Kriter > Dosya > Dosya / İran-İsrail Çatışması |

İran-İsrail Çatışması ve Asimetrik Kapasite Analizi


7 Ekim sonrası süreçte İran, DMO askeri tatbikatlarında 13 Nisan saldırısında kullanılan balistik füzeleri istikrarlı bir şekilde test etmiştir. Bu tatbikatlarda 13 Nisan asimetrik saldırısında hedef alınan Ramon hava üssü, Nevatim hava üssü ve Dimona nükleer tesisleri simüle edilmiştir. Tüm bunlar, İran’ın 13 Nisan saldırısına uzun bir süredir hazırlandığına işaret etmektedir.

İran-İsrail Çatışması ve Asimetrik Kapasite Analizi

İran’ın 13 Nisan’da İsrail’e yönelik başlattığı asimetrik saldırı, uzun süredir devam eden İran-İsrail geriliminin yeni bir aşaması olarak gelişmiştir. Bu gerilim, İran devriminden bu yana devam etmekte, söz konusu gerilimler, asimetrik kapasiteler dahilinde gelişmektedir. Bu yüzden saldırı öncesi bağlam ve asimetrik kapasitelerin analizi, saldırının motivasyonlarının tespiti açısından önemlidir. Nitekim 7 Ekim sonrası süreçte, İran ve İran destekli vekil güçlerin ABD ve İsrail’i hedef alan bölgesel asimetrik saldırılarında kademeli bir artış yaşanmıştır. Bu artış eğilimine en önemli örneklerden birisi 31 Mart 2024 tarihinde İsrail’in Eylat donanma üssünün kamikaze İHA’yla vurulması olmuştur. Irak’taki Velayeti Fakih yanlısı Haşdi Şabi gruplar, İran yapımı Şahit-101 isimli kamikaze İHA kullanarak İsrail’in Eylat Donanma Üssünü hedef almıştır. Saldırı neticesinde kamikaze İHA, İsrail’in Sa’ar-6 sınıfı donanma korvetine oldukça yakın bir yerde tahribat oluşturmuştur. Bu durum, İsrail hava savunma sistemlerinin saldırı sürecinde etkisiz kalmasından ötürü ciddi bir zafiyet ortaya çıkarmış ve tartışmalara neden olmuştur.

Bu asimetrik saldırılar, İran destekli vekil güçlerce Irak, Suriye yoğun olmak üzere Yemen ve Lübnan üzerinden yapılmıştır. Buna bağlı olarak artan gerilim atmosferinde, İran bilhassa İsrail’in Gazze işgali gerekçesini bir fırsat olarak değerlendirip, 7 Ekim sonrası süreci, Tahran’ın dış politika ve güvenlik önceliklerine adapte etmiştir. İran, oluşan bu fırsat dahilinde Direniş Ekseni cephelerini genişletmeyi ve vekil güçlerin etkinliğini artırmayı hedeflemiştir. Böylelikle bölgesel hakimiyeti tesis edip Tahran’ın güvenliğini İran’ın sınırları dışından başlatmayı amaçlamıştır.

Öte yandan saldırı öncesindeki en önemli gelişmelerden birisi 1 Nisan 2024 Şam konsolosluk saldırısı olmuştur. Bu saldırıda, İsrail Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) çekirdek kadrosunda yer alan öncesinde kara ve hava kuvvetleri kuvvet komutanlığı görevlerinde de bulunan Tuğgeneral Muhammed Zahidi ile birlikte 7 İranlı askeri yetkiliye suikast düzenlemiştir. Saldırıda hedef alınan Tuğgeneral Zahidi, İran’ın Levant bölgesindeki (Suriye/Golan, Lübnan, Filistin ve Ürdün) dış operasyonlarından sorumlu Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Kudüs Gücü üst düzey askeri yetkilisidir. Bu çerçevede Zahidi suikastı, Kasım Süleymani’nin öldürülmesi sonrasında gerçekleştirilen en üst seviyedeki suikast olarak değerlendirilmektedir. Buna ek olarak, saldırı sonucu öldürülen diğer askeri yetkililer de Levant bölgesiyle ilgili İran dış operasyonlarından sorumludur.

Nitekim Bloomberg kanalı, Şam Konsolosluk saldırısı sonrası İran’ın başta Suriye ve Lübnan olmak üzere Levant bölgesindeki faaliyetlerinden sorumlu üst düzey DMO komuta hiyerarşisinin tamamının öldürüldüğünü ileri sürmüştür. Bu durum, İran’ın Direniş Ekseni güvenlik stratejisi ile benimsenen İsrail’i Levant bölgesinde kuşatma hedefini akamete uğratma potansiyeli taşımaktadır. Tuğgeneral Muhammed Zahidi suikastının öncesinde 25 Aralık 2023’te yine Şam’da düzenlenen saldırı neticesinde Tuğgeneral Razi Musevi, büyükelçiliğe çok yakın bir konumda öldürülmüştür. DMO için önemli bu iki üst düzey önemli askeri yetkilinin İran’ı İsrail’i Levant bölgesinde (Suriye, Lübnan, Filistin, Ürdün) kuşatma stratejileri kapsamında DMO-Kudüs gücü özel faaliyetlerinden sorumlu olduğu değerlendirilmektedir. Söz konusu bu hedef, İran güvenlik strateji ve pratiklerinde oldukça önemli ve önceliklidir. İsrail yakın çeperinde İran varlığını öncelikli güvenlik tehditleri arasında görmektedir. Bu anlamda İsrail de bu stratejinin uygulamaya geçmesine ciddi bir tepki göstermiş, Şam konsolosluk saldırısı bu arka plan dahilinde gerçekleşmiştir. Bu kapsamda Şam konsolosluk saldırısına misilleme olarak İran devrimden bu yana ilk kez DMO’nun sorumluluğu üstlendiği doğrudan İsrail’i hedef alan bir asimetrik saldırı düzenlenmiştir.

 

Saldırıda Hangi Tür Silahlar (Balistik Füze/Kamikaze İHA) Neden Kullanıldı?

İran’ın İsrail’e yönelik asimetrik saldırısında kamikaze İHA, seyir füzeleri ve balistik füzeler birlikte kullanılmıştır. İsrail askeri yetkililerine göre İran, bu saldırıda 120 balistik füze, 170 kamikaze İHA ve 30 seyir füzesi kullanmıştır. Saldırı Tebriz, Kirmanşah, İsfahan, Şiraz olmak üzere İran’ın bazı şehirlerinden gerçekleştirilmiştir. Bu doğrultuda, saldırının ortalama hedef menzili 1.100 kilometre ile 1.400 kilometre arasında değişmektedir. İran resmi haber ajansı İRNA’ya göre saldırıda İmad Balistik füzesi, Hayber Şeken balistik füzesi, Pave seyir füzesi ve Şahit-131/136 kamikaze İHA’ları kullanılmıştır. Saldırıda kamikaze İHA’lar, seyir füzeleri ve balistik füzelere göre sayıca daha fazla kullanılmıştır. Bu durum, ilk aşamada hava savunma tedbirlerini atlatmak üzere “satürasyon saldırısına” işaret etmektedir. Saldırıda kullanılan balistik füzelerin çoğunun (2003/Şahap-3 Balistik Füzesi Türevleri) eski ve sıvı yakıtlı füzeler olduğu görülmüştür. 2007’de envantere giren Kadir balistik füzesinden geliştirilen İmad balistik füzelerinin (2017) çoğunlukla kullanıldığı anlaşılmaktadır. İran bu yolla hem elindeki eski envanteri elden çıkarmayı amaçlamış hem de sıvı yakıtlı balistik füze kullanımıyla gerilimi yükseltmek istemediği iradesini ortaya koymaya çalışmıştır.

Diğer taraftan saldırıda kullanılan Hayber Şeken balistik füzesi 1.450 kilometre menzilli (Orta Menzilli Balistik Füze) katı yakıtlı bir balistik füzedir. Saldırıda görece az sayıda Hayber Şeken balistik füzesinin kullanıldığını söylemek mümkündür. Kuvvetle muhtemel bazı üslere ulaşan savaş başlıklarının da Hayber Şeken’e ait olduğu değerlendirilmektedir. Zira Hayber Şeken balistik füzelerinin savaş başlıkları terminal aşamada (atmosfere yeniden giriş-hedefe yönelme) yüksek hızlarda manevra yaparak hava savunma sistemlerinin önlemesini zorlaştırabilmektedir. Bu durum Hayber Şeken balistik füzelerinin isabet ve etki oranını da artırmaktadır. Saldırıda hipersonik balistik füze kullanılmamıştır. Zira hipersonik balistik füzeler, İran’ın bilinen en son geliştirdiği silah teknolojileri arasında yer almaktadır. Bu teknolojiler arasında Fettah hipersonik balistik füzesi (2023) dikkat çekmektedir. Ancak Fettah füzesinin test tecrübesi saldırıda kullanılan balistik füzelere görece daha azdır. Bunun yanı sıra İran’ın yaklaşık 40 yıl sonunda eriştiği bir teknolojiyi açığa çıkarması, kapasitenin öğrenilmesi açısından caydırıcılığı da zedeleyebilecektir. Bu gerekçelerden ötürü hipersonik füzelerin kullanılmadığını söylemek mümkündür.

Öte yandan, saldırıda fırlatılan balistik füzelerin ataletsel navigasyon sistemleri kullandığı değerlendirilmektedir. Zira 13 Nisan saldırısı gerçekleşmeden önce açık kaynaklar dahilinde bölgede elektronik harp tedbirlerinin yoğunlaştığı görülmüştür. Bu tedbirler dahilinde GPS/GLONASS sinyal karıştırma ve bozma eylemlerinin çoğaldığı açık kaynaklara yansımıştır. Bölgede uygulanan yoğun elektronik harp tedbirlerine rağmen saldırıda kullanılan balistik füzelerin İsrail’deki bazı hedeflere ulaşması, balistik füzelerin GPS/GLONASS dışındaki navigasyon, güdüm ve doğrulama teknolojilerine sahip olduğuna işaret etmektedir. Bu noktada, balistik füzenin dışarıyla bağlantısının görece azaldığı, füzenin kendinden doğrulama yapabildiği ataletsel navigasyon sistemleri (INS) gibi teknolojiler ön plana çıkmaktadır.

Özellikle 7 Ekim sonrası süreçte İran, Direniş Ekseni vekil güçleri üzerinden geliştirdiği asimetrik kapasiteyi 13 Nisan saldırısındaki hedeflere uygun olmak üzere zaman içinde test etmiştir. Nitekim 7 Ekim sonrası Husilerin uluslararası ticaret gemilerini ve İsrail’i hedef alan asimetrik saldırılarında da balistik füzeler, seyir füzeleri ve kamikaze İHA’ların birlikte kullanıldığı örnekler görülmüştür. Bu örnekler dahilinde İsrail’i doğrudan hedef alan seyir füzeleri (Kudüs-3/4-Pave seyir füzesi) (Yemen-Eylat/yaklaşık mesafe:1.700 kilometre) de kullanılmıştır. Yine 15 Ocak 2024’te İran’ın tarihinde ilk kez düzenlediği üç cepheli asimetrik saldırıda da balistik füzeler ve kamikaze İHA’lar birlikte kullanılmıştır. Bu saldırıda İran 13 Nisan saldırısında da tercih ettiği Hayber Şeken balistik füzesini 4 adet olmak üzere İdlib’deki hedeflere (Güney Huzistan-İdlib/mesafe:1.230 kilometre) yönelik kullanmıştır. Bununla beraber, 7 Ekim sonrası süreçte İran DMO askeri tatbikatlarında 13 Nisan saldırısında kullanılan balistik füzeleri istikrarlı bir şekilde test etmiştir. Bu tatbikatlarda 13 Nisan asimetrik saldırısında hedef alınan Ramon hava üssü, Nevatim hava üssü ve Dimona nükleer tesisleri simüle edilmiştir. Tüm bunlar, İran’ın 13 Nisan saldırısına uzun bir süredir hazırlandığına işaret etmektedir. Nitekim bu hazırlık süreci hedef ve araçlar bazında da 7 Ekim sonrası dönemde yukarda değinilen örnek olaylar dahilinde gözlemlenmiştir.

İran'ın İsrail'e Yönelik Asimetrik Saldırısı, İNFO

Saldırıda Ne Amaçlandı?

13 Nisan saldırısıyla birlikte DMO üst düzey askeri yetkilileri, İran’ın İsrail’e karşı uzun süredir kaybettiği caydırıcılığını yeniden tesis ettiğini belirtmiştir. Bu doğrultuda, askeri yetkililer İsrail ile olan gerilimde yeni bir eşitlik oluşturduğunu ileri sürmüştür. İran’ın gerilimin başından bu yana kademeli şekilde hedef ve şiddet yoğunluğunu değiştirmeye çalıştığı düşünüldüğünde başta demir kubbe sistemi olmak üzere İsrail’in katmanlı hava savunma sistemlerine rağmen İsrail üslerini bir şekilde vurabilmesi yeni bir caydırıcılık seviyesine işaret etmektedir. Nitekim Devrim Rehberi Hamaney’in saldırı sonrası İran’ın caydırıcılık iradesini vurgulaması bu argümanı desteklemektedir. Bu durum, bilhassa oluşturulduğu söylenilen yeni eşitlik durumu, İran-İsrail’in güvenlik stratejilerindeki büyük ve kapsamlı bir konvansiyonel savaşa girmeme hedefini yeniden vurgulamıştır. Bu yeni aşamada hem İran hem İsrail, gerilimi kuvvetle muhtemel yeniden üçüncü ülkeler (Örneğin, Lübnan, Irak, Suriye) üzerinden gerçekleştirmeye dönük bir zemin tesis etmiştir.

Saldırı sonrası DMO askeri yetkililerinin açıklamalarında saldırının Şam konsolosluğu saldırısına misilleme olarak yapıldığı belirtilmiştir. Bu kapsamda Şam konsolosluk saldırısının düzenlenmesinde kullanılan İsrail’in Nevatim hava üssü ve Golan tepelerindeki askeri üsler hedef alınmıştır. Bu saldırıda söz konusu Şam konsolosluk saldırısında kullanılan İsrail üslerinin doğrudan hedef alınması, İsrail’e karşı kaybedilen caydırıcılığı yeniden tesis etme arayışı olarak değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda saldırının İsrail eylemleri sonucunda uzun süredir kaybedilen imajı kurtarmak üzere yapıldığı, Direniş ekseni tabanını ve İran’ın iç kamuoyunu canlı tutmak üzere gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan saldırıda kullanılan balistik füzelerin çoğunun sıvı yakıtlı ve görece eski balistik füzeler olması, İsrail’le artan gerilimi ihtiyatlı şekilde düşürme iradesine işaret etmektedir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası