Sovyetler Birliği’nin dağılmasına müteakip, Ermenistan tarafından işgal edilen Azerbaycan toprağı Dağlık Karabağ, Rusya öncülüğünde 1942’de geliştirilen ateşkes anlaşmasıyla birlikte donmuş bir çatışma bölgesi olarak anıldı. Ermenistan’ın bağımsız bir ülke olarak, Rusya ve İran’ın bölgesel jeopolitik içinde kaldıraç veya dengeleme aracı olarak gördüğü işgal altındaki Karabağ, Azerbaycan için ise bir egemenlik ve milli güvenlik meselesidir. 1994 ateşkes anlaşması zaman zaman küçük ve orta çaplı ihlallerle delinmiş, bu ihlaller 2016’da dört günlük kısa süreli ve düşük yoğunluklu bir çatışmaya, 2020’de bölgesel jeopolitik üzerine önemli etkiler üreten orta seviyeli yerel bir savaşa dönüşmüştür. Geride kalan otuz yıllık süreçte Ermenistan, Dağlık Karabağ’da işgal statüsünü muhafaza edebilmek için agresif savunmaya ve Rusya ile askeri iş birliğine dayalı bir strateji izledi. Azerbaycan ise işgal sonrasında fiilen oluşan ve kuzeyde Kelbecer, güneyde Cebrayıl rayonlarını da içine alan temas hattı boyunca askeri kapasite geliştirmek suretiyle Karabağ’ın işgalden kurtarılması için uzun soluklu hazırlıklar yaptı.
Ermenistan ve Azerbaycan ordularının her ikisinin de genel olarak kara kuvvetleri ve hava kuvvetlerine yatırım yaptığı görülürken, iki ordu arasında insan gücü, harp araç-gereç, teknoloji ve lojistik üstünlük açısından Azerbaycan lehine bir fark bulunmaktadır. Ermenistan ordusunun askeri gücünün sürdürülebilirliği Rusya ile askeri iş birliği anlaşmalarına dayalı askeri yardım ve Ermenistan’daki Rus askeri üsleri ile sağlanmaktadır. Öte yandan Azerbaycan ise Türkiye, İsrail ve Rusya’dan sağladığı savunma ürünleri ve askeri eğitim imkanlarından istifade etmekte olup topraklarında yabancı askeri üs bulunmamaktadır. Askeri tedarikteki kaynak çeşitliliği ve topraklarındaki yabancı askeri üs varlıkları da göz önünde bulundurulduğunda, savunma ve güvenlik bağımlılığı bakımından da Azerbaycan ordusunun görünümünün daha olumlu olduğu göze çarpmaktadır.
Ermenistan’ın 12 Temmuz 2020’de Azerbaycan’ın Tovuz bölgesine gerçekleştirdiği saldırı sonrasında Azerbaycan ordusu ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasında bir seri müşterek kara ve hava tatbikatları gerçekleştirilerek Ermenistan’a karşı bir caydırıcılık mesajı verilmeye çalışıldı.
Buna karşın Ermenistan ordusu, saldırganlığını Karabağ cephesine kaydırdı. 27 Eylül 2020’de Terter'in Gapanlı, Ağdam'ın Çıraklı ve Orta Garvand, Fuzuli'nin Alhanlı ve Şükürbeyli, Cebrayıl'ın Çocuk Mercanlı köylerine topçu Çok Namlulu Roketatar (ÇNRA) ve taktik füzelerle saldırarak yaşanan gerginliği sıcak çatışmaya dönüştürdü. Meydana gelen sivil zayiat ve yapısal hasarın büyüklüğü ise Azerbaycan ordusunun 28 Eylül’de kapsamlı bir harekata başlamasına neden oldu. Azerbaycan ordusu geride kalan bir aylık süreç içinde ileri harekatına kesintisiz devam ederek işgal altındaki çevresel askeri hedefleri ele geçirmiş bulunmakta olup müteakip ileri harekatlar için önemli avantajlar elde etmiştir.
Harekat Alanı ve Orduların Stratejileri
Harekat alanı, kuzeyde Kelbeçer rayonu içinde kalan Murov Dağı ve uzanımı hattı, doğuda Terter-Ağdere-Hocavend-Cebrayil hattı, güneyde İran sınırındaki Aras Nehri ve batıda Ermenistan sınırını tamamını içine alan 4 bin 400 kilometrekarelik tüm Karabağ’ı kapsamaktadır. Harekat alanı genel olarak dağlık, engebeli ve yer yer kısa ormanlık bitki örtüsüyle kaplı olup harekat alanındaki genel rakım bandı bin 200-2 bin 500 metre arasında değişmektedir. Harekatın başlangıç aşamasındaki Azerbaycan ordusu ile Ermeni ordusu arasındaki rakım farkı 800-bin metre bandında bulunmakta olup bu durum taarruz eden Azerbaycan ordusuna güçlükler çıkartmaktadır. Harekatın ilerleyen safhalarında harekat alanının Laçin güneyinde nispeten düzleştiği ancak harekatın bitimine kadar engebeli bir arazide seyredeceği ifade edilebilir. İklim koşullarının harekatın ilerleyen dönemlerinde harekat alanındaki zemini ağırlaştıracağı beklenmektedir. Arazi koşulları teknoloji, yoğun harp araç ve gereçlerinin sahada kullanımını gerekli kılmakta, ancak hedefin fiilen ele geçirilmesi ve tutulması için karadan insan gücüne dayalı askeri taktik uygulamalarını zaruri hale getirmektedir.
Ermenistan ordusu, Karabağ’daki temel savunma stratejisini yüksek arazi arızalarının sunduğu doğal engel avantajı, gözetleme ve ateş sahası kolaylığı ile örtü ve gizleme avantajları üzerine inşa etmiş bulunmaktadır. Böylelikle, mahkum araziden hakim araziye Azerbaycan ordusunun muhtemel yaklaşma miğferleri değerlendirilmek suretiyle, birbiri ardına oluşturulan savunma hatları vasıtasıyla kuzeyden güneye ve doğudan batıya derinlemesine savunma konseptine başvurduğu görülmektedir. Ermenistan ordusunun ana savunma hattını Askeran-Hankendi-Suşa ekseni ile bu eksenin kuzey ve güney uzanımlarındaki yüksek arazi kesimlerinde oluşturduğu, böylelikle bu hattın ilerisinde (doğusunda) dahil olmak üzere oluşturduğu ana savunma hattının doğusundaki ileri savunma hatlarında Azerbaycan ordusunu durdurmayı hedeflediği görülmektedir. Azerbaycan ordusuna bağlı taktik ve operatif seviyedeki birliklerin yaklaşma istikametleri üzerinde tıkama mevzileri, suni engeller ve el yapımı patlayıcı (EYP) ve mayınlı alanların oluşturulduğu, yaklaşma istikametlerinin tanksavar, roket, topçu, havan gibi ateş destek vasıtaları ile kapatılmaya çalışıldığı görülmektedir. Ancak ileri savunma hatları ile ana savunma hattı temel olarak doğu-batı istikametinde derinleştirilmiş olup, güney-kuzey istikametinde benzer bir savunma kademesi görülmemektedir. Bu da Azerbaycan ordusuna sol kanadının ileri harekatı için bir avantaj sağlamaktadır. Öte yandan Ermenistan’ın savunma stratejisini sadece Karabağ karasalında minimal bir seviye değil, çatışmayı Karabağ sınırları dışına çıkartmak suretiyle daha geniş bir alana yaymayı hedeflediği de görülmektedir. Böylelikle Azerbaycan ordusunun Karabağ’daki ana savunma hattı ve direnç noktaları üzerinde sıklet merkezi oluşturmasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır.
Ermeni ordusunun savunma stratejisine karşılık, Azerbaycan ordusunun savaşı Karabağ’da sınırlı tutarak ileri harekatına devam ettiği görülmektedir. Bu kapsamda üç ana taarruz ekseni oluşturduğu, bu eksenlerdeki taarruz miğferlerinin Murov Dağı (Karabağ kuzeyi) kuzey güney, Ağdam kırsalı (Karabağ doğusu) doğu-batı, ve Cebrayıl kırsalı (Karabağ güneyi) güneydoğu-güneybatı istikametinde geliştiği izlenmektedir.
Murov Dağı eksenindeki taarruz, kuzeydeki hakim arazileri ele geçirilerek hem doğudan batıya mahkum araziden (düzlüklerden) hakim yüksekliklere (zirvelere) devam eden ileri harekatın kısmi emniyeti sağlanmakla birlikte Ermeni ordusunun hakim arazinin batısındaki ikmal, lojiktik, idari ve harekat hazırlıklarının gözlemlenmesi de sağlanabilmiştir.
Karabağ doğusundaki eksende Ermenilerin ileri savunma hatlarına angajmanlar geliştirilmiş, harekatın zorlayıcı kısmı da mahkum araziden hakim yüksekliklere ilerlemenin beraberinde getirdiği bir takım taktik güçlükler nedeniyle düşman unsurların muharebeyi kabul ettiği bu eksende meydana gelmiştir. Harekatın temposunun düştüğü bu eksende, Azerbaycan ordusunun karadaki zırhlı, mekanize ve motorize birlikleri temas hattının gerisindeki karadan-karaya topçu ve ÇNRA gibi ateş destek vasıtalarının yanı sıra havadan SİHA’ların ateş desteği altında ilerlemelerine devam edebilmişlerdir. Ermeni ordusunun yoğun güdümlü tanksavar ve topçu atışlarına maruz kalan bu eksendeki Azerbaycan taarruz birlikleri düşmanın cephe hattının göbeğini yarmayı başararak, Ermeni ordusunu ileri savunma hatlarından ana savunma hattına çekilmeye zorlamıştır.
Karabağ’ın güneyindeki Cebrayıl eksendeki ileri harekat da tıpkı doğu ekseni gibi arazi arızlarının savunmadaki işgalci Ermeni ordusuna doğal engeller ve etkili gözetleme ve ateş imkanı sağladığı koşullarda gerçekleşmiştir. Bu eksendeki yerleşim yerlerinin ardı ardına ele geçirilmesi, Azerbaycan ordusunun moral ve motivasyonunu artırarak harekat ekinliğine katkı sağlamıştır. Daha da önemlisi, İran sınır hattının Karabağ’ın güneyindeki Ermeni unsurlardan temizlenmesi, Karabağ üzerinden devam eden askeri lojistik geçişkenliği de baskılamıştır. Hatta harekatın bu eksendeki başarısı İran’ın kuzeyindeki (Güney Azerbaycan) Azerbaycan Türklerini de harekete geçirmiş, İran rejimine Ermenistan sınırını kapatması için baskı da yapmıştır. Buna mukabil İran, Azerbaycan sınırına askeri sevkiyatlar yapmaya başlamıştır.
Azerbaycan ordusunun harekat temposu ve Ermeni ordusunun savunma direncine bakıldığında Karabağ’ın yakın zamanda büyük ölçüde tekrar Azerbaycan egemenliği altına gireceği çatışma sürecinin konvansiyonel çatışma formatından gayri-nizami çatışma kimliğine dönüşeceği görülmektedir. Bununla birlikte çatışma-sonrası süreçte yeni Azerbaycan’a komşu ülkeler ile Rusya’nın etki alanındaki donmuş çatışma bölgelerinde mikro çatışma inisiyatiflerinin görülmesi de muhtemeldir.
Çatışma Sonrası Muhtemel Süreçler
Azerbaycan ordusunun ileri harekatlarını Ermenistan ile Karabağ arasındaki ana ikmal yolu olan Laçin bölgesi üzerinde geliştireceği, böylelikle de Ermeni ordusunun Askeran-Hankendi-Suşa eksenindeki ana savunma hattının direncini kıracağı beklenebilir. Önümüzdeki haftalarda mevsim koşullarının kışa dönmesiyle birlikte arazideki zemin koşullarının da ağırlaşacağı değerlendirilirse, Azerbaycan ordusunun harekat temposunu bir miktar daha artıracağı da beklenmelidir. Karabağ’ın büyük oranda veya tamamen Ermeni işgalinden kurtarılmasına müteakip, Azerbaycan ordusunun Ermenistan ve İran sınır hattında dinamik bir savunma stratejisine geçeceği değerlendirilebilir. Zira, hem Ermeni ordusu hem de İran ordusu sınır hattındaki provokatif eylemlerle Karabağ’da istikrarın tesis edilmesini engellemeye çalışacaktır.
Ermeni ordusu ana savunma hattının çökmesiyle birlikte, Ermeni sınırına veya sınıra yakın bölgeye kadar batı istikametinde çekilecektir. Çekilme derinliğini belirleyecek temel faktörler; uluslararası siyasi müdahaleler, Azerbaycan ordusunun ileri harekat kapasitesi ve kararlılığı, Rusya’nın Ermenistan-Azerbaycan sınır hattındaki muhtemel askeri/siyasi manevralarıdır. Mağlup Ermeni ordusunun sınır hattındaki karşı taarruz girişimleri harekat alanının yeni temas hattında beklenmelidir. Öte yandan, Karabağ içlerinde gayri nizami Ermeni unsurlarının Azerbaycan ordusuna yönelik yıpratma eylemleri gerçekleştirebileceği de beklenmelidir. Bununla birlikte, Ermenistan’ın savaşı muharebe alanı dışına taşıma stratejisi göz önüne alındığında, Azerbaycan kentlerine taktik balistik füze saldırılarına devam edeceği ve Azerbaycan’da stratejik önemdeki bazı hedeflere terör eylemleri yapabileceği de beklenmelidir.
Azerbaycan’ın Karabağ’daki topraklarını işgalden kurtarıyor olmasının sonuçlarından birisi de İran üzerinde yarattığı etkisidir. İran, Azerbaycan Türklerinin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde etnik bir hareket korkusuyla güvenlikçi bir stratejiyi hayata geçirmeye başlamıştır. İran, arttırdığı polisiye uygulamalarla hem Azerbaycan Türkleri üzerinde baskı kurmakta hem de Karabağ sınırındaki hudut birliklerine yaptığı takviyeler Azerbaycan ile İran arasındaki etnik etkileşimi engellemeye çalışmaktadır. İran, görünürdeki savunmacı yaklaşımıyla, İran-Ermenistan arasındaki askeri lojistik geçişkenliği de örtmeye çalışmaktadır. İşgalden kurtarılan Karabağ’ın istikrarsızlaştırılması için muhtemel Ermenistan-İran iş birliği önümüzdeki sürecin yeni çatışma dinamiklerine de işaret etmektedir.
Karabağ’ın işgalden kurtarılmasının Rusya’nın aktif olarak rol aldığı diğer donmuş çatışma bölgelerini de harekete geçirmesi beklenebilir. Bu bölgelerden özellikle Kırım, Güney Osetya ve Abhazya’da çatışma süreçlerinin ısınacağı ve Türkiye’yi de içine alacak şekilde yeni askeri iş birliklerinin geliştirileceği beklenebilir.