Şubat 2022’den itibaren ikinci perdesini izlemeye başladığımız Ukrayna-Rusya Savaşı’nda “artık cephe stabil hale geldi ve yeni bir müzakere ihtimali çok yüksek” dediğimiz günlerde sürpriz bir hareketlenmeye şahit olduk. 6 Ağustos gününden itibaren Ukrayna ordusu, henüz 1 ay önce Washington’da düzenlenen NATO Zirvesi’nde verilen araç, mühimmat ve silah sözleri yerine bile getirilmemişken, doğrudan Rusya topraklarını hedef alan bir saldırı başlattı. Ukrayna ordusu 10 gün içerisinde, İkinci Dünya Savaşı’nın da en büyük tank muharebesine sahne olmuş Kursk bölgesi topraklarında bin kilometre kareden büyük alanı ve 90’dan fazla yerleşim yerini ele geçirdi. Ne kadarının asker ne kadarının sivil olduğu halen bilinmeyen binlerce kişiyi esir ya da rehin aldı. Rus ordusu, Ukrayna’nın zırhlı birlik hücumu karşısında neredeyse hiçbir direniş gösteremedi. Ukrayna saldırısının başarısında iyi bir istihbarat hazırlığı kadar, uydu güdümlü topçu mühimmatının etkili kullanımı önemli rol oynadı. Rus ordusunun bölgeye ulaştırmaya çalıştığı takviye konvoyları nokta atışlarla imha edilince, Moskova Kursk’taki Ukrayna askeri varlığını püskürtme konusunda frene bastı. Ukrayna saldırısının tartışmasız şekilde en net sonucu, yeniden yükselmeye başlayan “müzakere masası kurulması” çağrılarının son bulması ve savaşın 2025’te de süreceğinin garantilenmesi oldu.
Şimdi uluslararası toplumun savaştaki bu gelişmeyle ilgili cevabını aradığı iki soru gündemi meşgul etmeyi sürdürüyor:
1- Ukrayna Kursk topraklarını ele geçirerek neyi amaçladı ve amacına ulaşabildi mi? Bu toprakları elinde tutabilecek mi?
2- Rusya neden Kursk’ta kendisinden beklenen şiddette karşı saldırıya geçmiyor? Topraklarını geri almak için neden acele etmiyor?
Kursk, Pazarlık Masasında Etkili Bir Koz Olabilir mi?
Ukrayna saldırısının hangi stratejik hedefi güttüğünü ve sürdürülebilir olup olmadığını anlamak kolay değil. ABD Kongresi’nde kendilerine yardım musluklarını açan siyasetçilerden büyük alkış aldıkları muhakkak. Ancak Kursk bölgesi içerdiği kaynaklar itibarıyla Ukrayna’ya stratejik bir avantaj sağlayacak özelliğe sahip değil. Rus ordusunun Dinyeper istikametindeki saldırı hazırlığını geciktirmek ya da yavaşlatmaya yönelik bir hamle olarak düşünülmesi halinde ise amacına ulaştığı şüpheli. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ve yakın çevresinin şu ana kadarki açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla, Kiev yönetimi Kursk’ta ele geçirdiği toprakları bir tampon bölge oluşturmak için değerlendirmek niyetinde. Daha ileri bir tarihte kurulacak müzakere masasında bu topraklar ve burada rehin ve esir alınanlar da pazarlık unsuru olarak kullanılacak.
Nitekim saldırının 10’uncu gününden itibaren Ukrayna ordusunun giriştiği eylemler, “tampon bölge” oluşturma maksadını doğrular nitelikte. Ukrayna ordusu Kursk oblastını batıdan doğuya kat eden 500 kilometrelik Seym Nehri’nin üzerindeki 3 ana köprüyü imha etti. Böylece Kursk kentinin güneyindeki 700 kilometre karelik toprak parçası Rusya’dan izole edilirken, Rusya’nın karşı saldırısı zorlaştırıldı, sırtını bu nehre yaslayan 3 bin kişilik bir Rus birliği de üç taraftan kuşatılmış oldu. Rus ordusunun Seym’i aşmak için seyyar köprü kurma girişimleri ise kamikaze dron saldırıları ile akamete uğratıldı. Rus ordusunun artık bu bölgeyi geri alması için maliyeti yüksek saldırılar yapması gerekiyor. Muharebe alanı, Ağustos’un son günlerinde, Kursk kentinin 40 kilometre batısındaki Kursk nükleer santrali yakınlarında cereyan etmekte. Rusya santrali korumak için bölgede derin savunma hatları oluşturuyor. Rusya’nın elektrik ihtiyacını karşılayan nükleer santraller arasında dördüncü sırada yer alan Kursk nükleer santralinde çalışır durumda iki reaktör bulunuyor.
Kursk Saldırısı, Donbas’taki Rus Güçlerinin Dengesini Bozabildi mi?
Biraz önce belirttiğim üzere, Kursk saldırısının maksatlarından biri muhtemeldir ki Donbas cephesindeki Rus ordusunun dengesini bozmak, Kırım ve Donbas’taki Rus güçlerinin bir kısmının Kursk’a kaydırılmasını sağlamak ve Dinyeper istikametinde gelişecek bir Rus saldırısını önlemekti. Ancak eş zamanlı olarak gerçekleşen bir başka harekat, “Acaba Ukrayna ordusu, önemli sayıda askeri ve teçhizatı, Kursk topraklarında kendi kendine izole etmiş olabilir mi?” sorusunu gündeme getiriyor.
Rus ordusu Kursk’a hatırı sayılır bir güç kaydırması gerçekleştirmediği gibi, Dinyeper istikametindeki saldırılarına da ara vermedi. Dahası Rusya Devlet Başkanı Putin bu süreçte Moskova’da bir olağanüstü hal yönetimi kurgulamadığı gibi Azerbaycan ve Çeçenistan’ı ziyaret edip, Kremlin Sarayı’nda Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Li Çiang’ı kabul etti. Peki, Kursk’ta yaşananların Rusya yönetimi ve halkı üzerinde beklenen askeri ve psikolojik etkiyi oluşturmamasının sebebi ne olabilir? Belki de bu sorunun yanıtı, Rus karar vericilerin 19’uncu yüzyıldan itibaren Asya merkezli küresel jeopolitik mücadeleyi tanımlayan “Büyük Oyun”da dünyayı bir satranç tahtası olarak görmelerinde yatıyordur. 1940’lardan 2000’lerin başına kadar Sovyet ve Rus satranç oyuncularının dünya satranç şampiyonalarındaki hakimiyetleri de dikkate alındığında, Kremlin Sarayı’nın Ukrayna cephesini satranç hamleleri ile yönlendirdiği ihtimalini değerlendirebiliriz. Rus ordusunun Kursk’ta savunma pozisyonuyla yetinerek, Ukrayna topraklarında Dinyeper istikametindeki hücumlarını sürdürmeleri ve Ukrayna ordusunun bölgedeki önemli lojistik merkezi Pokrovsk’un kapısına dayanmayı tercih etmeleri, belki de bu satranç mücadelesinin en ilginç noktası. Rus ordusu eğer bu hamleyi hedefine ulaştırırsa Dinyeper Nehri’ne kadar önünde hiçbir engel kalmayacak.
Kursk’u Ver Dinyeper’i Al
İşte bu noktada Kursk’taki gelişmeler, satranç tabiriyle bir “Kalite Fedası mı söz konusu?” sorusunu gündeme getiriyor. “Kalite Fedası”, satrançta hasmın hücum gücü yüksek bir taşını oyun dışı bırakmak için daha düşük güçteki bir taşı feda etmek ya da kapalı bir savunmayı açmak için taş feda etmek anlamında kullanılan bir tabirdir. Kursk sahasında olup bitenlere baktığımızda, Rusya’nın, Batı dünyasının arzu ettiği tepkiyi göstermemesinin altında böyle bir sebep mi yatıyor, sormadan edemiyorum. Rusya, karşı saldırıya geçmeyerek Ukrayna ordusunun çok sayıda seçkin birliğini Seym Nehri’nin güneyine bağlamış olabilir mi? Ukrayna ordusunun Dinyeper önlerinde ihtiyaç duyacağı asker, silah, araç ve mühimmatın şu anda Kursk bölgesinde saplanıp kalması, burada gelişecek bir Ukrayna harekatının Rusya’ya stratejik boyutta zarar verecek olmaması, Moskova’nın kabul ettiği bir taktik mi? Ve neticede Kursk topraklarını feda eden Rusya, Dinyeper Nehri’ne kadar ilerleme ihtimalini değerlendirmeyi tercih etmiş olabilir mi?
Washington’daki NATO Zirvesi’nde sözü verilen silah ve mühimmatın büyük bir kısmını hâlâ alamamış olan ve elindeki kimi füze sistemlerini Rusya topraklarına yönelik olarak kullanma izni de edinemeyen Ukrayna, Dinyeper istikametinde savunma hatlarının aşılmasını engelleyemezse neler olacak? Bu sorular artık sona eren yaz mevsimi ile beraber cephe hattında etkili olmaya başlayacak olumsuz hava koşullarının da katkısıyla daha fazla sorulacaktır. Nazi Almanyası’nın Sovyetler Birliği’ni hedef alan Barbarossa Harekatı, Temmuz 1941’de başlamış ve aynı yıl Aralık’ta tamamlanmıştı. Almanlar 1 milyon 600 bin kilometrekare Sovyet toprağını ele geçirip 4 buçuk milyon Sovyet askerini öldürerek, yaralayarak ya da esir alarak savaş dışı bırakmalarına rağmen, ne bu operasyon neticesinde ne de takip eden 1942’de stratejik hedeflerine ulaşabildiler. Leningrad, Stalingrad, Moskova kentleri ile Kafkas petrolleri, Alman ordusunun eline geçmediği gibi muharebelerdeki Alman zaferleri de kalıcı ve sürdürülebilir olmadı. Fransa İmparatoru Napolyon’un yine Haziran 1812’de başlayıp Aralık’ta sona eren Rusya seferinin de kaderi farklı olmamıştı. Üstelik Napolyon, haleflerinden farklı olarak Moskova’ya kadar ulaşmasına rağmen, zaferi bir bozguna dönüştü ve tahtını yitirmesine yol açtı. Ukrayna da bugün Batı’nın sağladığı silah, mühimmat hatta paralı askerlerle savaşı uzatabilir yani taşıma su ile ABD-İngiltere çıkarlarının değirmenini döndürür ve Rusya’yı meşgul ederek zayıflatabilir. Ancak mevcut matematiksel gerçekler, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü sağlayacak askeri kudrete sahip olmadığını da ortaya koyuyor. Kursk muharebesi, ABD-İngiltere ikilisinin beklentilerini karşılayacak şekilde savaşı uzatmakla beraber, diğer cephelerde ibrenin Ukrayna aleyhine dönmesine yol açabilecek unsurları da bünyesinde barındırıyor.