Kriter > Dosya > Dosya / 7. Yılında 15 Temmuz |

Yedi Yılın Ardından: 15 Temmuz 2016


Geçen yedi yılın ardından bugün tekrar geriye baktığımızda; Türkiye’nin 15 Temmuz gecesiyle birlikte yepyeni bir istikamete doğru ilerlemeye başladığını söyleyebiliriz artık... Eski Türkiye’nin gerilerde kalmaya başladığını, eski Türkiye’nin yeniden canlanması ihtimalinin az olduğunu söyleyebiliriz artık... Ve nihayet “Yeni Türkiye’nin” çizgilerinin oluşmakta olduğunu da...

Yedi Yılın Ardından 15 Temmuz 2016
(Ahmet İzgi/AA, 16 Temmuz 2016)

15 Temmuz, kesinlikle 27 Mayıs’tan ilham almıştı. 27 Mayıs öncesindeki söylentiler, dedikodular, kara propagandalar, uzun zamandan beri zaten iktidara karşı işleniyordu. Bunun ana nedeni; bir darbeye vesile teşkil etmesi, kamuoyu oluşturması ve darbenin kamuoyunun belli bir kesimi tarafından desteklenmesinin sağlanmasıydı. Birçok kişinin dikkatini çekmemiştir. 15 Temmuz’dan çok kısa süre önce bazı liselerde mezuniyet törenlerinde öğrenciler, iktidara karşı bildiri yayınlayarak ve tören sırasında resmi konuşma yapan müdürlerine sırtlarını dönerek mesaj vermeye çalıştılar.

Bunu fark ettiğimde aklıma ilk gelen; 27 Mayıs’tan sadece bir gün önce Adnan Menderes’in Kütahya’yı ziyareti sırasında, oradaki havacı subayların Menderes’e sırtlarını dönmeleri oldu; bunu hatırladım. Bu, şimdiye kadar hatırlanmadı ve yazılmadı. O zaman ilk aklıma gelen; 27 Mayıs provasının liseliler ve üniversiteliler tarafından mezuniyet törenleri aracılığıyla hazırlanmakta olduğuydu. Eğer 27 Mayıs öncesindeki gibi basında ve o zamanki deyimle “kulak gazetesi”nde dezenformasyon maksadıyla çıkarılan haberlerin, 15 Temmuz öncesinde de medyada yine arka arkaya yer aldığı hatırlanırsa ve bu benzerlik kurulursa, darbenin 27 Mayıs’tan nasıl ilham aldığı çok net anlaşılır.

Yıllardan beri darbeci zihniyetin belli kesimlerde ölmediğini, yaşamaya devam ettiğini, gündeme geldiğini ve getirildiğini anlatmaya çalışıyorum. Yazdığım kitaplarda, makalelerde, çıktığım televizyon programlarında ve konferanslarımda, 15 Temmuz öncesinde hep bunu anlatmaya çalıştım.

Şimdi de 15 Temmuz’un, diğer darbelerden ayırt edici özelliğine bir bakalım...

 

Halkın Sokaktaki Zaferi

Açıkçası, şahsen 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın arka arkaya “sokağa çıkın” mesajlarını duyduğum ve gördüğüm andan itibaren, bu darbenin kesinlikle başarısız olacağını anladım. Darbeye karşı çıkan sadece güvenlik kuvvetleri değildi; ama aynı zamanda ilk defa toplumun önemli bir kesiminin, canı pahasına sokağa çıkarak, darbeyi önlemek için harekete geçtiğine tanık olduk. O zaman kendime “çok şükür; bugünü de gördüm, ölsem de gam yemem” dedim. 15 Temmuz gecesinin en büyük farkı, halkın sokakta darbecileri alt etmesidir. Yaşandı ve bundan sonra Türkiye’nin kaderi ve istikbali tamamen değişmiş oldu. Bu olmasaydı, diğer darbeler gibi olacaktı her şey... Diğer darbelerle karşılaştırılamayacak kadar da çok fazla kan dökülecekti.

Yine bir karşılaştırma yapalım: 15 Temmuz darbe girişiminin ne 27 Mayıs ve ne de Talât Aydemir’in darbe girişimleriyle kıyas edilemez kadar geniş kapsamlı olduğunu görüyoruz. 15 Temmuz’un -belki de siyasi bakımdan moral bozmamak amacıyla olacak- ordu içindeki geniş desteğinin öne çıkarılmamış olması bu gerçeği değiştirmez. 12 Mart ve 12 Eylül, ordunun hiyerarşik yapısı içinde olduğundan tamamen farklıdır. Fakat ordunun hiyerarşik yapısı dışındaki hiçbir darbe, 15 Temmuz kadar geniş destek bulamamıştır.

Mesela Aydemir’in amacıyla 15 Temmuz’un amacı birbirinden farklıdır. Aydemir, 27 Mayıs’a ihanet ettiğini düşündüğü unsurlara karşı, 27 Mayıs’ı tekrar etmek için o teşebbüste bulunmuştur. 15 Temmuz ise siyasi ve ideolojik olarak farklı amaçlara hizmet ediyordu. Türkiye’de en az Gezi olaylarının başlangıç tarihinden beri hazırlanan ve Türkiye’yi bir kıskaç içine almak isteyen güçlere hizmet ediyor ki bunlar, içeride değil esas itibariyle dışarıda... Türkiye’de askeri darbelerin yurt dışı bağlantılarını göz ardı edersek hata ederiz.

Nitekim 15 Temmuz sonrasında izlediğim Amerikan, Alman, İngiliz basını, Avrupa Parlamentosu’ndaki görüşmeler; hepsi, bu darbenin aslında Amerika ve Batı dünyası tarafından alkışlanacağını ve tırnak içinde “anlayış”la karşılanacağını bize gösteriyordu. Arkasında Batı desteği var. Bu da Gezi olaylarından beri Batı’nın Türkiye üzerindeki ana dizayn senaryosuna uygun bir gelişme... Fethullah Gülen’in Amerika’da bulunduğu ve desteklendiği göz önünde iken, başka tarzda açıklamalar insanları aptal yerine koymaktan öteye geçemez.

köprüde direnişin zaferi
(Ahmet Dumanlı/AA, 16 Temmuz 2016)

 

 

Darbeci Ruhu Kökten Kazımalı

Türkiye’de utangaç darbeciler var, maskeli darbeciler var. Kendilerini “demokrat, özgürlükçü, çağdaş, cumhuriyet değerlerine sahip çıkan” gibi sıfatlarla anan; aslında utangaç darbeciler var. Bakmayın herkesin darbe karşıtı kesildiğine... Toplumun seçmen düzeyinde en az dörtte biri, bu darbe girişiminin başarısızlığa uğraması yüzünden üzüntü içindeydi. Birçok kişi, darbe başarılı olsaydı, bu darbenin kamuoyunda temsilcisi ve destekçisi olacaktı. Bunlar pek çok kesimde var; olmaya devam ediyor.

15 Temmuz’un ardından yedi yıl geçti; her ne kadar bu sürede darbeciler muhtemelen bir daha bellerini doğrultamayacak şekilde pasifize edilmişlerse de “bu iş bitti” deyip, arkanızı dönerseniz; ölümcül bir hata yapmış olursunuz. Asıl Türkiye’de darbeci ruhu ve zihniyeti kazımak lazım... Hiç kimsenin, hiçbir siyasi grubun bundan böyle darbeyle iktidarı alaşağı etmek gibi bir düşünce ve duygu içerisine girmesini kesin olarak engellemek lazım... Bütün mesele bu fikriyatı öldürmektir. Türkiye’de her üç seçmenden biri, neredeyse kendisine ait olan darbeyi, kendi siyasi görüşüne ve ideolojisine uygun olan darbeyi destekler ruh halinden çıkmalıdır.

Ayrıca, bu türden bir darbenin temellerini atacak olan yalan propagandayı önleyebilmenin formüllerini bulmak lazım... Türkiye’de hiç kimse, hiçbir grup, gerçekle ilişkisi olmayan haberi yayma özgürlüğüne sahip olamaz. Bunun yasal sorumlulukları olmalı... Türkiye’de maalesef yıllardır medyada, sosyal medyada bu kadar sorumsuzca ve yaygın olan bu tutum, kesin olarak önlenmeli...

Bunun, bazılarının söylediği gibi, insan hak ve hürriyetleriyle, temel demokratik değerlerle hiçbir ilgisi yok... Tam tersine; demokrasi ve özgürlüğün olduğu yerde, herkes kendi imzasıyla sorumluluğunu taşıyacaktır, taşımak zorundadır. Maskeler takarak işler yapmaya kalkarsanız; bu ne demokrasidir ne de özgürlüktür; sadece bütün bunların istismar edilmesidir. Bunların kesin olarak önlenmesi lazım...

Evet aradan geçen yedi yılın ardından bugün tekrar geriye baktığımızda; Türkiye’nin 15 Temmuz gecesiyle birlikte yepyeni bir istikamete doğru ilerlemeye başladığını söyleyebiliriz artık... Eski Türkiye’nin gerilerde kalmaya başladığını söyleyebiliriz artık... Eski Türkiye’nin yeniden canlanması ihtimalinin az olduğundan söz edebiliriz artık... Ve nihayet “Yeni Türkiye’nin” çizgilerinin oluşmakta olduğundan da... Ama bütün bunların kalıcı olması, 15 Temmuz öncesini ve sonrasını hafızamızdan çıkarmamaya bağlıdır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası