Kriter > Siyaset |

Darbeci Zihnin Sefaleti: Gaflet, Dalalet ve Hatta Hıyanet


Demokrasi, anti-demokratik yollarla daha iyi bir demokrasi haline getirilemez. Millet iradesi yok edilerek, milli irade daha iyi tecelli ettirilemez. Bir demokrasiden daha iyi olan şey, sadece ve sadece daha iyi bir demokrasidir. Demokratik sorunların çözümü, yalnızca ve yalnızca daha çok demokrasidir.

Darbeci Zihnin Sefaleti Gaflet Dalalet ve Hatta Hıyanet

Demokrasi eğer kendisiyle kendimizi kandırdığımız aldatıcı bir şey değilse ve aksine iyi bir şeyse, ağzından demokrasi kelimesi düşmeyen bir kısım insanların askeri darbelerin, hükümet darbelerinin ve milli iradeyi yok etmenin yanında saf tutmaları gerçekten çok düşündürücüdür. Kendilerini aydın sınıfın tepesine yerleştirmekte pek mahir olan bu kişilerin açık bir anti-demokratlık ve dahası apaçık bir faşizm tavrı sergilemeleri onların sosyal statülerine bir halel de getirmemektedir. İçlerine faşizm kaçmış bu insanların her fırsatta hortlayan anti-demokratlıkları, maalesef Türkiye’de sık sık gördüğümüz bir olgudur. Öyle ki; amasız ve fakatsız bir şekilde, her zaman ve her şartta, ne olursa olsun demokrasinin yanında olması gereken siyasetçiler bile maalesef darbeden yana tavır alabilmektedirler. Siz buna gazetecisini, askerini, yazarını, öğrencisini vb. ekleyebilirsiniz. Gerçekte utanılası bir şey olan bu çabayla, sanki darbe demokrasinin gereklerinden ve normlarından bir şeymiş gibi darbeyi normalleştirme ve buna paralel olarak “kötülüğün sıradanlaştırılması” misali darbeyi, darbeciyi ve darbeciliği sıradanlaştırma ve toplumsallaştırma gibi bir yere varmak istenmektedir adeta.

 

Demokrasinin Getirdikleri

Demokratik bir ülkede yaşıyoruz ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Almanya’ya gidip “Bizi desteklerseniz, Erdoğan’ı yeneriz” diyor. Türkiye demokratik bir ülke ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu “Seçimle ya da başka bir şekilde Erdoğan’ı devireceğiz” diyor. Demokratik bir Cumhuriyetimiz var ve eski bir genelkurmay başkanı olan İlker Başbuğ Cumhuriyet isimli bir gazeteye “Eğer Menderes, 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir’de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi” diyor. Yüz elli yıla yakın bir demokrasi tecrübemiz var ve CHP’nin televizyon kanalı olarak bilinen Halk TV’de gazeteci Ayşenur Aslan, “Bizim de HDP gibi silahlı gücümüz olmalı” diyor; demokratik kültürümüz devam ediyor ve tuhaf bir devamlılıkla aynı televizyon kanalında gazeteci Özlem Gürses “Askeri vesayet demokrasinin supabıdır” diyor. 28 Şubat 1997 sürecinde de darbeciler “demokrasiye balans ayarı” yaptıklarını söylemişlerdi ve biz demokratik bir ülkede yaşıyoruz!

İlker Başbuğ, akla ziyan yukarıda aktarılan sözleriyle darbe kışkırtıcılığı mı yaptı, yoksa fikir hürriyeti kapsamında bir şey mi söyledi meselesini çokça tartıştık. Tüm metin okunduğunda, söz iki türlü de anlaşılmaya müsait. Ama askeri darbelerle malul demokrasi tarihimiz aynı zamanda bir travmalar tarihi olduğu için herkesin ağzından çıkana dikkat etmesi gerektiğini söylemeye gerek yoktur. Belli bir yaşın üzerindeki her Türk adeta bir darbeler tarihi, bir travmalar tarihi olarak hayatını devam ettirmektedir. Hal böyleyken, özellikle toplumda belli bir yeri olan insanların seçkilerden seçki yaparak konuşması/yazması gerekir. Doğrusu bu, iyi niyetle hareket edenler için geçerli olan bir şeydir. Kötü niyetli olanları ise millete ve tarihe havale etmekten başka bir yol yoktur ve elbette memleketi zararlarından korumak için çaba sarf etmek ise boynumuzun borcudur.

Asıl anlatmak istediğimiz ise -iyi niyetli ya da kötü niyetli fark etmez- insanın askeri darbeyi, zihninin bir yerinde demokrasiye yani halk iradesine karşı bir seçenek olarak yaşatıyor olması meselesidir. İlker Başbuğ’un yaptığı tam da budur. Yani mahiyetini bile bilemeyeceğimiz niyetini kendine bırakarak, o ve onun gibilerin darbeyi seçenek kabul etmelerini bir sorunsal olarak alıp geri püskürtmeyi konuşmamız gerekmektedir.

 

İnsanın Fikri ve Zikri Meselesi

Sahi, bir insan demokrasiye karşı askeri darbeyi neden bir seçenek olarak görür? Sorunları olan bir demokratik işleyişin sorunlarını gidermek için demokrasiye son vermek nasıl bir akıl tutulmasıdır? Bu, bizim gibi ülkelerde halledilmesi gereken bir sorundur. “Demokraside sorun gördüm, öyleyse bir darbe yapalım!” Bunun, “ülke benim keyfime göre gitmiyor, öyleyse bu yürüyüşü durdurmalıyım” demek olmadığını kim iddia edebilir? “Keyfime göre gitmiyor” demenin de “benim menfaatlerime göre değil”, “benim sınıfımın menfaatlerine göre değil”, “benim ‘çocuğu’ olduğum efendiler liginin menfaatlerine göre değil” demek olmadığını kim iddia edebilir?

Her ne kadar mesele halk ile elitler arasındaki çıkarlar savaşı şeklinde yürüyen bir şey olsa da biz yine gerideki zihinsel duruma odaklanalım. Başbuğ’a sorulan soruya nesnel, bilimsel ve entelektüel olarak içinde darbe geçmeyen bir cevap verilemez miydi? Fikrimce verilebilirdi; öyle bir cevap var çünkü! Ama insanın tabağında ne varsa, kaşığına da o geliyor; ki generalin tabağı darbelerle dolu! Mesela o soruyu bana sormuş olalım, bakalım benim tabağımda ne var ve kaşığıma ne gelecek: “Demokrasi, anti-demokratik yollarla daha iyi bir demokrasi haline getirilemez. Millet iradesi yok edilerek, milli irade daha iyi tecelli ettirilemez. Bir demokrasiden daha iyi olan şey, sadece ve sadece daha iyi bir demokrasidir. Demokratik sorunların çözümü, yalnızca ve yalnızca daha çok demokrasidir.” Bakınız, benim kaşığımda hiç darbe lokması yok. Demek ki, tabağımda darbe yemeği yok. Demek ki, zihnimin gerisinde, dibinde, dehlizlerinde bir yerde bile darbe denilen illet yok. Zihnimde yok ki, dilime de gelmiyor. Dervişin fikri ve zikri meselesi yani!

Darbe hastalığıyla malul kötü zihinlerin sorunu şu: Darbeyi bir çözüm, bir seçenek olarak görüyorlar. Böyle bir zihin, kirli bir zihindir ve her türlü iç ve dış manipülasyona, her türlü kullanılmaya; her türlü gaflete, dalalet ve ihanete açıktır. Bunu, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra Amerikan başkanına “Bizim çocuklar başardı” diye rapor veren CIA ajanı Paul Henze’in lafı açıkça ortaya koymaktadır. Ajanın tek cümlelik raporu darbeci zihnin nasıl manipüle edildiğini, nasıl kullanıldığını, nasıl ihanete sürüklendiğini ve ne kadar zavallı bir uşak olduğunu göstermeye yetmektedir. Buna, kendilerinin nasıl teşne olduklarını da siz ekleyiverin!

Keza, 28 Şubat askeri darbesi sürecinde de aynı ihaneti, başka bir veçhesiyle görmüştük. Darbeci generallerden Çevik Bir soluğu hemen Amerika’da almıştı. İhanet, askeri darbe kılığında gezmektedir. Beyinlerine balans ayarı gereken bu kişilerin asker olması ise büyük Türk milleti adına bir talihsizliktir.

Darbecilik kötü olmaktan mı kaynaklanır, yoksa bir hastalık mıdır? Kötülüğü şer/habis manasında kullanıyorum. Hastalıksa, darbecilik nasıl bir hastalıktır? Darbeci akıl, nasıl bir akıldır? Darbeci bilinç, nasıl bir bilinçtir? Darbeci zihin, nasıl bir zihindir? Öyle ya, nasıl bir şeyse, darbeci zihin, askeri darbeyi bir seçenek olarak görebiliyor. Bu hayret verici durum, maalesef ülkemizde defalarca yaşadığımız bir tecrübe oldu. Tam darbeler tarihe karıştı derken, FETÖ darbe ve işgal girişimini yaşadık. Tam FETÖ gömüldü derken, bir eski general çıkıp, darbecilik, demokrasiye karşı seçenek olarak belirlenebilirmiş gibi bir açıklama yaptı. Bu lapsustur. İçlerindeki dışlarına çıkıyor. Bu dil sürçmesi değildir, akıl sürçmesi değildir, zihin sürçmesi de değildir; bilinçaltının dışa vurumudur.

Yine, muhayyel olarak sorduğumuz soruya verdiğimiz cevabın devamına dönelim: “Halkın seçtiği meşru hükümet, hukuka göre zamanı belli olan seçim tarihini yine hukukun belirlediği sınırlar içinde ister öne alır, istemezse almaz. Buna hiç kimse karışamaz. Meşru idareye karışırsa, ancak milli irade karışır; o da sandıkta olur. Silahlı ya da silahsız herhangi bir başka gücün, demokrasilerde buna müdahale hakkı olamaz.” Böyle demek varken, anılan general, darbe kötüdür deyip, sonra kendi aklınca meşrulaştırıcı ne varsa, arka arkaya dizmektedir. Anlaşılan o ki, hukukun sadece darbecileri temizlemesi yetmiyor. Zihinleri de darbe artığı lapsuslardan temizlemek gerekiyor. Bunu yapmak için herkese bir Freud tahsis edilemeyeceğine göre herkes kendi temizliğini kendisi yapmalı. Aksi taktirde; her türlü darbe seviciliğini, her türlü darbe güzellemesini ve her türlü darbe meşrulaştırmasını, gaflet ve dalaleti geçip doğrudan ihanet olarak göreceğimizi her akıl sahibi en açık bir biçimde bilsin!


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası