Kriter > Dış Politika |

Trump Eleştirilerinin Ortak Noktası Türkiye Karşıtlığı


Trump’ın Başkan Erdoğan ile telefon görüşmesinde Türkiye’yi Fırat’ın doğusuna yapılacak bir askeri operasyondan caydırmaya çalışacağı beklentisi vardı. Fakat tam tersi bir sonuç çıktı.

Trump Eleştirilerinin Ortak Noktası Türkiye Karşıtlığı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump tarafından resmi törenle karşılandı. Makam aracından inişinde ABD Başkanı Trump ile tokalaşarak gazetecileri selamlayan Erdoğan, daha sonra şeref defterini imzaladı, 16 Mayıs 2017

Aslında her şey çok ani oldu. Trump özelinde son iki, ABD dış politikası olarak da son yedi senedir herkesin kafasını kurcalayan “Ne olacak bu Amerika’nın Suriye politikası?” sorusunda yeni bir dönemeç yaşandı. Bütün Washington dış politika ve güvenlik yapısı Başkan Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapacağı telefon görüşmesinde Türkiye’yi Fırat’ın doğusuna yapılacak bir askeri operasyondan caydırmaya çalışacağını düşünüyordu. Fakat tam tersi oldu. Görüşmeden bir iki gün sonra Washington’da medyaya sızdırılan haberlerde ABD’nin Suriye’den tamamen çekilmeye karar verdiği yazıyordu. Karar telefon görüşmesinde alınmış, Başkan Trump Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu kararını bildirmişti.

Aslına bakılırsa Suriye’den çekilme konusunda Başkan Trump uzun zamandır fikirler ortaya atıyordu. Henüz kampanya döneminde yaptığı konuşmalarda Suriye’den çekilmeyi vaatleri arasında sıralamıştı. Daha sonra bu senenin başında Ohio’da yaptığı bir miting sırasında da Suriye’den çekilmek istediğini açıkça ortaya koymuştu. Trump’ı bu kararından daha sonra güvenlik bürokrasisinin vazgeçirdiği yazılıp çizilmişti. Trump’ın önceki açıklamalarına bakıldığında bu konuda özel bir eğilimi olduğu görülüyordu. Fakat son birkaç aydır ABD’nin Suriye konusundaki yaklaşımı bu son kararı tüm gözlemciler için sürpriz haline getirdi.

ABD’nin Suriye’deki Öncelikleri

Daha 2018’in başında zamanın Dışişleri Bakanı Tillerson bir konuşma yaparak Suriye stratejisini açıklamıştı. Suriye temelli birçok hedef belirleyen konuşma hakkında çoğu kişi uzun zaman sonra ilk kez ortaya konulmuş kapsamlı plan yorumunu yapmıştı. Ancak kısa süre sonra Tillerson ve McMaster’in arka arkaya görevden alınmasını takiben ABD’nin bu planı rafa kaldırdığı öne sürüldü. Ta ki yeni Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Suriye konusunda özel temsilci olarak atadığı Büyükelçi James Jeffrey, Tillerson’ın planının daha filtre edilmiş halini yeni Suriye stratejisi olarak ortaya koyana kadar. Buna göre ABD’nin Suriye’de üç temel önceliği bulunmaktaydı. Bunlar sırasıyla; Suriye’de DEAŞ’ın tamamen bitirilmesi, İran etkinliğine son verilmesi ve siyasi bir çözüm için çaba sarf edilmesiydi. Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı telefon görüşmesinden iki gün önce Jeffrey yaptığı bir konuşmada bu üç hedefin bir kez daha altını çizmişti. Bu politikaya destek için Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Suriye stabilizasyon fonuna katkıda bulunmuş ve özellikle de İran konusunda ortaya konulan politika için İsrail’den destek almıştı.

