Kriter > Dosya > Dosya / Çevre, Şehircilik ve İklim |

İklim Eksenli Planlamalara Hazır mıyız?


İklim değişikliği; ekonomi, politika, hukuk, enerji, turizm, ormancılık, tarım ve hayvancılık, gıda güvenliği ve daha birçok alanda bariz etkisini gösteriyor. Problemlere hazırlıklı olabilmek, sonuçlarını anlayabilmek, yeni iklim şartlarına sosyal, ekonomik ve ekolojik açıdan adapte olabilmek ve iklim krizine karşı farkındalığı artırmak kritik düzeyde zorunluluktur.

İklim Eksenli Planlamalara Hazır mıyız
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Konya'da düzenlenen

İklim değişikliği etkisiyle global seviyede yaşadığımız pek çok olay, dünya gündeminin ön sıralarını işgal etmeyi sürdürüyor. Neredeyse her gün televizyon ekranlarında veya haber sitelerinde karşımıza çıkan iklim kaynaklı afetler, toplumun bir kesimini tedirgin ederken öte yandan da anlaşılmaz bir şekilde birçoğumuz tarafından kanıksanmaya başladı. Daha da kötüsü, alınması gereken ortak sorumluluklar ya üstlenilmemekte veya başkalarına yüklenmektedir. Halbuki “gerekenin yapılmaması” bazılarını değil, herkesi etkileyecektir.

İklim değişikliği başta ekonomi, politika, hukuk, enerji, turizm, ormancılık, su kaynakları, tarım ve hayvancılık, gıda güvenliği, nüfus artışı, göç, şehirleşme, sağlık, teknoloji, ekoloji olmak üzere birçok alanda bariz etkisini göstermektedir. İklim değişikliği kaynaklı problemlere hazırlıklı olabilmek, sebeplerini ve olası sonuçlarını anlayabilmek, riskleri azaltmaya çalışırken yeni iklim şartlarına da sosyal, ekonomik ve ekolojik açıdan adapte olabilmek ve iklim krizine karşı farkındalığı artırmak kritik düzeyde zorunluluktur.

Bu nedenle politika, strateji ve eylemler için yol gösterici olacak ve farklı disiplinlere ait yaklaşımları bir araya getirecek nitelikli çalışmalara ihtiyaç olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Dahası, sayılan alanlarda sıklıkla karşılaşmaya başladığımız afet ve afet yönetimi, risk ve risk azaltma, uyum, farkındalık, sürdürülebilirlik gibi baskın etkiye sahip parametreler, kalkınma ve sosyal kararlar için çok değişik senaryoları, projeksiyonları, modelleri ve bunlar için gerekli ölçümleri de gerekli kılmaktadır.

İklim değişikliği kaynaklı afetler ve sonuçları

İklim değişikliğinin ortaya çıkardığı yeni durumlar dünya genelinde yaşanırken, Türkiye’nin bunun dışında kaldığını söylemek mümkün değildir. Sözgelimi, nem ve deniz suyu sıcaklığının artışı nedeniyle kuvvetli yağmurların daha çok yağdığı Karadeniz’de, sel ve taşkınların görülme sıklığı giderek arttı. Ağustos 2021’de Kastamonu’nun Bozkurt ilçesi başta olmak üzere Sinop ve Bartın'da büyük bir sel felaketi yaşandı. 80’den fazla kişinin hayatını kaybettiği afetin ardından 2022’de de Karadeniz’deki sel ve taşkın olayları tekrarlandı. Bozkurt’ta bu sefer, yaklaşık bir yıldır sürdürülen çalışmaların etkisi ve 2021’deki kadar şiddetli olmayan bir yağışa rağmen, dere yatağındaki rüsubatın varlığı, selin etkisinin yine güçlü şekilde hissedilmesiyle sonuçlandı.

Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından taşkın sonrası yapılan inceleme ve Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden elde edilen bilgilerle oluşturulan raporlara göre, Ezine Çayı havzasında 500 yılda gerçekleşmesi beklenen yağışın çok üzerinde bir yağış meydana gelmiştir.

 

Afetlerden Sorumluluklara

Türkiye’de de iklim değişikliği çalışmaları kapsamında neler yapıldığı sorusuna gelince, pek çok çalışmanın varlığından bahsetmek mümkündür. Örneğin; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının 21-25 Şubat’ta, iklim değişikliğinden en çok etkilenen illerden Konya'da düzenlediği Türkiye’nin ilk İklim Şurası’nda; iklim değişikliğiyle mücadelede 2053 net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda, “İklim Uyumlu Şehirler”, “İklim Dostu Tarım”, “Kuraklık Eylem Planı”, “Çevreci ve Temiz Ulaşım Ağı”, “Yeşil Enerji”, “Yeşil Ekonomi” ve “İklim Eğitimi” başlıklarında 217 karar alındı. Kararların 76'sını ulaştırma, sanayi, tarım, yutak alanlar, atıkların azaltılması, 34'ünü bilim ve teknoloji, 21'ini yeşil finansman ve karbon fiyatlama, 20'sini iklim değişikliğine uyum, 24'ünü yerel yönetimler, 42'sini de sağlık, eğitim, adil geçiş, iklim adaleti ve iklim göçü başlıkları oluşturdu. Alınan kararlar, Türkiye'nin iklim değişikliği konusundaki taahhütlerini hukuki zeminde güçlendirecek İklim Kanununun hazırlanmasında referans kaynağı olma özelliği taşıyor.

Burada üzerinde durulması gereken ayrıcalıklı bir durum da şudur. İklim değişikliğinden etkilenen tüm sektörler içinde su kaynakları en büyük öneme sahiptir, çünkü dünyadaki neredeyse tüm faaliyetler bir yönüyle suyla ilişkilidir. İnsan varlığının temel şartı ve dünyanın hayat kaynağı olan su, iklimin yanı sıra nüfus ve tüketim politikalarının da etkisi altındadır. Sıcaklık artışı daha çok suyu gerekli kılmaktadır. Tüm aktiviteler için gereken potansiyel su miktarı, iklim değişikliği etkisiyle azalabilir ve bu durum su kaynakları için bir çatışmayı doğurabilir.

Sözünü ettiğimiz su azalması, kuraklığa ve özellikle de kentsel içme suyu, tarımsal sulama, enerji üretimi ve ormancılık gibi birçok alanda önemli neticeler ortaya çıkarabilir. Şehirlerde yaşanacak susuzluk problemlerinin yanı sıra, pek çok tarım alanında sulama maksatlı su talebi büyüyecektir. Buna ilaveten sulak alan ve bağlı ekosistemlerin de zarar görmesi mümkündür. Hidroelektrik potansiyeli, baraj güvenliği ve daha birçok alanda olumsuz etkilenmelerden söz etmek durumunda kalınacaktır. Su kalitesindeki düşme ile birlikte ilgili yan sektörler ve dolayısıyla toplum sağlığı olumsuz etkilenecektir.

Kastamonu'nun Bozkurt ilçesi İlişi köyünde sağanağın ardından Ezine Çayı'nın taşması
Kastamonu'nun Bozkurt ilçesi İlişi köyünde sağanağın ardından Ezine Çayı'nın taşması nedeniyle su baskınları oluştu. Taşkın yaşanan bölge drone ile görüntülendi. (Semih Yüksel/AA, 27 Haziran 2022)

 

İklim ve etkilerine bu kadar yüksek düzeyde maruz kalan su kaynaklarının yönetiminde de iklim değişikliğine uyum planlamaları ve uygulamaları büyük ehemmiyet taşımaktadır. Sıcaklık artışı ve nüfus yükselmesine paralel olarak su konusunda ortaya çıkacak global talep artışı, burada da güçlü yönetim politikalarını gerektirmektedir.

Herkesin etraflıca bildiği (ya da bilmesi gereken) nedenlerle, zorunlu hale gelen Su Kaynaklarında uyum faaliyetlerinin bazıları, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü (SYGM) ve konunun ilgilileri tarafından şöyle listelenmektedir;

  • Kayıp kaçakların azaltılması.
  • Yağmur sularının sulama suyu olarak kullanımı maksatlı biriktirilmesi.
  • Gri suyun arıtıldıktan sonra evsel, sulama ve/veya endüstriyel maksatlı kullanılması.
  • İklim değişikliğine hassas olan yeraltı sularının bulunduğu bölgelerin haritalandırılması.
  • İklim değişikliğine hassas olan yüzeysel sularının bulunduğu bölgelerin haritalandırılması.
  • Aktif yeraltı suyu kaynağı yönetimi koşullarının gözden geçirilmesi.
  • İklim-hidroloji modellerinin geliştirilip güvenilir tahminlerin yapılması.
  • Su yönetimi ve hidrolojik senaryoların önümüzdeki yüzyıla göre değerlendirilmesi.
  • İklim değişikliği göstergelerinin belirlenmesi, su potansiyeline göre sektörel analizlerin yapılması.
  • Öngörülen iklim değişikliği etkilerinin azaltılması adına kanun ve yönetmeliklerin geliştirilmesi.
  • İklim değişikliğinin sınır aşan akarsu havzaları üzerindeki etkilerinin özellikle araştırılması.
  • İklim değişikliği ve etkilerinden korunmak, uyum ve diğer tedbirleri içeren bilgilerin müfredatlara girmesi.
  • İklim değişikliği, su kaynaklarının verimli kullanılması ve korunması konusunda öğrencilerin bilinç düzeyinin artırılması maksadıyla her türlü faaliyetin planlamasının yapılması.

İklim ve su politikalarında halkın ve sivil toplumun etkisinin artırılması için istişare ve dahil etme süreçleri işletilmelidir. Halkın hızlı haber alma ve tepki verebilmesini sağlamak maksadıyla pratik iletişim ağları devreye alınmalıdır.

Karar verme ve yönetimin etkinliği bakımından sektörler ve kamu kurumları arasında güçlendirilecek koordineli yapı, başarıyı artıracaktır. Riski azaltan, riski bilen ve buna göre adım atan karar verici ve uygulayıcılarla bu konudaki kuralların işletilmesi daha mümkün ve başarılı olacaktır. SYGM tarafından organize edilen 2021 Su Şurası çalışmalarında sunulan öneriler kapsamında;

  • Su temini tesislerinin iklim değişimi etkilerine dirençli hale getirilmesinin sağlanması,
  • Yeşil Mutabakat uygulamalarının yaygınlaştırılması,
  • Kaynak yönetiminde sınırsız talepler değil sınırlı su kaynaklarının yönetimi esas alınması,
  • Tarımsal ürün seçiminde toprak yapısı-iklim-gıda ihtiyacına uygun ürün deseninin planlanması,
  • Gri su kullanımının ve yağmur suyu hasadının teşvik edilmesi ve yaygınlaştırılması,
  • Su fiyatlandırması gibi politikalara geçilmesi,
  • Sondaj kuyularına sayaç taktırılması,
  • Tahsisi aşan su tüketimlerine yönelik cezaların artırılması,
  • Az su tüketen bitki desenlerine teşvik verilmesi,
  • Yeraltı suyu tahsislerinin süreli olması gibi pek çok öneri sunulmuştur.

 

Kurum/kuruluşların plan, program ve stratejilerinde yer alan faaliyetlerin iklim değişikliği ile uyumlu olmaması ve yeterince önemsenmemesi ciddi problem olarak kabul edilmelidir. Bunun için iklim değişikliği ve uyum ile doğrudan ilgili mevzuat hazırlanmalıdır. Kurum/kuruluşların plan, program ve stratejilerinde yer alan faaliyetlerin, iklim değişikliği etkileri göz önünde bulundurularak belirlenmesi yasal zorunluluk haline getirilmelidir. İklim değişikliğine uyum konusunun, ülke politikası bazında ele alınarak kırılgan sektörlerin daha dirençli hale gelmesi sağlanmalıdır. Alt ölçekli planlarda (İmar Planları, İçme Suyu Havzaları Koruma Planları vb.) iklim değişikliğine duyarlılık gözetilmelidir.

İklim ve su politikaları konusunda, kamu kurumları, bakanlıklar ve yerel yönetimler arasında koordinasyonun iyileştirilmesi, bu ortamın bağımsız kişi ve/veya kurumlar tarafından denetlenmesi ve koordine edilmesi gerekmektedir. Su kaynakları başta olmak üzere, ülke kaynaklarının uzun süreli, güvenilir ve etkili bir şekilde incelenmesi ve geliştirilmesi için yapılan miktar ve kalite gözlemleri geliştirilmelidir. Bu maksatla çalışmaların optimizasyon ve yapay zeka sistemleri kullanılarak dijitalleştirilmesi, ilgililerce güvenilir veri kaynağı olarak kullanımı önemlidir.

Önemli su yapılarının tasarımında da iklim eksenli planlamalar öne çıkmalıdır. Sözgelimi, baraj, sedde, kanal vb. yapılar taşkın tedbirleri kapsamında inşa edilmekte ancak kuraklık riski göz önüne alınmamaktadır. Bu yüzden bu yapılar taşkını uzaklaştırmaktan öte kontrollü bir şekilde yönetmek maksadıyla tasarlanmalıdır. Taşkın suyu kullanılmak üzere saklanabilmelidir. Havza bazlı doğal taşkın yavaşlatma ve yönetme önlemlerinin yetersizliğini aşmak için yapısal olmayan ve ekolojik bakış açısı içeren şu yaklaşımlar önerilebilir; Ormanlaştırma faaliyetleri, yeşil altyapı faaliyetleri, zirai faaliyetler, depolama faaliyetleri, sulak alanlar önerilmektedir.

Taşkın risk yönetimindeki fayda-maliyet analizlerinin ve uygulama tercihlerinin kuraklık riski açısından yetersiz kalmaması için değerlendirmeler sadece kısa vadeli fayda-maliyet analizi açısından değil, kuraklık ve buna bağlı gelişecek riskleri de (su ihtiyacındaki ve fiyatındaki değişimler vb.) dikkate alan uzun dönemli bakış açısıyla yapılmalıdır.

Sürdürülebilir su kullanım miktarlarından daha fazla su tüketiminin önlenmesi için alternatif ürün deseni çalışılmalı, bitki su ihtiyacına göre sulama yapılmalı, kuraklığa dayanıklı çeşitlerin tohumluk ihtiyacının tespiti ve tedariki, kuraklığa dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesine yönelik ıslah ve AR-GE çalışmaları yürütülmelidir. Toprağın su tutma kapasitesini yükseltmek maksatlı yöntem araştırması yarar sağlayacaktır. Ayrıca, kaynaktan son aşamaya kadar tüketilen su miktarının göz önünde bulundurulması için Su Ayak İzi konusunun gündemde tutulması zaruridir.

 

Sonuç Olarak

Birleşmiş Milletler çatısı altında yapılan geniş ölçekli çalışmalardan akademik araştırmalara, resmi ve özel sektör faaliyetlerinden sivil inisiyatiflerin ortaya koyduğu çözümlere kadar tüm önerileri genel olarak saymak gerekirse aşağıdaki listenin ortaya çıkacağı söylenebilir.

BM çatısı altındaki çalışmalar toplamı 

Bu konular iklim değişikliği çalışmalarında önemli basamaklar olarak görülmelidir. İklim eksenli verilerin artık diğer öncelikli parametreler gibi planlamaların ön şartı olduğu kabullenilmelidir. Kent planlamasından imar altyapı ve yerleşim çalışmalarına, tarımsal planlamalardan endüstri, turizm, sağlık planlamalarına kadar tüm sektörlerde ve stratejik yapılarda bu tarz bir planlama zorunludur.

İklim değişikliği ve etkilerini takip eden, bu konuda önlem almak durumunda olan resmi ve özel kurumlar, akademik çevreler ve çok sayıda sivil toplum kuruluşları bu konuda yoğun bir çabanın içindeler. Ama bu kadar ciddi ve küresel ölçekli bir problemin çözümünün de küresel boyutta olması gerekmekle birlikte, böylesine global çerçeveli bir hedef için sadece makro ölçekli organizasyonların değil mikro ölçekteki fertlerin de birer aktör olarak adım atması gerektiği unutulmamalıdır. Unutulmaması gereken temel bakış açısı iklimin geleceğinin, geleceğin iklimini oluşturacağıdır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası