Kriter > Ekonomi |

Tüm Yönleriyle Yeşil ve Mavi Ekonomi


Yeryüzündeki eşitsizlik ve yoksulluk kadar bugün “yeşil ekonomi”, “mavi ekonomi” gibi kavramların oluşmasına neden olan bu ağır çevre tahribinin müsebbibinin de neoliberal ekonomi anlayışını dünyanın başına bela eden küresel kapitalizm olduğunun altını çizmek gerekir. Konu ile alakalı raporlar gösteriyor ki kabaca 2050’de küresel nüfusu beslemek için bile şu an ürettiğimiz gıdanın yaklaşık yüzde 50 artırılması gerekiyor.

Tüm Yönleriyle Yeşil ve Mavi Ekonomi
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesi her geçen gün artıyor. (Hakan Nural / AA, 22 Haziran 2024)

Yeşil ekonomi, çevresel riskleri ve ekolojik eksiklikleri azaltmayı amaçlayan bir ekonomik sistemdir. Ekonomilerin düşük karbonlu, kaynak açısından verimli ve sosyal olarak kapsayıcı olması gerektiğini vurgulamaktadır. Yeşil ekonominin kendine has bazı prensipleri bulunmaktadır. Bunlardan ilki “Geliştirilmiş İnsan Refahı ve Sosyal Eşitlik” prensibidir. Bu prensip ile ekonomik fırsatlara ve kaynaklara eşit erişim sağlanması ve böylece tüm bireylerin yaşam kalitesinin iyileştirilmesi hedeflenmektedir. Yani zenginler ile fakirler arasındaki uçurumu kapatmayı ve ekonomik faydaların toplum genelinde adil bir şekilde dağıtılması amaçlanmaktadır. İkincisi “Azaltılmış Çevresel Riskler ve Ekolojik Kıtlıklar” prensibidir. Bu prensip; iklim değişikliği, kirlilik ve biyolojik çeşitlilik kaybı gibi çevresel tehlikeleri en aza indirmeye odaklanır. Ayrıca, tükenmelerini önlemek için doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimini de ele alır.

Bir başka prensip olan “Kaynak Verimliliği” ise yeşil ekonominin temel taşıdır. Malzemelerin verimli kullanımını teşvik ederek, atıkları azaltarak ve geri dönüşümü ve yeniden kullanımı teşvik ederek ekonomik büyümeyi kaynak tüketiminden ayırmayı amaçlar.

Mavi ekonomi kavramı ise sürdürülebilir kalkınma, çevre koruma ve ekonomik büyüme söyleminde önemli bir paradigma olarak ortaya çıkmıştır. Akademik literatürde kök salmış olan mavi ekonomi, okyanus ekosistemlerinin sağlığını korurken ekonomik büyüme, iyileştirilmiş geçim kaynakları ve işler için okyanus kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını kapsar. Deniz ortamının sürdürülebilir bir şekilde sömürülmesi, korunması ve yenilenmesi anlamına gelir. Balıkçılık, deniz taşımacılığı, kıyı turizmi, açık deniz enerjisi ve deniz biyoteknolojisi dahil olmak üzere çeşitli sektörleri kapsar.

Balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği, deniz taşımacılığı, kıyı turizmi, açık deniz enerjisi, deniz biyoteknolojisi kavramları, mavi ekonominin bileşenlerini oluşturmaktadır. Sürdürülebilir balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği, mavi ekonominin merkezinde yer alır. Balık stoklarını biyolojik olarak sürdürülebilir seviyelerde tutmayı ve balıkçılık faaliyetlerinin deniz ekosistemlerine zarar vermemesini sağlamayı amaçlar.

Çalışmalar, yenilenebilir açık deniz enerji kaynaklarına geçişin çevresel ve ekonomik faydalarına dikkat çekmektedir. Deniz biyoteknolojisi, ilaçlar, biyoyakıtlar ve diğer ürünleri geliştirmek için deniz organizmalarının kullanımı üzerine bilimsel faaliyetler yapılmaktadır.

 

Peki Yeşil ve Mavi Ekonomi Dünyada Nasıl Gelişti?

Brundtland Komisyonu'nun 1987'de yayınladığı "Ortak Geleceğimiz" adlı çığır açıcı yayın, sürdürülebilir kalkınmayı tanımlayarak ve ekonomik büyümeyi çevresel yöneticilik ve sosyal eşitlikle bütünleştirme ihtiyacını vurgulayarak belki de “Yeşil Ekonomi” meselesinin temelini atmışlardır. UNEP'in 2011'deki "Yeşil Ekonomiye Doğru" raporu, yeşil sektörlere yatırım yapmanın ekonomik faydalarını vurgulayarak ülkelerin daha yeşil ekonomilere geçişi için stratejiler ortaya koydu. Daha sonraları ise güç üretim ünitelerinin geliştirilmesi temelinde “Yenilenebilir Enerji”, organik tarım, kimyasal azaltımı ve su verimliliği perspektifinde “Sürdürülebilir Tarım” ile enerji tasarruflu binalar, atık yönetimi, geri dönüşüm çerçevesinde “Yeşil Altyapı ve Döngüsel Ekonomi” kavramları hayatımızda yerini aldı.

Mavi ekonomi, okyanusların küresel ekonomi ve insan refahı açısından öneminin giderek daha fazla anlaşılmasıyla birlikte büyüdü. Yükselen deniz seviyeleri, okyanus asitlenmesi ve iklim değişikliği nedeniyle değişen deniz biyoçeşitliliği ise mavi ekonomi için önemli zorluklar oluşturmaktadır. Uyum stratejileri ve azaltma çabaları, deniz kaynaklarını ve kıyı topluluklarını korumak için kritik öneme sahiptir.

 

Yeşil ve Mavi Ekonomide Dünyada Son Durum Ne? Küresel Trendler Neler?

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 2015’te kabul edilen Paris Anlaşması, yeşil ekonominin önemli bir itici gücü olmuştur. Ülkeleri küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin 2°C üzerinde sınırlamaya ve sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlama çabalarını sürdürmeye mecbur etmektedir.

COVID-19 salgını, yeşil kurtarmaya daha fazla odaklanılmasına yol açtı. Hükümetler ve uluslararası örgütler, yeşil politikaların ekonomik kurtarma planlarına entegre edilmesinin önemini vurguladılar. Örneğin, Avrupa Birliği'nin Yeşil Mutabakatı; yenilenebilir enerji, sürdürülebilir tarım ve yeşil altyapıya önemli yatırımlarla Avrupa'yı 2050’ye kadar ilk iklim nötr kıta yapmayı hedeflemektedir.

Pil depolama, elektrikli araçlar ve akıllı şebekelerdeki yenilikler, enerji tarafını dönüştürmektedir. Elektrikli araç (EV) pazarı hızla büyümekte ve büyük otomotiv şirketleri içten yanmalı motorları aşamalı olarak kullanımdan kaldırma ve elektrikli araç teknolojilerine yoğun yatırım yapma taahhüdünde bulunmaktadır. Yeşil finansmanda önemli bir artış olmakta ve daha fazla fon sürdürülebilir yatırımlara yönlendirilmektedir. Olumlu çevresel faydaları olan projeleri finanse eden yeşil tahviller önemli bir büyüme kaydetmektedir.

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 14 (Su Altındaki Yaşam) gibi küresel girişimler, okyanusları, denizleri ve deniz kaynaklarını korumayı ve sürdürülebilir şekilde kullanmayı amaçlamaktadır. Avrupa Birliği'nin “Mavi Büyüme Stratejisi” gibi bölgesel iş birlikleri, deniz sektörlerinde inovasyon ve sürdürülebilirliğe odaklanmaktadır. Robotik, uydu izleme ve veri analitiği gibi deniz teknolojisindeki yenilikler, okyanus kaynaklarının yönetimini ve kullanımını geliştirmektedir.

Elektronik Gemi Denetleme Sistemi (EGDS)
Antalya Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, gemi kaynaklı deniz kirliliğinin önüne geçmek amacıyla geçen yıl temmuzda faaliyete geçirilen Elektronik Gemi Denetleme Sistemi (EGDS) ile denizi kirleten gemilere anında müdahale ediliyor. (Antalya Büyükşehir Belediyesi / AA, 23 Mayıs 2024)

 

Peki Türkiye’de Yeşil ve Mavi Ekonomi Ne Durumda?

Türkiye, özellikle rüzgar ve güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerjide önemli ilerlemeler kaydetmektedir. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı'na (IRENA) göre, Türkiye son yıllarda yenilenebilir enerji kapasitesinde önemli bir artış gösterdi, yenilenebilir enerjiyi teşvik etmek için çeşitli politikalar uyguladı. 2005 Yenilenebilir Enerji Yasası ve müteakip değişiklikler, yenilenebilir enerji üreticileri için besleme tarifeleri ve satın alma garantileri gibi teşvikler sağladı. Bu politikaların yenilenebilir enerji projelerine özel sektör yatırımını teşvik etmedeki etkisini araştıran akademik çalışmaların sayısı da her geçen gün artmaktadır.

Türkiye diğer yandan, gıda güvenliğini artırmak ve çevresel etkiyi azaltmak için sürdürülebilir tarım uygulamalarını teşvik etmektedir. Organik tarım ve entegre zararlı yönetimi gibi uygulamalar giderek daha fazla benimsenmektedir. Diğer yandan sürdürülebilir ormancılık uygulamaları da hayata geçirilmektedir. Ormansızlaşmayla mücadele ve yeniden ağaçlandırmayı teşvik etme çabaları, ulusal politikalar ve uluslararası anlaşmalar tarafından desteklenerek devam etmektedir. Bu alandaki akademik literatür, sürdürülebilir arazi kullanım uygulamalarının ve orman yönetiminin daha geniş çevre politikalarıyla bütünleştirilmesinin önemini vurgulamaktadır.

Türkiye, inşaat sektöründe enerji verimliliğini teşvik etmek için yeşil bina standartları ve sertifikaları geliştiriyor. Enerji ve Çevresel Tasarımda Liderlik (LEED) sertifikası ve Türkiye'nin kendi yeşil bina sertifikası BREEAM ivme kazanıyor. Sürdürülebilir şehir planlaması, toplu taşımayı iyileştirme, kentsel yayılmayı azaltma ve yeşil alanları artırmayı amaçlayan girişimler Türkiye'de büyüyen bir odak noktasıdır.

Türkiye, döngüsel ekonomiyi desteklemek için atık yönetimi politikalarını da ilerletmektedir. Atık Yönetimi Yönetmeliği gibi mevzuatlar ve sıfır atık kampanyaları gibi girişimler, atıkları azaltmak ve geri dönüşümü teşvik etmek için tasarlanmıştır. Döngüsel ekonomi kavramı, çeşitli endüstrilerde malzemelerin yeniden kullanımını, geri dönüşümünü ve yenilenmesini teşvik etme çabalarıyla Türkiye'de ilgi görmektedir.

Öte taraftan Türkiye önemli bir balıkçılık sektörüne sahiptir ancak aşırı avlanma ve yasa dışı balıkçılık uygulamaları zorluklar oluşturmaya devam etmektedir. Geniş kıyı şeridi ve zengin deniz biyolojik çeşitliliği, onu deniz ve kıyı turizmi için popüler bir destinasyon haline getirilme çabaları da yaygınlaşmaktadır. Doğal yaşam alanlarını korumak ve yerel ekonomik kalkınmayı teşvik etmek için sürdürülebilir turizm girişimleri geliştirilmektedir.

Türkiye, enerji portföyünü çeşitlendirmek için açık deniz rüzgarı ve diğer deniz yenilenebilir enerji kaynaklarını araştırmaktadır. Bu teknolojilerin potansiyelini ve çevresel etkisini değerlendirmek için pilot projeler ve fizibilite çalışmaları devam etmektedir.

Kirlilik, habitat tahribatı ve iklim değişikliği, Türkiye'nin deniz ekosistemleri için önemli tehditlerdir. Bu sorunları ele almak için çevre koruma önlemlerini güçlendirmek ve sürdürülebilir uygulamaları teşvik etmek hayati önem taşımaktadır. Balıkçılık, turizm ve yenilenebilir enerji dahil olmak üzere deniz sektörlerinde önemli bir ekonomik büyüme potansiyeli bulunmaktadır. Stratejik yatırımlar ve politika reformları bu potansiyeli açığa çıkarabilir ve ülkenin genel ekonomik kalkınmasına katkıda bulunabilir. Türkiye'nin Karadeniz Komisyonu ve Akdeniz Eylem Planı gibi bölgesel ve küresel girişimlere katılımı, sürdürülebilir deniz kaynakları yönetimi için iş birlikçi çabaları desteklemektedir. Uluslararası ortaklıklara ve bilgi alışverişine katılmak, Türkiye'nin mavi ekonomi girişimlerini geliştirebilir.

 

Madalyonun Diğer Yüzü...

Sanayi devrimi ile kitlesel üretime geçen ülkeler; daha fazla üretim, daha fazla büyüme ve nihayetinde daha fazla sermaye birikimi için sömürgecilik başta olmak üzere yasal ve yasal olmayan çokça yola başvurdular. İktisadın hemen herkesçe bilinen tarafı tanımıdır. Kaynaklar kıt, ihtiyaçlar sonsuz... İktisat biliminin amacı; ne yaparız da yeryüzünde kıt olan bu kaynakları en adil en optimal şekilde dağıtırız şeklindedir. Oysa geçmişten bugüne ekonominin karnesine baktığımızda maalesef amacının çok uzağında olduğunu net biçimde görmekteyiz.