Ancak bu oldubitti gibi görünen strateji meselesinde en büyük sorun bölgede Suriye konusunda en etkin devlet olan Türkiye’nin güvenlik kaygılarının yeterince dikkate alınmamış olmasıydı. Türkiye sadece ev sahipliği yaptığı dört milyona yakın Suriyeli mülteciyle değil aynı zamanda bölgedeki terör örgütlerine karşı düzenlediği operasyonlarla askeri anlamda da Suriye meselesinde ki temel aktörlerden biri haline gelmişti. Bunun yanında Cenevre sürecinden Astana sürecine kadar diplomatik her girişimde de Türkiye’nin izi ve imzası bulunuyordu. Senelerdir ABD ile Suriye politikasında gerginlikler yaşayan Türkiye’nin özellikle YPG’ye ABD’nin desteği sonrasında ilişkileri tamamen çıkmaza girmişti. ABD’nin Ortadoğu’daki askeri operasyonlarından sorumlu komutanlığının YPG’lilerle oluşturduğu ilişki ve Türkiye’nin güvenlik kaygıları konusunda gösterdiği kayıtsız tavır iki NATO müttefikini ikili ilişkiler tarihinin en sıkıntılı dönemine sokmuştu. YPG ile kurulan ilişkinin taktiksel olduğu açıklanmasına rağmen Türkiye ile stratejik ortaklık tehlikeye atılıyor, bu örgütle ilişkinin sınırlı olacağını açıklanmasına rağmen bazı yetkililer YPG’nin İran’a karşı kullanabileceği üzerine açıklamalar yapıyor, ilişkinin geçici olduğunu söylenmesine rağmen YPG ile ilişkilerin sonlandırılması konusunda herhangi bir çıkış planı ortaya konmuyordu. Bu durumun ikili ilişkilerde yaşattığı güven bunalımı artık kendini ilişkilerin her alanında göstermeye başlamıştı. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik askeri operasyon açıklaması aslında biraz da ABD’nin YPG konusunda bir adım atmaya niyeti olmadığı düşüncesinden kaynaklanmıştı.

Trump’ın Kararına Karşı Çıkanlar Neyi Amaçlıyor?

Trump’ın kararını açıklamasını takiben ABD’de bu kararla ilgili oldukça geniş bir tartışma başladı. Ancak ABD’nin Suriye’deki geleceği konusunda olacağı düşünülen tartışma kısa zamanda farklı bir boyut kazandı. Kararın açıklanması ve bu karara devletin farklı kurumlarından bazı isimlerin karşı olduğunun ortaya çıkmasıyla durum bir anda fazlasıyla politize oldu. Önce Mattis’in daha sonra da McGurk’ün istifası sonrasında Trump karşıtı çevreler meseleyi daha fazla bir devlet krizi olarak yansıtmaya başladı. Bu konuda Trump’ın kararına karşı fikir beyan edenler temel olarak üç farklı gruba ayrılıyor: Bu grupların ilkini harekete geçiren Trump’a iç politikada karşı duruşlarıydı. Trump’a muhalif ne kadar grup varsa bu süreçte Suriye’den çekilme kararını eleştirdi. Kararın Trump tarafından verilmesinden yola çıkarak yeterince istişare yapılmadığı ve askerlerin fikrinin dikkate alınmadığı üzerine bir argüman ortaya kondu. Mesele karar değil kararın nasıl ve kim tarafından verilmiş olmasıydı.

Trump’ın kararına tepki gösteren ikinci grup ise temel olarak Suriye politikasına yönelik eleştirilerini ortaya koyuyordu. Bu grubun bir kısmı ABD’nin Suriye’den çekilmesinin bölgede İran ve Rusya’nın işine yarayacağı tezini fazlasıyla işledi. Hatta bu gruptan bazıları neredeyse Trump’ın çekilme kararını devam eden Mueller-Rusya soruşturmasıyla bile ilişkilendirmeye çalıştı. Bu grubun argümanlarının temel sorunu aslında bu gruptaki isimlerin de uzun vadeli bir Suriye politikasına sahip olmamasıydı. Dahası bu gruptan bazı isimler Obama yönetimi sırasında görev almış ve Suriye’nin şu an içine düştüğü durumdan direkt olarak sorumlu olan isimlerdi. Bu grubun diğer kısmı ise ABD’nin YPG’yi Suriye’de terk edecek olmasını dert edinen kesimlerdi. Bunlara göre şimdiye kadar DEAŞ’a karşı mücadelede ABD’nin yanında olan partnerin terk edilecek olması ABD’nin güvenilirliği ve kredibilitesi açısından oldukça sorunlu bir durumu ortaya çıkaracaktı. Bu gruptakiler arasından bölgedeki Kürtlerin bir katliamla karşılaşabileceği söylemini dile getirenler dahi oldu. Bu argüman da aslında oldukça sorunlu bir argümandı. ABD’nin son dört senedir NATO müttefiki olan Türkiye’nin tüm karşı duruşlarına rağmen YPG’yi desteklemesi ittifak ilişkilerinde en krizli dönemlerden birinin kapısını açmıştı. ABD aynı zamanda kendisinin de terör örgütü olarak kabul ettiği bir grubu destekleyerek güvenilirliğini ve kredibilitesini yitirmeye başlamıştı. Dolayısıyla bir terör örgütüne desteğin kesilmesinin yaratabileceği hasarın çok daha fazlası o örgüt desteklenerek yapılmıştı. Son dört senedir NATO müttefiki bir ülkeyle ilişkilerin bozulması ve bir müttefikin güvenliğinin riske atılması sırasında aynı isimler bu konuya hiç değinmemişlerdi. Dahası ABD’nin YPG’ye desteğinin bu süreçten sonra devam etmesi Türkiye ile tüm ipleri koparacaktı. Dolayısıyla ittifak ilişkileri açısından anlatılamayacak, savunulamayacak bir durum söz konusuydu.

Trump’ın Suriye’den çekilme kararına tepki gösteren üçüncü grubun temel önceliği ise Türkiye’nin bölgesel politikalarına karşı olmaktı. Meselenin Trump ile Erdoğan arasında müzakere ediliyor oluşu ve Türkiye’nin ulusal güvenlik tehditleriyle mücadele edebilmesi için bir alan açılması bu kesimleri ciddi şekilde rahatsız etmişti. Türkiye ile ABD arasında yeni bir dönemin de kapılarını açabilecek böyle bir yaklaşım bu kesimler tarafından çok da kabul görmedi. Dolayısıyla bu konuda Trump’a yöneltilen eleştirilerin birçoğu oldukça temelsiz saldırılar halinde gerçekleşti.

Bu noktadan sonra Trump’ın verdiği kararın uygulanmasındaki detaylar özel önem taşıyacak. Kongre ve büyük oranda güvenlik bürokrasisini karşısına alarak verdiği kararın uygulanmasına Trump oldukça dikkat edecek. Bu kararı vermesinden sonra attığı tweetler ve yaptığı açıklamalar da bu konudaki kararlılığını bir daha ortaya koydu. Bunun yanında bu süreçte Türkiye ile ABD arasındaki koordinasyon da iki ülke ilişkilerinin geleceğinin belirlenmesi için özel önem taşıyacak. Bu koordinasyonun etkin bir şekilde yapılabilmesi iki ülke ilişkilerinin geleceği açısından oldukça kritik olacak. Türkiye’nin bu noktadan sonra alacağı sorumluluklar karşısında ABD’nin gerekli lojistik ve askeri desteği sağlaması iki ülkenin terörle mücadele başta olmak üzere Ortadoğu’nun geleceğiyle ilgili her alanda ciddi bir iş birliği mekanizmasının ortaya çıkmasını sağlayabilir. Aksi takdirde ilişkiler yenilenen krizlerle sık sık sekteye uğrayacak.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası