Kriter > Dosya > Dosya / 2024 Yerel Seçimleri |

Muhalefetin Seçim Stratejileri


CHP, yerel seçime 2019’daki partiler ittifakının dağıldığı bir dönemde giriyor. Ama Ekrem İmamoğlu’nun siyasi kurmaylarının bulduğu formülle resmen partilerin olmadığı ama fiilen parti tabanlarının dahil olduğu bir “İstanbul İttifakı”yla seçimlerde yarışıyor. CHP genel merkezi ise bunu bütün Türkiye’ye teşmil ederek “Türkiye İttifakı” adıyla ifade etti.

Muhalefetin Seçim Stratejileri

31 Mart 2024 yerel seçimlerinde muhalefetin stratejisini anlayabilmek, muhalefetteki Millet İttifakı’nın sona ermiş olması dolayısıyla bir ölçüde zorlaştı. 14/28 Mayıs 2023 seçimlerine ittifak halinde katılan muhalefet bloku, açık ve net bir şekilde yenildi. Bu yenilgi beraberinde ittifak yapısının dağılmasının ötesinde, ittifakı oluşturan bileşenlerin iç yapılarının da dağılmasına ve parti içi iktidarların sorgulanmasına yol açtı. Özellikle İYİ Parti ve CHP’de olanlar sadece muhalefetin değil, Türkiye’nin de siyasi kaderini etkileyecek sonuçlar doğurmaya aday.

 

İYİ Parti

Seçimlerden hemen sonra İYİ Parti, Millet İttifakı’ndan ayrıldı. İYİ Parti’nin ayrılmasıyla beraber DP, Saadet Partisi, DEVA ve Gelecek partilerinin CHP ile ittifak sayesinde kazandıkları milletvekilleri CHP içerisinde büyük tartışmalara yol açtı. Bu tartışmalara CHP’deki parti içi iktidar mücadelesini tartışırken tekrar dönebiliriz. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 14 Mayıs 2023 seçimlerinden hemen sonra daha 28 Mayıs’taki ikinci tur gerçekleşmeden İYİ Parti’yi kongreye çağırdı. Akşener kongrede, kendisine ittifak masasında dayatılan Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığını eleştirmekle kalmadı, ittifakı ve adaylık tekliflerini kabul etmeyen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş’ı da eleştirmeye başladı. Akşener, kendi partisi içindeki muhalefeti ve CHP’yi giderek artan bir dozda tenkit etmeye geçti. İYİ Parti, bu şekilde kendileri açısından ittifakın sona erdiğini, seçimlere hür ve müstakil, “özü başlarına” gireceklerini ilan etti. Bu şekilde İYİ Parti ciddi bir siyasi dalgalanmanın da içine girdi. Kurucular kurulundan, teşkilatlardan, genel merkezden ve gruptan birçok ismin süreç içerisinde istifa ettiği görüldü.

İYİ Parti’nin CHP ile ittifakını sona erdirmesi, CHP ile ittifak sayesinde bilhassa CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi ile kadro, ihale vs. “lojistik ilişkiler” geliştirmiş olan İYİ Parti kadrolarını ve bu kadrolarla ilişkili tabanı rahatsız etti. Bu rahatsızlığı siyaseten kullanan İstanbul BB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara BB Başkanı Mansur Yavaş, İYİ Parti’nin İstanbul ve Ankara teşkilatlarının adeta içini boşalttı. Meral Akşener’in parti içindeki her türden muhalefete ve farklı görüşlere yönelik haşin tavrı, bu müdahalenin etkisini artıracak bir kötü yönetim örneği olarak tarihe geçti. Kamuoyu bizzat Akşener’in gündeme taşıdığı, kimsenin bilmediği parti içi meseleleri tartışırken, bu tartışmalardan İYİ Parti’nin büyük ölçüde yıpranarak çıktığını da söylemek lazım.

İYİ Parti halen büyük bir siyasi kriz yaşıyor. Bu kriz, İYİ Parti’nin hem şimdiye kadar içinde bulunduğu muhalefet bloku başta olma üzere dış alemle ilişkisini hem de İYİ Parti’nin parti içindeki koalisyonu oluşturan unsur ve kişileri de etkiliyor. İYİ Parti’nin içerideki ve dışarıdaki koalisyonlarını etkileyen bu kriz, aslında İYİ Parti’nin içine girdiği “ontolojik güvenlik krizi” yani beka meselesidir. Bu bakımdan İYİ Parti, kimlik meselesini yeniden tartışmak mecburiyetindedir. İYİ Parti, Millet İttifakı veya altılı masadan ayrılarak yeniden kendisiyle yüzleşmek ve misyonunu tartışmak durumunda kalmıştır. Siyasi partiler alanının mühim ve kurucu isimlerinden M. Duverger, Siyasi Partiler isimli kitabında her siyasi partinin kriz anlarında kuruluş döneminin problemlerine döneceğini söyler. Bu, İYİ Parti için de geçerlidir. Bu bakımdan İYİ Parti’nin bugünü anlayabilmek için İYİ Parti’nin kuruluş dönemine dönmekte fayda var. İYİ Parti, Erdoğan karşıtlığı ve bu karşıtlığın oluşturduğu ittifaka karşı MHP’den koparak kuruldu. Erdoğan karşıtı ittifak ise esas itibarıyla dış politikada teslimiyetçi radikal batıcılığın ve Türkiye’nin stratejik özerkliğine karşı çıkışın bir ifadesiydi. Bu bakımdan İYİ Parti’nin CHP ittifakından ayrılmasının bu konuda bir değişime yol açıp açmadığına bakmak lazım. Rusya-Ukrayna Savaşı başladığında Meral Akşener’in neredeyse Batı ittifakından dahi önce yaptığı açıklama, bu bakımdan çok ehemmiyetlidir. Akşener, Batının dahi talep etmediği şekilde, Türkiye’nin stratejik menfaatleri hilafına ve kritik projeleri bozmak pahasına, Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri koparmasını istemiştir: “Türkiye ise Rusya ile kurduğu asimetrik ilişki modelinden sıyrılmalı, kendisini kırılgan hale getiren S400'lerden acilen kurtulmalı, Akkuyu nükleer santralini derhal millileştirmeli, bölgesel istikrara risk oluşturabilecek Kanal İstanbul projesini durdurmalıdır.”

Meral Akşener ve İYİ Parti sözcülerinin CHP ile ittifakı sona erdirirken, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ile artan tartışmalarında kullandıkları “üçüncü yol” ifadesi, eğer ideolojik olarak içi doldurulabilseydi, İYİ Parti için belki yeni bir yol ve misyon inşa edilebilirdi. Ancak İYİ Parti’nin iç tartışmaları, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın İYİ Parti teşkilatları üzerindeki yıkıcı etkisi yüzünden böyle performans görülemedi. İYİ Parti, CHP ve bilhassa Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ile polemik yaparak kendi tabanını konsolide etme, CHP’den uzaklaştırma stratejisi izledi. CHP, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ise Meral Akşener ve İYİ Parti’nin en sert sözlerine dahi çatışmadan kaçınacak bir dille cevap verirken, fiilen İYİ Parti kadrolarını ve tabanını devşirecek bir politika izlemeyi tercih ettiler. İYİ Parti, bütün Türkiye’de aday göstermeyi başarsa da seçimlere girerken siyasi stratejisi ve kadro düzeyinde iddialarının içini doldurmaktan uzak görünüyor. İYİ Parti’nin seçim beyannamesini açıkladığı toplantıda parti sözcüsü Kürşat Zorlu’nun, beyannamenin temel ilkeleri nedir sorusuna, “Öncelikle göçmenleri göndereceğiz” diye cevap vermesi, İYİ Parti’nin merkez sağdan ve makul milliyetçilikten uzaklaştığının bariz bir örneğidir. İYİ Parti, bu noktadan itibaren kendisinden ayrılan ve göçmen karşıtı bir parti olarak kodlanan ve protesto oylarını toplamaya çalışan Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi’yle aynı havuzun suyundan beslendiğini ve sınırlı bir çerçeveye mahkum olduğunu gösteriyor. İYİ Parti için bu seçim, Zafer Partisi’yle yarıştığı bir varlık yokluk mücadelesine dönüşmüş durumda.

 

Millet İttifakı’nın Küçük Partileri

Millet İttifakı’ndan ayrılan küçük partiler Mayıs seçimlerinin faturası olarak ittifaktan ayrıldılar ve CHP’li muhaliflerin günah keçisi kadrosunu doldurdular. DP, Gelecek ve DEVA partilerinin bir gelecekleri olmadığı Mayıs seçimlerindeki başarısızlıklarıyla tescil edilmişti. Bu yüzden 31 Mart yerel seçimlerine ayrı ayrı girmek zorunda kaldılar. 31 Mart seçimleri bu başarısızlığın ve tasfiyenin teyidi olacaktır. Saadet Partisi de kuvvetle muhtemeldir ki bu üç partiye benzer bir akıbete doğru sürüklenecektir.

 

CHP

31 Mart seçimlerinde muhalefetin ana aktörü CHP ve CHP içinde de Ekrem İmamoğlu’dur. CHP yerel seçimlere 14/28 Mayıs 2023 TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gölgesi altında gidiyor. Mayıs seçimlerinin 31 Mart seçimlerinde CHP üzerinde olumsuz ve olumlu tesirlerinden bahsedilebilir. Olumsuz tesirlerin sebebi Mayıs seçimlerindeki açık yenilgidir, bu yenilgi sonucunda önce Millet İttifakı’nın dağılması ve bilahare de CHP’de parti içi iktidarın değişmesidir. CHP’deki parti içi iktidar değişse de parti içi iktidar mücadelesi devam etmektedir. Bu mücadelenin seçim sürecini ve aday belirmeyi de etkilemesi, zaman zaman CHP’nin aleyhine olabilecek denge değişikliklerine de yol açmıştır. Diğer taraftan yenilgi ve parti içi iktidar mücadelesinin devam ediyor olması, muhalif seçmende ve CHP tabanında siyasetten uzaklaşmaya ve belki de bir oranda seçimlere katılımda düşüşe yol açabilir. Mayıs seçimlerinin, 31 Mart yerel seçimlerine CHP açısından olumlu etkisi ise Mart seçimlerinde siyasi istikrarın sağlanmış olmasının, iktidara oy veren seçmen kitlesinde bir gevşemeye ve yerel seçimlere ertelenmiş uyarı, protesto ve ceza sürecinin sandığa daha kolay yansıyacağı bir çoklu oy kullanma imkanının, seçmenin seçenekleri arasına girmiş olması sayesindedir. İkinci olarak CHP’de genel başkan ve parti içi iktidarın değişmiş olması, CHP’nin tabanındaki Mayıs seçimlerinin yol açtığı ilgisizliği nispeten azaltmış olmasıdır.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Yerel Seçim Beyannamesi ve Belediye Başkan Adayları Tanıtım Toplantısında konuştu. Konuşmasında DEM Parti ile iş birliği yapan CHP'yi de eleştirdi. (İsmail Kaplan / AA, 24 Şubat 2024)

 

“İstanbul İttifakı”

CHP, 31 Mart yerel seçimlerine 2019’daki partiler ittifakının dağıldığı bir dönemde giriyor. CHP bunu öngörerek bilhassa Ekrem İmamoğlu’nun siyasi kurmaylarının bulduğu formülle resmen partilerin olmadığı ama fiilen parti tabanlarının dahil olduğu bir “İstanbul İttifakı”yla seçimlere gireceklerini ifade ettiler. CHP genel merkezi, bunu bütün Türkiye’ye teşmil ederek “Türkiye İttifakı” adıyla ifade ettiler. Bu şekilde 2019 yerel seçimlerinde inşa edilmiş 2023 seçimlerinde de devam etmiş ittifakın seçmeniyle kurulan ilişkiyi sürdürmek ve partiler resmen ayrılsa dahi, aradaki gönül bağını ve Erdoğan karşıtlığı ortak paydasını koparmayacak bir siyasi dil kullanmaya çalıştılar. Ancak söz konusu CHP olunca, buna bütünüyle dikkat edildiğini söylemek zor olur. CHP medyası ve kimi CHP kadroları, eski müttefiklerine başta İYİ Parti olmak üzere çok sert ve ağır ifadelerle hitap etmekten uzak duramadılar. CHP’lilerin bu ağır ifadelerinin meydana getirdiği tahribat ve tortu, belki de seçimlerin kaderini tayin edecek ölçülere ulaşmış olabilir. Milliyetçi, muhafazakar ve İslamcılara yönelik hakaretlerin, CHP ile ittifak yapan sağ partilerin tabanında yol açtığı reaksiyonu seçimlerde görmek mümkün olabilecek. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, bu hususta özel bir dikkat sergilemenin ötesinde sağ çevrelere organik bir şekilde hitap edecek bir siyasi dil ve politika geliştirdiler. Bunun ödülünü de kamuoyu anketlerinde aldıkları görülüyor. Bu şekilde Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın çok net bir şekilde Kemal Kılıçdaroğlu’nun küçük sağ partiler üzerinden hayata geçirmeye çalıştığı sağa açılma politikalarını, fiilen partileri atlayarak belediyelerin lojistik imkanlarıyla doğrudan sağ kadrolar ve tabanla ilişki kurarak gerçekleştirdiğini görüyoruz. Yeni CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise bundan rahatsız olabilecek kor CHP ve sol seçmeni rahatlatacak bir sol siyaset diliyle, solda konsolidasyonu tesis etmeye çalışıyor. Bu iş bölümünü bozan şey ise Kemal Kılıçdaroğlu hizbinin tasfiyesi sürecinde dozun kaçmış olması. CHP bu yüzden Gürsel Tekin gibi ekran yüzü olan bir ismi kaybettiği gibi, CHP ile özdeşleşmiş birçok isim CHP’den istifa etmeyi göze aldılar.

 

CHP - DEM Parti İş Birliği

Sadece 31 Mart seçimlerini değil CHP’nin önümüzdeki on yıllarını etkileyecek bir huşu da CHP-DEM “Parti” arasındaki ilişkilerin mahiyeti olacak. CHP İstanbul başta olmak üzere bazı büyükşehirlerde DEM’in desteği olmadan sonuç alamayacağına kanaat getirmiş durumda. Ancak DEM Parti ile açık bir ittifakın CHP içinde, sağdan gelecek diğer oylarda ve bazı bölgelerde reaksiyona sebep olmasından endişe ederek bu görüşmelerde ve iş birliğine özel bir strateji izlendi. DEM Parti ile kamuya açık bir şekilde görüşülmekle birlikte bir protokol imzalanmamasına dikkat edildi. İstanbul’da Esenyurt ve Güngören’de, yine Mersin ve Adana’da bazı ilçelerde DEM listesinden de aday olabilecek isimler, ilçe belediyelerine ve meclis üyeliklerine yazıldı. Buna karşılık DEM de İstanbul’da 39 ilçenin 22’sinde seçimlere girmeyecek. Bu iş birliğinin adına da “kent uzlaşısı” dendi. Buna karşılık, DEM Parti’nin İstanbul’da Selahattin Demirtaş’ın eşi Başak Demirtaş yerine Meral Danış Beştaş’ın daha zayıf bir aday olarak aday tercih edilmesiyle tablo tamamlandı. DEM, her hareketiyle aslında İstanbul’da istemeye istemeye, âdet yerini bulsun diye aday gösterdiklerini hissettirecek bir tavır sergiledi. 20 Şubat’ta İstanbul aday listelerinin tesliminde gecikerek sergiledikleri tavır dahi, aday göstermedeki gönülsüzlüklerinin bir yansıması olarak anlaşılmalıdır. Seçime aşağı yukarı bir ay kalmışken dahi, hâlâ DEM’in İstanbul adayının son anda çekilebileceği konuşuluyor. Ekrem İmamoğlu için DEM’in hiç aday göstermemesi avantajlı olsa, DEM’in aday göstermeyeceği söylenebilir. DEM’in Ekrem İmamoğlu karşısında zayıf bir aday göstermesi, daha tercihe şayandır. Ekrem İmamoğlu’nun DEM Parti ile açık bir ittifak yapması, Cumhur İttifakı açısından eleştiri konusu yapılabilecek ve milliyetçi muhafazakar seçmeni karşı adaya tahrik edecek bir sonuç doğurabilirdi. DEM’in zayıf bir adayla Ekrem İmamoğlu’nun karşısına çıkması, tam aksine muhafazakar milliyetçi seçmeni daha serbest davranmaya ve protestosunu oyuna tahvil edebilecek rahatlığı hissedebilecektir. Ekrem İmamoğlu ve CHP, genel seçmeni rahatsız etmeden DEM Parti ile kritik yerlerde fiilen iş birliği yapmayı esas almış durumdadır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası