Yayıncılar kamu kurumlarının kitap basmasından hazzetmez. Haksız da sayılmazlar. Kamu kurumlarının bastığı kitaplar -az sayıdaki istisna hariç- genellikle kitaba benzemez. Mesela yerel yönetimlerde muhtevayı genellikle başkan yardımcısı ya da kültür müdürü belirler. Kitabın içeriği onların vizyonunu aşamaz. Ve maalesef ortaya çıkan kitap, bu makamlarda oturanların çevresindeki şair ve yazar takımının ihtiyaçlarını ancak karşılar.
Sadece muhteva yönünden değil şekil olarak da bu kitaplar gerçek anlamda kitaba benzemez. Yazı tipi içeriğe uygun değildir, fontlar uyumsuzdur, mizanpaj dökülüyordur. Kapaklar kapalı ekonomi döneminden kalma çikolata kaplarını hatırlatır. Cilt genellikle kaymıştır. Bazen şekil olarak güzel olan çalışmalara rastlarsınız. Onlarda da cilt ve kapak için harcanan paranın ve zamanın yarısı içeriğin gözden geçirilmesi için ayrılmamıştır. Bu eserlerin işlevi ise makam koltuğunun arkasında dekor olmaktan öteye geçmez. Ekseriyetle okumak isteyen kitapları bulamaz, depolarda çürür gider.
Neyse ki yapılan işin hakkını vererek yani yayıncılığın kural ve kaidelerine uyarak kitap çıkaran kurumlarımız mevcut. İletişim Başkanlığı’nın geçtiğimiz günlerde duyurduğu Sosyal Medya Kullanım Kılavuzu başlıklı kitap kamu yayıncılığının güzel bir örneği. Bütün yönleriyle sosyal medyaya odaklanan çalışma yetkin bir ekibin ortak çalışmasının ürünü.
Neden Sosyal Medya?
Türkiye son yıllarda birçok kirli operasyona maruz kaldı. Sosyal medya bu operasyonların hepsinin merkezinde yer aldı. Yalan, manipülasyon ve algı operasyonlarının tamamı sosyal medya üzerinden dolaşıma sokuldu. Montajlanmış fotoğraf, video ve ses kayıtları, kirli dedikodular, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden demeçler, kardeşi kardeşe karşı kışkırtan yorumlar hep sosyal medyadan yayıldı. Yine birçok dolandırıcılık, hırsızlık ve şiddet olaylarının kaynağında sosyal medya vardı.
Tabii bütünüyle zararlı bir mecradan bahsetmiyoruz. Yeni çıkan kitap ve dergilerle ilk kez sosyal medya aracılığıyla tanışıyoruz. Afet ve kaza zamanlarında taze bilgiler sosyal medya aracılığıyla duyuruluyor. Birçok yardım kampanyası bu mecralarda yapıldı. Yine 15 Temmuz gecesi ilk tepki büyük ölçüde sosyal medya üzerinden verildi.
Görüldüğü gibi sosyal medyayı çok geniş yelpazede kullanmak mümkün. Peki sosyal medya mecraları nasıl doğru kullanılır? Sosyal medya hayatımızı nasıl şekillendiriyor? İlişkilerimizi ne yönde etkiliyor? Sosyal medya araçları bedava mı? Etik ve ahlaki normlarla evrensel insani değerlerin ön planda olduğu bir sosyal medya mecrası mümkün mü? Algı operasyonlarının önüne geçmek bilakis doğruyu yaymak zor mu?
Evet, bütün bu soruların ve daha fazlasının cevabı Sosyal Medya Kullanım Kılavuzu’nda. Sosyal medyanın ABC’si diyebileceğimiz ilk hesap açmaktan sosyal medya mecralarının piyasa büyüklüğüne ve sahiplik ilişkisine kadar detaylı bilgiler var. Hatta nasıl takipçi artıracağınıza ve prestijli bir sosyal medya hesabına sahip olacağınıza dair öneriler mevcut. Bu anlamda birçok sosyal medya ajansından hizmet almak yerine bu çalışmayı okuyabilirsiniz. Sosyal medyada önünüze düşen bir haberi nasıl teyit edeceğinize dair medya okuryazarlığını artırmaya yönelik bilgiler de kitapta kendisine yer buluyor.
Ayrıca kitap şekil olarak da iyi çalışılmış. Birçok infografik ve alıntı okumayı zevkli hale getiriyor. Görsellerle desteklenmiş kısa bilgilerin yanında en sonda yer alan sözlük de oldukça faydalı.
Tabii ki akla gelen ilk soru bu kitaba nasıl ulaşılacağı? Burada da kamu hizmetine yakışır şekilde İletişim Başkanlığı’nın sitesinden kitabı herkesin ücretsiz indirilebileceğini hatırlatalım.
Daha Neler Yapılabilir?
Son yıllarda sosyal medya hem küresel düzlemde hem de ulusal düzeyde gündemin hep üst sıralarında. En son Trump’ın Twitter ile kapışması ve yine Trump’ın seçim kampanyasıyla ilgili iddialar, FETÖ, PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin sosyal medyaya ciddi ağırlık vermesi, Arap Baharı ve Occupy Wall Street gibi eylemlerde sosyal medyanın rolü tartışılmaya devam ediyor.
Sosyal medya maalesef hem toplulukları hem de teker teker bireyleri zehirleyebilecek bir güce ulaştı. Burada geciktirilecek regülasyon ve denetimlerin ortaya çıkaracağı maliyet ülkeler için çok ağır olabilir. Bu maliyeti düşürmenin bir yolu da burada bahsettiğimiz Sosyal Medya Kullanım Kılavuzu gibi çalışmaların sayısının artması ve etkin bir şekilde dağıtımının sağlanmasıdır. Buna ek olarak aynı çerçevede üniversitelerde etkinlikler, kısa kamu spotları ile sosyal medya operasyonlarına dair kaliteli belgeseller hazırlanabilir ve ilgi çeken dizi ve sinema yapımlarında medya okuryazarlığını artıracak çalışmalar yapılabilir. Ancak bu tür çalışmalarla yeni manipülasyonların önüne geçilebilir. Bu noktada İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un takdimindeki son cümleyi tekrar edip küçük bir ekleme yapalım: Yaşasın hakikat ve hakikat için çalışanlar.