşlik, sabır, affetme ve merhamet gibi ahlaki özellikler öne çıkarılarak istismar edilmiştir. İkinci olarak örgüt mensupları başarı duygusu ile motive edilmişlerdir. Motivasyonun kaynağı Cennet ve makamların yüksekliği gibi uhrevi; üniversiteye giriş, iş, eş gibi dünyevi mutluluk unsurlarıdır. Üçüncü unsur liderin emri ve örgüt menfaatleri doğrultusunda şehirden şehire, ülkeden ülkeye, görevden göreve örgüt üyelerinin hareketliliğidir. Dördüncü unsur ise tedbir kültürü ve grup menfaatlerinin her şeyin üstüne konulmasının sonucu olarak çift karakterliliktir. Beşinci unsur da örgütün fayda ve maslahatlarının öncelenmesidir. Ahlak modellerinin en kritik sorunu ilke, değer ve normlarla bireysel fayda arasındaki denge konusudur. Fakat bu yapının insan modeli örgüt menfaatleri söz konusu olduğunda son derece Makyavelist olup ahlaki ve dini değerleri araca dönüştürmektedir.
Son unsur ise lidere mutlak itaattir. FETÖ lideri Gülen’in mutlak otoritesi örgüt üyelerinin algı ve eylemlerinde haramları helal, günahları sevap, kötüyü iyi, çirkini güzel yapabilir. Adam öldürmek, yalan söylemek, içki içmek, soru çalmak, adam kayırmak ve benzeri tüm kötü eylemler liderin emriyle bir üst menfaat hedef gösterilerek iyi, güzel ve sevap olabilir. Lider asla sorgulanmaz ve ondan şüphe edilmez. Diğer tüm unsurlar bununla anlam ve fonksiyon kazanır. Sonuçta 15 Temmuz darbe girişimi bu insan modeliyle mümkün olabilmiştir.
15 Temmuz tecrübesi eğitime ciddi yatırım yapılmasını ve insan modelinin gözden geçirilmesini zorunlu kılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) açıkladığı yeni müfredatla adalet, dürüstlük, dostluk, vatanseverlik gibi temel değerleri aktarıp analiz-eleştiri gibi bilişsel ve sosyal becerileri kazandırmayı hedeflemektedir. Bu son derece olumludur. Nitekim Gülen’in liderliğinin sorgulanmaması, oluşan mutlak iktidar, örgüt üyelerinin Meclisi bombalama dahil tüm kötülükleri yapabilmesi analitik yönü zayıf, tektipçi ve kendi doğrusunu merkeze alan pozitivist dogmatik eğitim sisteminin bir yan ürünüdür.
Eğitimdeki FETÖ Nasıl Temizlenir?
Öğretmen ve yöneticilerin beceri odaklı eğitim sistemine yaşayan bir kültür olarak fiilen geçmeleri sürekli yatırımı gerektirmektedir. Sürekli gelişim perspektifine ihtiyaç vardır. Nitelikli hizmet içi eğitimler veren öğretmen geliştirme akademisi kurumsal bir çözüm olacaktır. Eğitim sistemi içerisinde çok başarılı okul müdürü, öğretmen ve uygulamalar bulunmaktadır. Bakanlık veya il müdürlükleri belli mekanizmalarla bu kaliteyi yaygınlaştırmalıdır.
Saha incelemelerinde görüldüğü üzere okul müdürlerinin aşırı bürokratik yükü bulunmaktadır. 4.0 bilişim-yönetim modelleriyle, planlama ve idari tasarruflarla yüklerinin azaltılıp eğitim liderliği rollerinin desteklenmesi faydalı olacaktır. Okul müdürlerinin yeni rolleri öğretmenleri disiplinden ziyade beceri aktarma bakımından değerlendirme ve geliştirme programlarıdır. Öğretmen kalitesini artırmak bakımından “aday öğretmenlik” uygulaması olumlu bir adımdır. Fakat özellikle tecrübeli öğretmen eksikliği bulunan Muş, Ağrı ve Hakkari gibi illerde aksaklıklar olmaktadır. Buna rağmen aday öğretmen uygulaması eksiklikleri giderilerek ve geliştirilerek uygulanmalıdır. Beceri kazandırmada önemli hususlardan birisi ders kitapları ve öğretmene etkinlikler sunan yardımcı materyallerdir. Bu konuda ciddi atılımlara ihtiyaç bulunmaktadır.
Üniversiteye öğrenci yerleştirmede yaklaşık yüzde 25 kontenjanın boş kalması, bunların da büyük ölçüde Meslek Yüksek Okulları olması, bu okulların ve meslek liselerinin kalitesinin yanı sıra eğitim sonrası iş edinme sorununa da işaret etmektedir. Meslek eğitiminde lise ve üniversite bir bütün halinde incelenip yol haritasının çıkarılması gerekmektedir. Bu okullarda uygulama ağırlıklı 3+1 veya 6+2 gibi iş yerlerinde çalışmayı ihtiva eden modellere geçilmesi ön açıcı olacaktır.
Eğitim süreci; kaliteli öğretmen adayı öğrenci, iyi bir eğitim fakültesi, iyi öğretmenin seçimi, yöneticilik kabiliyeti olan başarılı öğretmenlerin okul lideri olması ve iyi bir orta öğretim şeklinde bir daire gibidir. Bundan dolayı eğitim fakültelerinin öğrenci kalitesini artırmak için taban puan uygulaması olumlu bir adımdır. Fakat eğitim fakültelerindeki öğretim üyelerinin, müfredat ve eğitimin de beceri odaklı olup olmadığının analiz edilmesi gerekmektedir. Bütün eğitim fakülteleri aynı başarıyı gösterememektedir. Bakanlığın istihdam ettiği öğretmenler hakkında fakülte bazlı analiz ve geri dönüşler yol gösterici olacaktır. Buna dair tüm veriler sayısal olarak bilişim sistemlerinde bulunmaktadır. YÖK’ün dış değerlendirme ve akreditasyon uygulaması da kalite artışına katkıda bulunacaktır. Fakat istihdam sağlayan kurum olarak MEB’in ilk atanan öğretmenlerdeki kalite eksikliklerini, talep ve beklentilerini ileterek YÖK ile etkin iş birliğine gitmesi çok daha önemli olacaktır.
Öğretim Üyesi Sayısı Az
İlk, orta ve yüksek öğretimde kalite artışının önündeki en önemli sorunlardan biri öğretim üyesi sayısındaki yetersizliktir. Burada ise temel tıkanma noktası doktora sürecidir. Doktora adayları çalışmak zorunda olduklarından dolayı ya araştırmalarına son vermekte ya da sürecin çok uzaması neticesinde kalite düşmektedir. Ayrıca kaliteyi artıracak rekabet ortamı da oluşmamaktadır. Diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi doktora adaylarına memur veya öğretmen maaşlarına yakın miktarda bursların kamu ve sivil toplum üzerinden verilebilmesi en etkili çözüm olacaktır.
FETÖ sistematik olarak devletin zaaflarını istismar ettiği için yeni dönemde eğitimde fırsat eşitliğine zarar veren az gelişmiş illerdeki öğretmen hareketliliğine çözüm bulunması gerekmektedir. Öğretmenlerin bu illerde uzun süre kalmamaları kaliteyi ciddi bir şekilde düşürmektedir.