Kriter > Dosya > Dosya / Afganistan |

Rusya’nın Afganistan Politikası


Rusya’nın Afganistan politikasına bakıldığında güvenlik odaklı, çok taraflı, esnek ve pragmatik olduğunu görülmektedir. Moskova’nın siyasetini belirleyen asli unsur, bölgede faaliyet gösteren muhtelif radikal grupların ve Taliban unsurlarının Orta Asya ülkelerine oradan da kendi topraklarına yayılmasının engellenmesidir. Kremlin yönetimi, Orta Asya ülkelerinin sınır güvenliğinin sağlanması ve istikrarsızlığın yayılmasının önlenmesi noktasında siyasi ve askeri veçhelerde her türlü adımı atmaktadır.

Rusya nın Afganistan Politikası
Tacikistan’ın Afganistan sınırında bulunan Harb-Maidon askeri eğitim sahasında Rusya, Tacikistan ve Özbekistan ortak tatbikat gerçekleştirdi. (Nozim Kalandarov/TASS-Getty Images, 10 Ağustos 2021)

Afganistan topraklarında 1970’lerin başından bu yana devam eden çatışma ve iç savaş her geçen gün yönetilmesi güç, kaotik bir ahvale bürünüyor. Ülkede 1970’lerde üst üste darbelerin neden olduğu siyasi istikrarsızlık, 1979’da SSCB’nin Afganistan’ı işgali ile başka bir mecraya geçmişti. 1980’lerde bu işgal, yerini derinleşen yönetim krizi ve aynı yıllarda baş gösteren vekalet savaşlarının yol açtığı istikrarsızlığa bıraktı. Sovyetlerin çekilmesi sonrasında, Necibullah hükümeti desteğini bütünüyle kaybederken, muhtelif gruplar arasında iç savaşa alan açıldı ve bu süreçte dış desteklerle birlikte güç kazanan Taliban, 1996’da Kabil’e girerek ülkenin yönetimini ele geçirdi. 2001’de ABD’nin Afganistan işgali ile birlikte Taliban’ın yönetimden düştüğü ancak güçten düşmediği 2000’lere girildi.

ABD’nin Afganistan’a harcadığı mesainin azalması, atfettiği önceliğin gerilemesi ve ulus-inşa sürecine önem verilmemesi neticesinde, 2000’lerin ortasında ülke parçalı bir hüviyet kazanmış ve nihayetinde 20 yıl sonra ABD’nin Afganistan’dan çekilme kararıyla belirsiz bir sürecin içerisine girmiş durumda. Tüm girişimlere rağmen, Taliban ve Afganistan hükümeti arasında anlaşma sağlanamamış ve Taliban tüm ülke topraklarını peyderpey kontrol altına almaya başlamıştır. 1996’da Taliban’ın Kabil’e girerek yönetimi ele geçirmesine benzer gelişmeleri müşahede ettiğimiz bugünlerde; ABD’nin işgal kararı ve ardından izlediği siyasetten, son çekilme kararının nedenleri ve sonuçlarına kadar birçok husus gündeme gelmektedir.

Bunların ötesinde, ABD’nin çekilme kararı ile birlikte Afganistan’da yaşanan gelişmelerin Rusya’nın bölge siyaseti ekseninde tartışılması, yaşanmakta olan jeopolitik kırılmaları anlamlandırabilmek için büyük önem arz etmektedir. 10 yıllık Sovyet işgaline, komünist ideolojiye ve bu ideolojiye müzahir yöneticilere ev sahipliği yapmış Afganistan çok geride kalmış olsa da, ülkenin Rusya ve “Yakın Çevre”si için arz ettiği önem halen yerini korumaktadır.

 

Kremlin’in Siyaset Dengesi

Rusya’nın Afganistan politikasına bakıldığında güvenlik odaklı, çok taraflı, esnek ve pragmatik olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, Moskova’nın siyasetini belirleyen asli unsur, bölgede faaliyet gösteren muhtelif radikal grupların ve Taliban unsurlarının Orta Asya ülkelerine, oradan da kendi topraklarına yayılmasının engellenmesidir. Kremlin yönetimi, Orta Asya ülkelerinin sınır güvenliğinin sağlanması ve istikrarsızlığın yayılmasının önlenmesi noktasında, siyasi ve askeri veçhelerde her türlü adımı atmaktadır. Öncelikle, söz konusu güvenlik algısını belirleyen bazı kilit unsurlar vardır:

  1. Orta Asya coğrafyası, bilhassa Fergana bölgesi, Sovyet sonrası dönemde çeşitli terör örgütlerin ortaya çıkmasından mütevellit radikal fikirlerin yayılması noktasında uygun bir alan olarak görülmektedir.
  2. Rusya’nın İslamiyet’e bakış açısı genel olarak tedbirli ve potansiyel bir tehdit perspektifindedir. Ülke içerisinde yaşayan 10 milyon Müslüman nüfus ve Çeçenistan’ın 1990’larda ve 2000’lerin başında içinden geçtiği kanlı süreç, politika yapıcıların hafızasında tazeliğini korumaktadır.
  3. Orta Asya ülkeleri ve Rusya arasında vizesiz dolaşım söz konusudur. Bu durum Rusya’nın radikal örgütlerin Tacikistan ve Özbekistan sınırları üzerinden mobilizasyonu korkusunu körüklemekte ve Orta Asya ülkeleri için tampon bölge görüşünü de geçersiz kılmaktadır.

Kremlin’in bölgeye yönelik siyasetini belirleyen bir diğer unsur da kendi nüfuzunun tahkimi ve diğer aktörlerin nüfuzlarının engellenmesi veya dengelenmesidir. Rusya, özellikle 1996 sonrası Yevgeni Primakov ile birlikte ABD ve Batı etkisinin “Yakın Çevre”ye sokulmaması; ortak çıkarların olduğu diğer bölgelerde de dengelenmesi üzerine politika izlemeye başlamıştır. Vladimir Putin’in başkanlığının ilk yıllarında terör ve radikal unsurların yayılması, ABD’nin bölgede nüfuz kazanmasından daha tehlikeli görülmüş; dolayısıyla 11 Eylül sonrası dönemde ABD’nin Afganistan ve çevresinde üslenmesine müsamaha gösterilmiştir. Lakin, NATO ve Batı kurumlarının bölgeye ilgisinin artması; “Yakın Çevre”de baş gösteren renkli devrimler, Rusya’nın tehdit algısını etkilerken, Primakov’un stratejisine dönüşü de beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda, Orta Asya’da bölgesel ve küresel aktörlerin nüfuzlarının dengelenmesi ve hatta mümkünse bütünüyle bertaraf edilmesi; Afganistan ve mücavir bölgeyi de ilgilendirmektedir. Ayrıca Kremlin yönetimi, bölgede Taliban başta olmak üzere hiçbir aktörün kendisine ve “Yakın Çevre”sinin güvenliğine karşı bir koz olarak kullanılmasını da istememektedir. Bu minvalde, nüfuz kazanılması veya diğer aktörlerin nüfuzunun dengelenmesi hususu bir kez daha gündeme gelmektedir.

Taliban’a ait müzakereciler Moskova’da basın toplantısında
Taliban’a ait müzakereciler Moskova’da basın toplantısında (Dimitar Dilkoff/AFP-Getty Images, 9 Temmuz 2021)

 

Bu noktada, Rusya’nın Orta Asya’nın istikrarına ve nüfuz alanını arttırmaya yönelik attığı siyasi adımlara -diğer bir ifadeyle siyasi veçhedeki tedbirlere- baktığımızda, Taliban ve Afgan hükümetleri arasında dengeli bir siyaset izlemesi; Taliban’ı terör örgütü olarak tanıyor olmasına rağmen hiçbir zaman irtibatını kopartmaması büyük önem arz etmektedir. Rus yetkililerin ve özel temsilcisinin Taliban başta olmak üzere ülkedeki tüm aktörler ile ilişkisi söz konusudur. Her ne kadar kendisine karşı desteklenen mücahitlerden kurulmuş olsalar da ülkede komünizmin ve Sovyet mirasının etkisini yitirmesi, her iki tarafın da çıkar odaklı ilişki yürütmesi, ideolojik açıdan görüşmeleri baltalayacak bir engel teşkil etmemektedir. Aslında bu yaklaşım bize Rusya’nın dış politikasındaki esnekliği ve çok taraflılığı hatırlatmaktadır. Bu bağlamda, ilk akla gelen Rusya’nın Libya politikasıdır; ancak Ermenistan siyaseti de bu yaklaşımla örtüşmektedir.

Bu politika sayesinde, ABD’nin çekilme planı sürecinde ve Kabil’in düşüşü sonrası ortaya çıkan denklemde Rusya, ülkedeki konumunu konsolide etmiş ve hatta bu süreçte nüfuzunu tahkim etmiştir. Moskova açısından bakıldığında Taliban’la devam eden görüşmeler ve artan mesai, ABD’nin çekilmesi sonrası bölgede oluşacak güç boşluğunun doldurulması ve istikrarsızlığın ihraç edilmesinin önlenmesi hususunda etkili olmaktadır. Örneğin, 2019’da ABD ve Taliban arasında anlaşma sağlanamadığında Taliban heyetinin Moskova’ya ziyaret gerçekleştirmesi önemli bir eşiktir. Ardından, 2020’de ABD-Taliban anlaşmasını müteakip Pentagon’un da raporladığı üzere Rusya, ABD’nin çekilmesini hızlandırmak ve nüfuz alanı kazanmak için Taliban ve diğer gruplarla görüşmelerini sıklaştırmaya, Afganistan mesaisini arttırmaya başlamıştır.

 

Taliban Görüşmelerinde Rusya’nın Kırmızı Çizgileri

Son yaşanan gelişmelerin öncesinde, Taliban heyetinin 8 Temmuz’da Moskova’ya gerçekleştirdiği ziyaret söz konusu mesaiyi tasdikler niteliktedir. Bu görüşmelerde Rusya’nın Dışişleri Bakanlığı, Taliban’dan Orta Asya ülkelerinin sınırlarını ihlal etmeyeceklerine dair güvence, uyuşturucu kaçaklığının bitirilmesine yönelik taahhüt ve ayrıca Afganistan’daki diplomatik misyonlar için güvenlik garantileri aldıklarını açıklamıştır. Nitekim, Rusya’nın Afganistan Özel Temsilcisi Zamir Kabulov da Taliban’dan diplomatik misyonların güvenliği için güvence aldıklarını ve hatta bunu bir süre önce aldıklarını açıklamıştır. Bu demeç bize Temmuz’daki görüşmelerde Moskova’da temelleri atılan anlaşmayı işaret etmektedir. Rusya’nın Kabil’deki büyükelçilik çalışanlarının, büyükelçilik tehlike altında değil, tahliyeye gerek yok açıklamaları da aynı şekilde bahse konu garantilerle ilişkilidir. Temmuzda verilen garantiler aslında Rusya’nın Taliban karşısında çizdiği kırmızı çizgilerdir.

Bunların yanı sıra Rusya’nın Afganistan Büyükelçisi Dimitri Zirnov’un Kabil’de Taliban heyeti ile görüşeceği açıklanmıştır. Görüldüğü üzere Taliban-Rusya diyaloğu oldukça yüksek seviyede seyretmektedir. Rusya’nın çok taraflı ve esnek siyaseti, bölgedeki nüfuz boşluğunu doldurma, kırmızı çizgilerini kabul ettirtme ve diğer aktörleri dengeleme noktasında şimdilik sonuç vermektedir. Fakat Rusya tarafı son kertede yeni Afganistan yönetiminin tanınıp tanınmaması noktasında temkinli davranacaklarını ve Taliban’ın izleyeceği siyasetin seyrini bekleyeceklerini ifade etmektedir. Burada görünen denklem, Rusya’nın tanınırlık karşılığında Taliban’a kırmızı çizgilerini kabul ettirmiş olduğu yönündedir. Ancak Rusya-Taliban ilişkilerinin seyrini temelde belirleyecek faktör, Orta Asya’nın istikrarı ve terör tehdidinin yayılmaması üzerine alınan taahhütlerin yerine getirilip getirilmemesi olacaktır. Bu bağlamda, Rusya’nın “tanıma noktasında acele etmeyeceğiz” açıklaması; aslında Taliban’ın verdiği sözü tutup tutmayacağına bakacağız ve ona göre tanıyacağız mesajını içermektedir.

Sovyet İşgali Afganistan'da Kapanmayan Yaralar Açtı - İnfo

Rusya’nın “Yakın Çevre” İş Birliği

Rusya, kırmızı çizgilerini Taliban’a kabul ettirmiş olsa da güvenceler, garantiler ve sözler almış olsa da Afganistan ve Orta Asya politikasını yalnızca bu eksende şekillendirmemektedir. Siyasi girişimlerin ötesinde her ihtimale karşı askeri önlemler de almaktadır. Afganistan’a mücavir ülkeler, Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ) üyeleridir. Diğer üyelerin olduğu gibi Rusya’nın da bahse konu örgüt kapsamında bu ülkeler üzerinde sorumluluğu bulunmaktadır. Bir güvenlik örgütü olarak KGAÖ’nün ve bölgenin selameti açısından, Afganistan’daki radikal unsurlar ve istikrarsızlık bir tehdit olarak görülmekte; Orta Asya ülkelerindeki askeri varlığa önem verilmekte ve terör tehdidine karşı önlemler alınmaktadır. Rusya’nın Tacikistan ve Kırgızistan’da askeri üsleri bulunmaktadır. KGAÖ kapsamında bu üslerin işlevselliğinin ve kapasitelerinin arttırılması planlanmaktadır.

Nitekim, geçtiğimiz yıl Rusya bu kapsamda, Kırgızistan’a İnsansız Hava Araçları (İHA) ve helikopter, Tacikistan’daki askeri üssüne S-300 Hava Savunma Sistemleri konuşlandırmıştır. Bu iki askeri üs, Rusya’nın Orta Asya’daki gücünü tahkim etmesi ve Afganistan başta olmak üzere bölgeye yayılacak olası bir terör tehdidinin bertaraf edilmesi noktasında önem arz etmektedir. Bu iki ülkeye ek olarak, Kazakistan da KGAÖ kapsamında önemli bir rol üstlenmektedir. Rusya’nın Orta Asya bölgesinden sorumlu Merkezi Askeri Bölge Komutanlığı Tacikistan ve Kırgızistan’daki üslerin katılımıyla bölgede düzenli olarak askeri tatbikatlar düzenlemektedir. Bu tatbikatlara zaman zaman Özbekistan da iştirak etmektedir. ABD’nin bölgeden çıkışını hızlandırdığı ve Taliban’ın saha kazanımlarını arttırdığı tarihlere paralel olarak Rusya, Afganistan’ın sınır bölgesinde önce Özbekistan ile tatbikat gerçekleştirmiş, ardından yine sınır bölgesinde Rusya-Tacikistan-Özbekistan arasında ortak tatbikat tertip edilmiştir. Rusya, sınır güvenliğinin sağlanması ve terörün yakın çevresine ihraç olmaması noktasında bireysel ve örgütsel inisiyatiflerini sonuna kadar kullanmaktadır.

Hülasa, Rusya kendi topraklarında ve “Yakın Çevre” addettiği eski Sovyet coğrafyasında radikal grupların güç kazanarak istikrarsızlık oluşturması fikrine, en az renkli devrimlerin yayılması fikri kadar karşıdır. ABD’nin Afganistan’dan çekilme kararının bu yönde etkiler doğurması pek tabii ihtimal dahilindedir. Moskova yönetimi de bu ihtimalin önlenmesi noktasında askeri -hudut bölgesi başta olmak üzere muhtelif komşu ülkelerle gerçekleştirilen tatbikatlar, askeri üslerin tahkim edilmesi, KGAÖ’nün daha efektif kullanılması- ve siyasi -terör örgütü olarak tanımasına rağmen Taliban’la ilişkilerin yıllardır korunması, hükümet ve Taliban arasında dengeli siyaset izlenmesi, son dönemde görüşmelerin sıklığının arttırılması ve mahiyetinin genişlemesi, alınan güvenceler ekseninde Orta Asya politikasının önceliklerinin yerine getirilmesi- veçhelerde tüm tedbirleri almaktadır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası