Türkiye, tarihi bir referanduma gidiyor. AK Parti ve MHP’nin desteğiyle yapılan yeni Anayasa teklifi Nisan ayında halk tarafından oylanacak. Teklifin temelini Cumhurbaşkanlığı sistemi oluşturuyor. Yeni Anayasa ile darbelerin ardından kurulan bürokratik kurumlar tasfiye ediliyor ve seçilmişler ülke yönetimine aktif olarak katılıyor.
Başkanlık sisteminin gündeme gelmesine ilk tepki gösteren partinin HDP olması ve 7 Haziran milletvekili seçimlerinden sonra terör örgütü PKK’nın Çözüm Süreci’ni bozarak şehirleri işgal girişimi dikkat çekicidir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa terör örgütleri FETÖ/PDY, DEAŞ, DHKP-C ve PKK ittifak yapmış, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok şehirde terör eylemi gerçekleştirmiştir. Suriye’de de eş zamanlı olarak güvenlik hattımız Azez-Cerablus saldırı altına alınmış, 15 Temmuz’da ise ülke işgal edilmek istenmiştir.
CHP Sadece Kurumlarla İktidarda
CHP ve HDP’nin Cumhurbaşkanlığı sistemine neden karşı olduklarını inceleyelim. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 11 Mayıs 2016 tarihinde, “Başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz” ifadelerini kullanmıştır. CHP’nin son kalesi olan “bürokratik kurumlar” üzerinden ülkeyi yönetme isteğinin Cumhurbaşkanlığı sistemi ile tamamen sona ermesi Kemal Kılıçdaroğlu’nu sert konuşmaya sevk etmiştir.
Türkiye’nin ilk siyasi partisi olan CHP, 1950’den günümüze kadar tek başına iktidar olamamış, askeri darbelerin ardından kurulan bürokratik kurumlarla gücünü hissettirmiştir. CHP’nin 1959’daki seçim bildirgesindeki taleplerinin, 1960 Askeri Darbesi’yle aynen uygulandığı açıkça görülmektedir.
CHP’nin, 12 Ocak 1959 tarihinde gerçekleştirdiği 14. Kurultayı’nda “düzen değişikliği programı” olarak nitelendirdiği “İlk Hedefler Bildirisi” kabul edilmiş ve seçim bildirisinde, “Mahkeme bağımsızlığı ve yargıç güvencesi sağlanacak, Yüksek Hakimler Şurası kurulacaktır”, “Radyo ve üniversite özerkliği sağlanacaktır”, “Kanunları denetleyecek Anayasa Mahkemesi kurulacaktır” ve “Cumhurbaşkanı tarafsızlığı sağlanacaktır” ifadeleri kullanılmıştır.
CHP’nin seçim bildirgesindeki bu teklifler, 27 Mayıs 1960 İhtilali ile aynen gerçekleşmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) adına ülke yönetimini üstlenen “Milli Birlik Komitesi” tarafından Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulu (MGK) ve Askeri Yargıtay kurulmuştur. CHP, programında yer alan hedeflerin darbeciler tarafından uygulandığını resmen açıklamıştır.
1971 Muhtırası’ndan sonra Yüksek Askeri Şura (YAŞ), 12 Eylül Askeri Darbesi’nden sonra Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurulmuştur. CHP, 67 yıldır tek başına iktidar olamamasına rağmen darbelerin ardından kurulan kurumlarla hükümetlere ortak olmuştur. Halkın oylarıyla iktidara gelen partiler kapatılmış, yargı ve bürokraside CHP’li yöneticilerin istediği kararlar çıkarılmıştır. Meclisin üniversitelerde uygulanan başörtüsü yasağını kaldırmasına bürokratik kurumlar izin vermemiştir. Anayasa Mahkemesi Meclisin önüne geçmiştir. Cumhurbaşkanlığı sisteminin bürokratik oligarşiye son vermesi bu yüzden CHP’yi rahatsız etmektedir.
FETÖ’nün HDP Projesi
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 17 Mart 2015 tarihinde tek cümlelik grup toplantısı yapması ve “Recep Tayyip Erdoğan, seni başkan yaptırmayacağız!” şeklindeki açıklaması dikkat çekiciydi. FETÖ, 7 Haziran seçimlerinde Selahattin Demirtaş ve partisi HDP’yi öne çıkarmıştı. Fakat HDP’li koalisyon seçeneğine AK Parti ve MHP’nin izin vermemesi bu projeyi ortadan kaldırmıştı.
Terör Örgütleri Sahnede
FETÖ’nün “HDP’li koalisyon” projesini engelleyen AK Parti ve MHP, başkanlık sistemi için ortak çalışma başlatmıştır. AK Parti Genel Sekreteri Abdulhamit Gül ve MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak’ın 10 Aralık 2016 tarihinde yeni anayasa konusunda anlaştıklarını açıklaması ve Anayasa değişikliği teklifinin Meclise sunulmasının ardından terör örgütleri sahneye çıktı.
10 Aralık gecesi Vodafone Arena’daki Beşiktaş-Bursaspor maçı sonrasında bölgedeki polis otobüsü yakınlarında bir bombalı araç patlatılmış, 46 kişi hayatını kaybetmiştir. Saldırıyı PKK’nın taşeronu TAK üstlenmiştir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan saldırının ardından yaptığı açıklamasında yeni Anayasa çalışmalarına atıfta bulunmuş ve “Türkiye ne zaman geleceğe yönelik olumlu bir adım atsa, cevabı hemen terör örgütleri eliyle kan, can, vahşet, kaos olarak önümüze gelmektedir” ifadelerini kullanmıştır.
17 Aralık 2016 tarihinde Kayseri’de Erciyes Üniversitesi yakınlarında bomba yüklü araçla gerçekleştirilen terör saldırısında 14 asker şehit olmuş ve saldırıyı yine TAK üstlenmiştir.
Terör nöbetini FETÖ ve DEAŞ devralmış, 19 Aralık 2016 tarihinde Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, silahlı saldırıda hayatını kaybetmiştir. Katil Mevlüt Mert Altıntaş’ın FETÖ ile bağlantılı olduğu ifade edilmiştir.
1 Ocak 2017 tarihinde ise Beşiktaş Ortaköy’de yılbaşı gecesi bir gece kulübüne düzenlenen saldırıda 39 kişi ölmüş, saldırıyı gerçekleştiren Abdülgadir Masharipov’un DEAŞ adına eylemi gerçekleştirdiği tespit edilmiştir. Reina’yı kana bulayan Masharipov’un, 15 Temmuz darbe girişimine katılan Binbaşı Zafer Özleblebici ile bağlantısının telefon kayıtlarından tespit edildiği basına yansımıştır. Özleblebici’nin darbe girişimi sırasında oluşturulan WhatsApp mesaj grubunda “halka ateş açılması” talimatını veren binbaşı olduğu iddianamelerde kayıt altına alınmıştır. Özleblebici yurt dışına kaçmıştır. Dolayısıyla yeni Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş sürecinde terör örgütlerinin ittifakı açıkça görülmektedir.
Müesses Nizam Rahatsız
Cumhurbaşkanlığı sistemine karşı olanlara bakıldığında aynı koalisyonun geçmişte de benzer ittifaklar yaptığı görülüyor. 2007 yılında Cumhurbaşkanlığına eşi başörtülü Abdullah Gül’ün aday olması darbecileri rahatsız etmişti. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Cumhurbaşkanlığı seçimine “e-muhtıra” ile müdahale etmiş ve 27 Nisan e-muhtırası yayımlanmıştı. Buna cevap olarak Başbakan Erdoğan 1 Mayıs 2007 tarihinde erken seçim kararı almıştı. Ardından PKK ortaya çıkmış ve Ankara Anafartalar Çarşısı’ndaki patlamayla 7 kişiyi öldürmüştü. Cumhurbaşkanını halkın seçmesine yönelik Anayasa değişikliği 21 Ekim 2007 tarihinde yapılan referandumla yüzde 68 gibi ezici bir çoğunlukla kabul edilmiş, aynı gün PKK Dağlıca’da saldırı gerçekleştirmiş, 12 asker şehit olmuş, 8 asker de kaçırılmıştı.
Selahattin Demirtaş’ın bir dönem başkanlığını yaptığı Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) yetkililerinin, dönemin Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile TBMM’de yapacağı görüşme PKK’nın saldırısı sonucu ertelenmiştir. 16 Eylül 2010 tarihinde sivil yolcu minibüsüne yönelik saldırıda 9 vatandaş ölmüştü. Bunun bir sabotaj olduğu çok açıktı.
Çözüm Süreci'ne PKK Sabotajı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, Kürt sorununun çözümü için somut adımlar atmış ve “Kardeşliğe elimi, bedenimi, canımı koydum” diyerek Çözüm Süreci’ni başlatmıştır. “Akil İnsanlar Heyeti” oluşturulmuş, Kürt vatandaşlarımızın darbe dönemlerinde alınan hakları yasayla kendilerine verilmiştir.
Selahattin Demirtaş, Kobani olaylarını bahane ederek HDP’lileri sokağa çağırmış ve 6-7 Ekim 2013 olaylarında 46 kişi ölmüştür. AK Parti bu olaylara rağmen Çözüm Süreci’ni kararlılıkla sürdürmüştür.
Bu süreçte Doğan Medya Grubu devreye girmiş, Cumhurbaşkanlığı seçim süreci ve 7 Haziran 2015 milletvekili seçimlerinde HDP'ye açıktan destek vermiştir, Selahattin Demirtaş barış sürecinin mimarı olarak gösterilmiştir. HDP’nin milletvekili adayları Hürriyet gazetesinde tam sayfa röportajlarla tanıtılmış ve HDP’nin seçim barajını aşamadığı takdirde “kaos”un başlayacağı ima edilmiştir. FETÖ, HDP’yi koalisyon ortağı yapmak için çalışmış, Zaman gazetesi yazarı Şahin Alpay, “Tek çare HDP” başlıklı köşe yazısı yazmıştır.
17-25 Aralık yargı darbesinden önce Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde polis, asker ve memur sandıklarından HDP’ye yüzde 2-3 oy çıkarken, bu oranın 30 Mart yerel seçimlerinde yüzde 25’e yükselmesi de dikkat çekicidir. HDP’nin Anayasa hukukçusu Hasip Kaplan, “Asker ve polis sandıklarında bize oy çıktı. Şırnak’ta bazı tugay sandıklarında dörtte bir oranında oy aldık. Samimiyetimiz o cenahta da karşılık buldu” açıklamasında bulunmuştur. Hasip Kaplan’ın samimiyet kazandığını iddia ettiği grup FETÖ mensuplarıdır.
Sonuçta yeni Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı sistemi ile Türkiye’nin önünde olan sistem reformuna karşı çıkanlar ile daha önce çözüme, demokrasiye ve barışa dair tüm girişimleri ya engellemeye çalışan ya da sabotaj yapan kesimlerin büyük ölçüde aynı yapılara mensup olduğu görülmektedir. Türkiye’nin önünü kesmek için tetiklenen terör ve darbe girişimlerinin arkasında yer alan CHP, HDP, PKK ve FETÖ gibi yapıların ittifakını şimdi de görmek mümkündür.