Küresel ekonomi geçmiş 60 yıllık dönemde 5 kattan fazla büyümüş ama kaynak dağıtımında maalesef sınıfta kalmış durumdadır. Kabaca neredeyse dünya nüfusunun yarısı temel haklarından yoksun olarak yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Tüketim çılgınlığını merkeze alan neoliberal ekonomi ve onun gelişmiş ülke diye tabir edilen temsilcileri; ekonomik gelişmeyi “GSYH’nin büyümesi” ile ölçmekte ama aynı temsilciler “dünya çok tahrip oldu, çok kirlendi diyerek karbon emisyonu, karbon ayak izi, yeşil ve mavi büyüme” kavramlarını dünyanın gündemine taşımaktadırlar. Yani agresif büyümeyi merkeze alanlar ne paradoks ki aynı anda kirlenen ve tahrip olan dünyaya karşı -sözde- duyarlılıklarını ortaya koymaktadırlar.

Barınma, beslenme, sağlık, aile gibi her insanın “makul” bir yaşam standardına sahip olma hakkını gasbedenler ile ormanların yok olmasını, iklim değişikliğini, gıda, su ve yakıt kıtlığını vurgulayanlar maalesef ki aynı çevrelerdir. Elbette iklim değişikliği ve sıraladığımız diğer tüm sorunlar oldukça kritik bir önemi haizdir. Fakat kirletenler, tahrip edenler ile düzeltmeyi vaat edenlerin aynı kesimler olduğu gerçeğine dikkat çekmek istiyorum.

Yeryüzündeki eşitsizlik ve yoksulluk kadar bugün “yeşil ekonomi”, “mavi ekonomi” gibi kavramların oluşmasına neden olan kısaca bu ağır çevre tahribinin müsebbibinin neoliberal ekonomi anlayışını dünyanın başına bela eden küresel kapitalizm olduğunun altını çizmek isterim. Konu ile alakalı raporlar gösteriyor ki kabaca 2050’de küresel nüfusu beslemek için bile şuan ürettiğimiz gıdanın yaklaşık yüzde 50 arttırılması gerekiyor. Sürdürülebilir olmayan, çevreyi, yeryüzünü kirleten asıl faillerden (yani bugünün zengin ülkeleri) geçmişte demokrasi götürme vaadi ile savaşı götürdükleri senaryolarda olduğu gibi “yeşil ve mavi ekonomi” üzerinden de yepyeni tiyatro oyunları sahnelemelerini beklemek abesle iştigal değildir. Bu bağlamda karbon ayak izi gibi dönemin trend kavramları ile ilgili okumalar yaparken meseleye bu gözle bakmak önem arz etmektedir. Zira insanın yaklaşık beşte biri karbondur. Mevcut durumda karbon ayak izinin kabaca üçte biri GDO’lu ürünlerden gelmekte. Kalan üçte ikisi ise dev sanayilerin bacalarından... Fakat dikkat ettiyseniz karbon vergisi vb. yasal düzenlemeler çoğu ülkede hayvan yetiştiren çiftçilere yönelik çıkıyor. Hiç kimse sanayi devriminden bugüne kadar çevreyi tahrip edenleri sorgulamıyor.

Fiziki ömrü devam eden ürünlerin “moda” kavramıyla zihinsel ömürlerinin planlı şekilde tamamlatılması, kullan-at gibi yaklaşımlar neoliberal ekonominin talep üzerindeki en temel dayatmasıdır. İlerlemenin en temel yolu da insanoğlunun daha az madde odaklı gelişimlerini temin etmekten geçmektedir.

Şirketlerin aşırı kar, ülkelerin agresif büyüme stratejileri sonucu bugünkü süper güçler tarafından insan yaşamını tehdit eder boyutta tahrip edilen dünyanın yeniden düzlüğe çıkması için önerilen “yeşil ekonomi” ve “mavi ekonomi” süreçlerinin; içerik olarak tatmin edici olsa da uygulamada maalesef tahrip edenlere fatura edilmeyeceği aşikardır. 2008 krizi ve sonrası ile alakalı olarak yapılması gereken en net çıkarımın; neoliberal ekonomik perspektifin sürdürülebilir olmadığı gerçeğidir. “Yeşil ekonomi” ve “mavi ekonomi” ekolojik bir gereksinimdir lakin kim ya da kimler bu gereksinime sebep oldu ise yükün büyüğünü de onların çekmesi gerekmektedir.

Müşterek refah ancak adil paylaşımla mümkündür. Gelirin, kaynakların adil dağıtılmadığı bir dünyada süper güç olanların dayattığı bir “yeşil ekonomi” ve “mavi ekonomi” süreçlerinden ziyade kendi bünyemize uygun ekolojik limitler içeren süreçler oluşturmamız gerekmektedir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası