Gençlere yönelik yaklaşımlarda üç tarz görüyorum. Halkın çoğunluğu, kendi gençlik dönemlerini ölçü alarak, ön yargıları çok olan ve çatışmayla sonuçlanan kuşakçı bir yaklaşımla onları değerlendiriyor. Sayıca az olan fikir öncüleri, gençleri idealize etmeyi ve yönlendirici iletişimi tercih ediyorlar. Yine sayıca az olan uzman kişilerden bazıları da gençlere araştırmacı ve analizci tarzla yaklaşıyorlar.
Bir siyasetçi, gençlerden oy alabilmek ve gençlerle olumlu ilişkiyi sürdürülebilmek için, kuşakçı yaklaşımdan uzak durmalı, idealize edici ve analizci yaklaşım sentezinden oluşacak, siyasetçiye has bir tarz ortaya koyabilmelidir. Bu tercih gerçekçi olmayı, anlamayı ve etkileşimi kolaylaştıracaktır.
Siyasetçinin gençlik tasavvuru ve tarzı, üç durumda ortaya çıkar: Konuşması, hitap kelimeleri ve vücut dili; gençlere yönelik vaatleri ve hizmetleri; aynı mekanda bulunduğunda gençlere yönelik konumlanması.
Siyaset Dili ve Gençler
“Büyükleri saymak, küçükleri sevmek” deyişimizde yer alan “sevgi” ifadesi; saygı ve hak hukuk gibi kavramlarla gerçek mahiyetine ulaşır. Saygısı eksik sevgi boğabilir, muhatabına kibirli gelebilir, ast üst hiyerarşisi oluşturabilir.
Siyasetçi, gençlerin akıl baliğ ve reşit olduğunun bilinciyle, onlarla saygın bir dille konuşmalıdır. “Z Kuşağı” gibi tanımlar ve hitaplardan uzak durmalı, “Gençler bilmez” gibi gerçekçi olmayan cümlelerden kaçınmalı, “Şöyle yapın” gibi ikaz edici ifadeleri sürekli kullanmamalıdır.
Günümüzde siyasetçiler başta olmak üzere yetişkinlerin “Gençler bilmez” cümlesini, konuşmalarının vazgeçilmez yargısına dönüştürmeleri, iletişimlerini olumsuz etkilemektedir. Gençler bilebilir, bilmezlerse bile çabuk öğrenirler. Hem gençlerin bilemeyişi, çoğunlukla üst kuşakların paylaşım eksikliği ile kültür aktarımındaki tekdüzeliklerinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca teknolojik dönüşümle birlikte, bilgiye erişim hiyerarşisi değiştiği için bazı konularda gençlerin daha fazla malumata sahip olduğunun da bilinmesi gerekir.
Bir genç, siyasetçinin gençleri dinlediğini ve anladığını, gençleri gönülden sevdiğini, itiraza ve istişareye açık olduğunu, önyargılara teslim olmadığını hissetmelidir.
ARGETUS Araştırma tarafından 2021’de İstanbul genelinde 10-14 yaş arası bin 917 çocukla gerçekleştirilen “Çocuklarda Kardeşlik, Arkadaşlık ve Akranlık İlişkisi Araştırması” sonuçlarına göre ergenlik yaşındakilerin arkadaşlıkta yüzde 75,2 oranında güveni, yüzde 52,2 oranında sevgiyi, yüzde 49,9 oranında dürüstlüğü önemsediği gözükmektedir. Siyasetçinin topluma ve gençlere sevimli gelecek dili, sevgisini gösterecek duruşu, dürüstlükten taviz vermeyen yaşam tarzı olmalıdır.
Önyargı iletişime engeldir. 2021 İstanbul’da 15-29 yaş aralığındaki 1967 kişiyle ARGETUS Araştırma tarafından yapılan “Dijitalleşme Çağında Gençler Araştırması”na göre, gençlerin yüzde 90’dan fazlası, toplum tarafından suçlandıklarını düşünmektedir. Gençlerini bu kadar suçlayan toplumun, gençlerin enerjisinden faydalanamayacağı gibi onlarla etkileşim kurması da zordur. Toplumun gençlere yönelik önyargılarını yansıtan, neredeyse 40’a yakın kalıp cümle kullanılmaktadır. Bunlardan yirmiye yakınını “N’apsak Bu Gençleri?” kitabında anlattım. Mesela, gençlerin apolitik ve asosyal olduğu, malum önyargılardandır. Oysa sosyallik ve politiklik değişti, farklılaştı. Yetişkin zihni, yeni sosyalleşmeyi ve siyasallaşmayı kavrayamadığı için gençleri apolitik ve asosyal olmakla suçluyor.
Siyasetçi, gençler başta olmak üzere toplumla doğru etkileşim kurmak için sanat, müzik, mizah ve edebiyatın çeşitliliğinden ve dolaylı anlatım imkanlarından da faydalanmalıdır. Gençler mizahı, espriyi, zeka ürünü konuşmaları sevmektedir.
Yatırımları Anlatabilmek
AK Partili siyasetçiler, hizmetleri ve yatırımları gençlere anlatamadıklarını düşünmekteler. Şu prensip unutulmamalıdır: Yetişkinler ve yaşlılar, hizmetleri ve imkanları eski yıllarla kıyaslarken, gençler yaşadıkları çağın ve gelecek yılların ihtiyaçlarına göre değerlendirmektedirler. Gençlere eskiyi anlatarak dönemin hizmetlerini kıyaslamalarını istemek gereksiz değildir ancak şimdiki zaman ve istikbale dair yatırımlar onlar için daha kıymetlidir.
Gençler ve yetişkinler, hizmetlerin hak mı yoksa hükümetin başarısı mı olduğu konusunda da farklı analizler yapabilmektedir. Bir hizmetten ilk defa yararlanan kuşak onu büyük icraat ve iyilik görürken, sonraki kuşaklar aynı uygulamayı devletin normal görevleri arasında sayabilmekte, kıyaslamayı da geçmişle değil çağdaşlarının sahip olduklarıyla yapmaktadırlar.
Hizmetler, yatırımlar ve politikaların anlatımında mekana ve mecraya göre dil de farklılaşmalıdır. Mitingde kullanılacak dille, dijital mecraların her birinde kullanılacak dil ve görsel aynı olmamalı, farklılaşma sağlanmalıdır. Partilerin aynı görseli ve cümleyi her yerde kullanmaları, mesajın özelleştirilmesi ve kişiselleştirilmesi prensiplerine aykırıdır.
“Gençlerin 30-40 saniyeden fazla dinlemediği” hurafesinden de kurtulmak gerekir. Bir taraftan gençlerin dinlemeye tahammülsüz olduklarını iddia ederken diğer taraftan saatlerce internette oyun oynadıkları veya dizi izledikleri türündeki eleştirilerimizin çelişikliği üzerinde düşünmeye ihtiyaç var.
İnsanın ilgi süresi, içeriğe ve sunuma göre değişmektedir. Benim yaklaşımım şöyledir: Nasihat vereceksen veya anlatacaksan çok kısa konuş, fikir alışverişinde bulunacaksan zamanı az uzatabilirsin, oyunla ve sanatla sahneleyeceksen süreyi uzun tutabilirsin. Siyasetçi icraatlarını, politikalarını, vaatlerini sadece sözlü anlatmakla yetinmemeli, sanatın imkanlarını çok boyutlu kullanmalıdır.
Hükümetin teknoloji ve savunma sanayi yatırımlarını iyi anlattığı görülmektedir. Bu alandaki politik dil, mecranın ve alanın diliyle dengelenebilirse anlatımın etkisi de artacaktır.
Yalanla Mücadele
Önceleri yalan haber meydanlar, gazeteler ve kahvehane gibi mekanlardan yayılırken teknolojik dönüşümle birlikte dezenformasyonun kaynağı büyük ölçüde dijital mecralar oldu. Dolayısıyla yalan haber, yanlış veri ve dezenformik iletişimin ilk ve yoğunluklu muhatabı, dijital yerliler olarak tanımlanan gençlerdir. Böyle giderse, önümüzdeki seçimlerde politik gündemi etkileyecek yalanlar zirve yapacaktır.
Dezenformik paylaşımlara karşı mücadele kesinlikle aynı yöntemle mukabele olmamalıdır. Teyit sitelerinin artması sağlanmalı, gerçek kimlikle dijital mecra kullanımı özendirilmeli, yalan verilerin doğrusu anında paylaşılmalı, yalan paylaşımına karşı hukuki haklar kullanılmalı, yalan haberlerin paylaşılacağı konular öngörülerek toplum önceden doğru verilerle bilgilendirilmelidir.
Bazı kişiler yalanı bilerek paylaşmaktadırlar. Böyleleri için “yalan” bir stratejidir. Bu durumda, özgürlükleri kısıtlamayacak şekilde, toplum yararı için yalan haber, sahte profil ve yanlış veriyle hukuki ve teknolojik mücadele yürütülmelidir. Dezenformik paylaşım ve haberle mücadelede gençlere inisiyatif verilmesi mücadelenin başarısını artıracaktır.
Endişelere veya İtirazlara Yaklaşım
İnsani duyguların ve vicdani reflekslerin en yoğun olduğu dönemler çocukluk ve gençlik yaşlarıdır. Bu bilgi bizi şöyle bir iletişim stratejisine ulaştırabilir: Gençlerin bireysel veya sivil olarak, bazı hususlara karşı gösterdikleri tepkiler ve itirazlar, hoşumuza gitmese de bunların bir kısmında duygudaşlık veya adalet talebi rol oynuyor olabilir. Gençlerin yanı sıra toplumun genelinin, mağdurdan yana tavır alması ve mağduru desteklemesinde de benzer bir etki vardır.
Siyasetçi, gençlerin söylemleri, itirazları, sorgulamaları ve eylemlerine “kök neden” üzerinden yaklaşabilirse, kendilerine uzak olan kitlelerle bile verimli etkileşim gerçekleştirebilir. “Büyük aşklar nefretle başlar” vecizesinde ifade edilen de bir yönüyle budur.
Yukarıda anlattığım stratejinin uygulanamadığı durumlarda, gençleri karşı yöne sevk edecek, bloklaştıracak, iletişimi sıfırlayacak tutumlardan uzak durulmalıdır. Böyle zamanlarda, iletişimi sürdürmenin yolları aranmalı, çok yönlü yöneticiler sürece dahil olmalıdır.
Bazı genç seçmenlerin, farklı gerekçelerle, sandığa gitmeyecek veya gidemeyecek olmasının, siyasal katılımda eksiklik oluşturacağına şüphe yok. Önümüzdeki seçimlerde gençlerin oy kullanımının artırılması için stratejik adımlar atılmalıdır.
Ötekiyle İletişim Kurmak
2019 yerel seçimleri öncesinde bir partinin teşkilatlarına verdiğim eğitimlerde “Bize şunlar oy vermez!” anlayışının siyasi ve kültürel olarak doğru olmadığını söylüyor, peşinden “en öteki” kabul edilenle iletişim kurma yöntemlerini örneklerle anlatıyordum.
Seminerin bu bölümü hayli etkili oluyordu ancak bazıları “İyi niyetle öyle diyorsunuz ama filanlardan bize kesinlikle oy gelmez, boşuna nefes harcamayalım” diye itiraz ediyorlardı. Böyle konuşan birisiyle, “Bize kesin oy vermez” diyenleri hesap ettiğimizde, seçmenin yüzde 35-40’ına tekabül ettiğini gördük. Bu parti mensubu, seçmenin azımsanmayacak kısmını baştan iletişim dışında tutuyordu.
“Şunlar bize oy vermez” anlayışı, partilerde zamanla yaygın kabule dönüşebiliyor. Hazin olanı ise, “öteki” kabul edilene gençlerin dahil edilmesidir. “Şunlar bize oy vermez” yaklaşımı siyaset ve iletişimin ruhuna zaten ters olmakla birlikte farklı fikirlere açık olan gençleri aynı kapsama almak başlı başına içe kapanma işaretidir. İçe kapanan partililer, yeni seçmen kazanmaktan uzaklaşarak sadece çevreleriyle meşgul olmaktadır. Kaldı ki “Şunlar bize oy vermez” düşüncesi, siyasetin varlığına aykırıdır. Recep Tayyip Erdoğan, böyle düşünseydi İstanbul’a belediye başkanı, Türkiye’ye cumhurbaşkanı seçilemezdi.
2023 seçimlerinde, uzak sanılan seçmenlerin oylarını alan partiler başarılı olacaktır. Futbolda da böyledir; rakibin büyüğünü yenerseniz bu çift yönlü başarıdır hem puanınız artar hem de rakibin puanı eksilir.
Gençlik Kolları ve Genç Seçmen
Siyasetin gençlerle iletişimi genel başkandan mahalle temsilcisine kadar partideki herkesin yetkisi ve sorumluluğundadır. Her siyasetçi gençlerle doğru iletişim kurmayı başarmalıdır.
Gençlerle etkileşimde, gençlik kollarının sorumluluğu ise hayatidir. Dolayısıyla, “Gençler gençlere bir şekilde ulaşır” şeklinde düşünmeyerek, gençlik kollarının iletişim becerisi geliştirilmelidir.
Gençlik kollarındaki gençlerin, kurumsallaşmaya hızlı adapte olmaları sonucu, zaman zaman akranlarıyla ilişkilerde resmileşmeleri, sivillikten uzaklaşmaları, protokol dilini tercih etmeleri de söz konusu olabilmektedir. Genç seçmenle ilişkileri olumsuz etkileyecek bu tür hallerden uzak durulmalıdır.
Sonuç
Buraya kadar, seçmenle iletişimde doğrudan gençlere özel durumlardan bazılarına değindim. Bunların yanı sıra toplumun genelini ilgilendiren hususlar, gençleri de ilgilendirmektedir.
Mesela ekonominin durumu gençlerin istihdam, iş kurma, evlilik, eğitim, seyahat gibi planlarını doğrudan etkilemektedir. Toplumda yaygınlaşma eğiliminde olan göçmen karşıtlığı yer yer gençler arasında da karşılık bulmaktadır. Hükümetin dış politika ve savunma sanayiinde gerçekleştirdiği atılımlar ile dış politikadaki çabaları, toplumun genelinde olduğu gibi gençler arasında da ilgiyle izlenmektedir. DENEYAP ve TEKNOFEST uygulamaları da gençlerin katılımcılıklarını artırması sebebiyle beğenilmektedir. Ayrıca “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile ilgili konuların da 2023 seçiminin gündeminde olacağına kuşku yok.
Gençlerle etkileşim karmaşık ve zor gibi gözükse de siyasetçi, hayatın olağan akışına uygun davrandığı, önyargısız yaklaştığı, istişareye ve karşı fikre açık olduğu, anlamayı öncelediği, sevgi ve saygıya dayalı ilişki kurabildiği, enerjilerine ayak uydurabildiği ölçüde çabasının olumlu karşılıklarını görecektir.
Siyasetçi bu süreçte ezberine yenik düşmemesi için gençlerle ilgili yapılan araştırmalardan da faydalanmalı, farklı düşünen gençlerle bir araya gelmeli, gençlerin makul ve mutedil olana er geç olumlu yaklaşacağını da bilmelidir.