Kriter > Siyaset |

31 Mart’ın Röntgeni


Seçimlerin sonucunu ittifaklar ve bloklar belirlediği için partiler ya da bloklar kimliklere dayalı kendi geleneksel tabanlarını konsolide etmenin yanında farklı kimlik gruplarına da ulaşmak zorundadır.

31 Mart ın Röntgeni
MHP Lideri Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan

Seçimlere bir süre ara veriyoruz. Türkiye 2014’ten bu yana sekiz farklı seçim için altı kez sandığa gitti. Bu kadar çok sandığa gidilen bir dönemde aynı zamanda 15 Temmuz darbe girişimi, 17-25 Aralık FETÖ’cü emniyet ve yargı darbesi ve Gezi Parkı Şiddet Eylemleri yaşandı. Ayrıca 6-7 Ekim olayları, PKK terör örgütü ve HDP tarafından ilan edilen sözde öz yönetimler ve hendek terörü, PKK, DEAŞ ve FETÖ gibi terör örgütlerinin eylemleri, büyükşehirlerde gerçekleştirilen terör saldırıları, dışarıdan ve içeriden organize bir şekilde ekonomiye yönelik saldırılar gibi krizlerle de Türkiye mücadele etmek zorunda kaldı. Darbe girişimleri, saldırılar ve krizler başarıyla savuşturuldu.

İktidarda olan AK Parti bu darbeler, krizler ve terör eylemleriyle mücadele edip ekonomik saldırılarla uğraşırken seçimleri kazanmaya devam etti. Kırk yılı aşkın bir süredir değiştirilmesine yönelik tartışmaların yapıldığı parlamenter sistemi referandumla değiştirdi. Yakın bir dönemde yapılan 24 Haziran seçimlerinde cumhurbaşkanı seçimlerini kazandı. Parlamento seçimlerinde yasama çoğunluğunu çok az bir farkla kaybetse de MHP ile yürüttüğü ittifak sayesinde bir sorun yaşamadan yoluna devam etti.

AK Parti’nin kuruluşunun on sekiz, iktidarının on yedinci yılında on beşinci seçimler için sandığa gidildi. 31 Mart seçimleri AK Parti döneminde yapılan dördüncü yerel seçimdi. Bugünü analiz edebilme açısından biraz geriye gitmek gerekir. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 seçimlerinde seçmen sayısı 41 milyon 291 bindi. Söz konusu seçimde katılım yüzde 79,1 ve sandığa giden seçmen sayısı da 32 milyon 768 bindi. Sandığa gidenlerin 1 milyon 239 bininin oyu geçersiz olarak sayılmıştı. Sandığa gitmeyen seçmen sayısı ise 8 milyon 638 bindi. 2002 seçimlerinde AK Parti’nin yüzde 34 oy ve önemli bir çoğunlukla kazandığı seçimlerde elde ettiği oy sayısı 10 milyon 848 bindi.

On yedi yıl aradan sonra yapılan 31 Mart yerel seçimlerinde seçmen sayısı 16 milyon artarak 57 milyonun üzerine çıktı. 31 Mart seçimlerinde yüzde 84,6 katılımla 48 milyon 348 bin seçmen sandığa gitti. Yani 8 milyon 753 bin kişi sandığa gitmedi. Sandığa gidenlerden 1 milyon 908 bin kişinin oyları geçersiz sayıldı. 24 Haziran yasama ve cumhurbaşkanı seçimlerinde seçmen sayısı 56 milyon 322 bindi. Yüzde 88 katılımın olduğu seçimlerde 49 milyon 671 bin kişi oy kullanmış ve 1 milyon 109 bin kişinin oyu geçersiz sayılmıştı. Yani 31 Mart yerel seçimlerinde sandığa giden seçmen sayısı 2 milyon 130 bin kişi daha az olmasına rağmen geçersiz oy sayısı yaklaşık 800 bin daha fazladır.

Bir önceki seçim olan 24 Haziran’a göre 31 Mart seçimlerine katılım yüzde 4 daha azdı. Bu anlamda 2014 seçimlerinden bu yana en düşük katılım bu seçimlerde gerçekleşti. Seçimlerin öncesinde yapılan kamuoyu araştırmalarında kararsız seçmen oranlarının yüksek olmasından dolayı katılımın düşük olacağı öngörülüyordu ancak bu öngörü gerçekleşmedi. Demokratik bir rejimde yüzde 84,6’lık bir katılım oranı yüksek olarak değerlendirilir.

Seçimin Galipleri

31 Mart seçimlerinin sonuçları farklı değişkenler üzerinden analiz edilebilir. Partilerin ve ittifakların toplam oy oranları üzerinden analiz edildiğinde Cumhur İttifakı’nın seçimlerden başarıyla çıktığını söylemek mümkündür. AK Parti seçimleri kazanmayı sürdürmekte ve sandık sonuçları açısından birinciliğini korumaya devam etmektedir. Ancak büyükşehirlerdeki sonuç ve kaybettiği belediyeler açısından sonuçlar dikkate alındığında AK Parti’ye seçmenin önemli mesajlar verdiği de açıktır. Muhalefet bloku kazandığı belediye başkanlığı sayılarını artırmasına rağmen elde ettiği oy oranına bakıldığında hala Türkiye’yi yönetebilecek bir düzeye ulaşamadığı görülmektedir. Bu anlamda seçmen muhalefete de kriz senaryolarını devreye sokabilecek bir imkanı vermemiştir.

Genel sonuçlar açısından bir değerlendirme yapıldığında ortaya şöyle bir tablo çıkıyor. Cumhur İttifakı’nın toplam oyu 24 Haziran seçimlerinin (yüzde 53,4) biraz altına düşse de yüzde 50 bandının üstünde kalarak yüzde 51,6 oranına ulaşmıştır. Millet İttifakı’nın 24 Haziran seçimlerinde toplam yüzde 34,3 olan oy oranı ise bu seçimlerde yüzde 37,5’e yükselmiştir. Ancak Türkiye’nin batısında aday çıkarmadığı ve Millet İttifakı’nı desteklediği dikkate alındığında bu oy oranının içinde HDP’nin oyları da bulunmaktadır.

Bu seçimlerde partilerin tek başına aldığı oy oranlarını tam olarak belirlemek güçlükler barındırmaktadır. Çünkü ittifak partileri birçok ilde hem belediye başkanlığı hem de belediye meclis üyeliğinde ortak liste çıkarmıştır. Ancak yine de bu seçimlerde 30 büyükşehirde belediye meclisi ve 51 ilde de il genel meclisinde partilerin aldıkları oylar üzerinden genel bir sonuca ulaşılabilir. Bu bağlamda AK Parti’nin oy oranı yüzde 44,3 (oy sayısı 20 milyon 583 bin 896), MHP’nin oy oranı ise yüzde 7,3’tür (oy sayısı 3 milyon 394 bin 366). AK Parti oylarının içinde (MHP’nin AK Parti’yi desteklediği yerlerde) MHP seçmenlerinin, MHP’nin oyları içinde de (AK Parti’nin MHP’yi desteklediği yerlerde) AK Partili seçmenlerin de oyu bulunduğunu dikkate almak gerekmektedir.

Bu seçimlerde parti olarak CHP yüzde 30,2 (oy sayısı 13 milyon 983 bin 930), HDP yüzde 4,2 (oy sayısı 1 milyon 970 bin 466) ve İYİ Parti de yüzde 7,4 (oy sayısı 3 milyon 459 bin 599) oy oranına ulaşmıştır. CHP’nin oy oranının içinde ittifak yaptığı İYİ Parti ve güç birliğine gittiği HDP oylarının, İYİ Parti’nin oy oranının içinde de CHP oylarının bulunduğunu dikkate almak gerekmektedir.

31 Mart seçimlerinin itiraz süreçleri devam etmektedir. Dolayısıyla İstanbul başta olmak üzere bazı yerlerde seçim sonuçları kesinleşmemiştir. Mevcut oy oranları üzerinden değerlendirdiğimizde AK Parti 15 büyükşehir ve 24 il olmak üzere toplam 777 yerde belediyeleri kazanmış durumdadır. 2014 seçimlerinde AK Parti 18’i büyükşehir ve 30’u il olmak üzere toplam 800 belediyeyi kazanmıştı.

CHP bu seçimlerde 11’i büyükşehir ve 10’u il olmak üzere toplam 263 belediye başkanlığını kazanmıştır. MHP ise 1 büyükşehir ve 10 il olmak üzere toplam 245 yerde seçimleri önde tamamlamıştır. İYİ Parti 19 ilçe ve 6 belde olmak üzere sadece 25 yerde seçimleri kazanırken hiçbir büyükşehir ve ilde belediye başkanlığını elde edememiştir. Bu anlamda İYİ Parti seçimlerin mutlak kaybeden partilerinden biridir. HDP ise seçimlerin diğer bir kaybedeni olarak 3’ü büyükşehir ve 5’i il olmak üzere toplamda 70 belediye başkanlığını elde etmiştir.

Kazanılan belediye başkanlığı üzerinden sonuçlara bakıldığında AK Parti bazı yerlerde seçimleri kaybetmesine rağmen ulaştığı oy oranıyla Türkiye’nin her yerinde birinci ya da ikinci parti olmuş ve kazandığı belediyelerin sayısı bakımından da en yakın rakibi olan CHP ile arasında çok önemli bir oy farkı bulunmaktadır. Seçmenin çoğunluğu hala AK Parti’nin yönetebilme ve sorunlara çözüm üretme kabiliyetine inanmaktadır. Ancak 2023 seçimlerine kadar kendine bazı alanlarda çekidüzen vermesi mesajını da bu sonuçlarla ortaya koymuştur. Mesajın içinde genel siyasetten kaynaklanan olumsuzluklar, yereli ilgilendiren sorunlar, aday tercihlerine yönelik memnuniyetsizlikler ve seçim kampanyasından kaynaklanan olumsuzluklar gibi farklı başlıklar öne çıkmaktadır. Ekonomide yaşanan olumsuzlukların düzeltilmesi, genç işsizlik oranlarının yüksek olması gibi çeşitli sorunları da bunlara eklemek gerekmektedir.

Belirleyici Dinamikler

Partilerin tek tek seçim kampanyasının ve politikalarının ötesinde seçimin sonuçlarını etkileyen ve siyasal alanı şekillendiren yeni dinamikler bulunmaktadır. Bu seçimlerde partilerin kaybetmesi ya da kazanmasına yol açan en önemli değişken seçim ittifaklarıdır. İkincisi de yeni bir toplumsal sosyolojinin ortaya çıkması ve orta sınıfın genişlemesidir.

Bu seçimlerde birçok ilde iki blok yarışmıştır. İkili yarışın gereği olarak seçimleri kazanmak için çok daha yüksek oy oranlarına ihtiyaç söz konusudur. Yani nasıl cumhurbaşkanı seçimlerinde yüzde 50’nin üzerinde oy almak gerekiyorsa yerel seçimlerde de iki blokun yarıştığı yerlerde benzer bir durum söz konusudur. Eskiden herhangi bir parti bir seçim çevresinde yüzde 40’ın üzerinde oy oranına ulaştığında bu sonuç “tarihi bir zafer” olarak tanımlanıyordu. Yeni dönemde ise yüzde 48 oy oranıyla seçim kaybedilebiliyor. Artık seçimlerin sonucunu büyükşehirler başta olmak üzere çok az oy farkları belirleyebiliyor.

Cumhurbaşkanlığı sistemi referandumundan bu yana siyasal alan yeniden şekilleniyor. 24 Haziran ve bu yerel seçimlerin sonuçlarına bakıldığında seçmenin taktiksel ya da stratejik oy verme davranışı giderek şekilleniyor. İdeolojik olarak farklı partiler AK Parti ya da Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir araya gelebiliyor. Örneğin etnik Kürt milliyetçisi HDP ve kendisini Türk milliyetçisi olarak tanımlayan İYİ Parti aynı siyasi amaç için bir araya gelebiliyor. Tabanlarını da ortak amaç için yönlendirebiliyor.

Partilerin seçmen tabanlarının büyük bir kısmı hala kimlik ve ideoloji temelli oy verme davranışı sergiliyor. Ancak seçimlerin sonucunu ittifaklar ve bloklar belirlediği için partiler ya da bloklar kimliklere dayalı kendi geleneksel tabanlarını konsolide etmenin yanında farklı kimlik gruplarına da ulaşmak zorundadır. CHP bunun için yeni siyasal sistemin kabul edilmesinden bu yana bloklar arası oy geçişkenliğini sağlamak için sağ partilerle ittifak yapıyor ve sağ siyasetin içinden gelenleri aday gösteriyor. Sağ ve sol arasında geçişkenliği sağlamak için de kimlik siyasetini muğlaklaştırmaya çalışıyor. İttifaklarla farklı ideolojileri bir araya getirerek kendi içindeki katı ideolojik katmanları baskılamaya çalışıyor. Kimliğe dayalı siyaseti de anlamsızlaştırmaya çalışıyor.

Ortaya çıkan yeni toplumsal sosyolojide genişleyen ve gelişen orta sınıflar seçimlerin sonucuna doğrudan etki etmektedir. Bu yeni seçmen gruplarının siyasetten beklentisi ve siyasetçiye bakış açısı geleneksel siyaset anlayışını aşmaktadır. Dolayısıyla partiler daha derinlikli ve çok katmanlı siyaset üretmek zorundalar. Seçim kampanyalarını genel söylemlerin ötesinde detaylandırılmış bir yaklaşımla, farklı hedef kitleler için ince bir bakış açısıyla senkronize etmeleri gerekmektedir. Verilen mesajların da farklı toplum kesimleri ve kimlik gruplarında nasıl karşılık bulduğunun etki analizlerini seçim dönemlerini aşan bir boyutta uzun süreli olarak yapmaları elzem hale gelmiştir.

Siyasal partilerin bir sonraki seçime kadar önlerinde dört buçuk yılı var. Bu süre içinde yeni seçmen sosyolojisini, siyasal alanı yeniden şekillendiren ittifakların seçim sonuçlarına etkisini, iki bloklu siyasal yapının siyasal partilerde ortaya çıkaracağı değişimi ve daha birçok farklı dinamiği ayrıntılı olarak değerlendirmek zorundalar.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası