Kriter > Siyaset |

CHP Neden Kazanamıyor?


Seçim sonuçları, aslında hemen her seçimden sonra sorulan bir sorunun yeniden gündeme gelmesine neden oldu: CHP neden kazanamıyor? Elbette CHP’nin seçim performansını veya siyasi başarısını ölçecek tek bir etmenden söz edilemez. Ancak şu gerçek ki, CHP’nin seçim başarısızlıklarının temelinde öncelikle toplumla ilişki kurmada gösterdiği başarısızlık var.

CHP Neden Kazanamıyor
(Lokman İlhan/AA, 15 Ocak 2023)

14 Mayıs 2023 genel seçimleri, CHP açısından son yirmi yılda karşılaşılan sonuçlara benzer bir tablo üretti. CHP, 2002’den beri girdiği tüm seçimlerde yüzde 20 ila 25 arasında bir oy oranı elde etti. Bu oranlar, her seçimde CHP’nin ana muhalefet partisi durumuna gelmesini beraberinde getirdi. CHP, hiçbir zaman kendi başına bir iktidar alternatifi olamadı, ama ikinci parti konumunu da kaybetmedi. Bu durum, CHP açısından konforlu bir alan doğurdu.

CHP yönetimi, ülke sorunlarına yönelik toplumsal tekabüliyeti olan politikalar üretme ihtiyacı duymadan AK Parti karşısındaki en güçlü alternatif olduğunu savunarak, seçmen kitlesini tahkim etti. Üstelik CHP’de yaşanan yönetim değişikliği de bu durumu olumsuz etkilemedi. 2010’da Kemal Kılıçdaroğlu’nun Deniz Baykal’dan koltuğu devralmasından sonra ne parti politikalarında değişiklik ne de CHP’nin oy oranlarında anlamlı bir artış görüldü. CHP, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı döneminde genel seçimlerde yüzde 26’ya ulaşmayı bile başaramadı. Daha önemlisi, CHP, kendi oy oranları itibarıyla AK Parti’ye karşı iktidar alternatifi olabilecek bir düzeye bile çıkamadı.

Son seçimlerde Millet İttifakı’nın İYİ Parti dışındaki ortakları kendi listesinden girmesine rağmen CHP, yüzde 25 oranında kaldı. AK Parti ise yirmi yılı aşan iktidar sürecinin ardından CHP’nin yine on puan üstüne çıktı. Aynı şekilde, Millet İttifakı’nın adayı CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da her iki turda da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaklaşık beş puan altında kaldı. Bu sonuçlar, aslında hemen her seçimden sonra sorulan bir soruyu yeniden gündeme getirdi: CHP neden kazanamıyor?

Elbette CHP’nin seçim performansını veya siyasi başarısını ölçecek tek bir etmenden söz edilemez. Ancak şu gerçek ki, CHP’nin seçim başarısızlıklarının temelinde öncelikle toplumla ilişki kurmada gösterdiği başarısızlık var. Diğer siyasi partilerin çoğundan farklı şekilde CHP’nin adeta hazır bir seçmen kitlesi var. Bu durum, CHP’nin her seçimde belirli bir oy oranına ulaşmasını adeta garanti ediyor. CHP’nin paradoksu da aslında her durumda partiyi destekleyen seçmen kitlesi. Bunun yanında, CHP’nin seçmen kitlesinin siyasete bakış açısından nispeten homojen bir nitelik gösterdiği söylenebilir. Aynı benzerlik, dünya görüşü ve hayat tarzı için de geçerli. Bu durum, partinin oy tabanının süreklilik arz etmesini beraberinde getiriyor. Parti, yaklaşık yirmi yıldır yüzde 25 bandı civarında geziyor. Daha açık bir ifadeyle, partinin politikaları, lideri, adayları ve yönetim kadrosundan bağımsız şekilde CHP’ye oy veren ciddi bir seçmen kitlesi mevcut. Dolayısıyla CHP’nin her politika değişikliği kendi içinde bir risk barındırıyor. Farklı kesimlere açılmak için atılacak adımlar, partinin geleneksel seçmen kitlesini kaybetmesi yönünde bir risk doğuruyor. CHP’nin seçmen kitlesi ile parti yönetimi arasında diğer partilerde çok daha az rastlanan bir benzerlik olduğu söylenebilir. Parti yönetiminin hem profili hem de söylemi ve politikaları seçmen kitlesinin talepleriyle doğrudan özdeş gibi görünüyor.

 

Yeni Seçmenlere Ulaşma Stratejisi Sorunu

Başka bir sorun, CHP’ye her şartta oy veren seçmenin siyasi duruşunun toplumun çoğunluğundan ayrışması. Dolayısıyla CHP’nin her muhtemel politika değişikliği, ilave bir çaba harcamadan oylarını aldığı seçmenlerin tepki göstermesine yol açabilecek. Bu durum, seçimlerde uğranılan mağlubiyetlere rağmen koltuklarını koruyan CHP yöneticilerinin bir kriz yaşamasına neden olabilecek. Başka bir ifadeyle, CHP yöneticileri, seçim sonuçlarının değil, politika değişikliklerine tabanın tepkisinin kendi siyasi geleceklerini etkileyeceğini anlıyorlar.

CHP yönetimi açısından siyaseten izlenecek en makul yolun parti politikalarında radikal bir değişime kapı aralamak pahasına yeni seçmenlere ulaşabilecek stratejiler izlemek olduğu söylenebilir. Nitekim CHP yönetimi aslında bir süredir bu yönde çalışmalar yürütüyor. Ancak bu çalışmalar, geçmişte sağ partiler içinde yer alan, ama bir nedenle dışarıda kalan bazı isimlere CHP listelerinde yer vermenin ötesine geçmiyor. Doğrudan kişiye indirgenen bu tür bir yaklaşımın toplum nezdinde ne ölçüde karşılık bulabileceği şüpheli. Gerçi zaman zaman CHP, özellikle sağ seçmenin teveccühünü kazanacağını düşündüğü bazı politika önerileri geliştiriyor. Ancak geleneksel seçmen kitlesinin tepkisinden çekinilerek bunların gayet ihtiyatlı şekilde dile getirildiği görülüyor.

Mesela başörtüsü meselesinde CHP yönetimi, bir taraftan aslında özgürlükçü bir tavır sergilediğini göstermeye çalışırken diğer taraftan da seçmen kitlesinin tepkisinden çekinerek net bir yaklaşım sergilemekten kaçınıyor. Ancak parti yönetiminin bu tavrı içselleştirmemesi, muhafazakar kitleyi ikna etmesini iyice zorlaştırıyor. Bu durum, geniş seçmen kitlelerinin bakışı açısından CHP’nin samimiyet testinden başarısız olmasını beraberinde getiriyor. CHP’nin ulaşmak istediği seçmenlerin çoğu, söylem ile eylem arasında ciddi bir mesafe olduğunu görüyor. Böylece CHP, bir türlü daha önce kendisine oy vermeyen seçmeni ikna edemiyor.

Kılıçdaroğlu, Grup Toplantısı için TBMM'de
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısına katılmak üzere TBMM'de. Kılıçdaroğlu'na CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç eşlik etti. (Aytaç Ünal/AA, 7 Mart 2023)

 

Seçim sürecinde örneği görülen ve CHP’yi yanıltan bir diğer konu, ekonomi başta olmak üzere bazı sorunların, seçmeni doğrudan kendisine yönelteceğini düşünmesiydi. Bu nedenle, CHP, ülke geleceğine ilişkin vatandaşları ikna ve tatmin edecek politika önerileri geliştirmeye ihtiyaç duymadı. Tüm seçim stratejisi, ülke içinde yaşanan sorunlar üzerine kuruldu. Üstelik üretilen bu algının toplumda ne derece karşılığı olduğu sorgulanmadı bile.

Benzer şekilde CHP, daha önce oy kullanmayan seçmen kitlesinin büyük çoğunluğunun da kendisine yöneleceğini düşündü. Z Kuşağı şeklinde nitelenen gençlerin muhalif enerjilerinin doğrudan CHP’ye geleceği yönünde peşin hüküm üretildi. Oysa seçmen, karşısına somut ve kendi hayatı açısından olumlu etkiler doğuracak vaatlerle çıkılmasını istiyor. Kısa vadeli pansuman tedbirlerin yerine ülkenin ve toplumun geleceğini etkileyecek uzun vadeli politika önerilerinin ortaya konması, seçmenin tercihi. Bunun yanında, seçmenlerde söz konusu politikaların gerçekten hayata geçirileceğine dair güven oluşturulması önem taşıyor.

CHP’nin en önemli zaaflarından biri, seçmenin güveninin tesis edilmesi açısından yaşanıyor. CHP’nin vaatleri ve politikaları bakımından izlediği ikircikli tutum, kendi kitlesi dışında kalan seçmenin gözünde inandırıcılığını zayıflatıyor. Bu nedenle, CHP, yeni seçmenlere ulaşmakta başarılı olamıyor. Buna karşılık, izlenen stratejilerin inandırıcı olmaması, CHP’nin kendi kitlesi için olumsuz bir durum da doğurmuyor. Zira CHP’nin ulaşmak istediği seçmen kitlesi kadar kendi seçmeni de önerilerin gerçekçi olmadığını biliyor. Bundan dolayı, CHP’nin kemik kitlesi, konjonktürel olarak gördüğü yeni söylemleri çok ciddiye almadan ve parti politikalarından fazla sapma yaşanmayacağını bilerek desteğini sürdürüyor.

 

Solun Büyük Zaafı

CHP tarafından izlenen stratejilerin ortak noktası, makul politika önerileri geliştirememek şeklinde gösterilebilir. Aslında bu durum, sol partilerin dünya genelinde yaşadıkları siyasi krizle de yakından ilişkili. Ülke içinde ekonomik ve siyasi konularda genel bir mutabakat sağlandıkça sol partilerin zemini giderek daralıyor. Bu nedenle, sol partiler, marjinal grupların taleplerini daha sık şekilde dile getiriyor. Söz konusu gruplar, partiler içindeki etkilerini giderek artırıyor. Ancak bu taleplerin toplum tarafından benimsenme düzeyleri oldukça sınırlı. Daha doğrusu yalnızca belirli grupların desteğini almanın şehvetiyle daha geniş kesimlerin tepkisini çekmekten kaçınılmıyor. Bunun yanında, sol grupların öteden beri en büyük zaaflarından birinin şiddetle aralarına mesafe koymak olduğu gerçek. Devrimci şiddetle düzeni değiştirme ideali, sol düşüncenin kurucu ögelerinden biri. Türk solu da bu yaklaşımın istisnalarından değil. CHP, şiddeti siyasi bir yöntem olarak benimseyen sol örgüt ve gruplarla arasına mesafe koymak açısından iyi bir performans sergileyemiyor.

Bu durumun en somut örneği, PKK ve DHKP-C gibi örgütlere karşı net bir tavır sergilenememesi. Toplumun özellikle terör konusundaki hassasiyetinin oldukça yüksek olduğu aşikâr. Buna karşılık, CHP, öncelikle HDP’nin desteğini kaybetme kaygısıyla bu konuda açık bir tavır izlemekten kaçındı. Asıl sorun ise tavır izlememe meselesinin yalnızca HDP’den gelecek destekle ilgili olmaması. CHP içindeki sol gruplar, bu yaklaşımı siyasal mücadelelerinin bir parçası olarak kabul ediyorlar. Böylece parti, merkezden uzaklaşarak giderek daha fazla uçlara doğru savruluyor. İşin ilginç yanı, bu politikalar, partinin ağırlıklı seçmen tabakasını olumsuz etkilemiyor. CHP seçmeni, muhtemelen kendi siyasi bakış açılarına aykırı olan bu politikalara rağmen partilerine verdikleri destekten vazgeçmiyor. Desteğin süreğen hale gelmesi ise CHP’nin ciddi anlamda bir özeleştiriye girişmesini engelliyor ve parti içi statükoyu kalıcı hâle getiriyor.

CHP’nin ardı ardına uğradığı seçim mağlubiyetleri aslında içinde bulunduğu açmazla yakından ilişkili. Burada cevabını bulmamız gereken bir diğer soru CHP’nin toplumun kodlarıyla ne ölçüde uyuştuğu. Bu sorunun cevabını CHP elitleri de gayet iyi biliyorlar. Toplumu anlamak yerine dönüştürmeye çalışmak tek parti döneminden itibaren CHP’nin iktidarı eline geçirdiği her dönemde izlediği ana strateji oldu. Ancak böyle bir yaklaşımın toplumun büyük çoğunluğunun gözünde bir karşılığının olmadığı görülüyor. Dolayısıyla iktidar alternatifi olmak yerine ana muhalefetteki konforlu pozisyonu korumak daha öncelikli bir arayış olarak beliriyor. Bu şartlar altında CHP’nin kendisini destekleyecek bir ittifak blokunun içinde yer almadan iktidar alternatifi olması mümkün değil. Mümkün olmayan başka bir durum ise siyasi söylem üretemeyen CHP’nin içine girdiği kısır döngüden çıkabilmesi.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası