Kriter > Dış Politika |

Türkiye-Pakistan: Uzak Coğrafyaların Yakın Kardeşliği


Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pakistan’da bir ülkenin liderinden ziyade Müslüman dünyanın lideri gibi karşılandı. Siyasi bir lider olarak Erdoğan’ın mazlumlardan yana tavrı, Pakistan halkının onu kendi liderleri gibi görme sebeplerinin en başta gelenlerinden olsa gerek.

Türkiye-Pakistan Uzak Coğrafyaların Yakın Kardeşliği

“Eminim ki Erdoğan, Pakistan’da gelecek seçimleri kazanır. Ben hükümet sıralarının masalara (alkış amacıyla) vurduğunu daha önce görmüştüm ama hem muhalefetin hem hükümetin aynı anda masalara vurduğunu hayatımda ilk kez görüyorum.” Bu sözleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İslamabad’a geçen ay yaptığı ziyaret sırasında Pakistan Milli Meclisi ve Senatosu ortak oturumuna katılarak yaptığı konuşmanın ardından Pakistan Başbakanı İmran Han söylemişti. Erdoğan’a hitaben, “Hangi siyasi görüşten olursa olsun Pakistan halkı, sizi Müslüman dünyasında yaşanan her şey için sesini yükselten lider olarak görüyor” diye de eklemişti Pakistan Başbakanı.

Başbakan Han, her ne kadar bu sözleri bir siyasi nezaket çerçevesinde yaptıysa da aslında Erdoğan’ın ziyareti sırasında çizilen bir resmi yansımayı anlatıyordu. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Pakistan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin 6. toplantısına katılmak üzere Pakistan’ın başkenti İslamabad’a gitmeden günler evvel sosyal medyada Pakistan halkının Erdoğan’ın ziyareti dolayısıyla samimi bir şekilde ortaya koydukları sevgi Türkiye’den hissediliyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nur Han Hava Üssü’nden ayrılırken kameralara yansıyan bir fotoğraf ile bu ziyaret sırasındaki samimi havanın adeta startı verilmişti. Başbakan Han, makam aracının direksiyonuna kendisi geçmiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da hemen yanına oturarak Pakistan Başbakanlık Binası’na doğru yola konulmuştu. Karşılıklı samimiyetin oluşturduğu atmosfer ve muhabbetin, ziyaretin başlamasından Erdoğan’ın dönüşüne kadar her anında hissedildiğini söylemek yanlış olmaz. Türkiye ile Pakistan coğrafi olarak birbirine yakın iki ülke olmasalar da; tarihi, kültürel, siyasi ve dini ilişkilerini sağlam temeller üzerine oturttuklarını söyleyebiliriz.

Tabii Erdoğan’ın ziyareti sırasında yaptığı konuşmaları, hem ikili ilişkiler üzerine hem de uluslararası kamuoyuna verdiği mesajları da dostluk zemini üzerine kurulmuş bu köklü ilişki üzerinden okuyup tahlil etmek daha yerinde olacaktır.

 

Tarihi Konuşma

Türkiye, Pakistan ile ilişkilerini ülkenin bağımsızlığını kazandığı 1947’den itibaren dostluk temelleri üzerinden güçlü tutmaya gayret etmiştir. Kurumsal olarak, 2009’da ilk olarak Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi olarak oluşturulmuş ve daha sonra Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi (YDSK) seviyesine evirilmiş mekanizmayla birlikte ikili ilişkiler daha da güçlendirilmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13-14 Şubat 2020 arasında gerçekleştirdiği Pakistan ziyareti, başbakanlığı ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde bu ülkeye yaptığı 10’uncu ziyaret oldu. Ayrıca Erdoğan, Pakistan Meclisi’nde 4’üncü kez konuşma yapmış ve burada en fazla konuşmayı yapmış yabancı bir lider olarak da tarihe geçmiştir. Erdoğan, Pakistan Meclisi’nde yaptığı ve sıklıkla alkışlarla kesilen konuşmasına besmele çekerek başlayıp ve hem Türkiye’yi hem Pakistan’la ikili ilişkileri hem de genel anlamda İslam alemini ilgilendiren önemli mesajlar verdi.

Öncelikle tarihi referansla Kurtuluş Savaşı ve Çanakkale Harbi sırasında Hindistan Müslümanlarının (şimdiki Pakistanlıların) Türkiye’ye desteğini hatırlattı Erdoğan: “1915’te Türk askeri şanlı bir şekilde vatan savunması yaparken bu topraklarda yapılan miting Türk milleti tarafından asla unutulmayacak. Bu tarihi miting Çanakkale temalıydı ve bize destek için Lahor Meydanı hıncahınç dolmuştu. Ve o dönem Çanakkale için çok büyük yardımlar toplandı. Pakistanlı kadınlar bileziklerini, Pakistanlı babalar dar günler için bir köşeye ayırdıkları paraları gönderdiler. Değerli kardeşlerim. Biz sizi sevmeyeceğiz ve muhabbet besleyemeyeceğiz de kimi seveceğiz?”

Bu tarihi gerçeğe eş değer olarak Erdoğan, Asya Müslüman coğrafyasının kanayan bir yarası olan Keşmir meselesinin Türkiye için anlamının da altını çizdi: “Evet Çanakkale desteğinizi hiçbir zaman unutmadık. Unutmayacağız. İşte şimdi Keşmir odur, o olacaktır; dün Çanakkale bugün Keşmir. Çünkü bizim kardeşliğimiz kan bağından değil gönül bağından geliyor. Dostluğumuz menfaatten değil muhabbetten geliyor.”

 

Keşmir Mesajı

Evet, maalesef Keşmir meselesi ve oradaki Müslüman halklar özellikle Hindistan’ın son zamanlardaki anti-Müslüman ve dışlayıcı politikaları ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin aşırı milliyetçi siyaseti nedeniyle zulme tabi tutuluyor. Erdoğan, İslamabad’dan “Keşmir Pakistan için ne ifade ediyorsa Türkiye için de aynı şeyi ifade ediyor” diye seslenişi ile Keşmir meselesinin sadece bulunduğu yakın bir coğrafyayı değil, ümmeti ilgilendiren bir mesele olduğunun da altını çizmiştir.

Erdoğan konuşmasında, “Keşmir sorunu çatışma ve baskıyla değil ancak adalet ve hakkaniyet temelinde çözülebilir. Böyle bir çözüm tüm tarafların menfaatlerine hizmet edecektir. Türkiye Keşmir meselesinde adaletin, barışın, diyalog yoluyla çözümün yanında yer almayı sürdürecektir” sözleriyle sorunun çözümü için Türkiye’nin başından beri savunduğu tezi tekrarlamış ve Hindistan’ın Keşmir’i adeta bir açık hava hapishanesine dönüştürmekten vazgeçmesi gerektiğini hatırlatmıştı.

Ziyaret sonrası Hindistan diplomatik nota vererek Türkiye’ye tepki gösterdi. Fakat Keşmir meselesinde, her ne kadar Hindistan ile Türkiye arasında iyi seyreden ilişkilere gölge düşürmesi ihtimali düşünülse de Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye, mazlumların yanında durarak onurlu bir duruş sergilemiştir.

 

Başkan Erdoğan

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İslamabad’da Ulusal Meclis’e hitap etti, 14 Şubat 2020

Müslümanların Lideri

Erdoğan Pakistan’da, bir ülkenin liderinden ziyade Müslüman dünyanın lideri gibi karşılandı. Siyasi bir lider olarak Erdoğan’ın mazlumlardan yana bu tavrı, Pakistan halkının onu kendi liderleri gibi görme sebeplerinin en başta gelenlerinden olsa gerek. Erdoğan için oluşmuş bu düşünce sadece Pakistan ile de sınırlı değildir. Birçok Müslüman ülkede ve dünya mazlumları nezdinde -Suriye’den Somali’ye kadar- Erdoğan’ın liderliği hep hissedilmiştir.

Her ne kadar Erdoğan’ın Pakistan ziyareti sırasında iki ülke arasında ikili ilişkiler üzerine konuşmalar olmuş, antlaşmalar imzalanmış ve dostluk pekiştirilmişse de bu ziyaret bir nevi Müslüman halkların sorunlarının da yeniden Türkiye dışında, adeta İslam dünyasına seslenerek dile getirildiği bir ziyaret oldu.

Mezhepsel farklılıkları öne çıkarmak yerine, Müslüman halkların ümmet olarak bir olmasını ve ancak bu şekilde güçlü bir ses olunacağını birçok ulusal ve uluslararası platformda dile getiren Erdoğan, Pakistan’da da bunu şu sözlerle öne çıkardı: “Mezhep, meşrep, kabile, dil farklılıkları bizim cihanşümul kardeşliğimizin üstüne çıkamaz. Hiçbir sınır, hiçbir mesafe mümin gönüller arasında hudut çizemez. Dünyanın neresinde olursa olsun Müslüman kardeşimizin derdiyle dertlenmek, zulme uğruyorsa onun yanında durmak bizim görevimizdir. Çünkü bizim inancımızda kimden gelirse gelsin zulme rıza zulümdür.”

Erdoğan, Müslüman toplumları hem fert hem de cemiyetler olarak ilgilendiren meselelerin, Suriye’den Yemen’e, Libya’dan Filistin’e ve Kıbrıs’a dayanan sorunların ve zulmün de altını çizdi. Özellikle Suriye meselesi ile ilgili olarak Pakistan’ın Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’nı desteklemesini hatırlatması uluslararası kamuoyu açısından önemli bir mesaj olarak okunması gerekir. Zira bu operasyona Türkiye’nin birçok sözde müttefiki karşı çıkmıştı. Uzak bir coğrafya olmasına rağmen Pakistan’ın Türkiye’nin Suriye politikasına desteği, hem dünya Müslümanları nezdinde Türkiye’nin nüfuzunun bir göstergesi hem de Türkiye’nin haklı davasında yalnız olmadığının göstergesi olmuştur.

Erdoğan konuşmasında ayrıca Filistin meselesine ve yakın bir zamanda ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu yanına alarak Beyaz Saray’da açıkladığı sözüm ona Barış Planı’na karşı Türkiye’nin net tavrını tekrar altını çizerek hatırlatmıştır. Türkiye’nin Libya’daki iç savaş ile Kıbrıs’ta yapılmak istenen oldubittilere karşı pozisyonu ve dolaylı olarak da Doğu Akdeniz’de hem Türkiye’nin hem de Kıbrıs Türklerinin haklarını koruyacağını Pakistan Meclisi’nden net olarak tekrar dünyaya hatırlatılmıştır.

Aynı günlerde Gallup International’ın yayınladığı yıllık endekse göre Erdoğan Müslüman dünyada en popüler lider olarak görülmesinin en basit açıklaması da, zikrettiğimiz bu meseleleri Erdoğan gibi güçlü bir duruş ile başka bir Müslüman liderin dile getirmemesi olsa gerek.

 

FETÖ’ye Karşı Destek

Pakistan uluslararası platformlarda Türkiye’ye desteğini esirgemeyen bir ülke olmuştur. Pakistan bu gösterdiği kesintisiz desteği 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsü sırasında da Türkiye’ye en güçlü şekilde veren ülkeler arasında olmuştur. Darbeden iki yıl sonra Aralık 2018’de Pakistan’ın en yüksek mahkemesi olan Pakistan Yüksek Mahkemesi FETÖ’yü “terör örgütü” olarak kabul etti. Bu tarihten itibaren gelişen süreçte ülkedeki FETÖ bağlantılı okullar Maarif Vakfı’na devredildi. Özellikle 15 Temmuz sürecinde ve daha sonrasında dış kaynaklı ekonomik saldırıların olduğu süreçte Pakistan halkının Türkiye’nin yanında olduklarını birçok mecrada belirttiklerini unutmamak gerekiyor. Halihazırda, Maarif Vakfı İslamabad dahil Pakistan’ın 10 şehrinde 27 kampüs ve 38 okul binasında, 12 bin 500 öğrenciye eğitim veriliyor.

 

Türkiye-Pakistan Serbest Ticaret

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pakistan ziyaretinde imzalanan anlaşmalar sonrası Pakistan Ticaret Bakanı Abdul Razak Davud, Türkiye ile Pakistan arasındaki serbest ticaret anlaşması görüşmelerinin Nisan’da Ankara’da başlamasının planlandığını ve Türk yatırımcıların Pakistan’a gelmesi için her türlü girişimde bulunmaya hazır olduklarını söyledi, 19 Şubat 2020

Ticari İlişkilerde İvme

İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2014’te 695 milyon dolar iken bu rakam 2019 itibariyle 805 milyon dolar civarında bulunmaktadır. Bu rakamın, Erdoğan’ın da ziyareti sırasında dile getirdiği üzere, iki ülke arasındaki köklü ve stratejik ilişkiyi yansıtmadığını söyleyebiliriz. Halihazırda Pakistan’da sadece 17 Türk firması yatırımlarıyla mevcut bulunurken, Türkiye’de Pakistan’dan 233 firma yatırımlarıyla Türkiye’de bulunuyor. Özellikle savunma sanayii konusunda Türkiye ile Pakistan arasında olması gereken potansiyelin henüz yakalanmadığını söylemek mümkün. Zira Türkiye son yıllarda başarılı bir şekilde ürettiği yerli savunma sanayii üretimi için -ki Atak helikopterlerinin ve 4 MİLGEM korvetinin satışı da daha önce zikredilmişti- Pakistan pazarından faydalanması mümkün.

Erdoğan, Türkiye-Pakistan İş Forumu’nda yaptığı konuşmada, “Son dönemde artış gösteren ticaret ve yatırımlara rağmen maalesef bu alandaki potansiyelimizin bir hayli gerisinde kaldığımızı görüyoruz” dedi. Ve haklı bir şekilde toplamı 300 milyonu bulan iki ülke nüfusunun potansiyelinin şu anki 805 milyon dolardan daha fazla olması -önce 1 milyar doların üzerine çıkmaları, ardından da 5 milyar dolar hedefine ulaşmaları gerektiğini vurguladı.

 

Suudi Arabistan Etkisi

Burada Türkiye-Pakistan ilişkileri üzerine Suud etkisini de hatırlatmakta fayda var. Zira kelimenin tam anlamıyla Pakistan ekonomisi Riyad’ın merhametinde denilebilir. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın Şubat 2019’da Pakistan’a yaptığı ziyaret sırasında ülkeye yapılması düşünülen büyük projeler için yaklaşık 20 milyar dolarlık yatırım yapacağını açıklamış, bu da ülke ekonomisi için bir doping etkisi yapmıştı. İki ülke arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 3,7 milyar dolar iken 2 buçuk milyondan fazla Pakistanlı da Suudi Arabistan’da çalışıyor ve ülkelerine döviz gönderimi yapıyorlar.

Kısa vadede Türkiye’nin Suudi Arabistan ile Pakistan ticareti üzerine yarışması gerçekçi olmayabilir. Fakat ziyaret sırasında Pakistanlı bir muhabir Pakistanlıların Suudi Arabistan ve Türkiye’ye karşı sevgilerini karşılaştırırken şu ifadeleri kullanmıştı: “Evet, Suud parası insanların karınlarını doyurup ekonomiye katkı sağlıyor ve halka sorduğunuzda Suudi Arabistan’ı seviyor musunuz? diye bazıları ‘Evet’ bazıları ‘Hayır’ der. Ama Türkiye istisnasız herkes ‘Evet seviyorum’ der.”

Tam da halkın bu sevgisi üzerine yatırım yapılırsa, iki ülkenin tarihten gelen güçlü bağları kazan kazan olarak iki ülke arasındaki ticaret de dahil olmak üzere birçok alana yayılması doğal olacaktır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası