Kriter > Dosya > Dosya / Seçimler |

Avrupa Medyasında Türkiye Seçimleri: Beklenti, Şok ve Gerçekle Yüzleşme


14 Mayıs 2023 tarihindeki ilk tur seçimleri öncesinde Avrupa medyası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedefe koyan sistematik bir saldırı dalgası başlattı. Demokratik toplumlarda medyanın, dördüncü kuvvet olarak objektif bilgi ve eleştiri üretmesi beklenirken, Batı medyası Erdoğan karşıtlığını bir kampanyaya dönüştürdü.

Avrupa Medyasında Türkiye Seçimleri Beklenti Şok ve Gerçekle Yüzleşme

Avrupa medyası, Türkiye seçimlerini kendi ajandası doğrultusunda yönlendirmeye çalıştı. Türkiye’deki muhalefet, Batı’nın seçimlere müdahalesini gizlemek için Rusya’yı tehdit olarak gösterdi. İlk tur sonuçları ise Batı medyasında bir aydınlanmaya neden oldu. İkinci tur sonunda gerçekle yüzleştiler “Yenilmez Erdoğan”.

Fransız Le Monde gazetesi 29 Mayıs 2023 günü yayınladığı haberde, seçim sonuçlarını “Yenilmez Erdoğan” başlığıyla duyuruyordu ve Erdoğan’ı Türkiye’nin, Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra, en popüler lideri olarak tanımladı. İngiliz yayın kuruluşu BBC ise Erdoğan’ın seçim zaferini, seçmenleri anket şirketlerinden ve analistlerden daha iyi okumasıyla değerlendirdi. Bu ve benzeri Avrupalı yayın organları Türkiye’deki seçim sonuçlarıyla birlikte gerçeklerle yüzleşmiş görünüyorlar ancak seçim öncesinde yürüttükleri saldırılar hafızalardan kolay silinmeyecek.

 

Seçim Öncesi Batı’nın Sert Müdahalesi

14 Mayıs 2023 tarihindeki ilk tur seçimleri öncesinde Avrupa medyası, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedefe koyan sistematik bir saldırı dalgası başlattı. Demokratik toplumlarda medyanın, dördüncü kuvvet olarak objektif bilgi ve eleştiri üretmesi beklenirken, Batı medyası Erdoğan karşıtlığını bir kampanyaya dönüştürdü. Türkiye siyaseti hakkında yapılan haber ve yorumlar, Türkiye’yi doğru biçimde okumaya çalışma çabasından ziyade, Türkiye’nin dinamiklerini bağlamından koparma ve Batı’nın zihnindeki kalıplara uydurma çabası olarak karşımıza çıktı. Özellikle Türkiye’nin otonom dış politika stratejisi, sadece Türkiye’nin ulusal çıkarlarının gerçekleştirilmesi açısından değil, bölgesel güvenlik ve istikrar açısından bakıldığında da Batı için olumlu sonuçlar üretirken, Avrupa medyası bu gelişmeleri Türkiye’nin Batı’dan koptuğu şeklindeki zayıf bir klişeye dayandırıyordu. Erdoğan liderliğinde AK Parti hükümetlerinin politikaları, Türkiye’de kamuoyunun büyük bölümünün desteğini alırken, Avrupa medyası seçmenin artık Erdoğan’a oy vermeyeceğini iddia ediyordu. Buna ek olarak Avrupa medyasında Erdoğan’ın büyük bir deprem felaketinin ardından iktidara geldiği ve şimdi de büyük bir deprem felaketinin ardından aynı kaderi yaşayacağı analizi yaygın olarak karşımıza çıktı.

Avrupa medyasındaki saldırı kampanyasının öne çıkan örneklerinden biri İngiliz The Economist dergisi idi. Bu yayın organı 6 Mayıs 2023 sayılı baskısının kapağında “Demokrasiyi kurtar”, “Erdoğan gitmeli”, “Oy ver” çağrısı yaparak partizan bir tutum sergiledi. Dosya haberde Erdoğan’ın anketlerde geride olduğu ve yirmi yıllık iktidarını büyük ihtimalle kaybedeceği vurgusu öne çıktı. Haber, Erdoğan giderse Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini de düzelteceğini aktarıyordu. Dergi, provokatif görseli sosyal medya hesabında kapak fotoğrafı haline getirerek muhalif seçmeni konsolide etmeyi hedefledi. 14 Mayıs seçimlerine kadar The Economist dergisi sadece internet sitesi üzerinden Türkiye karşıtı 15 haber paylaşarak Erdoğan’ı hedef almayı sürdürdü.

Haftalık Fransız L'Express dergisi de 4 Mayıs tarihli sayısının kapağında "Erdoğan, kaos riski" ifadesini kullandı. Türkiye'nin "özgür ve adil seçimlerin yapıldığı demokratik bir rejim olmadığı"nın vurgulandığı haberde, Erdoğan'ın seçim yenilgisi halinde iktidardan ayrılmayı reddetme ihtimalinin bulunduğu iddia edildi. Batı medyası bu tür iddialara yer verirken, aslında Türkiye’de demokrasinin en güçlü ayaklarından biri olan sandıkları ve seçmenin iradesini küçümseyen ve göz ardı eden bir söylem geliştirdi. Bir yandan seçimlerin özgür olmadığı iddia edilirken, diğer yandan Erdoğan’ın kaybetme ihtimalinin yüksek olduğunu dile getirerek bir çelişkiye imza attılar. Erdoğan seçim kampanyası sırasında defalarca sandıktan çıkan sonuca ve halk iradesine ne olursa olsun saygı duyduklarını ifade etmesine rağmen Avrupa medyasında üretilen algı bunun tam tersi oldu.

Avrupa medyasının kullandığı manipülasyon yöntemlerinden bir diğeri de Erdoğan’ı Rus lider Putin ya da Macar lider Orban ile benzeştirmek oldu. Fransız Le Point dergisi 4 Mayıs tarihli kapağına Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın fotoğrafını koyarak, "Erdoğan, diğer Putin" başlığını kullandı. Le Point'teki makalede, “Putin gibi İslamcı Cumhurbaşkanı da imparatorluk hayalini sürdürüyor ve otokrasiye sürüklenişi derinleştiriyor." iddiasında bulunuldu. Medya bu sayede Rusya-Ukrayna Savaşı sürerken, Avrupa kamuoyunun zihnindeki olumsuz Putin algısını kullanarak, Erdoğan-Putin anolojisi kurmaya çalıştı.

The Economist Mayıs 2023

Avrupa Medyasındaki Makbul Türk Uzmanlar

Fransız düşünce kuruluşu Montaigne Enstitüsü tarafından yayımlanan "Türkiye'de seçimler: Umudun korkuya karşı zaferi" başlıklı yazıda, "Türkiye'de Erdoğan döneminin kapatıldığı senaryolar" ele alındı. Bu ve benzeri haberlerde, Avrupa medyası, bu seçimlerde Erdoğan’ın kaybedeceği algısını kamuoyunda üretmek üzere büyük çaba harcadı. Bunda özellikle Türkiye’deki bazı araştırma şirketlerinin seçim sonuçlarına ilişkin yanlış tahminleri etkili oldu. Bu araştırma şirketleri, sonradan daha net biçimde görüldüğü üzere, kamuoyu araştırma sonuçlarında bilinçli şekilde manipülasyon yaparak, bu bilgilerin hem medya tarafından hem de muhalif siyasetçiler tarafından bir kampanya aracına dönüştürülmesine imkan sundu.

Avrupa medyasının Türkiye seçimlerine bu kadar angaje olması ve yanlış bilgi ve analizler üzerinden kamuoyunda yanlış algılar üretmesi bir yandan Batılı başkentlerin arzu ve beklentilerini yansıtsa da diğer yandan Avrupa medyasını besleyen bilgi kaynaklarının yönlendirmesinin de bir sonucu olarak okunabilir. Özellikle Avrupa’da yaşayan ya da Avrupa’daki bilgi üretim ağları tarafından kullanılan makbul Türk “uzmanlar”, Avrupa medyasının Türk siyasetinin ve seçmeninin gerçek dinamiklerini anlamasına engel oldu. Medyanın kullandığı makbul Türk uzmanlar arasında Türkiye’ye düşman FETÖ’cüler ve terör örgütü sempatizanları yer alırken, aynı zamanda Türkiye’deki muhalif akademisyen ve gazeteciler de yer alıyordu. Türk siyaseti hakkındaki ümit ve beklentilerini Avrupalı kurumlara saha gerçekleri olarak sunan bu grup hem kendi tahminlerinde yanıldı hem de Avrupa’daki kurumların beklentilerini yanlış yönlendirdi.

Aslında makbul Türk uzmanlar ile Avrupalı bilgi üretim ağları arasındaki bu ilişki, tek yanlı bir yanlış bilgi akışına değil, karşılıklı bir ideolojik ortaklığa dayanıyor. Batı merkezli ilerlemeci dünya görüşüne sahip bu ideoloji sahipleri, Türkiye içindeki geniş halk kitlelerini aydınlatılması gereken pasif aktörler olarak konumlandırıyor. Tıpkı Avrupa aydınlanmacılarının, Türkiye’yi gelişmekte olan bir ülke olarak konumlandırması gibi. Avrupa medyasında hakim olan bu ideoloji, onların Türkiye siyaseti ve seçmeni hakkında üstenci bir dille tespit ve yönlendirmede bulunma hakkı olduğuna dair bir yanılsama oluşturuyor. Aynı üstenci yaklaşıma sahip Türkiye’deki paydaşları ise Erdoğan’a oy veren geniş halk kitlelerini yargılama ve ötekileştirme hakkını kendinde görebiliyor. 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçim sonuçları bu yanılsamanın bir kez daha sona erdiği ve seçmenin özgür iradesini sandığa yansıttığı bir tablo ortaya koydu.

L'EXPRESS kapak

Seçim Sonrası Gerçekle Yüzleşme ve Uzlaşma

14 Mayıs 2023 tarihindeki ilk tur seçim sonuçlarına göre Erdoğan’ın yüzde 49.5 oy oranı ile Kılıçdaroğlu’na 5 puan fark atması ve seçimlerin ikinci tura kalması Avrupa medyasının (ve onun Türkiye’deki ideolojik paydaşlarının) büyük bir şok yaşamasına ve daha sonra gerçeklerle yüzleşmesine neden oldu. Fransız L’Express dergisi seçim öncesinde Türkiye’de kaos riski uyarıları yaparken, seçimden sonra “Türkiye: Durdurulamaz Erdoğan karşısında muhalefetin büyük bunalımı” başlığı ile okuyucularının karşısına çıktı ve “Hangi diktatör 2. tura katılmak zorunda kalır?” diye sordu. Türkiye karşıtı kampanyanın öncülüğünü yapan İngiliz The Economist dergisi de geri adım atarak “Erdoğan'ın partisi ve MHP liderliğindeki Cumhur İttifakı olarak bilinen blok, rahat bir çoğunluğu elinde tutmayı başardı” ifadesini kullandı.

BBC’de yayınlanan Paul Kirby imzalı yazıda Erdoğan’ın siyasi yolculuğu ve Türkiye’yi nasıl dönüştürdüğü kapsamlı biçimde ele alındı. Haberde “Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'ye 20 yıl boyunca liderlik eden ve modern cumhuriyetin saygıdeğer babası Mustafa Kemal Atatürk'ten bu yana ülkesini herhangi bir liderden daha fazla yeniden şekillendiren bir siyasi dev haline geldi.” dendi. Erdoğan’ın büyük krizlerle baş edebildiğini, Rusya-Ukrayna krizinde dengeleyici rol oynadığını vurgulayan haber, Erdoğan’ın Türkiye'yi modernleştirme sürecine ve dini özgürlüklerin gelişmesine vurgu yaptı. Fransız Le Monde gazetesi ise Erdoğan’ın anketlerde düşük gözükmesine rağmen yüzde 52 ile galip geldiğini vurguladı. “Ne parasal kriz ne de 6 Şubat depreminin sonuçları bir kez daha Türkiye cumhurbaşkanının iktidarda kalma becerisini alt edemedi.” ifadelerini kullanarak “Yenilmez Erdoğan” başlığını kullandı.

Tüm dünyanın Türkiye’deki seçimleri yakından takip etmesi, Avrupa medyasının Türkiye’deki siyasi partilerin söylemlerini de yakından takip etmesine imkan sağladı. Bu sayede Avrupa medyası, sloganik biçimde destek verdikleri Türkiye muhalefetinin argümanlarını ve seçim taktiklerini tanıma fırsatı yakaladı. Birinci turdaki mağlubiyetin ardından muhalefetin daha sert bir iletişim stratejisi benimsemesi, milliyetçi seçmenin oylarını alabilmek için tutarsız söylemlerde bulunması ve özellikle de göçmenlere karşı aşırılıkçı ve ırkçı söylemler kullanması, Avrupa medyasında rahatsızlık doğurdu. Türkiye’deki muhalefetin kendi içindeki tutarsızlıklarını ve programsızlığını fark eden Batılı paydaşlar, bu politikaları eleştirmeye başladı. Bu saldırılara rağmen Erdoğan’ın kendi politikalarında ve söylemlerinde tutarlı olması, vaatlerini gerçekleştirmek üzere gerçekçi yol haritaları ortaya koyması ve her şeyden öte sandıktan güçlü bir destekle çıkması, Avrupa medyasının geri adım atmasına ve Erdoğan karşıtı dili değiştirmesine neden oldu. Sonunda 28 Mayıs seçim sonuçlarıyla Erdoğan tereddütsüz bir zafer ilan ettiğinde Avrupa medyası da bu sonucu kabul etmek zorunda kaldı. Tüm bu süreç Avrupa medyasının Türkiye’deki seçimleri etkilemek üzere yoğun bir kampanya yürüttüğünü ancak istediği sonuca ulaşamayınca söylem değiştirerek, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı saldırılarını azalttığı ve halkın iradesini kabul etmek zorunda kaldığı bir dönem olarak hafızalarda yerini aldı.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası