Kriter > Dış Politika |

Terör Propagandasının Agorası Avrupa


15 Temmuz darbe girişiminin ardından Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının çalışmalarında dezenformasyon önemli bir yer kaplıyor.

Terör Propagandasının Agorası Avrupa

15 Temmuz darbe girişiminin ardından Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının çalışmalarında dezenformasyon önemli bir yer kaplıyor. Tamamı yanlış bilgilendirme üzerine kurulu 17-25 Aralık girişimleri, Selam-Tevhid davası gibi olaylardan edindikleri birikimlerini bu sefer yurt dışındaki bağlantılarını kullanarak uygulamaya geçirmeye çalıştılar. Yurt dışı merkezli ve hedefli bu dezenformasyon süresince sadece siyaset çevrelerini değil iş, spor ve hatta sanat dünyasını kendilerine hedef seçtiler. Zaten Türkiye’yi karalamak için hazır bulunan Batılı sanat çevreleri de kendilerine sunulan bu malzemeye can simidine sarılır gibi sahip çıktılar.

1949’dan beri yayın hayatına devam eden Art Review isimli İngiliz sanat dergisi ilk işaret fişeğini attı. Dergi sadece sanat paylaşımları yapmasına rağmen FETÖ militanı Mahir Zeynalov’un dezenformasyonlarını retweetlemeye başladı. Sonrasında da “Türkiye’deki Erdoğan rejiminin zulmüne karşı dayanışma” çağrısı yaparak uluslararası sanat camiasında Türkiye aleyhindeki kampanyalara adeta yeşil ışık yaktı. Zira derginin son sayısında Gezi kalkışmasını “sanatsal” çerçevede ele alan bir yazı yayımlanması da bu amaçlarını gösterdi.

Ardından dünyanın en eski sanat gazetelerinden biri olan The Art Newspaper, Eylül sayısının başyazısını Türkiye’ye ayırarak “Darbe Girişimi ve Türkiye’deki Baskılar” başlığını kullandı. Terör örgütü PKK’ya destek veren ve sözcülüğünü yapan sözde basın organlarının yöneticilerine yapılan soruşturmalar yazının temel konusunu oluşturmuştu. Bunun yanında Türkiye’deki durumu daha tarafsız bir gözle aktaran bazı sanatçılar ve sanat dünyasından isimlerden de görüş almaları başlıkta kullandıkları cümleyle yapmak istedikleri algı yönetimine engel değildi.

Beral Madra’nın Densizliği

En büyük gürültüyü ise bu yıl beşincisi düzenlenmesi planlanan Çanakkale Bienali’nin iptali çıkardı. Her şey Çanakkale Bienali’nin daimi sanat yönetmeni Beral Madra’nın 7 Ağustos 2016’da gerçekleştirilen Yenikapı Mitingi için “Nazi mitingi” benzetmesi yapmasıyla başladı. Yöneltilen tepkiler üzerine ilk önce malum tweetini silen Madra, daha sonra eleştirilere cevap vermek yerine Twitter hesabını tamamen kapattı. Bir müddet sonra eleştiriler devam edince “bienalin zarar görmemesini düşünerek” görevinden ayrıldığını duyurdu.

Bienali düzenleyen Çanakkale Bienali İnisiyatifi (CABININ) de “içinde sanatın olmadığı gelişmelerin sanatın kendi pratiklerinin önüne geçtiği bu koşullarda, günün gerçekliğinin herkesi kırılganlaştıran atmosferinin de etkisiyle coşkularını ve motivasyonlarını yitirmiş bulunduklarını” belirtip bienali iptal ettiklerini açıkladı.

Bu iptal üzerine alışkın olduğumuz klikler tekrar devreye girerek Türkiye’deki basın özgürlüğü, sanatçı hakları, hükümetin baskıları üzerine tezviratlarına devam ettiler. İngiltere’den Almanya’ya, ABD’den Fransa’ya kadar birçok ülkede Çanakkale Bienali’nin iptaliyle alakalı olarak hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiren yazı ve haberler çıktı. Bu haberleri yapan, yazıları yazan kişilerin hemen hemen tamamı ellerine AK Parti hükümetini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kendilerince “köşeye sıkıştırmak” için bir malzeme daha bulmuş olmanın konforunu çıkarmaya çalıştı. Halbuki kendileri de pek ala biliyorlar ki festivalin iptalinde ne Cumhurbaşkanı'nın ne de hükümetin dahli var.

Daha düne kadar kendilerine hizmet etmeyen ve tehdit saydıkları bazı yazar ve gazetecileri içeri attıklarında “Gazetecilikten tutuklanmadılar” manşetini atan FETÖ mensupları, kendileri gözaltına alınınca basın özgürlüğünün elden gittiğini hep bir ağızdan hem yurt içinde hem de yurt dışında bağırarak dillendirmeye başladı.

Kırmızı Halı Terörü

İtalya’nın kültür ve sanat merkezi olan Venedik’te düzenlenen 73. Venedik Film Festivali de teröre açıkça destek vererek aslında kendileri için sanatın birincil öncelik olmadığını gösterdi. Festival kapsamında terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD’nin silahlı kanadı olan YPG’nin propaganda yapmasına göz yumarak teröre açıktan arka çıktı. Örgütün silahlı kadrosuna dahil olan 3 teröristin hikayesinin anlatıldığı belgeselin yayınlandığı festivalde, filmdeki oyuncular örgüt kıyafetleri ve bayraklarıyla kırmızı halıda yürüdü.

Venedik Film Festivali'nde gösterilen “Our War” (Bizim Savaşımız) adlı belgeselde, ABD'li emekli deniz piyadesi Joshua Bell, İtalyan aktivist Karim Franceschi ve İsveçli koruma Rafael Kardari'nin YPG'ye katılma hikayesi anlatılıyor.

Belgeselin festivaldeki gösterimi için Venedik'e giden teröristler, kırmızı halıda YPG propagandası yaptı. YPG kıyafetleri giyen Bell, Franceschi ve Kardari terör örgütünün bayraklarıyla poz verdi. Kırmızı halıda ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhinde pankart açılmasına da izin verildi.

Başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri terör örgütü PKK’ya zaten her daim kucak açmaktaydı. Bu yıl Köln’de “Kürt Festivali” adı altında düzenlenen miting de eli kanlı örgütün şovuna dönüşmüştü. Bu miting sonrası Türk-Alman ilişkilerinin tekrar gerilmesine yol açacak görüntüler ortaya çıkmıştı. Aynı şehirde 15 Temmuz darbe girişimine karşı düzenlenen mitinge Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın video konferansla bağlanmasını mahkeme kararıyla yasaklayan Almanya, her ne hikmetse örgüt yöneticisi Cemil Bayık'ın görüntülü mesajının yayınlanmasına izin vermişti.

Avrupa gerek FETÖ gerekse PKK’yı himaye ederek, sadece siyasetle değil sanatın çeşitli dallarını da kullanarak Türkiye’yi karşısına almaya devam ediyor. Ama Türk halkının büyük birlik ve beraberlik içinde 15 Temmuz’da FETÖ’nün kalkıştığı darbeyi püskürtmesi yurt içindeki hainleri olduğu kadar yurt dışındaki uzantılarının da planlarını alt üst etti. “Yenikapı ruhu” ile taçlanan ikinci istiklal savaşı, Türkiye düşmanlarını tabii ki amaçlarından vazgeçirmedi. Onların amacı Türkiye’nin güvenli ve istikrarlı ortamının bozulmasıydı. Bozulmasa bile bozulmuş görünmesi dahi onların amacına hizmet eden bir durumdu.

Hem yerli ve milli bir duruşa sahip olan hem de Edirne’nin ötesinde karşılığı olan sanatçı ve yazarlarımızın sayısı bir elin parmaklarından az. Olan sanatçılara da Kutluğ Ataman örneğinde olduğu gibi saldırılıp sesleri kısılmaya çalışıldıkça, Türkiye’de gerçekten neler yaşandığı, FETÖ ve PKK’nın her ülke için ne kadar büyük bir tehdit olduğu maalesef anlatılamıyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası