Türkiye ilk canlı bombayla tam 30 yıl önce bir haziran ayında tanıştı. Tunceli'de gerçekleştirilen eylemde hamile gibi davranan Zeynep Kınacı 8 askerimizin şehit olmasına ve 29 askerimizin de yaralanmasına neden olmuştu. O günden bu yana canlı bombayla Türkiye'nin birçok ilinde birçok intihar saldırısı gerçekleştirildi. Son yıllarda yaşanan canlı bomba saldırıları ise hala tüm dehşetiyle zihinlerimizdeki yerini koruyor. Ancak içinde bulunduğumuz 2016 yılı içinde artan canlı bomba saldırıları terör örgütlerinin içine düştüğü çıkmazı gözler önüne seriyor.
Terör örgütleri tarafından tertiplenen planlı ve sistematik intihar saldırılarında kullanılan teröristler incelendiğinde ortaya çıkan profil, bu kişilerin aile bağlarının çok zayıf olduğu gerçeğiyle yüzyüze bırakıyor bizi.
Aileler Tepkili
12 Ocak 2016'da Sultanahmet Meydanı'nda Suriye kökenli Nebil Fadli'nin turist kafilesinin arasına girerek patlattığı bomba sonucu 11 kişi olay yerinde yaşamını yitirmişti. Babası Abdullatif Fadlı, "Oğlumuz Türkiye'ye hiç gitmedi. Onu kim oraya götürdü, nasıl tüm bu bombaları temin etti ve nasıl kendisini patlatmaya ikna edildi anlamadık. Sultanahmet'teki canlı bomba eylemini Fadlı'nın gerçekleştirdiği haberini alınca büyük şok yaşadık. Biz onu öldü sanıyorduk, duyunca utandık" demişti.
Bu olayın izleri silinmeden bir ay sonra 17 Şubat 2016'da Abdulbaki Sömer Ankara'nın Çankaya ilçesinde, askeri servis araçlarının yanına yaklaşan bomba yüklü aracı infilak ettirmiş ve 28 kişi hayatını kaybetmişti.
Sömer'in ailesinin kayıp çocuk olarak başvurduğu dönemde PKK'ya katıldığı, daha sonra da Kuzey lrak'taki kamplara gittiği belirlenmiş ve burada 8 yıl bomba ve silahlı saldırı eğitimi aldığı, DAEŞ'in Kobani'ye saldırmasının ardından ise Suriye'deki Kürt bölgesine geçtiği kaydedilmişti. Sömer, 2014'te Türkiye'ye "Salih Muhammed Neccar" ismiyle giriş yapmış, iki sene Türkiye'ye kalmasına rağmen ailesiyle iletişime geçmemişti.
Ailesi ile irtibatını koparan ve örgüte katılarak canlı bomba olmaya zorlanan bir diğer olay ise 13 Mart 2016'da ortaya çıkmıştı. Güvenpark'ın yanındaki otobüs duraklarının önünden geçen bomba yüklü otomobille 37 kişinin ölümüne neden olan Seher Çağla Demir, üç yıldır ailesiyle bağını koparmış bir örgüt üyesiydi. Tekirdağ'da yaşayan babası kızının üniversiteye kayıt yaptırmasının ardından bir daha kendisinden haber alamadıklarını belirtip, "Canlı bombaysa cenazesini de kabul etmiyorum" diyerek tepkisini ortaya koymuştu. Ablası S.Y. ise, "Bizim bebek katilleriyle işimiz yok. Türkiye'yi bölemeyecekler. Gerekirse ben de askere giderim. Terör örgütüne katıldığına dair bir haber alsaydık, onu bir şekilde bu bataklıktan, adi şerefsizlerin elinden kurtarırdık. Allah onların bin belasını versin. Lanet olsun. Türkiye Cumhuriyeti yıkılmadı, yıkılmayacak" diyerek kardeşini bu hale getiren terör örgütüne lanet okumuştu. Teröristin abisi de, "Allah'tan diliyorum ki bu örgüt ve yandaşlarına fırsat vermesin. Ülkemi bölmeye çalışan kişilerin Allah bin belasını versin. Ben vatanım milletim ve yaşadığım bu bayrak altındaki toprakları kanımın son damlasına kadar akıtmaya hazırım" demekten çekinmemişti.
Aynı canlı bomba saldırısındaki ikinci terörist Özgür Ünsal'ın annesi G.K. ise oğlunun kendi halinde bir çocuk olduğunu belirtmiş ama yıllarca hiç görüşmediklerinin altını çizmişti. Anne, "Oğlumu araba kullanma sevdası yüzünden kandırdılar. Araba kullanmayı öğrettiler. Oğlum çok mutluydu. Ailemizin içine sızdılar. O saf ve temizliğinden kaybetti" diyerek terör örgütü üyelerinin kurduğu tezgaha dikkat çekmişti.
"Kızım Kendine Yazık Etti"
19 Mart 2016'da İstiklal Caddesi'nde 5 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan Mehmet Öztürk'ün ardından bu kez de 28 Nisan'da Bursa'da Eser Çali kendini patlatmıştı. Bursa Ulu Camii önündeki canlı bomba eylemini gerçekleştiren Eser Çali'nin lğdır'da yaşayan babası Salih Çali, kızının kendine yazık ettiğini söyleyerek, "Kızım Ankara Üniversitesi, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi 3. sınıfta iken örgüte katılmış. Emniyet bana bir gün kızımın fotoğrafını gösterdi. 'Bu senin kızın mı, örgüte katılmış ' dediler. Ben de 'Evet benim kızım' dedim ve ardından Ankara'ya gittim. Ama kızımı aramama ve arkadaşlarına sormama rağmen bulamadım. Onunla en son 2012 yılının nisan ayında telefonla görüşmüştüm. O günden itibaren kendisinden hiç bir haber alamadık." diye konuşmuştu. Kızını kendi halinde ve kimseye zararı dokunmayan bir kişi olarak tanımlayan baba, "Kızımın canlı bomba olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Kızım Eser kendine yazık etti." diyerek örgütün nasıl bir beyin yıkama faaliyeti yaptığına dair ipuçlarını gözler önüne sermişti.
Geçtiğimiz yılın Temmuz ayında Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde 34 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyı gerçekleştiren Abdurrahman Alagöz'ün Adıyaman'da yaşayan annesi S.A. ise oğlunun ev ve işyeri dış cephe boyası işiyle uğraştığını ve uzun zamandır nerede çalıştığını bilmediğini kaydederek, "Oğullarımın ne DAEŞ'le ne başkasıyla işi olmaz" diyerek "Benim çocuklarım karıncayı dahi incitmez. İnşallah da incitmemiştir. Benim de ciğerim yanmasın başka annelerin de ciğeri yanmasın" demiş ve oğlunun cenazesini almayı reddetmişti.
Aile Bağı Azaldıkça Terör Bağı Güçleniyor
Ailelerinin kabullenmek istemediği, öldürmek için ölmeyi seçen canlı bombalar zayıflığın ve çaresizliğin bir silahı olarak kullanılmaya devam ediliyor. Canlı bombalar üzerine yapılan araştırmalar bu kişilerin profilinin genellikle sosyal hayattan kopuk, aile bağlarını koparmış, pek arkadaşı olmayan kişilerden seçildiğini gösteriyor. Son dönemde yaşadığımız canlı bomba eylemlerini gerçekleştiren kişilerin profilleri ve ailelerin yaklaşımlarına bakıldığında bu kişilerin bir şeyleri kaybetme hissinden yoksun bireyler olduğu gerçeği öne çıkıyor. Hayata bağlanmaya dair becerileri yanında aile ve akraba ilişkileri kuvvetli olmayan kimselerin başkalarının tesirine yatkın hale gelmesinin kaçınılmazlığı üzerine çok şey söylüyor son olaylar. Aile ruhu olmayan, anne ve baba sevgisi ve otoritesinden uzak olan, geleceğe dair bir hayali ve beklentisi olmayan her gencin terör mekanizmasının bir dişlisi olmaya aday olduğunu söylemek herhalde kehanet olmasa gerek.