Dünyada demokratik ülkelerde üst üste beş defa iktidara gelen tek lider olan Recep Tayyip Erdoğan yine hedef alındı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Karşı taraf gerilimi tırmandıracaktır. Siyasi cinayetten endişe ediyorum. Eğer belli grupların eline silah alıp belli kişileri öldürmesi yoluna gitmezlerse bir gerilim olmaz” iddiasında bulundu. Millet İttifakı’nı oluşturan partiler, Kemal Kılıçdaroğlu’na destek verdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, söz konusu iddialara ilişkin re’sen soruşturma başlattı.
Türkiye’de siyasi cinayetlerin en büyük mağduru Necmettin Erbakan ve Recep Tayyip Erdoğan’ın genel başkanlığını yaptığı Refah Partisi ve AK Parti. Geçmişte işlenen faili meçhul cinayetler üzerinden Refah Partisi ve AK Parti’nin önü kesilmek istendi, sivil toplum örgütleri terörle ilişkilendirildi. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) adına hareket eden yargı; Bahriye Üçok, Uğur Mumcu dahil 18 faili meçhul cinayeti, Recep Tayyip Erdoğan ve ekibiyle irtibatlandırmaya kalktı.
Refah Partisi’nin Yükselişi ve Uğur Mumcu’nun Öldürülmesi
Nurettin Sözen’in İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde İSKİ yolsuzluğunun ortaya çıkması, Refah Partisi’ni alternatif parti olarak öne çıkarmıştı. Güç odakları, Refah Partisi’nin yükselişini kesmek için düğmeye bastı ve 27 Mart 1994 yerel seçimlerinden önce ülkede kaos ortamı oluşturuldu. 24 Ocak 1993’te Cumhuriyet gazetesi başyazarı Uğur Mumcu bombalı saldırıyla öldürüldü, suikast Selam Tevhid adlı sözde örgüte ihale edildi.
Uğur Mumcu Göz Göre Göre Öldürüldü
Jandarma eski Komutanı emekli Orgeneral Teoman Koman, MİT Müsteşarı olduğu dönemde, Uğur Mumcu’ya yeni terör eylemlerinde öldürüleceğini açıkça söylemişti.
Koman: “Bahriye Üçok’u Kurtaramadık…”
Teoman Koman, 1991’de gazetelerin Ankara temsilcileriyle toplantı yaptı, Bahriye Üçok’un ölümü hakkında, “Aslında biz bu konuda istihbaratı almış, Bahriye Hanım’ı bombalı paket tespiti konusunda eğitmiştik ama yine de kurtaramadık” ifadelerini kullandı. Teoman Koman, Uğur Mumcu’nun da bulunduğu gazetecilere, “Yeni terör döneminde bu masanın etrafından birkaç kişi de hayatını kaybedebilir...” dedi, ardından Uğur Mumcu bombalı saldırı sonucunda öldürüldü.
Koman, Uğur Mumcu’nun Öldürülmesini “Şaka” Olarak Tanımladı
Teoman Koman, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tanık olarak ifade verdi. Koman, mahkeme heyeti üyesi hakimin, “Teoman Koman’ın çok önemli bir sözü var: ‘Yeni terör döneminde bu masanın etrafından birkaç kişi de hayatını kaybedebilir...’ Doğru mudur öncelikle bu beyan?” şeklindeki sorusuna şöyle cevap verdi: “Bir gazeteci soru sordu ve ‘Bugünlerde aktüel olan istihbari olay nedir?’ dedi. ‘Örgütlerce, aşırı uçlarca, bir suikast tertipleme peşindeler’ dedim. Hepsi birden ‘Kim olur efendim’ dediler. ‘Kim kendini önemli hissediyorsa, içinizden biri olabilir’ dedim. Gülerek, şakalaşarak, bu kadar…”
Teoman Koman’ın yeni terör eyleminin hedefinde olduğunu açıkça söylediği Uğur Mumcu, arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu öldürüldü. Selam Vakfı ve Tevhid Dergisi üzerinden Selam Tevhid adında örgüt uyduruldu. İslami duyarlılığa sahip kişi ve kurumlar hedef alındı. 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta, 5 Temmuz’da Başbağlar’da katliamlar gerçekleşti. Sivas ve Başbağlar katliamının failleri 28. yılına girmesine rağmen ortaya çıkarılmadı. Sivas olayları üzerinden İslami duyarlılığa sahip kişiler hedef alındı.
Necmettin Erbakan’ın liderliğini yaptığı Refah Partisi, 27 Mart 1994’te gerçekleşen yerel seçimlerde büyük başarı sağladı, 28 ilin belediye başkanlığını kazandı. Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’da, Melih Gökçek Ankara’da büyükşehir belediye başkanlığına seçildi. Yerel seçim öncesinde işlenen cinayetler ve katliamlar, Refah Partisi’nin önünü kesemedi.
Refah Partisi İktidarında Sivil Toplum Örgütleri Hedef Alındı
Yerel seçimlerde büyük başarı sağlayan Refah Partisi, 24 Aralık 1995’te gerçekleşen genel seçimlerde de yüzde 21,38 oy aldı ve 158 milletvekilliği çıkararak birinci parti oldu. Necmettin Erbakan’ın hükümeti kurması engellendi. Daha sonra 28 Haziran 1996’da kurulan Refah-Yol Hükümeti de askerlerin müdahalesiyle 30 Haziran 1997’de sona erdi.
Emniyet ve yargı, Refah Partisi’nin iktidarda olduğu dönemde ve 28 Şubat sürecinde İslami duyarlılığa sahip vakıf, dernek ve sivil toplum örgütlerini hedef aldı. Emniyet Genel Müdürlüğü, 1999’da ülkemizde on sekiz irticai örgütün faaliyet gösterdiğini iddia eden genelge yayınladı.
“Türkiye’de 18 Dinci Örgüt Var”
Cumhuriyet gazetesinin “Türkiye’de 18 dinci örgüt var” başlıklı haberinde şöyle denildi: “Türkiye’de yurtdışı bağlantılı olarak 18 radikal İslami grup faaliyet gösteriyor. Bu grupları, Ortadoğu’da İran ve Suudi Arabistan, Avrupa’da Almanya ve İngiltere gibi bazı devletlerin kendi amaçları doğrultusunda dolaylı olarak desteklediğine, İran’ın bazı grupları ‘destek ajan’ olarak kullanıldığına dikkat çekiliyor. İstihbarat birimleri bu grupları, Malatyalılar (Şafak), Hizbullah-i Vahdet, Tevhid (Selam), Tekfir, Akabe, Yeryüzü, Tevhid-i Çekirdek, Yönelik (Haksöz), Mazlum-Der, Ekin, Burç (Tohum), Mücahede, Fecr, Vahhabilik ve Vehhabi, Ceyşullah ve Selefiler olarak sıralıyor.”
Refah Partisi’nin terör örgütleriyle bağlantılı olduğunu göstermek için birçok İslami grubun temsilcisi, hayali suçlamalarla tutuklandı.
Selam Tevhid Örgütü, AK Parti İktidarında da Paravan Olarak Kullanıldı
28 Şubat sürecinde uydurulan Selam Tevhid örgütünün, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu dahil 18 faili meçhul cinayeti işlediği iddia edildi ve operasyon başlatıldı. Dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, 7 Mayıs 2000’de açıklamada bulundu ve gözaltına alınan şüphelileri “katil” olarak suçladı. Selam Tevhid örgütü, AK Parti döneminde de paravan olarak kullanılacaktı.
3 Kasım 2002’de AK Parti’nin iktidara gelmesinin hemen ardından Cumhuriyet gazetesi yazarı Necip Hablemitoğlu öldürüldü. 17 Mayıs 2006’da da Danıştay 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin öldürüldü. AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’ın önünü kesmek için Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) devreye girdi, kamuoyunda Umut Davası olarak bilinen, gazeteci yazar Uğur Mumcu, Bahriye Üçok ve Muammer Aksoy’un öldürülmesine ilişkin kumpas dava Recep Tayyip Erdoğan’la ilişkilendirildi.
FETÖ, Umut davası üzerinden 2011-2014'te (17-25 Aralık yargı darbe girişimi) soruşturma başlatarak yargı darbesi yapmak istedi, cinayetleri işlediği iddia edilen isimlerin AK Parti’nin üst düzey yöneticileriyle bağlantısı olduğu öne sürüldü. Soruşturmalar kapsamında Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan, AK Parti’nin bürokratları ve iş adamları tutuklanmak istedi.
Kılıçdaroğlu’nun “Siyasi Cinayet” Açıklamasından 124 Gün Sonra 15 Temmuz Yaşandı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, benzer açıklamayı 15 Temmuz darbe girişiminden önce yapmıştı. Kılıçdaroğlu, 13 Mart 2016’da yaptığı açıklamada Türkiye’nin adım adım bir dikta yönetimine gittiğini iddia etmiş ve "İktidar, yani AK Parti iktidardan gitmemek için siyasi cinayetler dahil her şeyi yapabilecek pozisyonda şu anda. Çünkü gitmenin kendisi açısından maliyetini çok iyi biliyor..." iddiasında bulunmuştu.
Kılıçdaroğlu’nun söz konusu açıklamasından 124 gün sonra Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) darbe girişiminde bulundu. 251 kişi şehit oldu, 2 bin 186 kişi de yaralandı.
AK Parti Tek Başına İktidara Geldi, Hablemitoğlu Öldürüldü
3 Kasım 2002’de AK Parti’nin iktidara gelmesinin hemen ardından Cumhuriyet gazetesi yazarı Necip Hablemitoğlu öldürüldü. Necip Hablemitoğlu’nun, 18 Aralık 2002’de evinin önünde uğradığı suikast sonucu öldürülmesinin ardından AK Parti Hükümeti hedef alındı. Cinayet, faili meçhul olarak kaldı.
FETÖ soruşturmaları, söz konusu cinayetin Fetullahçı Terör Örgütü’nün yargı ve polis unsurları tarafından örtbas edildiğini ortaya çıkardı. FETÖ kapsamında tutuklanan eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün’ün, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde görevli olduğu dönemde Hablemitoğlu cinayeti soruşturmasını eksik yürüttüğü tespit edildi. Soruşturmaya ilişkin raporların kaybolduğu, cinayet günü bölgede bulunan polislerin de bölgede oturmadıkları tespit edildi.
DGM savcısı olduğu dönemde Necip Hablemitoğlu’nun otopsisine katılan CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan’ın açıklamaları da önemlidir. Ömer Süha Aldan, Necip Hablemitoğlu’nun katilinin şu anda FETÖ’den tutuklu bir Emniyet Müdürü olduğunu belirterek, “Bunu ben de biliyorum, devlet de biliyor. İki kurşundan biri gözü, diğeri kafasının üzerinden girmişti. İkinci kurşun yere düşerken sıkılıyor. Vuruluş itibarıyla bir profesyonelin yaptığı saptandı” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Seçimi Öncesinde Danıştay Saldırısı
2007’de gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçiminin öncesinde de ülkemizde cinayet işlendi. AK Parti’nin eşi başörtülü olan bir kişiyi aday göstereceğinin açıklaması, güç odaklarını harekete geçirdi ve 17 Mayıs 2006’te Danıştay 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin öldürüldü. Cinayetin ardından Mustafa Yücel Özbilgin’in üyesi olduğu Danıştay 2. Dairesi’nin başörtüsü aleyhine karar verdiği öne çıkarıldı.
Cinayetin hemen ardından dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Danıştay’ı ziyaret etti. Dönemin Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan da gazetecilere yaptığı açıklamada, saldırganın ateş etmeden önce "Allah’ın elçisiyiz, Allah’ın askeriyiz" dediğini, türban davasını cezalandırmak için geldiğini söylediğini iddia etti. Üst düzey yargı görevlisinin cinayete ilişkin bilgi ve delil olmadan cinayetin olduğu binada duyuma dayalı açıklama yapması dikkat çekti.
Mustafa Yücel Özbilgin’in cinayeti üzerinden Ergenekon davası temellendirildi. Mustafa Yücel Özbilgin’in yaşamını yitirdiği saldırının kilit isminin, FETÖ yapılanmasında aktif olarak görev yapan polis amiri Bayram Özbek olduğu tespit edildi. Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay saldırısını organize eden kişi veya kişileri ortaya çıkarmadı.
Mahkemenin gerekçeli kararında, “Bilindiği gibi bu davadaki en önemli eylemlerden biri Danıştay saldırısını gerçekleştiren sanık Alparslan Arslan’ın eylemidir. Sanıklarda yapılan aramalarda ele geçen dijital ve yazılı hiçbir belgede sanık Alparslan Arslan’ın işlediği bu eylemle, sanıkların arasında bağı gösterecek bir belge ele geçmemiştir” denildi.
Kemal Kılıçdaroğlu İfadeye Çağrıldı
Türkiye’de iktidarda olan bir partinin iktidarını devam ettirebilmek için siyasi cinayet işlenebileceği iddiasına ilişkin re’sen soruşturma başlatıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Kemal Kılıçdaroğlu’nu ifadeye çağırdı. Koray Aydın, Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Alparslan Tufan’a bilgi verdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturması söz konusu iddianın gerçeği yansıtıp yansıtmadığını ortaya çıkaracak.
Kim Ne Demişti?
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İYİ Parti Teşkilat Başkanı Koray Aydın, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi cinayet iddiasına ilişkin duyumlarını destekleyen açıklamada bulundu.
Kılıçdaroğlu: “Siyasi Cinayetten Endişe Ediyorum”
Kemal Kılıçdaroğlu, 8 Ekim 2021’de ülkemizde siyasi cinayetlerin olacağını iddia etti. Kılıçdaroğlu, “Bu süreçte endişeleriniz, kaygılarınız var mı?” şeklindeki soruya şu cevabı verdi: “Gerilim konusunda endişem şu: Erdoğan gerilimi doruk noktasına çıkarıp, seçime gitmek ister ve geniş kitlelerin var olan yönetim etrafında konuşlanmasını sağlamak için. Biz ise eğer mantıklı davranırsak bu gerilimden olabildiğince uzak durmamız lazım. Ben bütün milletvekili arkadaşlarıma, il başkanlarına söylüyorum. Sakın ola ki işte birisi bir laf edecek, hemen sokaklara çıkıp... Yok, sakin olacağız. Nasıl olsa değişecek bu düzen, böyle gitmeyecek. Gerilimden kaçınacağız. Benim gördüğüm kadarıyla ittifakı oluşturan diğer partiler de gerilim istemiyorlar. Bunu kendi aramızda da ifade ediyoruz. Gerilimden kaçınmak lazım… Karşı taraf gerilimi tırmandıracaktır. Çok daha sert bir ortamda siyaset yapmayı nasıl sağlayabiliriz, onun arayışına girecektir ama ben şundan eminim eğer iş belli grupların ellerine silah alıp, belli kişileri öldürme yoluna gitmezlerse bir gerilim olmaz. Bütün tahriklere rağmen bir gerilim olmaz. Umarım öyle bir tablo da Türkiye’de yaşanmaz.”
Aydın: “Siyasi Suikastlar Yapılacağı Konusunda Bizim de Aldığımız Duyumlar Var”
İYİ Parti Teşkilat Başkanı Koray Aydın, "Erdoğan'ın 2023'te aday olmayacağı iddiası var, bir de kaos çıkacağı iddiası var, bunlar programlarda tartışılıyor, ne diyorsunuz?" sorusuna ise şu yanıtı verdi: "Ben Sayın Erdoğan'ın yerinde olsam, 19 yıllık bir ülke yönetiminden sonra bu seçimde aday olmam çünkü hayatının hezimetini yaşayacak ve çok acı bir sonuçla ayrılmak zorunda kalacak. Sonuç belli, ağır bir hezimet onu bekliyor, kurtuluşu yok. Sayın Kılıçdaroğlu'nun 'siyasi cinayetler olacak' sözünü kastettiniz herhalde, siyasi suikastlar yapılacağı konusunda bizim de aldığımız duyumlar var, eğer böyle bir planlama varsa başta ülkeyi yönetenler olmak üzere ileride bunun hesabını vermek zorunda kalır ağır bir bedel öderler, çok acı sonuçlar doğurur. Bunun mümkün olmadığını düşünüyorum."
Akşener: “Bu Tür Duyumlar ve Bilgiler Elbette Gelir”
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de Koray Aydın'ın ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun dile getirdiği “siyasi cinayetler” açıklamalarını takip ettiğini açıkladı ve "Bu tür duyumlar ve bilgiler elbette gelir. Benim inandığım bir şey var 'Ecel ne bir nefes evvel ne bir nefes sonradır.' Sayın Aydın 'bunu çok fazla gündemde tutmamak gerekiyor' diyor, ben kendisine katılıyorum" dedi.
Davutoğlu: “Şu An Bana da Dostça Uyarılar Geliyor"
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da siyasi suikast iddiaları ile ilgili konuşmuş ve "Şu an bana da dostça uyarılar geliyor. Hepimizin teyakkuz halinde olması gerekiyor. Bizim topraklarımızda yaşayan siyasi liderlerin mücadeleye hazır ama tedbirli olmak lazım, korkarak yol alınmaz, demokrasi cesaretle konuşanların olduğu yerde yeşerir” iddiasında bulundu.
Günay: "Biz Bu Tür Söylentileri ve Uyarıları Ciddiye Alıyoruz”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay ise, "Biz bu tür söylentileri ve uyarıları ciddiye alıyor ve vahim görüyoruz. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasında bu ülkede ne tür çılgınlıklara kalkışıldığını ne büyük suçlar işlendiğini gördük" iddiasında bulundu.