Kriter > Dosya > Dosya / Savunma ve Güvenlik |

Türkiye’nin Terörle Mücadelesinde Etki Temelli Operasyonel Yaklaşım ve Örgütsel Etkileri


TSK terörle mücadelede ağırlıklı olarak kara gücünün kullanımını benimsemiştir. Fakat, 2019’dan itibaren, savunma sanayiinde elde edilen birikim ve inovatif kapasite artırımı ile birlikte, terörle mücadelede hava gücünün kullanımı artmış; Kış Kartalı Harekatı’nda da olduğu gibi yeni hava muharebe taktiklerine başvurulmaya başlanmıştır. Özellikle İHA/SİHA’nın ofansif ve taktik kullanımı, Irak topraklarının derinliklerine nüfuz edilmesini kolaylaştırmıştır.

Türkiye nin Terörle Mücadelesinde Etki Temelli Operasyonel Yaklaşım ve Örgütsel
(Milli Savunma Bakanlığı)

Son yıllarda, terörle mücadelede stratejik değişim hatta dönüşüm tartışmaları sık sık gündemi meşgul ediyor. Esasında, terörle mücadelede 1990’lardan beri radikal bir doktrinel değişime gidilmemiş, mevzubahis değişimin ana hatlarını stratejik ve taktik seviyelerde alınan, atılan adımlar belirlemiştir. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da, Türkiye’nin etki ve ilgi alanının genişlemesi neticesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) görev ve sorumluluklarının arttığının altını çizerken, TSK’nın etki temelli yaklaşımı (EBO) sadece terörle mücadelede değil, pek çok alanda uyguladığını söylemiştir. Peki, EBO nedir?

 

Etki Temelli Operasyonel Yaklaşım (EBO)

1990’lardan itibaren TSK’nın askeri zihniyetinde yer edinen EBO, askeri felsefe ve yapıyı, savunma yatırımlarını ve satın alma süreçlerini düzenlemiştir. Öyle ki, “arzu edilen siyasi bir sonuca ulaşmak için tüm askeri ve askeri olmayan yeteneklerin etkileşimli ve aşamalı bir şekilde uygulanması”nı içeren bir strateji olarak ön plana çıkmıştır. Operatif olarak ise, hızla gerçekleştirilen kararlı operasyonlar, düşmanın algısı üzerinde bir etki oluşturma ve gerektiğinde bölgeyi fiziksel olarak ele geçirme adına hava, kara, deniz ve uzay gücünün koordinasyonu yoluyla birden fazla hedef üzerinde sürekli saldırılar gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır.

Şekil 1. Yaklaşım Türleri

Terörist unsurlara yönelik icra edilen askeri harekatlarda bu yaklaşımın benimsenmesiyle birlikte, özellikle 2019 ve sonrasında, olumlu sonuçlar alındığı açıkça görülüyor. Mevzubahis müspet gelişmelerin en başında PKK’nın Türkiye’ye yönelik silahlı eylem kapasitesinin akamete uğratılması yer alıyor. 2015-2016 arasındaki meskun mahal operasyonlarının icrasının akabinde, örgütün Türkiye’ye yönelik eylem sıklığında radikal bir düşüş gözlemlenmiştir. Türkiye’nin operasyonel baskınlığına karşı, örgütün dengeleyici bir mütekabiliyet geliştirememesinin en önemli nedenlerinden biri, hiyerarşik yapısı, nitelikli insan kaynağı ve materyal kaynakları hedef alınarak örgütün coğrafi, siyasi ve sosyolojik konsolidasyonunun da zayıflatılmış olmasıdır.

GRAFİK 1. TÜRKİYE'DE PKK SALDIRILARI

Yine bugün terör örgütü ile mücadelenin askeri ve istihbari koluna coğrafi derinlik kazandırılması, bu yaklaşımın doğrudan bir sonucudur. TSK ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) koordinesinde gerçekleştirilen operasyonlarla, çatışma mekanının Türkiye sınırlarının dışına çıkarıldığı, Suriye ve Irak’ın söz konusu operasyonların sıklet merkezine dönüştüğü tespit edilebilir. Özellikle 2019’dan itibaren çatışma sahasının Irak’a doğru genişlediği görülüyor. “Derin operasyon ilkesi”nin ortaya konulmasıyla birlikte, özel kuvvetler marifetiyle, Türkiye’nin askeri varlığını derinleştirdiği bir operasyon modelinin benimsendiği düşünülüyor. Irak’ın kuzeyinde, TSK-Peşmerge iş birliği ile örgütün lojistik ve operasyonel hareketliliği kısıtlanmış, geri üslenme bölgeleri olan Haftanin, Metina, Gara, Kandil, Mahmur ve Sincar bölgeleri arasındaki lojistik hatlar önemli ölçüde kesilmiştir. Dahası, TSK ve MİT iş birliğiyle, sınıra paralel dağlık alanlar ve stratejik tepeler kontrol altına alınırken, PKK Irak kuzeyinin daha da güneyine çekilmek zorunda bırakılmıştır. TSK, konvansiyonel askeri operasyonlar yürütürken; MİT de etkin istihbarat ve İHA/SİHA operasyonlarıyla, örgüt liderlerini tasfiye ederek bu iş birliğine katkıda bulunmuştur.

GRAFİK 2. Güvenlik güçlerinin icra ettiği PKK'ya yönelik operasyonlar

10 Şubat 2021’de, Gara’da 35 kilometre derinlikte 75 kilometreye 25 kilometrelik bir alanda icra edilen operasyon, yine 2 Şubat 2022’de, Karacak bölgesinde 165 kilometre derinlikte icra edilen Kış Kartalı Harekatı ve 23 Ocak 2022’de Haseke-Tuwaynah bölgesinde 55 kilometre derinlikte örgüte ait bir aracın imha edildiği ve MİT’in Suriye’de gerçekleştirdiği en derin operasyon başlıca örnekler arasındadır.

TSK terörle mücadelede ağırlıklı olarak kara gücünün kullanımını benimsemiştir. Fakat, 2019’dan itibaren, savunma sanayiinde elde edilen birikim ve inovatif kapasite artırımı ile birlikte, terörle mücadelede hava gücünün kullanımı artmış; Kış Kartalı Harekatı’nda da olduğu gibi yeni hava muharebe taktiklerine başvurulmaya başlanmıştır. Özellikle İHA/SİHA’nın ofansif ve taktik kullanımı, Irak topraklarının derinliklerine nüfuz edilmesini kolaylaştırmıştır.

Fakat çatışma sahasının genişletilmesi, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY), PKK’nın organik bir bileşeni olan YPG ve Şii Milis kuvveti Haşd el Şaabi gibi yeni aktörlerin çatışmaya müdahil olmasına da neden olmuştur.

 

PKK’nın Manevra Çıkmazı

Son yıllarda terör örgütü, terörle mücadele operasyonlarının etkisini azaltmak için kontrol altına aldığı ve geri üslenme bölgesi olarak kullandığı alanların coğrafi koşullarını bir avantaja hatta savunma aparatına dönüştürmüştür. Örgütün, dağların doğal korumasından faydalanarak, tüneller, güvenli alanlar ve tahkimat noktaları inşa etmeye başladığı görülmektedir.

Ek olarak, örgüt Irak’ın kuzeyindeki ve Türkiye’deki operasyonlarda verdiği kayıplar neticesinde, kaybettiği insan gücünü YPG'den daha fazla elemanı saflarına transfer ederek ikame etmeye çalışmaktadır. Son yıllarda, etkisiz hale getirilen terörist unsurların doğum yerlerinin Suriye orijinli olması şaşırtıcı değildir. Yine, “Mazlum Kobani” kod adlı Ferhat Abdi Şahin örneğinde de olduğu gibi, PKK tarafından eğitilmiş kadroların YPG saflarına yerleştirildiği ve YPG’nin üst düzey karar alma mekanizmalarında yer aldıkları görülmektedir.

Son olarak, Suriye’de YPG'nin kontrol ettiği bölgelerden Türkiye’ye yönelik saldırılar artmakta, Türkiye’nin ve müttefiki yerel unsurların kontrolündeki operasyon bölgelerinde çatışmalar tırmandırılmaya çalışılmakta, güvenlik unsurlarına yönelik YPG marifetiyle bir yıpratma savaşı yürütülmeye çalışılmaktadır.

 

TSK’nın Sürekli Baskılama ve Bastırma Stratejisi (SBB)

Türkiye, EBO yaklaşımını örgüte yönelik sürdürdüğü sürekli baskılama ve bastırma stratejisiyle pekiştirmektedir. Bu noktada birkaç parametrenin sürdürülebilirliği önem arz etmektedir. Birincisi, üst düzey PKK liderlerini ve operatif unsurlarını hedef alan SİHA ve özel kuvvet operasyonlarının devamlılığının sağlanmasıdır. Her ne kadar literatürde dekapitasyon ya da lider kadro operasyonlarının etkinliği sorgulansa, mutlak etkisi yeterli verilerle teyit edilmese, hatta terörle mücadele politikalarını muğlaklaştıran olumsuz etkilerine yer verilse de, bu parametrenin örgütsel dönüşüm üzerindeki etkisine pek çok açıdan değer atfedilmektedir. Türkiye özelinde, özellikle kırmızı kategoride arananların etkisiz hale getirildiği operasyonlarda örgütün kurucu hafızasının da tasfiye edildiği, örgütün materyal kaynaklarının hedef alındığı operasyonların neticesinde örgüt kapasitesinin zayıflatıldığı ve son olarak örgütün operasyonel unsurlarının hedef alınarak örgütün hareket esnekliği ve manevra kabiliyetinin kısıtlandığı öngörülmektedir.

GRAFİK 3. ÖRGÜT LİDERLERİNE YÖNELİK OPERASYONLAR

Bir diğer parametre ise, YPG ile kimi zaman rutine inen çatışmaların sürdürülebilirliğidir. Suriye sahasında, YPG unsurlarının TSK ve yerel müttefiklerine yönelik bir yıpratma savaşı icra ettiği aşikardır. Türkiye, opsiyonel olarak, YPG’ye yönelik karşı bir yıpratma savaşı yürütebilir. Irak’ta da sık sık tecrübe edildiği üzere, güvenlik güçleri ofansif vuruş kabiliyetlerini kullanıp örgüt içerisindeki kilit unsurları hedef alarak, örgütsel çöküşün yolunu açabilir. Karşı yıpratma stratejisini örgütün mevzi ve tahkimat noktalarını imha ederek pekiştirebilir. Nitekim, periyodik olarak YPG ile çatışmaların eskale edildiği görülmektedir.

GRAFİK 4. YPG SALDIRILARININ TSK OPERASYONLARIYLA MUKAYESESİ

Son parametre ise PKK’ya yönelik sıkı askeri gözetleme, keşif ve istihbarat (ISR) faaliyetlerinin sürdürülebilirliğidir. Esasında gelişmiş ISR yetenekleri Türkiye’nin, son dönemde uyguladığı SBB stratejisinin başarısının en önemli hamilidir. Söz konusu yeteneklerin ve donanımların terörle mücadelede araçsallaştırılması, örgüte dair sürpriz faktörünü neredeyse ortadan kaldırmış, örgütün öngörülebilirliğine vasıta olmuştur. Kurumsal kapasite inşası, savunma ve askeri teknolojilere yapılan yatırımlar ve ehil insan kaynağının tedarik edilmesi gibi pek çok faktör, bu parametrenin sürdürülebilirliğini etkilemektedir.

 

Etki ve Sonuç

SBB stratejisinin en önemli sonuçlarından biri mevsimsel askeri hareketliliğin yerini, sürekli askeri hareketliliğe bırakmasıdır. Daha önce mevsimsel ve coğrafi koşullar göz önünde bulundurularak ya da PKK saldırılarına reaksiyon olarak yürütülen sınırlı askeri harekatlar, günümüzde eşgüdümlü icra edilebilmekte; muharip unsurların güvenliği en üst seviyede temin edilerek tatbik edilebilmektedir.

Dahası, çatışma sahasının mekansal olarak Türkiye topraklarının dışına sevk edilmesi, Türkiye’deki askeri zayiatı en aza indirmiş ve kayıpları büyük ölçüde Irak ile sınırlandırmıştır. Fakat bu durum, merkezi Irak hükümeti ve IKBY'nin askeri ve siyasi desteğini PKK'yı ortadan kaldırmak için elzem hale getirmiştir. PKK'nın Sincar'daki varlığını sonlandırmayı da içeren Sincar Anlaşması, Irak merkezi hükümeti askeri unsurlarıyla yürütülen ortak askeri tatbikatlar ve Peşmerge ile sürdürülen iş birliği bu anlamda önemli mihenk taşları olma vasfındaki gelişmelerdir.

GRAFİK 5. GÜVENLİK GÜÇLERİNE YÖNELİK SALDIRILARIN ZAYİAT DAĞILIMI

 

SBB stratejisinin örgüt üzerindeki etkisine bakıldığında, PKK’nın Irak’tan Türkiye’ye erişimine önemli ölçüde ket vurduğunu ve Irak-Suriye örgütsel iletişim ağını zayıflattığını söylemek mümkündür. Fakat bu durum, PKK/YPG ve İran destekli Iraklı milisler tarafından Türkiye ve yerel müttefiklerine yönelik sık sık misilleme yapılmasına neden olmakta, PKK ve Iraklı milis kuvvetleri arasında koordinasyon inşa edilmesine sebebiyet vermektedir. Önümüzdeki günlerde bu koordinasyonun, Türkiye için yeni bir tehdide evirileceği tahmin edilmektedir. Son olarak 2 Şubat 2022’de, Kış Kartalı Hava Harekatı’nın akabinde, el Bab, Cerablus ve Cizre’de PKK/YPG tarafından, Başika’da Iraklı “Ehrar Sincar” isimli bir milis grup tarafından karşı saldırılar yapılmıştır. Örgütün bu ve benzeri misilleme ve bölgesel ortaklık girişimleri dikkate alınmalıdır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası