Kriter > Dosya > Dosya / 5. Yılında 15 Temmuz |

Mahrem Teröristler ve Ankesör Soruşturmaları


FETÖ’nün mahrem yapı birimlerinin en dikkat çekenleri “generaller hücresi” olmuştur. Ankesör soruşturmaları ile adeta iğneyle kuyu kazarcasına yürütülen soruşturmalar, 15 Temmuz’dan sonra bile bu hücrelerin TSK içerisinde varlıklarını koruyabildiğini ve hatta sistemli bir şekilde rütbe alarak yükselebildiğini göstermiştir.

Mahrem Teröristler ve Ankesör Soruşturmaları

Fetullahçı Terör Örgütü'ne (FETÖ) yönelik soruşturmaların en önemli ayağı, şüphesiz ankesörlü telefonlar üzerinden örgüt yöneticilerinin, örgüt üyeleri ile yaptığı şifreli iletişim ağının deşifresi olmuştur. 2017’de Tekirdağ merkezli yürütülen ve 15 şüphelinin gözaltına alınmasıyla başlayan ankesör operasyonları, daha sonra birçok ile yayılarak on binlerce örgüt mensubunun deşifre edilmesini sağlamıştır. Bu operasyonlar sayesinde, kripto FETÖ üyesi askerlerin deşifresiyle beraber yüzlerce “mahrem yönetici” de yakalandı. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) sızdırılan askerler kadar önemli olan bu yöneticiler; birçok ilde, farklı yıllarda, kritik kamu kurumlarında örgütün mahrem yapılanmasını yönetmiştir. Bunlar hem örgütün eylem hafızasına sahip hem de hangi kurumda hangi üst düzey örgüt mensubunun olduğunu ve bu kişilerin sahip oldukları kabiliyet ve imkanları biliyor. Bunlar uzun bir süre örgütün tedrisatından geçmiş, ajan gibi özel yetiştirilmiş ve çoğunlukla da sivil kişilerden oluşuyor. Bu kişiler öğretmen, doktor, avukat, memur, kameraman veya bir katip olabiliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, siyasi partiler, medya ve bazı özel şirketler FETÖ’nün mahrem kurumlar olarak adlandırdığı özel alanların başında gelmektedir… FETÖ’nün büyük önem verdiği bu kurumlardaki örgüt militanlarını, yıllarca mahrem yöneticiler diye isimlendirdiği bu sivil kişiler yönetti. Peki, bu sivil kişiler kimlerden oluşuyor ve örgüt tarafından nasıl seçiliyorlar?

 

Mahrem Yöneticiler Nasıl Seçiliyor?

Ankara Terörle Mücadele Şubesi’nde sorgulanan A.B. isimli FETÖ mahrem yapı sorumlusu, kritik kurumlara sızdırılan FETÖ militanlarını yöneten sivil sorumluların nasıl seçildiğini ve görevlendirme süreçlerini tüm detayları ile itiraf etmiştir. A.B.’nin itiraflarına göre her ilde örgütün il sorumluları, mahrem yapılara sivil örgüt üyesi vermek zorundadır. İl sorumluları yönettikleri illerde, mahrem imam adaylarını belirler ve mahrem yapının başındaki genel müdüre mülakat için haber verir. Mahrem yapının genel müdürü ve yardımcısı, mülakatlara katılır. Ancak mahrem imam adayları asla birbirlerini görmez. Yine A.B.’nin itiraflarına göre FETÖ, mahrem yöneticileri belirlerken bir çeşit örgütsel seremoni uyguluyor. A.B. itiraflarında bu hususu “Mülakatları en az iki kişi yapmak zorundadır. Çünkü mahrem yapıya alınacak kişilere üç kişinin şahitlik etmesi, elebaşı tarafından konmuş bir kuraldır. Mülakatı yapan iki kişi ve ilin eğitim danışmanı üç kişiyi tamamlar” diye açıklamıştır. Peki, mülakatta mahrem teröristlere neler sorulur? “Memleketi, mezuniyeti, örgüt içerisinde aldığı görevler, örgüt ile ne zaman tanıştığı, kaç kitap okuduğu, eşinin örgüte bakışı, evli ise nasıl evlendiği, saat 18’den sonra çalışıp çalışmayacağı, bilgisayar bilip bilmediği ve resmi kişiler ile ilgilenip ilgilenmeyeceği sorulur.” Mülakatların amacını da itiraf eden örgüt yöneticisi, bununla mahrem yapıyı yönetecek kişilerin sadakatinin ölçüldüğünü söyledi. “Mülakatta amaç, mahrem imam adayının örgüte teslimiyetini görmektir. Mülakatı yapan iki kişi olumlu veya olumsuz ilin danışmanına dönüş yapar. Olumlu ise kişi mahrem yapıya alınır. Olumsuz ise ilin eğitim danışmanı yeni bir aday göstermek zorundadır. Bu kişilere hemen görev verilmez. Örgütün askeri personeli ile tanıştırılmaz. Bir iki ay sonra problem görülmez ise bu kişiye askeri personelden oluşan gruplar verilir.”

 

En Tehlikeli Yapı Generaller Hücresi

Darbe girişiminden sonra FETÖ, hem mahrem yapıları hem de bu yapıların yönettiği kişileri daha da sıkı tedbirler uygulayarak elde tutmaya çalışmıştır. FETÖ’nün mahrem yapı birimlerinin en dikkat çekenleri ise “generaller hücresi” olmuştur. Ankesör soruşturmaları ile adeta iğneyle kuyu kazarcasına yürütülen soruşturmalar, 15 Temmuz’dan sonra bile bu hücrelerin TSK içerisinde varlıklarını koruyabildiğini ve hatta sistemli bir şekilde rütbe alarak yükselebildiğini göstermiştir. Örneğin eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Serdar Atasoy, eski Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Personel Daire Başkanı Tuğgeneral Nuri Cankıymaz, Tuğgeneral Celalettin Çoban veya "FETÖ'nün askeri ataşeler sorumlusu" Ferhat Aslan gibi önemli isimler, kendilerini 2021’e kadar gizleyebilmişlerdir. Aralarında akademik unvanı olan veya generalleri yöneten mahrem yöneticilerin de olduğu “generaller hücresi"ndeki isimler ile yaptıkları ise bu hücrenin ne kadar tehlikeli olduğunu göstermektedir. Bu isimler bir yandan örgütsel faaliyetlere devam ederken öbür yandan FETÖ içinde rüşvet çarkı kurarak örgüt mensuplarını örgüt adına dolandırdıkları anlaşılmıştır. Gaziantep’te üst düzey askeri personeli yönettiği belirlenen Prof. Dr. Mehmet Subaşı ile İstanbul’da yakalanan Askeri Ataşeler yöneticisi Ferhat Aslan bunlara çarpıcı örneklerdendir.

Yargıtay, FETÖ Üyelerinin
(Elmurod Usubalıev/AA)

 

Sahtekarlık Profesörleri

Türkiye’nin tanınmış ortopedi ve travmatoloji uzmanlarından olan Subaşı, 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden sonra TSK’daki örgüt mensuplarını koordine etmeye devam etmiştir. Onların hukuki sorunlarını çözmeye maddi imkanlar oluşturmaya ve örgütsel faaliyetlere devam etmiştir. Deşifre edilen örgüt mensuplarının yakalanmaması için sahte evrak düzenlemiş, sahte kimlikler çıkarttırmış ve yurt dışına kaçmalarını sağlamıştır. Kendisi de deşifre edilen FETÖ yöneticisi Subaşı, hemen firar etmiştir. Ancak Subaşı’yı diğer mahrem imamlardan ayıran özelliği FETÖ’nün generaller hücresinin de yöneticisi olmasıdır. Ortopedi ve travmatoloji uzmanı Prof. Dr. Mehmet Subaşı’nın hazırladığı sahte belge ve kimlikle kaç üst düzey FETÖ mensubunun firar ettiği ise bilinmiyor.

İtirafçı S.D., ifadesinde Subaşı’nın örgüt hiyerarşisi içinde, TSK’da akademik unvanı olan kurmaylardan sorumlu olduğunu ve askeri yapı sorumlusu olan öğretmenlerin yani mahrem yöneticilerin Subaşı’nın yazlığında toplantı yaptıklarını da itiraf etti. S.D.; “15 Temmuz 2016’dan bir ay sonra Doktor Murat kod isimli Mehmet Subaşı ile darbeyle ilgili toplandık. Emre bey bizlere artık toplantı yapılmayabilir. Öğretmen ve öğrencilerinizle görüşmeye devam edin, dedi ve müdür ve müdür yardımcılarından kimlerin darbeye karıştığı, kimlerin yakalandığı veya nereye gittiği gibi yapı ile ilgili bilgi istedi.”

FETÖ hiyerarşisinde “müdür” konumunda bulunan, askeri yapının sivil sorumlusu itirafçı E.K.; Prof. Subaşı’nın kendilerine çıkardığı sahte kimlikle saklandıklarını ve bunlarla bazı örgüt mensuplarının yurt dışına kaçtıklarını anlattı. 7 ildeki askeri yapıdan sorumlu olduğu tespit edilen edebiyat öğretmeni itirafçı E.K., “Açığa alındığımı öğrenince aranma çıkabileceğini düşündüm. Prof. Dr. Mehmet Subaşı’nın evine gittim. Sahte kimlik için benden herhangi bir kişiye ait kimlik fotokopisi ile bir adet fotoğraf istedi. Yaklaşık 10 gün sonra yanına giderek kimliği aldım ve tedbiren bu kimliği taşıdım.”

 

32 Hücre Evini Yönetti, Şubat 2021’de Yakalandı

Şubat 2021’de ankesör soruşturmalarından tespit edilip yakalanan FETÖ’nün güncel askeri ateşe sorumlusu Ferhat Aslan da itirafçı olmuştur. Sahte kimlikle yakalanıp tutuklanan "FETÖ'nün askeri ataşeler sorumlusu" Aslan, 32 hücre evinde kalan mahrem yapı sorumlularının yöneticisi olduğunu anlattı ve sorumluların isimlerini verdi. Şu an firari olan üst düzey mahrem yapı yöneticisi Murat Verbay’ın 2015’te kendisine yeni bir birimin kurulduğunu, bu birimin yurt dışından gelen askeri ataşelerden sorumlu olacağını söylediğini ve burada görevlendirildiğini itiraf eden Aslan, büyükelçiliklerde çalışan askeri ataşelerle tanıştırıldığını söyledi. Bunlardan bazılarının isimlerini de veren Aslan, FETÖ’nün özellikle Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri askeri ataşeleri ile irtibat kurmasını istediğini ve bunu yaptığını söyledi. Darbeden hemen önce yurt dışına kaçan Verbay’ın talimatıyla gaybubet evlerine girdiklerini ve uzun bir süre buralarda saklandıklarını itiraf eden Aslan, “Evde yaklaşık 7-8 ay kadar kaldım, bu süre içerisinde Murat Verbay'ın bizimle irtibata geçirdiği, ismini Erdal veya Mert olarak tanıtan şahısla tanıştım. Şahıs bizden kimlik bilgilerimizi ve fotoğrafımızı aldı. 300 lira karşılığında bana kardeşim H.İ.A. adına düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanı getirdi ancak zorunluluk olmadıkça dışarıya çıkmamaya çalışıyordum. Ekim 2017'de ailemi Sivas'tan getirdim ve Halkalı'da başka bir gaybubet evine yerleştim” itirafında bulundu.

Aslan, 2018'de gaybubet evinde ailesiyle saklandığı dönemde, Murat Verbay'ın yurt dışına yasa dışı yollardan kaçan örgüt üyelerine sahte pasaport yaptırıldığını ve bu işte aracılık yapması halinde pasaport başı 200 dolar/avro kazanabileceğimi söylemesi üzerine, kendisine sahte kimlik yapan Mert adlı kişiyle irtibat kurduğunu, bu şekilde pasaport yaptırdığını söyledi. Pasaport şerhlerini kaldırmak için örgüt mensuplarıyla irtibat kurup bu işte aracılık yaptıklarını da itiraf eden Aslan, örgüt mensuplarından 150 bin dolara varan rakamlar alındığını, bazen bu paralara el konulduğunu anlattı. FETÖ’nün mensuplarından sahte pasaport çıkartma, pasaportlarına tahdit koyulanların tahditlerini kaldırma, sahte kimlik düzenleme veya cezaevlerindeki örgüt mensuplarını tahliye ettirme vaadiyle çok yüklü miktarda paralar aldığını da itiraf etti. Aslan, yurt dışında firari olan Murat Verbay’ın talimatları ile Mert ve Orhan isimli örgüt mensupları ile birlikte haklarında hukuki işlem yapılan örgüt mensuplarına pasaport çıkartma ve sahte kimlik düzenleme karşılığında miktarı 3 bin dolar ile 60 bin dolar arasında para alındığını, sahte evrak düzenleyemedikleri durumlarda ise bu paralara el konulduğunu söyledi.

Aslan’ın itiraflarında ve üzerinde yakalanan dijital malzemelerin incelenmesinden, FETÖ’nün 2021’e kadar örgüt için dolandırıcılık yaptığı da anlaşıldı. Ülkesine ihanet eden FETÖ’nün, örgüt çıkarları için kendi mensuplarını da çok rahat bir şekilde sömürüp harcayabileceği hiç şaşırtıcı değil elbette. Ancak gerek Aslan’ın gerek diğer mahrem imamların itiraflarından FETÖ’nün, 15 Temmuz sonrası temel stratejisinin TSK’daki mensuplarını elde tutup, dağılmaları önlemeye çalıştığı, deşifre edilenleri ise en az ceza ile kurtarma yollarını denediği tespit edilmiştir. Ankesör soruşturmalarının FETÖ’nün mahrem kurumlar olarak isimlendirdiği kamu kurumlarındaki FETÖ kalıntılarının ortaya çıkartılması için ne kadar önemli olduğu ve kararlılıkla devam etmesi gerektiği son operasyonlarla daha iyi anlaşılmıştır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası