Teknoloji; bireyleri, toplumları ve tüm ilişkileri son derece hızlı bir şekilde dönüştürmektedir. Bu dönüşümün en bariz gözlemlendiği yer ise sosyal medyadır. Sosyal medyaya bağımlılık artık bir gerçekliktir. Bu bağımlılığı her zaman olumsuz olarak nitelendirmemek gerekir. Kişiler, bu tür ağlara bağlı oldukça sosyal, kültürel ve maddi gelişimlerini sağlamaktadır. Ağdan uzaklaştıkça hayat zorlaşmakta, rekabette geride kalınmaktadır. Bağlı olunan ağ, bireysel kimliğin en temel unsuru hâline gelmiştir.
İnternetin her yerde erişilebilir olması, sosyal ağların çeşitlenmesi, akıllı telefonların teknik kabiliyetlerinin çeşitlenmesiyle her bir internet kullanıcısı muazzam boyutta ve çeşitlilikte veri üretmektedir. Her an farklı nitelikte ve boyutta binlerce veri oluşturan bireylerin bu verileri, muhtelif platformlar ve oyuncular tarafından paylaşılmakta ve işlenmekte, bu veriler arasında korelasyon kurulmakta, bunlardan bir değer ortaya çıkarılmaktadır. Veri analitiği, başlı başına bir uzmanlık ve ticari kazanç kapısı hâline gelmiştir.
Sosyal Ağların Doğuşu ve Yükselişi
Bir sosyal medya platformu, çok kısa süre içerisinde dünyanın farklı noktalarındaki milyonlarca kullanıcıya ulaşıp, milyarlarca dolarlık bir değere erişebilmektedir. Bu tür mecralar, fiziksel olarak hiçbir zaman var olmadıkları bir ülkeden hem reklam geliri elde edebilmekte hem de o ülkenin vatandaşlarının en mahrem verilerini işleyerek bir değer oluşturabilmektedir.
Esasında sosyal medya platformu kurmak artık teknik olarak zor bir iş değildir. Zor olan, alışkanlıkları değiştirmek ve bu tür platformlara güveni tesis etmektir. Meselenin özü, doğru verilerle korelasyonu kurarak bir değer oluşturmak ve farkındalığı sağlamaktır.
Hukuk ve Teknoloji Etkileşimi
Dijital dönüşümden hukuk da kendi payına düşeni almaktadır. Hukuk ve teknoloji etkileşimi son yıllarda çok farklı bir boyuta taşınmıştır. Bir yanda klasik ilkelerle teknolojiyi düzenlemeye çalışan hukuk; diğer yanda ise hukukun kendisini tanımlamasına bile fırsat vermeden gelişen, değişen, nitelik ve nicelik değiştiren teknoloji durmaktadır.
Devletler, vatandaşlarının dijital mahremiyetlerini korumak, güvenliklerini sağlamak, istihbarat açısından da zafiyetleri ortadan kaldırmak adına bu alana ilişkin katı düzenlemeler koymaya çalışmaktadır. Regülasyonlarla birlikte devletler, bir yandan vatandaşlarının diğer yandan da kendi menfaatlerini korumayı hedeflemektedir. Teknolojiyi üreten ve sosyal ağlara ev sahipliği yapan devletler ve bu devletlerin küresel ölçekli şirketleri ile teknolojinin tüketicisi konumundaki devletler arasında bir nevi regülasyon savaşları yaşanmaktadır.
Dijital Kapitülasyonlar
Regülasyon savaşlarının en somut cephesi, veri lokalizasyonu cephesidir. Devletler, yabancı platformların kendi ülkelerindeki hizmetlerini uluslararası ticaret kuralları sebebiyle tamamen yasaklayamadıkları için oyunun kurallarını farklı enstrümanlarla belirlemeye çalışmaktadır. Kişisel verilerin ülke dışına çıkarılmasını yasaklayan kurallar olarak özetlenebilecek veri lokalizasyonu ile küresel teknoloji şirketlerine bir sınır koyulmaya çalışılmaktadır. Verinin ancak özel koşullarla yurt dışına çıkartılmasına izin verilmekte ve aktarılacağı ülkede birtakım güvencelerin temin edilmesi zorunlu tutulmaktadır. Bu perspektifle, verilerin aktarılabileceği ülkeler güvenli ülke, aktarılamayacağı ülkeler ise güvensiz ülke şeklinde vasıflandırılmaktadır.
Güvenli ülkenin belirlenmesi, hukuki olduğu kadar politik bir konudur ve bir nevi modern kapitülasyonlar niteliğindedir. Kapitülasyon verilen ülkenin şirketleri, kapitülasyon veren ülkede serbestçe dijital hizmetler sunma, hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın verileri kendi ülkesine transfer etme gibi çeşitli haklara sahip olmakta; böylece pazara özel bir erişim imtiyazına kavuşmaktadır.
Güvenli ülke niteliğini haiz olmak için iç hukukta yüksek mahremiyet standartlarının kabul edilmesi, bu kuralların en etkin şekilde uygulanmasının temin edilmesi ve her şeyden evvel hukukun üstünlüğünün sağlanması şart olarak koşulmaktadır. Bir bakıma sadece belirli kriterleri sağlayanların dâhil olabildiği bir uluslararası kulüp oluşturulmaktadır.
Kulübün üyeleri bir pakt oluşturmakta ve ancak aynı standardı taşıyanları aralarına almaktadır. Örneğin Avrupa Birliği; Andorra, Arjantin, Kanada, Faroe Adaları, Guernsey, İsrail, Man Adası, Japonya, Jersey, Yeni Zelanda, İsviçre ve Uruguay’ı da yanına alarak bir güvenli ülke ekosistemi kurmuştur. Bu dijital pakt ile teknoloji şirketlerine, özellikle de sosyal medya şirketlerine yeknesak söylem ve kurallarla karşı koyulmakta, mahremiyet kurallarını zorlayan uygulamalar hizaya getirilmeye çalışılmaktadır. Yakın iş birliği ve bilgi alışverişiyle yeni gelişen teknolojilere yönelik bilgi aktarımı yapılmakta, bu sayede devletler ve şirketler arasındaki bilgi asimetrisi de azaltılmaktadır. Keza, milyar dolarları bulan para cezalarıyla da yaptırım gücünün etkisi pekiştirilmektedir.
Türkiye ve Veri Ekonomisi
Peki, Türkiye bu konuda ne durumdadır? Türkiye teknolojiyi kullanmayı seven, genç ve dinamik bir demografik yapıya sahiptir. Hâliyle dünyanın çeşitli bölgelerinde üretilen birçok sosyal mecraya hızlı şekilde adapte olmakta ve genellikle ilgili sosyal mecrayı en çok kullanan ülkeler arasında yer almaktadır. Nüfusun önemli bir kısmının bu platformlarda etkileşime girmesi, tabii olarak bu mecralar nezdinde büyük hacimli verinin üretilmesine neden olmaktadır.
Türk internet kullanıcıları, sosyal medya platformları başta olmak üzere internet ortamında tüketici konumundadır. Sosyal medya platformlarının kullanımında her zaman en üstlerde yer almaktadır. Diğer yandan ise hızla büyüyen başta oyun ve mobil uygulama geliştirme şirketleri marifetiyle tüketici olmaktan çıkarak yavaş yavaş üretici konumuna doğru ilerlemektedir. Şebeke üstü hizmet olarak da nitelendirilen yerli mobil haberleşme uygulamaları, bu uygulamaları geliştiren şirketlerin bile öngörmediği coğrafyalarda temel iletişim uygulaması olarak kullanılabilmektedir. Henüz bu potansiyel tam olarak keşfedilmemiştir.
Yukarıda da belirtildiği üzere örneğin bir sosyal medya platformunu kurmak artık teknik olarak zor bir süreç değildir. Alışkanlıkları değiştirmek ve bu tür platformlara güveni tesis etmek zordur. Veri mahremiyetine ilişkin bir politika değişikliği, küresel bir dalga meydana getirerek milyonlarca kullanıcının bir anda bir platformdan başka bir platforma göç etmesine sebep olabilmektedir. Bu tür olayların örneği fazladır.
Mahremiyet krizleri bir yandan fırsatlar da oluşturmaktadır ancak bu krizleri fırsata çevirmek için platformların hem teknik hem de hukuki olarak hazır bulunmaları gerekmektedir. Bunun için de hem kurumların hem de şirketlerin kendilerine altın tepside sunulan fırsatları hakkıyla değerlendirebilmesi lazımdır.
Türkiye: Fırsatlar, Riskler ve Dijital Yalnızlık
Türkiye’de genel olarak mevzuat açısından temel bir eksiklik bulunmamaktadır. Sorun, politika ve strateji eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Kuralların dengeli uygulanmaması, enerjinin yanlış alanlarda tüketilmesi ve bazı kuralların politik dinamiklere bağlı olarak uluslararası standartlardan saptırılarak farklı şekilde uygulanması temel sorunlardır. Türkiye’nin bölgesel bir paktın parçası olmaması, haklı olduğu durumlarda dahi sesinin cılız çıkmasına ve muhatap alınmamasına yol açmaktadır. Tek başına kalması ekonomik anlamda da caydırıcılığının düşük kalmasına sebep olmaktadır.
Türkiye’de bulunan teknoparklardaki genç Türk yazılımcıları tarafından geliştirilen oyunlar ve uygulamalar Güney Amerika’dan Uzak Doğu’ya kadar birçok coğrafyada görünür hâle gelmeye başlamıştır. Ancak Türk uygulamalarının görünür olduğu ülkelerde sürdürülebilir şekilde var olmaları önünde ciddi hukuki engeller bulunmaktadır. Türk uygulamaları, belirli bir büyüklüğe ulaştığı zaman uygulamayı geliştiren şirketler bir seçim yapmak zorunda kalmaktadır. Türkiye’nin bu ülkeyle arasında güvenli ülke ilişkisi yoksa veriyi ya faaliyette bulunduğu ülkeye ya da faaliyette bulunduğu ülkenin güvenli ülke olarak kabul ettiği başka bir ülkeye tamamen göç ettirmek durumunda kalmaktadır. Türkiye, bu durumda veri denkleminin tamamen dışında kalmaktadır. Türkiye’de doğan, Türk yazılımcıları tarafından geliştirilen uygulamalar, uzun vadede Türkiye ile tamamen bağını koparmak zorunda kalmaktadır.
Aşırı korumacılık mahremiyet açısından faydalar sağlasa da dijital ekonominin büyümesine ket vurmaktadır. Verinin dolaşımını tamamen yasaklamak yerine hesap verebilirliğin sağlanması kaydıyla dolaşımına izin verilmesi, Türk platformlarının filizlendiği ülkelerle özel ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve bu ülkelere özel imtiyazların yani güvenli ülke statüsünün verilmesi zaruridir. Uluslararası ticaret sözleşmelerinin, veri akışı kuralları ekseninde akdedilmesi gerekmektedir.
Veri lokalizasyonu kısa vadede Türkiye’nin faydasına ise de uzun vadede dijital ekonomide tüketici olmaktan çıkmayı hedefleyen bir oyuncu için kendi ayağına bağ oluşturmaktadır. Türkiye’nin veri temelli ekonomiyi esas alarak mevcut tüm strateji ve politikalarını gözden geçirmesi ve zamanın ruhuna uygun bir hukuk sistemi kurması önemlidir. Veriye özel bir diplomasi yürütülmesi zaruridir. Türkiye, kuracağı dijital paktlarıyla büyük güç haline dönüşmüş yabancı platformlara yönelik daha etkin ve caydırıcı bir mücadele sürdürmesi mümkün olacaktır.
500 yıl önce Çin İmparatoru, soylular ve tacirler arasındaki güç çatışmasında dengeyi soylular lehine sağlamak adına denizcilik alanında kısıtlamalar getirmiş ve denizdeki faaliyetleri sınırlandırmıştır. Bu karar Çin’in 500 yılına mal olmuştur. Aradan geçen beş asırdan sonra Çin, teknoloji şirketleri için diğer ülkelerle sıkı bir veri diplomasi trafiği içerisine girmiştir. Çin, donanım, yazılım ve sosyal platformlarıyla her alanda bir güç haline dönüşmektedir.
Her dönemi kendi sosyolojik ve politik değerlerine göre yargılamak gerekir. Lakin, aşırı korumacılık kararlarının yerindeliği gözden geçirilmezse Türkiye’nin dijital ekosistemin dışında kalması, sıradan tüketici bir ülke olarak devam etmesi kaçınılmaz olacaktır. Teknoloji alanında küresel bir oyuncu olmak için buna uygun hukuk kurallarının, politikaların ve diplomatik ilişkilerin geliştirilmesi zaruridir.