Libya hem geçmişte hem de bugün doğal olarak çevre bölge ve coğrafyalarının ayrılmaz bir parçası olageldi. Türkiye’nin en çok Doğu Akdeniz denkleminde müdahil olduğu Libya, onun Akdenizli yönünü en çarpıcı şekilde gündemimize soktu. Libya aynı zamanda genelde Avrupa Birliği, özelde de Malta ve İtalya gibi ülkelerin Afrikalı göçmenleri engellesin diye nezdinde her türlü çabayı gösterdiği bir ülke. Bu çabalar yerine göre Libya’daki sahil güvenlik güçlerinin eğitim ve teçhizat ihtiyacını gidermek şeklinde gerçekleşirken, daha büyük çapta da bu ülkelerin Libya’nın askeri ya da siyasi gelişmelerinde yönlendirici olması şeklinde gerçekleşiyor. Bütün bunlar, Libya’nın Avrupa’nın “burnunun dibinde” bir Akdeniz ülkesi olduğu gerçeğini hatırlatıyor.
Öte yandan Libya elbette bir alt bölge olarak Kuzey Afrika’nın parçası. Mısır, Tunus ve Cezayir’e sınırı olmasının ötesinde sosyal ve ekonomik olarak da bu ülkelerle iç içe. Libya’da Kaddafi döneminde de var olan ve bugün hala devam eden Mısırlı ve Tunuslu işçiler olgusu bu sosyal ve ekonomik bağı ortaya koyuyor. İç içelik, sadece toplumsal ve ekonomik seviye ile de sınırlı değil. Bu ülkelerin herhangi birindeki değişim, kaçınılmaz olarak bir diğerine etki ediyor. Mısır’da 2013’te Sisi darbesi gerçekleştiğinde, Libya’da bunun Hafter gibi doğrudan bir çıktısı oldu. Tunus’ta Kays Said’in yumuşak darbesinin de Libya’ya etkisi şu an için yaşanıyor ve ileride daha fazla kristalize olma ihtimali bulunuyor. Yine DEAŞ, Suriye ve Irak’tan sonra Libya’da sınırlı bir mevzi elde ettiğinde Tunuslu yabancı savaşçılar örgütün baskın unsurunu oluşturmuşlardı.
Libya’nın parçası olduğu coğrafyanın bir diğer boyutu tabii ki Afrika. Coğrafi ve fiziki bağın yanı sıra öteden beri sosyal ve ekonomik bağlar var Libya ile Afrika arasında. Bugün Libya’nın herhangi bir şehrinde dolaşıldığında, yoğunluğu sınır komşuları Sudan, Çad ve Nijerli olan kaçak işçiler rahatlıkla görülebilir. Yine çoğunluğu sınır komşuları Sudan, Çad ve Nijerli olmakla beraber neredeyse Afrika kıtasının her ülkesinden düzensiz göçmenler sürekli Libya’ya gelmekte ve oradan Akdeniz üzerinden Avrupa’ya geçmeye çalışmaktalar. Bugün insan hakları bağlamında uluslararası örgütler, sivil toplum kuruluşları ve bazı AB kurumlarının gündeme getirdiği Libya’daki düzensiz göçmen kampları tartışmasının merkezinde de tabii ki Afrikalı düzensiz göçmenler bulunuyor.
Libya’nın Afrika ile beşeri bağı, sadece düzensiz göçmenler üzerine kurulu değil. Libya’nın güneyinde Fizan bölgesindeki kendi unsurları olan Tebu ve Tuareg (Tevarik) toplulukları, sınırdaki Sudan, Çad, Nijer ve hatta Mali’de akraba grupları bulunan Afrikalı yerli topluluklardır ve bugüne kadar Libya’nın bir ülke olarak serüveninin bir parçası olmuşlardır. Bugün Libya’nın üç üyeli Başkanlık Konseyi üyesi Musa el-Kuni’nin Tuareg topluluğuna mensubiyeti güncel bir örnek olarak karşımızda duruyor.
Libya’nın Afrika Geçmişi
Libya’nın Afrika bağı, sadece bugünün meselesi de değil. Kaddafi yönetimdeyken hegemonik hırsları arasında Afrika kıtasını domine etmek bulunuyordu. Libya’yı “Afrika’nın Tacı” olarak tanımlıyor, Libya’nın ihtiyacının çok ötesinde silah envanterleri oluşturuyordu. Yine kendi yönetimi döneminde kurduğu ve bugün hala faaliyet gösteren Libya’nın ana havayolu şirketlerinden birinin adı “Afrikalı Havayolları”dır.
Libya, Kaddafi döneminde Çad’la savaşa girmiş, bugün Libya’da adını çokça duyduğumuz ve Libya’nın ana aktörlerinden biri haline gelen Halife Hafter o savaş sırasında Libyalı bir komutan olarak Çad’a esir düşmüştü.
Dış Aktörlerin Libya’ya Giydirdiği Elbise: Afrika
Libya’nın Afrika ile kendi tarihi, coğrafi, sosyal, ekonomik, siyasi ve hatta askeri bağlarının ötesinde, Libya’ya dair politika geliştiren veya bir şekilde Libya’ya müdahil olan dış aktörler için de Libya çevre coğrafyalardan ve özellikle de Afrika’dan bağımsız düşünülemez. ABD’nin mukayeseli olarak bakıldığında Libya’ya nispi ilgisizliği, Libya’yı ABD dış politikası, stratejisi ve ulusal güvenliği açısından müstakil bir ülke olarak görmemesi, onu ancak daha büyük bölgelerin -Afrika, Kuzey Afrika veya Akdeniz- bir parçası olarak değerlendirmesinde yatıyor. ABD’nin Libya’ya nispi ilgisizliğinin siyasi ve askeri pek çok sonucu da Kaddafi’nin devrilmesinden 2019-2020 döneminde derinleşen çatışma dönemine kadar görülmüştür. ABD’nin birincil önem ve ilgi atfetmediği Libya’da; Fransa, Türkiye, İtalya, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi orta büyüklükte ve çok sayıda aktör ön plana çıkabilmiştir. Yine Rusya aynı sebeple bir büyük güç olarak daha önce olmadığı kadar Libya’da belirleyici bir aktöre dönüşebilmiştir. Nihayet, Rusya’nın Wagner paralı askerleri ve Libya’da konuşlandırdığı savaş uçakları dahil pek çok silah sistemine dair tepki, tehdit değerlendirmesi ve ifşa faaliyeti ABD adına ABD’nin Afrika Komutanlığı, AFRICOM tarafından gerçekleştirilmiştir. Libya’nın AFRICOM’un görev ve ilgi alanına girmesi, ABD’nin bir dış aktör olarak Libya’yı Afrika merkezli okuması ve onu jeopolitik değerlendirmesinde Afrika’da konumlandırması açısından güzel bir örnektir.
Fransa'nın Libya'daki Hedefleri ve Hafter
Libya’ya Kaddafi’nin devrilmesi sürecinden günümüze kadar en çok müdahil olma arzusunda olan ve gerçekten müdahil de olan dış aktörlerin başında elbette Fransa geliyor. Fransa’nın Libya’daki hedefleri ve Libya’ya yaklaşımı ise büyük oranda Afrika’daki hedefleri ve yaklaşımları ile sıkı bir ilişki içinde. Fransa’nın Afrika’daki eski sömürgelerinde uyguladığı ve inandığı “otoriter istikrar” modeli, onun Hafter’e verdiği askeri ve diplomatik desteğin de en büyük sebebidir. Hafter, Trablus’u işgal yoluyla ele geçirebilseydi, Libya’da Fransa’nın arzu ettiği çizgide bir otoriter yönetim kurabilir ve bu Libya’nın komşuları ve çevresi dikkate alındığında bir aykırılık da teşkil etmezdi.
Bunun yanı sıra Fransa’nın Libya’nın muhtelif coğrafi bölgeleri arasında en çok ilgili ve etkili olduğu bölgenin güneydeki Fizan bölgesi ve Fizanlı aktörler olması, Fransa’nın Çad, Nijer ve Mali’deki geleneksel etkisinden bağımsız değildir. Ayrıca Fransa’nın Barkhane isimli Çad, Nijer ve Mali’yi de içeren Sahel ülkelerindeki terörle mücadele operasyonları, istihbari, operasyonel ve askeri varlıklar açısından Fizan’ı da kendi safında bir bölge olarak muhafaza etmesini gerektirmektedir. Bunun sonucunda Fransa, Fizan’ı Libya içinde kendisi için bir nüfuz bölgesine dönüştürebiliyor. Bugün Libya’da seçimler etrafında çok büyük bir mücadele yaşanmakta, Libya içinde ve dışında her aktör kendi çıkarları ve ittifakları çizgisinde pozisyon almaktadır. Libya’nın üç üyeli Başkanlık Konseyi’nde Başkan Muhammed el-Menefi ve üye Abdullah el-Lafi seçimlerin 24 Aralık 2021’de yapılmasına şerh düşmekte ve seçimler için bazı ön şartlar tavsiye etmektedir. Ancak Fizan bölgesini temsilen Başkanlık Konseyi’nde bulunan Tuareg üye Musa el-Kuni'nin, seçimlerin herhangi bir ön şart olmaksızın 24 Aralık 2021’de yapılması çağrısı yaparak başkan ve diğer üyeden ayrışması ve bu pozisyonunun Fransa’nın seçim ajandası ile örtüşmesinin, Fransa ile olan yakınlığından kaynaklandığı düşünülmektedir.
BAE’nin Hafter’i askeri olarak güçlendirmek amacıyla Sudan ve Çad’dan Libya’ya getirdiği ve halihazırda ülkede bulunan paralı askerler, Libya-Afrika bağlantısının iç savaş ve çatışma ortamındaki unsurunu teşkil ediyor. Öncesi olmakla beraber daha çok Hafter’in 2019’da Trablus’a saldırısıyla ağırlık kazanan Sudanlı ve Çadlı paralı askerler meselesi jeopolitik açıdan daha karmaşık bir tabloyu karşımıza çıkarıyor.
Libya, Rusya İçin Sıçrama Taşı mı?
Çad’ın Fransa’nın müttefiki olan müteveffa Cumhurbaşkanı İdris Deby, Libya’da Hafter saflarında savaşan, Wagner tarafından da kısmen eğitildiği bilinen Çad’ın FACT isyancıları tarafından öldürüldü. Bu olayın FACT isyancılarının Libya’daki hamileri ve müttefikleri yani Hafter ve Wagner’in hesaplayamadığı bir kaza olması mümkün. Ama öte yandan Rusya’nın Afrika’da hem Wagner paralı askerlerinin olduğu hem de diğer şekillerde nüfuz sahibi olduğu ülkeler Libya’dan Güney Afrika’ya kadar haritada sıralandığında, Çad’ın eksik parça olarak karşımıza çıktığı görülüyor. Dolayısıyla Rusya’nın Afrika çapındaki stratejisi çerçevesinde, Fransa ile olan rekabeti de göz önünde bulundurulduğunda, Libya orjinli İdris Deby suikastında bir rolünün olup olmadığı irdelemeye değer bir sorudur. Ayrıca Rusya’nın Libya müdahalesi ve varlığındaki güçlü ısrarda Libya’yı Sahel ve Sahraaltı Afrika ülkelerine yönelik nüfuz ve varlık arayışında bir sıçrama tahtası ve açılım kapısı olarak görmesi de etkilidir.
Ezcümle, Libya tarihi, coğrafyası, demografisi ve ekonomisi ile zaten Afrika’nın doğal bir parçası olageldi. Bugün Libya’nın silahlı çatışma ve iç savaştan siyasi mücadeleye kadar büyük jeopolitik mücadelelerin merkezine oturduğu bir dönemde de sadece kendi tercihinin ve kimliğinin bir sonucu olarak değil, bu jeopolitik mücadeleyi yürüten dış aktörler tarafından da Afrika hesaplarına dahil ediliyor ve Afrika’nın ayrılmaz bir parçasına dönüşüyor.