Yerel, bölgesel ve uluslararası aktörlerin bütün itirazlarına rağmen Mesud Barzani’nin ısrarcı tavrı ile gerçekleştirilen IKBY referandumu bütün bölgeyi kaosa sürükleyecek riskleri barındırıyor. Kerkük Valisi Necmeddin Kerim’in referandumu ilan etmesiyle gerginleşen şehirdeki atmosfer ve sonrasında yaşanan gelişmeler, referandum kararının Irak’ı ve bölgeyi nasıl bir çatışma ortamına sürükleyebileceğini gösterdi. Erbil-Bağdat hattındaki gerginlik Peşmerge ve Irak ordusu arasındaki ilişkilere yansıdı. Kerkük’ün güneyinde DEAŞ kontrolündeki Havice’ye yönelik operasyonlara Peşmerge güçleri dahil edilmedi. Oluşan gergin ortamda referanduma bir hafta kala Kerkük’te Türkmenler ve Kürt gruplar arasında çatışma çıkması, kentteki gerginliğin her an yeni çatışmalara dönüşebileceğinin sinyalini verdi. Şehirde önemli bir aktör konumunda olan Irak Türkmen Cephesi’nin referandumu tanımayacağını açıklaması, referandumundan sonra Türkmenler ve Kürtler arasındaki tansiyonun düşmeyeceğini gösterdi.
Erbil referandum konusunda ısrar ettikçe Bağdat yönetimi daha sert tedbirler almaktan çekinmedi. Irak Parlamentosu Kerkük valisini görevden alarak, Irak Başbakanı Haydar İbadi’ye “Başkomutan” sıfatıyla Irak’ın toprak bütünlüğünü koruması adına her türlü yetkiyi verdi. Bu yetkiye sahip olan Haydar İbadi, referandumdan bir gün önce yaptığı açıklamada, “Referandum yok hükmündedir” diyerek IKBY’nin bağımsızlık yönünde atacağı adımlara sert tepki vereceklerini ortaya koydu. Irak Parlamentosu referandum günü karar alarak İbadi Hükümeti’ni Kerkük’e asker sevk etmekle görevlendirdi. Bu gelişmeler Bağdat’taki karar alıcılar ve İbadi Hükümeti’nin referandum ve tartışmalı bölgeler konusunda koordineli ve senkronize olarak kararlılıkla karşı tavır aldığını ortaya koydu. Bütün bunlar dikkate alındığında Kerkük’ü de içeren tartışmalı bölgelerin referandum krizinin tam merkezinde yer aldığı görülmektedir.
IKBY yönetiminin bütün çatışma risklerini göze alarak Kerkük’ü de içeren tartışmalı bölgeler konusundaki ısrarının merkezinde bu bölgelerdeki yer altı ve yer üstü zenginlikleri bulunmaktadır. Uluslararası Enerji Ajansı’nın rakamlarına göre IKBY bölgesindeki toplam petrol rezervi 4 milyar varil iken Kerkük ve tartışmalı bölgelerin IKBY yönetimine katılması durumunda bu rakam 45 milyar varile çıkmaktadır. IKBY’nin toplam gelirinin çok büyük kısmını petrol gelirlerinin oluşturduğu dikkate alındığında, Kerkük’ün Erbil açısından önemi açıkça görülmektedir.
IKBY’nin tartışmalı olduğu düşünülen bölgelerdeki yayılmacı politikasının bir diğer nedeni Kürtlerin çoğunlukta bulunduğu dağlık bölgelerin yanı sıra ova ve ziraata uygun bölgeleri de kontrol etme isteğidir. Musul’un kuzeyindeki Tel Keyf ve Zummar gibi tarıma elverişli ve su kaynaklarının bulunduğu vadileri IKBY stratejik hedef olarak görmektedir. Bu nedenle Kerkük’ü de içeren tartışmalı bölgeleri kapsamayan bağımsız bir “Kürt devleti”nin sürdürülebilir olmadığını hesap etmektedir.
Referandum Sonrası Yaşanması Muhtemel Çatışmalar
Referandumdan sonra IKBY ve Irak arasında gerginliğe neden olan tartışmalı bölgelerde çatışma yaşanması muhtemeldir. Irak Parlamentosunun İbadi’ye müdahale talimatı vermesi, tartışmalı bölgelerin tarafların güç kullandığı bir egemenlik mücadelesine tanık olacağını göstermektedir. Çünkü Irak Anayasası’nın 140. maddesinde “tartışmalı bölgelerde referandumun gerçekleştirilip bu bölgelerin bağlı olacakları idari tarafın belirlenmesi” ön görülmektedir. Ancak tartışmalı bölgelerin nereler olduğu açıkça belirtilmemiştir. Bu durumda IKBY yönetimi de fiili durum yaratarak Irak’ın batı bölgelerinde Musul’a, doğu bölgelerinde Mandali’ye kadar inen bir hattın kontrolünü ele geçirmiştir ve egemenlik iddiasında bulunmaktadır. Bu bölgelerde referandum yapılmasına ilişkin gerekli tedbirlerin alınmasına gelmeden IKBY’nin fiilen elinde bulundurduğu bölgelerin tartışmalı bölge olup olmadığı da tartışmalıdır. Bu tartışmaların müzakerelerle karara bağlanamadığı bir senaryo -ki 2003’ten bu yana yaşanan süreç müzakerelerden istenilen neticenin alınamadığını göstermiştir- Irak için iç savaş senaryosu demektir.
Irak’ta Bağdat-Erbil hattında muhtemel bir çatışma DEAŞ terör örgütüyle mücadeleyi olumsuz etkileyeceği gibi PKK ve PYD gibi terör örgütleri için daha elverişli bir kriz alanı yaratacaktır. Çünkü Peşmerge ve Irak güçleri arasındaki olası bir çatışma tartışmalı bölgelerde farklı etnik ve dini gruplar arasındaki gerginlik ve çatışmayı da tırmandırabilir. Bu kaos ortamından beslenecek olan DEAŞ ve benzeri terör örgütleri eylem alanını genişletecektir. Ayrıca PKK terör örgütü bu krizden faydalanarak Sincar’daki varlığını perçinlemek ve kendisine alan açmak isteyecektir. PYD’nin Kerkük’teki muhtemel bir çatışmada göreve hazır olduğu yönündeki beyanları PKK/PYD terör örgütünün Irak’taki muhtemel krizden beslenerek kendisine alan açmak isteyeceğini açık şekilde ortaya koymuştur.
Bölge Ülkeleri Referanduma Karşı
Türkiye ve İran gibi Irak’a sınır bölge ülkeleri Kuzey Irak’taki muhtemel bir bağımsızlık hareketinin içerdiği riskleri yönetmenin maliyetini görerek referanduma karşı net bir tavır takınmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan referandumun gerçekleştirildiği gün yaptığı açıklamada Türkiye’nin Irak sınırını tek taraflı olarak kapattığını ve IKBY’nin petrol transferine yönelik adımları da içeren ilave tedbirler alınabileceğini söyledi. Bunun yanında Tahran, Bağdat ve Ankara arasındaki koordinasyonun da arttığı dikkate alındığında Türkiye’nin ekonomik ve diplomatik yaptırımlar noktasında ciddi adımlar attığı açık şekilde görülmektedir. Ayrıca Türkiye ve Kuzey Irak arasındaki önemli geçiş noktalarından olan Habur Sınır Kapısı civarında Türk ordusunun tatbikatları konuya ilişkin güvenlik tedbirlerinin üst düzeyde olduğunu ortaya koymuştur.
İran da Türkiye gibi IKBY’de gerçekleştirilen referandumun, sadece Irak’ın değil bütün bölgenin istikrarını tehdit ettiği görüşünde. Bu nedenle referanduma giden süreçte Kuzey Irak sınırında yaptığı askeri tatbikatın yanı sıra hava sahasını Erbil’e kapattı. Bunun yanında Türkiye ve Bağdat ile telefon trafiğini sıklaştırarak IKBY’deki süreçlere ilişkin ortak hareket etme iradesi ortaya koydu. Ayrıca İranlı General Kasım Süleymani’nin referandum sürecinde Kuzey Irak’a geçerek buradaki bazı siyasi gruplar üzerinde Barzani aleyhinde etki oluşturmak istediği basına yansıdı. Bu haberler İran’ın diplomatik, ekonomik ve askeri tedbirlerinin yanında sahadaki etkisini de referandum aleyhine devreye soktuğunu gösterdi.
İran ayrıca Kuzey Irak’ta etnik motivasyonla kurulacak “bağımsız bir Kürt devleti”nin İran Kürtleri üzerinde Tahran’ın kontrolünü tehdit edecek bir etki uyandırmasından endişe etmektedir. Kürtlerin IKBY’deki referandumun etkisiyle bağımsızlık talep etmese dahi daha geniş haklar isteyebileceğini değerlendirmektedir. İran içerisinde etnik temelli bir istikrarsızlık ortamı İran’ın bütün iç siyasetini tehdit edecek boyutlara ulaşabilir. Çünkü İran Kürtler, Araplar, Türkler, Beluciler ve diğer azınlıklardan oluşan multi-etnik bir ülkedir.
İran’ı endişelendiren bir diğer senaryo ise Kuzey Irak’ta bir “Kürt devleti”nin kurulmasını müteakip Irak Sünnilerinin de ayrılarak bir devlet kurmasıyla Irak’ın üçe bölünmesi senaryosudur. Bu durumda işgalden bu yana Şiilerle sorun yaşayan Sünnilerin kurduğu devlet İran karşıtı kampa katılarak Tahran’ın son dönemde oluşturduğu Irak üzerinden Suriye ve Lübnan’a uzanan koridoru tehdit edebilir.
İran ayrıca IKBY içindeki müttefikleriyle derin ideolojik farklılıklara sahip olması nedeniyle “bağımsız bir Kürt devleti”nin hayat bulduğu bir senaryoda mevcut müttefiklerini de kaybedebileceğini hesap etmektedir. Haziran ayında Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) heyetini Tahran’da ağırlayan İran yönetimi, referanduma ilişkin çekincelerini heyete ifade etmesine rağmen KYB resmi olarak referandum karşıtı bir pozisyon almadı. Ek olarak KYB üyesi Kerkük Valisi Necmeddin Kerim’in Kerkük’ün referanduma katılacağını açıklaması, referanduma karşı net tavır takınan İran’ın, kendisine yakın bilinen KYB üzerinde tam olarak belirleyici olmadığını ortaya koydu.
Nihayetinde KYB’nin seküler ve Kürt milliyetçisi çizgisinde bir ideolojik formasyona sahip olmasının yanı sıra kamuoyunun da IKBY’deki siyasi aktörler üzerinde belirleyici olduğu düşünüldüğünde, Barzani liderliğinde bir “Kürt devleti” kurulması İran’ın IKBY’deki etkisini kıracaktır.
Bunun yanında Barzani’nin ABD ile yakın müttefiklik ilişkisi içinde olması ve İsrail ile iyi ilişkileri İran’ın güvenlik kaygılarını artırmaktadır. İran bağımsız bir “Kürt devleti”nin İran’da rejim değişikliğini hedefleyen operasyonlarda üs olmasından yani IKBY’nin kendisinin etki alanı iken tehdit alanına dönüşmesinden çekinmektedir.