Kriter > Siyaset |

Siyasette İttifak ve Rekabet


Muhalefette her aktör ve parti kendi gönlünden geçen adayı tarif etmeye çalıştı. Bu tarifler üzerinden kendi tabanlarına “oyunu biz kuruyoruz endişe etmeyin” mesajı verdi. Aslında yapılan, tabanı mümkün olduğunca oyalamak, partiler arasındaki görüş farklılıklarını ertelemek, birlik görüntüsüne kamuoyu önünde zarar verecek davranışlardan kaçınmaktı.

Siyasette İttifak ve Rekabet

Seçimlere giderek yaklaşıyoruz. On dört aydan az bir süre var. Cumhur İttifakı partileri açısından parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin mahiyetine dair bir belirsizlik yok. Cumhur İttifakı’nın adayı, mevcut Başkan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. MHP lideri Devlet Bahçeli bu durumu birkaç kez açıkladı. Zaman zaman muhalefet, daha Cumhur İttifakı’nın adayı belli değil dese de, bunun Millet İttifakı’nın aday tartışmasını perdelemeye dönük bir açıklama olduğunu söylemeye gerek bile yok. Parlamento seçimlerinde ise 2018 milletvekilliği seçimlerine benzer bir sürecin işletileceği aşikar. İttifakın diğer ortağı Büyük Birlik Partisi lideri Mustafa Destici, seçim kanunu değişikliğinden mutlu olmasa da Cumhur İttifakı’na bağlı olduğunu belirterek partisinin durumunu erkenden netleştirdi.

 

İktidarın Kendisini Güncelleme Yeteneği

2023 seçimlerine gidildiği dönemde, AK Parti 21 yıldır iktidarda olacak. Kuşkusuz demokratik bir ülkede ve seçim rekabetinin çok sert geçtiği bir siyasal kültürde bu kadar uzun süre arka arkaya seçim kazanmak hiç de kolay değil. Girdiği her seçimi kazanan bir parti ve onun lideri ile ilgili yapılabilecek en önemli siyasi analiz, toplumsal beklenti ve dönüşüme göre siyasetin de kendini güncellediği meselesidir. Her şey değişirken, siyasetin aynı kalması beklenemez. Tarihsel olarak Türkiye’de siyaset, siyasi alan ve yapılar sürekli olarak siyaset dışı organize çıkar grupları tarafından demokrasi dışı müdahalelere uğramış, dolayısıyla da doğal dönüşüm mecrasında yürüyememiştir. Son 20 yıllık dönemde, mevcut iktidar da farklı müdahalelerle mücadele etmiş, bu müdahaleleri toplumsal desteğini artırarak ve seçimleri sürekli kazanarak bertaraf etmiştir. İktidar partisinin mücadele siyaseti ile krizleri çözme becerisi, dönüşen toplamsal taleplere göre siyasetini güncelleme yeteneği, istikrarı önceleyen dönüşüm ve değişim hamleleri toplumun büyük çoğunluğu tarafından onay görmüştür. Bunun en somut göstergesi seçim başarısıdır.

Kuşkusuz bu kadar uzun dönemli iktidarda kalan bir partinin yıpranacağı varsayılır. Hele Türkiye gibi ertelenmiş sorunların çözümüne yönelik atılan adımlarda, bundan rahatsız olabilecek bazı toplumsal kesimlerin olması değişimin doğası gereğidir. Son 20 yıllık dönemde hem dünyada hem de Türkiye’de önemli türbülanslar yaşandı. Özellikle Türkiye’nin yakın çevresinde ortaya çıkan derin buhranlar, darbeler, krizler ve iç savaşlar doğrudan Türkiye’yi etkiledi. Türkiye’nin kendi elinde olmayan bu tür sorunlarla yüzleşmek zorunda kalması, önemli maliyetleri de beraberinde getirdi. Güçlendirilen devlet kapasitesi ile bu sorunların olumsuz etkileri minimize edilmeye çalışıldı. Bu süreçlerde toplum, mevcut iktidarın sorun çözme kapasitesini ve muhalefetin alternatif politik söylemlerini karşılaştırma imkanı buldu.

2023 seçimlerinin yoğun olarak gündemi belirlediği bu günlerde seçmen 20 yıllık iktidar tecrübesine sahip bir parti ve onun liderini yapılan icraatlar ve üretilen hizmetler üzerinden değerlendirirken, muhalefetin ortaya koyduğu siyaseti de yakından izliyor. Karşılaştırma yapıyor. Muhalefet partilerinin Türkiye’nin geleceğine yönelik olarak nasıl bir siyaset ürettiğini ya da tam tersi siyasetsizliğini yakından izliyor. 2023 seçimlerine yaklaşılırken, iktidardan daha çok muhalefet tartışılıyor. Muhalefetin siyaset tarzı ve seçim stratejisi ile ilgili her gün yeni bir gündem öne çıkıyor. Çünkü 20 yıldır iktidarda olan 15 seçimi kazanmış bir partinin ne yaptığı ve ne yapacağı aşağı yukarı bellidir. Muhalefet ise her seçim dönemi geçici taktiklerle süreci yönetmeye çalıştığı için seçim dönemlerinde daha çok tartışılması anlaşılamayacak bir durum değildir. Bu yazı da önceki cümlelerden anlaşılacağı gibi yine ağırlıklı olarak muhalefete odaklanacaktır.

Muhalefet ittifakı masa toplantısı
(AA, 27 Mart 2022)

 

Muhalefetin Düşük Enerjisi

Seçmenin yakından takip ettiği muhalefet partilerinin 2018 seçimlerinden bu yana hali pürmelali şöyle bir çerçevede şekilleniyor. Millet İttifakı’nın iki ana partisi olan İYİ Parti ve CHP’nin yoğunlaştıkları en önemli konu, Cumhur İttifakı karşısında bütün muhalefeti bir arada tutmaya yönelik çabalardı. Öyle ki muhalefet, tüm enerjisini birlikteliğin nasıl sağlanıp sürdürüleceği üzerine yoğunlaştırdığı için Türkiye’nin önemli meselelerine sıra gelmedi. Şu ana kadar ortaklaşabildikleri yegane konu olan güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş önerisinde bile cumhurbaşkanını kimin seçeceği konusunda uzlaşamadılar. Bu konuya yayınladıkları ortak deklarasyon metninde yer vermediler.

Muhalefetin tüm enerjisini alan ikinci bir konu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çatı adayın kim olacağı arayışıydı. Ekonomi, dış politika ve mülteciler meselesi gibi Türkiye’nin önemli sorunları bu meselenin yanında öncelik sıralamasına girmedi. Çatı adayın nasıl biri ve hangi özelliklere sahip olacağına dair her ay yeni bir açıklama yapıldı. Her siyasi aktör ve parti kendi gönlünden geçen cumhurbaşkanı adayını tarif etmeye çalıştı. Bu tarifler üzerinden kendi tabanlarına “oyunu biz kuruyoruz endişe etmeyin” mesajı verildi. Aslında yapılmaya çalışılan, tabanı mümkün olduğunca seçime az bir süre kalıncaya kadar oyalamak, partiler arasındaki görüş farklılıklarını ertelemek, birliktelik görüntüsüne kamuoyu önünde zarar verebilecek davranışlardan kaçınmaktı.

Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili önce CHP ve İYİ Parti arasında bir rekabet yaşandı. Her parti kendi genel başkanını öne çıkarmaya çalışsa da taktiksel hamleler sürecin kolay yönetilemeyeceğini de ortaya çıkardı. İki parti ve bu partileri destekleyen medya, siyasal ve toplumsal elitler arasında yürüyen sert mücadele hiç eksik olmadı. Rekabet o kadar sertleşti ki İstanbul ve Ankara belediye başkanları toplumun önünde birbirlerine karşı söz düellosuna girdiler. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, seçildiği günden bu yana adaylık denkleminde kalmak için her yolu denedi. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın milliyetçi kimliği, HDP özelinde sorun oluşturacağı için İmamoğlu kendinin şanslı olduğunu düşündü. Kendi genel başkanı “belediye başkanları aday olmayacak” açıklamasını birkaç kez yapmasına rağmen en son tam olarak şunu söyleyebildi: “Ekrem İmamoğlu burada kendini taca ya da auta atmıyor.” Muhalefet içi rekabette aradan sıyrılıp cumhurbaşkanı adayı olacağına inanmış durumda. HDP ve İYİ Parti’nin ancak kendisi gibi aday üzerinde uzlaşabileceğini varsayıyor. Kılıçdaroğlu’nun, 2014’te Ekmeleddin İhsanoğlu’nu 2018’de Muharrem İnce’yi “çaresizlik” üzerinden aday yapmak zorunda kaldığının farkında. Topun taca ya da auta gitmek yerine dönüp dolaşıp kendisine geleceği günü bekliyor.

Ancak topun kendisine gelmesi için diğer oyunculardan sekmesi gerekiyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu adaylık hakkının artık kendisinde olduğunu saklamıyor. Parti içinde çekirdek bir grubun desteğini almış durumda. Ancak müttefikleri her gün yaptıkları açıklamalarla “seçilebilecek birisi aday olmalı diyerek” kibarca Kılıçdaroğlu’nun adaylığına çok da sıcak bakmadıklarını gösteriyorlar. Kısaca muhalefet cenahında cumhurbaşkanlığı adaylık meselesi seçim takvimi belli oluncaya kadar tartışılacak. Adaylık rekabeti, oyun kurucu olma arzusu, belediye başkanlarının sürece müdahil olması, HDP ve İYİ Parti’yi aynı adayda buluşturma zorluğu ve küçük partilerin oyunda biz de olalım yaklaşımı gibi birçok değişken, muhalefetin çatı adaylık meselesinde hala önünde çok meşakkatli bir yol olduğunun göstergeleri. Parlamento seçimlerinde nasıl bir ittifak diziliminin olacağı sorununu da bu başlıklara eklemek gerek.

“Bugünden niye açıklamıyorsunuz” baskılarına karşı “adayımız yıpranmasın” diye cevap verilmeye devam edilecek olsa da aslında muhalefetin çaresizliği tam da bu söylemin içinde gizli. 1994’ten bu yana seçim kazanan ve 20 yıldır iktidarda olan Erdoğan’ın yıpranma sorunu olmazken, muhalefetin adayının birkaç ay içinde yıpranacağına duyulan endişe, çaresizliğin itirafından başka ne olabilir ki… O zaman seçmenin, “siz de yıpranacak bir aday belirlemeyin” deme hakkı var. Yıpranmayacak bir aday bulamıyorlarsa zaten başka söze ihtiyaç bile yok. “Yıpranmayacak bir aday bulamıyoruz” diyemedikleri için son dönemde yeni bir söylem başlattılar: “Cumhurbaşkanın kim olduğu çok önemli değil. Seçilecek birisi olsun yeter. Biz zaten ülkeyi kriterlerle yöneteceğiz”. Seçmen de herhalde “iyi de siz kimsiniz tam bir bilseydik” diyecektir.

Muhalefet için artık bir sınamaya dönüşen üçüncü bir sorun, yuvarlak masa toplantılarıyla devam eden ittifak görüşmelerinin geleceğinin belirsizliğidir. Muhalefet parti liderleri epey bir süredir “istikşafi görüşmeler” yapıyor. Bu görüşmelerden önce karşılıklı ziyaretlerle birbirilerini tanımaya çalıştılar. Özellikle AK Parti’den ayrılıp parti kuran siyasetçileri Millet İttifakı’na akredite etmek için onların değişip değişmediğini anlamaya çalıştılar. Görüşmelerin ardından geçmişe sünger çekilerek, benzerliğin yüzde 95’in üzerinde olduğu kamuoyuna deklare edildi. DEVA ve Gelecek partilerinin liderlerinin birçok konuda kendileri gibi düşündüğünün anlaşıldığı kamuoyuna deklare edildi. Artık akreditasyon aşmasının tamamlanıp Millet İttifakı’na dahil edilme süreci başlayabilirdi.

Bunun için istikşafi görüşmeler, yuvarlak bir masanın etrafında her ay farklı bir partinin organizatörlüğünde yapılacaktı. Yuvarlak masa, özgül ağırlık sorununu çözebileceği için iyi bir formül gibi düşünülmüştü. Ancak masaya oturanlar kendisini çok hızlı bir şekilde eşit ağırlıkta görünce pazarlıklar maksimalist taleplerle başladı. Konu bir anda Millet İttifakı’nın adının değişmesine geldi. DEVA ve Gelecek partileri ancak bu ittifakın içinde yeni bir kombinasyonla yer alabileceklerini ima eden açıklamalar yaptılar.

 

Seçim Kanununun Masaya Etkisi

Masanın ana taşıyıcı kolonu olan CHP ve İYİ Parti, küçük partilerin büyük taleplerinden endişe etti. Ancak çok geçmeden, Cumhur İttifakı partilerinin önerisiyle seçim kanunun TBMM’de değişmesi bu iki partinin derin ve rahat bir nefes almasını sağladı. Pazarlık siyasetinde, küçük partilere karşı eli güçlenen bu iki partiydi. CHP seçim kanunu değişikliğini Anayasa Mahkemesine taşısa da, itiraz ettiği maddeler içinde elini rahatlatan, pozisyonunu güçlendiren oyların önce ittifaklara sonra partilere dağıtılmasından vazgeçilmesi maddesini dışarıda bırakması tam da bu durumun somut göstergesiydi. Çok geçmeden DEVA ve Gelecek partisinin yetkilileri “biz masadayız ancak ittifakta değiliz” demeye başladılar. CHP ve İYİ Parti tarafı ise bu iki partinin seçmen desteği açısından beklenen çıkışı bir türlü gerçekleştiremediğini söyleyerek bu çıkışa karşılık verdiler. Gelinen süreçte de masada yer alan partilerden, parlamento seçimlerine tek başına gireceğini ilk açıklayan DEVA Partisi oldu. Aslında bu açıklama, masanın geleceğin de anlamsızlaşmasından başka bir şey değildi.

Altılı masada muhalefet liderleri istikşafi görüşmelerle birbirlerini daha iyi tanıyınca, işlerin kolay olmadığını anladılar. Siyaset mühendisliği belirli verili koşullar altında bir yere kadar işlev görebilir. Ancak Türkiye’nin en kritik seçimlerinde her şeyi siyasi mühendislikle halletmeye çalışırsanız, kurulan senaryo teklediğinde maliyetler de büyük olur. Altılı masanın bir araya gelerek çok yüksekten siyasi söylemleri dillendirmesi, Türkiye siyasetini iyi okuyamamanın bir tezahürüdür. Söylem yüksekten açıldığı için şimdi her sarsıntıda masanın ayaklarından birisi eksiliyor.

Bundan sonraki süreçte masa muhalefete büyük bir yük olacak. Dağılması maliyetli olduğu için seçimlere az bir süre kalıncaya kadar toplanmaya devam edecek. Siyasetin burada özetlemeye çalıştığım dinamiklerinin gösterdiği husus şudur: Muhalefet partileri seçimlere kadar birkaç kez daha konumlarını güncellemek zorunda kalacaklar. Bu yazıda muhalefetin ortaklaşma ya da ittifak arayışını detaylı bir şekilde ele almamın nedeni ve aynı zamanda bu yazının sonucu şudur: 2018 seçimlerinden 2023’e kadar birkaç somut konuda bile tam ittifak edemeyen muhalefet partileri, kazara seçimleri kazanmış olsalar ülkeyi hangi vizyonla ve siyasetle yönetecekler?

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası