Kriter > Dosya > Dosya / Afrika'da Türkiye |

Fransa Afrika’daki “Kanlı Elmas” Güzergahında Türkiye’yi Tehdit Görüyor


Görünen o ki, “Türkiye’nin Afrika’da ne işi var?” şeklinde yapılan kimi yorumların aksine, Ankara’nın Afrika geneline yayılan politik ve ekonomik açılımları, gelecek dönemde Türkiye’yi Afrika ile Avrupa arasındaki ticaretin stratejik oyuncusu konumuna getirme potansiyeline sahip. Bu potansiyel dahi, başta Fransa olmak üzere, Afrika’nın eski sömürgecilerinin daha şimdiden endişelenmesine ve “milli çıkarları” olarak gördükleri adımları atmalarına neden oluyor.

Fransa Afrika daki Kanlı Elmas Güzergahında Türkiye yi Tehdit Görüyor
Barkhane Operasyonu kapsamında Fransız zırhlı aracı Mali’de görülüyor. (Philippe Desmazes-AFP/Getty Images)

Türkiye’nin Afrika’nın Mağrip bölgesi ile kıtanın batısında giderek artan ekonomi ağırlıklı yumuşak gücü, Avrupa ile Afrika arasında yeni bir bölgelerarası ticari bağlantı ağının oluşturulması potansiyeli taşıyor. Ancak Türkiye’nin son dönemde Sahra Altı Afrika’daki artan yatırım ve iş birliği girişimleri, sorunlu sömürge dönemi sona ermiş olsa da bölgede etkinliğini hala sürdüren Fransa tarafından hem ticari hem de stratejik tehdit olarak görülüyor.

Türkiye, Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başladığı 2005’i aynı zamanda Afrika yılı ilan ederek kıtaya ilgisini açıkça dünyaya duyurmuştu. Afrika politikası, bugünlerde ekonomiden insani yardıma, savunma sanayiinden eğitime kadar birçok alanda yükselen ilişkilerle kendisini gösteriyor.

Ancak bu ilişkinin kendisini gösteren bir başka veçhesi ise ilk olarak Afrika’nın doğusuna yönelik ortaya konulan “eşit” ilişkinin son dönemde, Batı Afrika’ya ve özellikle de Fransa’nın sömürgecilik tarihinin kilit ülkelerine yönelmesi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Ekim 2020’de düzenlenen Senegal-Türkiye İş Forumu sırasında, Türkler ile Afrikalıların “kader ortağı” olduğunu açıkça dünyaya duyurması, Türkiye’nin Afrika ile ticaret hacmini ikiye katlayarak 50 milyar dolara çıkarma hedefinde olduklarını söylemesi, Avrupa’nın eski sömürgeci güçlerinin yüzlerini Türkiye-Afrika ilişkisine daha dikkatli çevirmesine neden oldu.

Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Angola, Togo ve Nijerya ziyaretinin ardından başta Fransa olmak üzere Batı basınından gelen tepkiler, Türkiye’nin Batı Afrika’ya yönelik politikasından duyulan rahatsızlığın hatta “yenilginin” göstergesi niteliğindeydi.

Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Figaro, Türkiye’nin Afrika’daki varlığını güçlendirdiğini belirterek, “Erdoğan'ın ABD, Çin, Rusya gibi güçlü ülkelerle çatışmadan akıllıca geliştirdiği bir nüfuz bu. Ancak Haziran 2020'de Libya açıklarında girdiği güç savaşında Fransa'yı yenilgiye uğratması gibi, alt seviyedeki güçlere meydan okumaktan çekinmiyor” şeklindeki ifadeleri, Ankara’nın Afrika açılımının Paris’te oluşturduğu tedirginliğin dışa vurumu olarak yorumlanmalı.

Peki Türkiye’nin özellikle Afrika’nın batısındaki politik girişimlerinden Fransa neden rahatsız oluyor? Acaba son dönemde başta Libya ve Doğu Akdeniz olmak üzere, Paris yönetiminin açıkça Ankara’nın karşısında yer almasının, Batı Afrika’daki Türkiye politikalarıyla bir ilgisi var mı?

Harita 1
Harita 1. Batı Afrika-Batı Avrupa koridoru (yeşil); Merkez Mağrip koridoru (kırmızı); Doğu Afrika–Doğu/Orta Avrupa koridoru (mavi); Cezayir-Lagos Otoyolu (turuncu); Tunus-Trablus–Widehoek–Capetown Otoyolu (sarı); Dakar–N'Djamena Otoyolu (gri); Kahire-Asvan-Hartum demiryolu hattının Uganda'ya devamı (pembe).
Kaynak: Michaël Tanchum, “Europe-Mediterranean-Africa Commercial Connectivity: Geopolitical Opportunities and Challenges”, in KAS Mediterranean Dialogue Series, No. 31 (November 2020), p. 2

 

“Türkiye Afrika İçin Üçüncü Bir Yol Öneriyor”

Aslında Türkiye’nin Afrika açılımından Paris yönetiminin duyduğu rahatsızlık, Ankara’nın Libya’da BM destekli hükümeti destekleyerek Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır ve Rusya’nın desteklediği darbeci Hafter karşısında bir denge kurmasıyla doruğa çıktı.

Türkiye’nin desteğiyle Hafter güçlerinin Batı Libya’dan çekilmek zorunda kalması, Ankara’nın Afrika’daki etki alanı için süren rekabette Fransa, BAE ve Mısır karşısında stratejik bir avantaj elde etmesini sağladı. Libya’daki oyun değiştirici müdahale sonrasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransa’nın “canını sıkma” pahasına 2020 başında Cezayir, Senegal ve Gambia’ya ziyaret gerçekleştirdi. Senegal ve Gambia’nın Afrika’nın “ekonomik kaplanları” olarak nitelendirildiğini ve Senegal’in, Fransa’nın Afrika’da bulunan dört askeri üssünden birine ev sahipliği yaptığını not etmekte yarar var. Buraya bir not daha ekleyerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Cezayir ziyareti sırasında, bu ülkeyi Türkiye’nin Kuzey Afrika’daki stratejik ortak olarak tanımladığını ve “Cezayir, Türkiye’nin Mağrip ve Afrika açılımlarının en önemli kapısıdır” ifadesini kullandığını belirtmek de gerekiyor.

İspanya’da Navara Üniversitesi’nde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın uluslararası ilişkileri üzerine dersler veren Prof. Michael Tanchum bu stratejiyi, “Eski Fransız sömürgesi ülkeler, Fransa’ya bir alternatif arıyor. Bu ülkeler, yeni bir Fransız kolonisi ya da yeni bir Çin kolonisi olarak ticaret hayatında yer almak istemiyor. Türkiye ise Afrika’da üçüncü bir yol öneriyor” sözleriyle yorumluyor.

Türkiye-İtalya-Tunus Koridoru
Harita 2. Mağrip üzerinden Avrupa koridoru, Cezayir’in Akdeniz kıyısından Batı Afrika sahilini birbirine Trans-Afrika Otoyol sistemiyle bağlayan güzergah
(Kaynak: Wikipedia Commons: Map of Trans-African Highways based on data 2000 to 2003)

 

Yeni Ticaret Güzergahına Doğru

Tabii ki, Türkiye’nin özellikle de Batı Afrika’daki eski Fransız sömürgesi ülkeler ile kurmaya başladığı ekonomi ve yatırım ağırlıklı ilişkisini durdurmak isteyen Paris yönetiminin, Mağrip’in güneyindeki kaynaklarını kullanacağını düşünmek yanlış olmaz. Fransa Libya ve Cezayir çevresinde iç içe geçmiş bir “sert güç” kaynağına sahip. Moritanya, Mali, Burkina Faso, Nijer ve Çad’da bulunan operasyonel güce sahip üsler, Senegal, Fildişi Sahili ve Gabon’daki sürekli üsler ile destekleniyor.

Ancak Türkiye’nin Nijer’de gerçekleştirdiği diplomatik başarı, Fransa’nın bu “sert güç” kaynağında bir gedik daha açtı. Türkiye ve Nijer, 21 Temmuz 2020’de ekonomik ve savunma iş birliği konularında bir dizi anlaşma imzaladı.

Tıpkı Somali’de olduğu gibi Türkiye ile Nijer arasında imzalanan anlaşmalar arasında askeri eğitim iş birliği bulunuyor. Ekonomik anlaşmalar arasında ise Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nün Nijer’de maden arama faaliyetlerine başlamasına verilen izin de var. Burada, Fransa’nın kullandığı elektriğin dörtte üçünü nükleer santrallerden elde ettiğini ve bu santrallerde kullanılan uranyumun üçte birinin, Fransız şirketi Areva tarafından Nijer’den çıkarıldığının unutulmaması gerekiyor.

Kısacası Türkiye’nin adımları, Fransa’nın eski sömürgelerini, “hala sömürge olarak kullanmasını” engelleyen bir faktör haline geliyor. Paris yönetiminin eski düzeni devam ettirme arayışları karşısında Ankara’nın “kazan-kazan” şeklindeki yaklaşımı eski düzene önemli bir meydan okuma.

Türkiye’nin yaklaşımı bu yöndeyken, Fransa’nın eski sömürgeleriyle devam ettirdiği, kolonyal dönemde uyguladığı asimilasyon politikaları sayesinde elde ettiği dilde, kültürde, ticarette ve günlük yaşantının hemen her alanındaki kazanımlarını kaybetmesine neden olabilecek bir olasılık karşısında da endişeli olduğuna dikkat çekmek gerekli. O da Türkiye’nin Akdeniz kıyılarının güneyinden Cezayir’in ticari ulaştırma ağını kullanarak, Senegal’in Atlantik Okyanusu kıyısındaki ticari ulaştırma ağına bağlanması ve Batı Afrika ile Mağrip’teki 18 ülkeyi kapsayacak yeni bir entegre ulaştırma ağını kurması…

Türkiye’nin Libya’daki varlığı, ülkenin istikrara kavuşması ve Trablus’tan kıtanın güneye doğru oluşturulacak ticari rotanın tamamlanmasını ve böylelikle Mağrip ile Batı Afrika ticari yapısının konsolidasyonunu sağlayabilir.

İşte bu olasılık dahi, Fransa’nın son dönemde farklı aktörlerle birlikte Libya konusunda Türkiye’ye yönelik sert söyleminin nedenleri arasında sayılabilir. Ve hatta Paris yönetiminin bu aktörlerle daha yakın çalışmasının yolunu da açabilir. Ankara’nın Afrika’daki faaliyetleri geliştikçe, Fransa’nın Türkiye karşısında diğer aktörler ile kurduğu karşı ittifakı güçlendirme çabalarını artırabileceği beklenebilir. Ancak son dönemde Türkiye ile Mısır arasında sürdürülen görüşmeler ve son olarak BAE Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayid’in Türkiye ziyareti ve imzalanan anlaşmalar göz önüne alındığında, Paris yönetiminin yalnız kalabileceği ya da en azından bu ülkelerle geliştireceği ilişkinin çok da etkili olmayacağı söylenebilir.

Harita 3

Harita 3. Türkiye-İtalya-Tunus Koridoru

(Kaynak: Michaël Tanchum, “Libya, Energy, and the Mediterranean’s New ‘Great Game’”, cit.)

 

Fransa’nın “Kanlı Elmas” Güzergahına Alternatif

Prof. Tanchum’a göre, Türkiye’nin yeni bir bölgelerarası ticari ulaştırma altyapısı oluşturması temelde, Ankara’nın Afrika’daki ortaklarıyla, Mağrip ve Batı Afrika’da oluşturacağı üretim tesislerine, diğer uluslararası aktörlerin nasıl entegre olacağını yönetiş şekline bağlı.

Uygulamalı Türkiye Çalışmaları Merkezi için hazırladığı makalesinde Tanchum, son dönemde Türkiye’nin Mağrip ve Batı Afrika’da üretim tesisleri için yaptığı yatırımların, Türk firmalarının bölgede gelişmesi için temel oluşturduğunu ancak gerekli üretim zincirlerini yeterince üretme konusunda dengeyi bulması gerektiğine vurgu yapıyor. Ancak bu dahi, Fransa’nın Türkiye’nin Batı Afrika’daki açılımları konusunda endişe duyması için yeterli mesajı vermiş durumda.

Bugün için Batı Afrika düşünüldüğünde, Afrika ile Avrupa arasındaki ticaret için iki güzergah modeli bulunuyor. Bir tanesi, Afrika’nın Atlantik kıyıları boyunca ilerleyen Fas merkezli bir koridor. İkincisi ise Mağrip’in merkezinden geçen Cezayir merkezli koridor. Covid-19 öncesinde Fas merkezli Batı Afrika’dan Batı Avrupa’ya giden koridor çok daha gelişmiş bir konumdayken, Türkiye’nin önemli bir rol oynadığı Cezayir merkezli koridor gelişme vaat eder durumdaydı.

Tanchum’un raporuna göre, Türkiye’nin alternatif olarak oluşturabileceği Mağrip üzerinden Avrupa koridoru, Cezayir’in Akdeniz kıyısından Batı Afrika sahilini birbirine Trans-Afrika Otoyol sistemiyle bağlayan güzergah. Kısa süre önce Türkiye-İtalya-Tunus arasında oluşturulan yeni ulaşım ağı, Akdeniz’i neredeyse ortadan bölüyor ve Mağrip’ten Karadeniz’e kadar bir ticari bağlantı oluşturuyor. Bu bağlantı, Cezayir bağlantısını kullanan Mağrip-Avrupa koridorunun temelini oluşturuyor. Türkiye-İtalya-Tunus ulaşım ağının merkez üssü konumunda ise İtalya’nın güney ucunda yer alan ve Akdeniz’in kalbinde bulunan Toronto limanı var. Bu liman Temmuz 2020 başlarında faaliyete geçmiş durumda. Ulaşım ağının Toronto ile Tunus bölümü, olası Afrika-Avrupa ticari ulaştırma koridorunun temelini oluşturuyor ve İtalya’nın hızlı tren sistemini kullanarak Mağrip’i Avrupa’ya bağlıyor. Tunus’un Bizerte limanı aynı zamanda Trans-Sahara Otoyol sistemini kullanarak Cezayir’e de bağlanabiliyor. Bu da potansiyel olarak İtalya-Tunus koridorunun güneye doğru Batı Afrika’ya ve hatta Lagos ile Nijerya’ya kadar ulaşması anlamına geliyor.

Afrika-Avrupa koridorunun Türkiye-İtalya-Tunus ulaştım ağının merkezinde yer alan Toronto ise, Akdeniz’in ortasında ve Libya’nın tam karşısında olan Malta’nın Marsaxlokk limanına uzanıyor ve bu liman da bir Türk şirketi tarafından yönetiliyor. Güzergah Malta’dan Tunus’a ulaşıyor. Uzmanlar bu güzergahın Avrupa Birliği tarafından ileride İskandinavya’ya kadar bağlanabileceğine de dikkat çekiyor.

Bu teknik bilgileri daha da detaylandırmak mümkün. Ancak görünen o ki, “Türkiye’nin Afrika’da ne işi var?” şeklinde yapılan kimi yorumların aksine, Ankara’nın Afrika geneline yayılan politik ve ekonomik açılımları, gelecek dönemde Türkiye’yi Afrika ile Avrupa arasındaki ticaretin stratejik oyuncusu konumuna getirme potansiyeline sahip. Bu potansiyel dahi, başta Fransa olmak üzere, Afrika’nın eski sömürgecilerinin daha şimdiden endişelenmesine ve “milli çıkarları” olarak gördükleri adımları atmalarına neden oluyor. Yoksa Fransa’nın Doğu Akdeniz’de Kıbrıs Rum Kesimi’nin yanında yer almasını sadece AB üyeliği ile açıklamak mümkün mü?

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası