Kriter > Kitaplık |

TÜYAP’ın İki Yüzü


2017’nin son ayına girdik. Bir yılın daha sonuna geldik. Yayıncılar için senenin bittiğinin bir diğer habercisi İstanbul’daki TÜYAP kitap fuarı. Yüz binlerce kitapsever İstanbul’un görece uzak bir noktasına akın etti.

TÜYAP ın İki Yüzü

2017’nin son ayına girdik. Bir yılın daha sonuna geldik. Yayıncılar için senenin bittiğinin bir diğer habercisi İstanbul’daki TÜYAP kitap fuarı. Yüz binlerce kitapsever İstanbul’un görece uzak bir noktasına akın etti. Öyle ki zaman zaman metrobüs durağını fuara bağlayan üst geçitte izdiham oluştu ve insanlar üst geçit yerine yoğun trafiğe rağmen yolu aşarak kitap fuarına ulaştılar. Fuar bu sene katılımcı rekoru kırarak 742 bin 445 ziyaretçiyi ağırladı. Bu bir önceki seneye göre yüzde 20 artış anlamına geliyor. Tabii bu artışın ne kadarının giriş sistemindeki değişimle ilgili olduğu hakkında bilgimiz yok. Bu artışın satışlara nasıl yansıdığına dair de bir veri açıklanmadı.

Genel olarak yayınevlerinden medyaya yansıyan görünüm ise bu ziyaretçi artışından satışların olumlu etkilenmediği ve cirolarda düşüş olduğu şeklinde. Hatta bunu Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durumla açıklamaya çalışıyorlar. Buna rağmen basılan kitap sayısındaki sürekli artışa dair bir değerlendirme bulunmuyor.

Fuar oldukça uzak. Metrobüsle seyahat etmek konforlu değil. Fuar boyunca hava güzeldi, kapalı bir mekana girmek yerine sahile gitmek veya doğaya çıkmak daha cazip. Ama insanlar fuarı tercih etti.

Peki neden fuar ziyaretçi rekorları kırmasına rağmen yayıncılar fuardan memnun değil? Ya da soruyu farklı şekilde soralım: Bunca yolu tepip fuara varan kitapseverler neden kitap almadı?

İlk akla gelen binbir zahmete katlanıp fuara kadar giden okuyucunun fuarda umduğunu bulamaması. Bu, kitaplarını görmek istediği yayınevini fuarda görememesiyle ilgili olabilir. Evet bu sene TÜYAP fuar alanını büyütmüş ve FETÖ ile iltisaklı yayınevlerinin kapatılmasıyla genişçe bir boşluk ortaya çıkmış olsa da yeni salonda da diğerlerinde de birden fazla standı olan yayıncılar yer aldı. Öteden beri bu kitap şöleninde yer almak isteyen yayınevleri -özellikle muhafazakar düşünceyi benimsemişse- fuar kapısından içeri çok zor şartlarda girebiliyordu. Uzun yıllar sıra bekleniyor, beklenen sıra bir türlü gelmiyordu. Bu durumun ne derece değiştiği hala bir soru işareti.

Okuyucuların fuara gitmesine rağmen kitap almamalarının bir diğer nedeni aradıkları kitabı bulamamaları olabilir. Stant açmasına rağmen birçok yayınevi bütün kitaplarını fuara getirmiyor. Fiziki imkansızlıklar burada önemli bir etken. Ama fuarda mümkün olduğu kadar bu konuda özveri gösterilmeli. Tabii kitap fuarlarının hemen her ilçede düzenlenmeye başlanması önceden yapılacak titiz bir hazırlığın önünde bir engel oluşturuyor. Burada şüphesiz baskısı biten ve bir daha basılmayacak kitaplar da ayrı bir bahis konusu. Birçok kitap bundan dolayı fuarda kendisine yer bulamıyor.

Ya yayınevi kapanmış oluyor ya da yayınevi yeterli ticari getiriyi sağlayamayacağını düşünerek yeni baskı yapmaktan kaçınıyor.

Öte yandan fuar sırasında yayınevleri standlarında inanması kolay olmayan şeyler yaşanıyor. Belki bunu da fuarda alışverişe engel olan etmenler arasında saymak gerekir. Kitapla sadece fuarlarda ilişki kuran yayınevi görevlileri kitapseverlerin taleplerine cevap vermekte zorlanıyorlar. Standda duran görevlilerin yayımlanan kitaplara hakim olmaması sonucu kitapların bir bölümü talipleri olmasına rağmen fuardan sonra tekrar yayınevinin deposuna dönmek zorunda kaldı.

TÜYAP’ın Değişmeyen Onur Yazarları

Akla gelecek bir diğer husus kitapseverlerin fuarda kendilerini yabancı hissetmeleri olabilir. Kitapseverler geçmişten beri değer verdikleri yayın-evlerinin kıyıda köşede kalması veya kitaplarını okuyarak büyüdüğü yazarların konuşmalarının ters saatlere konulmasından olumsuz etkilenebilir. Daha önce adını hiç duymadığı ya da eserlerinin niteliği oldukça tartışmalı isimlerin onur yazarı olması da bunu tetikleyebilir. Mesela TÜYAP kitap fuarı bu sene de geleneği bozmayarak muhafazakar bir ismi onur yazarlığına uygun görmedi.

Kitap fuarındaki fiyatlar da tabii ki en önemli meselelerden biri. Fiyatlar okurları tatmin etmekten çok uzakta kalıyor. Yayınevlerinin bu konuda mazereti çok. Stant kiraları, görevlilerin ücretleri ve fuar sırasındaki masraflar en başta gelenler. Fuarı gezen okurların birçoğu gözlerine kestirdikleri kitabı inceledikten sonra sanki telefonlarında yazışıyormuş gibi yapıp kitap satış siteleriyle fiyat karşılaştırmayı ihmal etmiyor. Tabii ki haksız da sayılmazlar. Bu sitelerden çok daha büyük indirimlerle daha fazla kitap alma imkanına sahipsiniz. Ve kitapları da yanınızda taşımak zorunda değilsiniz. Kargo kapınıza kadar getiriyor. Siteler okuyucuya bu tür kolaylıklar sunarken aynı zamanda kitab-evlerini de zor durumda bırakıyor. Bununla ilgili çözüm önerileri var. Birçok ülkedeki “sabit fiyat” uygulaması bunlardan biri. Hatta kitap fuarı sırasında Almanya örneğiyle ilgili bir etkinlik de yapıldı. Bu konuyu bir başka yazıya bırakıp fuara dönelim.

Ayda birkaç kez kitap satın alan biri olarak ben fuarda keyifle dolaştım. Yazarlarına imzalatma imkanı bulduğum birkaç kitap aldım. Onun dışında yayıncı dostların ikramlarından faydalandım.

Bir de oğluma internette baskı ve çizim kalitelerini çok anlayamadığım çocuk kitaplarından aldım. Bir de indirim oranının çok fark etmediği, fiyatı çok pahalı olmayan birkaç kitap görmüşken edindim. Yine merak edip kargosunu beklemek istemediğim birkaç kitabı da görmezden gelemedim. Bunlardan biri de Kontemporari İbrahim Efendi’nin Rüyaları.

Hasılı bir kitap fuarı daha sona erdi. Artık önümüzde CNR Kitap Fuarı var. En az TÜYAP kadar renkli geçeceğinden şüphem yok. Şimdiden etkinlik davetleri başladı. Fuar faslına daha sonra devam edelim.

Kontemporari İbrahim Efendi’nin Rüyaları’nı Okumalısınız!

İbrahim Altay’ın Kontemporari İbrahim Efendi’nin Rüyaları kitabından elimde iki tane var. Kendisi sağ olsun sonradan imzalı bir şekilde hediye etse de çıkar çıkmaz sabredemeyip fuardaki TveK standına uğrayıp kitabını almıştım. Açıkça ifade edeyim birkaç kez Lacivert’te Kontemporari İbrahim Efendi’ye denk gelmiş ancak tam ısınamamıştım. Çok gezmiş, çok görmüş mübalağalı tavrı mesafeli durmama yol açmıştı. Ayrıca mecmuada kısıtlı alanda henüz tadına varamadan bir başka yazı başlıyordu. Ancak Efendi’nin bir bütün olarak görmüş geçirmişliğini mütalaa edince tarihi vesika tadındaki kitabının hitamına ermem zor olmadı. İtaat ettik, keyif aldık. İnşallah Efendi hazretlerinin yeni serüvenlerini de kıraat imkanı buluruz. Ayrıca aynı zamanda Kriter’in de yayın kurulu üyesi olan Altay’ın kitabında 15 Temmuz’u yazdığı bölüm muazzam. Hepimizin dün gibi hatırladığı olayları mükemmel bir şekilde yazıya dökmüş. Kalemini konuşturmuş derler ya, tam o. Bu da ustalığın bir göstergesi bana kalırsa. Okuyun, pişman olmazsınız.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası